Ülkemiz 22 Temmuz’da yapılacak seçimlere doğru hızla ilerliyor. Seçimler yaklaştıkça yalanlar, boş vaatler havada uçuşuyor. Mazotu 1 YTL’ye düşürecekleri mi istersiniz? ÖSS’yi kaldıracakları mı? İşsizlik sorununu çözecekleri mi? Yoksa 4 yıllık iktidarı boyunca halkın geleceğini karartanların utanmadan yaptıklarıyla övünüp yine yapacağını vaat etmesini mi? yoksa kendisine solcu, sosyal demokratım deyip, her türlü halk düşmanı politikayı savunanlarımı? Hepsini meydanlarda, televizyonlarda görebiliriz. Hepsi şimdi bin bir türlü yalanla, riyakarlıkla kapımızı çalıyor.
Partilerin seçim programlarına bakıyoruz. Neoliberalizm damgasını vuruyor.
Özelleştirmelere devam...
IMF programlarının uygulanmasına devam...
Halk her seferin de birbirine benzeyen partiler için bir de bunu deneyelim diyerek oy kullanıyor.
Ama oy isteyen partilerin hepsi, programlarında IMF ve Dünya bankası programlarının uygulayıcısı olacaklarını söylüyorlarsa, bunun anlamı halkı yoksullaştırmaya devam edecekleridir.
Yıllardır IMF, Dünya Bankası ve sermayenin emirleriyle çalışan iktidarlar, eğitim ve sağlık hizmetlerini sabote ettiler.
Okullara ve hastanelere ödenek verilmedi, kadro atanmadı, gerekli teknik donanım alınmadı. Yeni okul ve hastane açılmadı. Eğitimi ve sağlığı özelleştirdiler.
KİT’lerin tamamı zarar ettirildi. Sonra da bunlar devlete yük, satalım, para kazanalım borçlarımız ödeyelim dediler. Hepsini özelleştirdiler.
Devlet para kazanmadı zarar etti.
Borçlar azalmadı arttı.
Hizmetler nitelikli hale gelmedi pahalılaştı
Elektrik, doğalgaz, ulaşım, hepsi daha da pahalı hale gelecek.
Şimdi sıra yaşam alanlarımıza geldi. “Kentsel dönüşüm” adıyla kentler yağmalanıyor. Halkın barınma hakkı elinden alınıyor. Giderek daha da yoksullaşıyoruz.
Eğitim ve sağlık başta olmak üzere yurttaşların tüm temel hizmetlerden eşit bir biçimde yararlanmadığı bir ülke; zenginle yoksul arasındaki uçurumun büyüdüğü, geleceği karanlık bir ülkedir.
İşte bu yüzden eğitim ve sağlık hizmetleri tümüyle parasız hale getirilmeli, gereken kaynaklar adaletli ve etkin bir vergi düzeyi ile sağlanmalı,
Halkın doğrudan denetimi altında örgütlenmelidir.
İşte bu yüzden elektrik, su, doğalgaz, ulaşım, iletişim hizmetleri yeniden kamulaştırılmalı ve insanca bir yaşam için kamu kaynaklarıyla desteklenmelidir.
Halkın siyasete katılımının hiç bir kanalı yok. Halka vaad düzeyinde bile giden yok. Halk yukarıdan politikalarla saflaştırılmaya çalışılmakta, halklar arasına düşmanlık tohumları ekilmekte; halkın bu taraflardan birine katılması istenmektedir.
Oysa Türkiye halkının geleceği yapay gündemlerin arkasında saflaşmakta değil, Türk-Kürt, Alevi-Sunni kardeşliğin, eşitliğin, barışın ve halk demokrasisinin yanında, kendi çıkarlarından yana saf tutmaktadır.
Yapay gündemler ülke gündemini işgal ederken halkın gerçek talepleri; “parasız eğitim, parasız sağlık, sigortalı – güvenceli iş ve kardeşçe bir arada yaşama” talepleri görmezlikten gelinmektedir. Piyasacı, emperyalizm işbirlikçisi sistemde bu haklara, kardeşliğe, demokrasiye yer yoktur. Oysa bugün teker teker elimizden alınmak istenen tüm haklarımız dünya halklarının mücadelesi sonucu kazanılmıştır.
Halkevleri olarak diyoruz ki;
Eğitim, sağlık, barınma, enerji, su, yaşanılabilir bir çevrede yaşama güvenceli bir iş, onurlu bir ücret gibi en temel haklarımızı elimizden alan neoliberal politikaları savunanlara,
Türkiye’de kardeşi kardeşe düşman etmeye çalışanlara,
Türkiye’yi ABD’nin Ortadoğu’daki baş işbirlikçisi yapmak isteyenlere,
Amerikancılara, AB’cilere, gericilere, faşistlere, cuntacılara oy vermeyin!
Meclise hangi partiler hangi çoğunlukla girerse girsin, geleceğimizi değiştirmenin yolu en temel insani haklarımıza sahip çıkmak, halkın kendi hakları temelinde yürütülecek olan mücadeleyi yükseltmektir.
Türkiye halkı kendi kaderini belirleyecek tarihsel birikime, yeteneğe ve olanağa sahiptir. Bu toprakların tarihini, bu toprakların her cinsten, dilden ve ulusal kökenden emekçi çocukları yazacaktır. Türkiye toprakları halkın iradesiyle bağımsız, eşit vatandaşların yönetimindeki bir halk demokrasisine kavuşacaktır.
Halkevleri, bugüne dek olduğu gibi bundan sonra da halkın gerçek hak ve taleplerinin gündeme taşınması ve yaşama geçirilmesi için mücadele etmeye devam edecektir. 22 Temmuz’da meclise kimler girerse girsin, kimler hükümet olursa olsun iki elimiz yakalarında olacak.