Dünya gündemini bir kaç haftadan beri ekonomik kriz işgal ediyor. ABD’de başlayan ve diğer ülkeleri etkileyen krizle birlikte bazı şirketler batıyor, bazıları da ağır ekonomik bunalımlar yaşıyor. Ancak sermayenin iktisatçılarınca anlaşılmaz cümlelerle anlatılan kriz ortamında olan yine yoksullara oluyor. ABD ve İngiltere’den gelen cinnet ve intihar haberleri krizin faturasının kime kesildiğini gösteriyor.
Halkımızın sürekli kriz içinde yaşadığı ülkemizde ise AKP iktidarı, başta başbakan olmak üzere kriz konusunda ahkâm kesiyor, bırakın krizden etkilenmeyi, “fırsat bilip yararlanmayı” bile düşünüyorlar. Recep Tayyip Erdoğan “onlarda mortgage sistemi, bizde TOKİ var, o yüzden bizde kriz olmaz” diyor. Başbakanı iktisat bilgisinden dolayı tebrik ediyoruz
Diğer yandan sanki ülkemizde yaşanan sürekli bir kriz yokmuş gibi bir hava estirilmeye çalışılıyor. Hâlbuki bizim cebimizde, evimizin mutfağında, her ay zor ödediğimiz faturalarda, tedavi olamadığımız hastanelerimizde, sürekli para vermek zorunda olduğumuz okullarımızda, çarşımızda, pazarımızda hep kriz var. Zaten yoksullukla boğuşurken 6 yıllık AKP icraatlarıyla daha da yoksullaştık. Eğitim, sağlık, ulaşım, barınma hakkımız gasp ediliyor. Elektriğe, suya, ekmeğe, ulaşıma, doğalgaza yapılan zamlar hayatı yaşanamaz hale getiriyor. Bununla birlikte AKP, kendisine dönük her türlü muhalefeti zorla bastırmaya çalışıyor. Daha dün AKP’yi Aklamıyoruz diyerek AKP il binasına yürüyen Halkevcilere polis vahşice saldırmış ve arkadaşlarımız gözaltına alınmıştır. Halka uygulanan AKP Terörünü kınıyoruz.
Belli ki yaşanmakta olan krizin faturası yine bize kesilecek. Şimdiden birçok fabrikada işçiler ücretsiz izne ayrılmak zorunda kaldı. Düşük tutulan dolar 1,5 YTL’ye kadar yükseldi. Halkın alım gücü daha da zayıfladı. Hepimiz bırakın geleceği düşünmeyi bu gün nasıl yaşayacağımızı bile kara kara düşünür hale geldik.
Biliyoruz, AKP her zaman yaptığını yapmaya devam edecek. Kaynak yaratma adına ülkemizin ne kadar değeri kaldıysa onları da satıp savma yoluna gidecek. Ücretleri düşük tutacak. Yeni zamlarla ocağımıza incir ağacı dikmeye devam edecek.
Yıllardır ülke ekonomisi, IMF, DB politikalarıyla yönetiliyor. Bu politikalar işbirlikçi hükümetler tarafından uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda yürütülüyor. Kriz dönemlerinde batan şirketlerin, küçük ve orta işletmelerin yanı sıra büyük sermaye daha da zengin oluyor. Parababaları zenginliklerine zenginlik katıyor. Olan bize oluyor. Kemer sıkma politikalarıyla daha da yoksullaşan, işsiz kalan, iş bulamayan bizleriz. Ne için? Sermaye sahiplerinin karları azalmasın diye.
Oysa krizlerin sorumlusu ise bizler değil sizlersiniz. Asalak sistemin kaymağını yiyen sizlersiniz. Paradan para kazanan, üretmeden, emek harcamadan para kazanan, saltanat süren sizlersiniz. 270 milyar dolar dış borcu biz yapmadık. Ülkenin yer altı yer üstü kaynaklarını sermayeye biz peşkeş çekmedik. Ekonomiyi sürekli sıcak paraya bağımlı hale biz getirmedik.
İşçi düşmanı, çiftçi düşmanı, zengin dostu Tayyip Erdoğan “hepimiz aynı gemideyiz” diyor. Hayır kabul etmiyoruz. Biz ayrı gemilerin yolcularıyız. Siz dünyayı ve ülkemizi sömüren bir avuç sermaye sahibinin gemisinin kaptanısınız. Bizler emeğimizle, alınterimizle geçinmeye çalışan, ay sonunu nasıl getireceğim diye kara kara düşünen, her gün elinizi cebimize attığınız halkız.
Bizler elbette başbakanın biz derken halkı değil, TÜSİAD’ı, MÜSİAD’ı kastettiğini biliyoruz. O yüzden bu krizin sorumluluğunu da, sonuçlarını da üzerimize almıyoruz. Daha fazla yoksullaşmamak, işsiz, güvencesiz, aç ve açıkta kalmamak için derhal önlem alınmasını istiyoruz.
Halkevleri olarak AKP’nin “ekonomiyi iyi yönetiyorum” yalanlarına kanmıyoruz. Siz ancak ne kadar kamu kaynağı varsa hepsini satarak günü kurtarır, zenginleri daha zengin eder, bu arada kendiniz de servetinize servet katar bizleri daha da yoksullaştırırsınız. AKP’nin halk düşmanı ekonomi politikalarını Aklamıyoruz.
Bu politikalardan derhal vazgeçilmelidir.
Bunun için; üretime engel olan paradan para kazanma merkezi borsa kapatılmalı, ülkemizden para kaçışı engellenmelidir.
Halkın çalışma hakkı garanti altına alınmalıdır.
Doğalgaza, elektriğe, suya, ulaşıma, bütün temel hizmetlere yapılan zamlar derhal geri alınmalı, bir daha zam yapılmayacağı garanti edilmelidir.
IMF, DB gibi kurumlarla yapılan anlaşmalar iptal edilmeli, yeni anlaşmalar kesinlikle yapılmamalıdır.
Acilen emek ve meslek örgütlerinin katılımıyla birlikte halktan yana sosyal bir ekonomik program hazırlanmalıdır.
Nuri Günay
Halkevleri 1. Bölge Temsilcisi