4+4+4 yasası çıktı çıkalı veliler, öğretmenler, öğrenciler başta olmak bu ülkenin geleceği üzerine endişe duyan herkes bu yasanın amaçlarını, uygulamalarını ve sonuçlarını tartışıyor. AKP iktidarı temsilcileri ise yasaya ilişkin tüm itirazlara kulak tıkamaya çalışırken aynı zamanda halkın içinde yasayı hiçbir biçimde savunamıyor. İşte Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisleri olarak 4+4+4'le ve AKP eğitim politikası ile ilgili temel soruları burada ele aldık.
20 soruda 4+4+4'ü tanıyalım
1. 4+4+4: kime yararlı kime zararlı?
2. Bu yasa ile özel okulların sayısı 10 kat artırılacakmış, nasıl olacak?
3. Meslek liseleri çocuklarımıza ne vaadediyor?
4. Kamu –özel ortaklığı adı altında sermayeye nasıl pay aktarılacak?
5. “Okullar hayat bulsun”,fatih projesi gibi uygulamaların çocukların eğitimine katkısı nedir?
6. 4+4+4 bilimsel olarak hazırlanmış bir yasa mıdır?
7. 5 yaşında çocuklar okulda ne yapacak? bu uygulama bilimsel mi?
8. Bu yasa yürürlüğe girdiğinde 1.1 milyon öğrenci daha okula başlayacak, peki okul sayımız yeterli mi?
9. 4+4+4 modelinin eğitim müfredatında gerektirdiği değişiklikler yapıldı mı?
10. 4+4+4 neden gericidir?
11. AKP neden“dindar,kindar” nesil yaratmak istiyor?
12. Neden imam hatip ortaokullarında bu kadar ısrarcılar?
13. Bu yasa kız çocuklarını, toplumda kadın erkek eşitliğini nasıl etkiliyor?
14. Bu yasa ile kız çocuklarının eğitimi garanti altına mı alınıyor?
15. 4+4+4 ile birlikte öğretmenleri neler bekliyor?
16. Bu yasa ile sınıf öğretmeni fazlası ortaya çıkacak, öğretmenler ne yapacak?
17. 4+4+4’ü durdurmak için ne yapabilirsin?
18. Her fırsatta “eğitimi enkaz halinde aldık” diyen 4+4+4’ü bir ihtiyaç olarak sunan AKP ’nin 10 yıllık icraatları nelerdir?
19. AKP iktidarının eğitim sisteminde yarattığı skandallar nelerdi?
20. AKP elinde çocuklarımızın geleceği kimlere emanet ediliyor?
1. 4+4+4: KİME YARARLI KİME ZARARLI?
4+4+4, eğitimi bir hak olmaktan çıkarıp piyasada alınır-satılır bir mala dönüştürmeyi hedefleyen politikaların son noktası. AKP, asıl amacı eğitimi sermaye için karlılık alanına dönüştürmek olan bu yasayı dindarlık sosuna buluyor. Böylece, gericiliği topluma yayacak yapısal dönüşümleri gerçekleştirmeyi amaçlıyor. Diğer yandan bu dindarlık örtüsüyle yasanın gerçek niteliğini gizleyerek tepkileri en aza indirmeyi planlıyor. Oysa yasa incelendiğinde 4+4+4’le eğitimde Dünya Bankası programlarına uygun bir dönüşüm sürecinin devreye sokulduğu açıkça görülüyor. Bu dönüşümden karlıçıkan ise her zamanki gibi patronlar.
2. BU YASA İLE ÖZEL OKULLARIN SAYISI 10 KAT ARTIRILACAKMIŞ, NASIL OLACAK?
4+4+4’ün en önemli hedeflerinden biri eğitimi piyasa mekanizmalarına bağlamak. Tam da bu nedenle AKP, Dünya Bankası’nın özelleştirme planlarına da uygun biçimde özel sektörün eğitimdeki payını ilk etapta da yüzde 3’ten yüzde 30’a çıkarmayı hedefliyor. Bu hedefe göre ilk ve orta öğrenimdeki 17 milyon öğrenciden 5.5 milyonu özel okullara yönlendirilecek. 4+4+4 yasasıyla önlerine konulan fırsatı gören özel okul patronları (hatta şimdiye kadar bu alanda faaliyeti olmayan patronlar bile) şimdiden kolları sıvadı. Yeni sistemden kaygı duyan velileri (aynı eğitim içeriğini uygulayacakları gerçeğini gizleyerek) kendilerine çekmeye çalışan reklamlar eşliğinde özel okullar açılmaya başladı. Özel okul fiyatları ise 15 bin liradan başlayıp 40 bin liraya kadar çıkabiliyor. Peki toplumun %30’u bu parayı nasıl ödeyecek? Bu bedeli hepimize ödetecekler. Patronlar devletten “teşvik” istiyor, yani kar etmek için bizim vergilerimizle oluşan kamu bütçesinden kaynak istiyorlar. Maliye Bakanı Şimşek ise formülü ilan etti bile: “Öğrenci başına 1500 lira verelim, üstüne koyabilen çocuğunu özel okula göndersin.” Yani Bakan diyor ki “kamu okullarına kaynak aktarmayalım, kaynağıözel okullara aktaralım. Böylece kamu okullarını iyice niteliksiz hale getirelim, biraz parası olanın çocuğu da özel okula gitsin.”Özel okul patronları dışında banka patronları da 4+4+4’le birlikte ellerini ovuşturmaya başladı. Bankalar müşterilerini, yani paralı eğitimin masraflarını karşılamaya çalışan velileri bekliyor. Bizleri uzun yıllar borçödemeye mahkum etmeyi, yani geleceğimize ipotek koymayı planlıyorlar. Özel okulların varlığı eğitimde eşitsizlik, ayrımcılık demektir. Öğrencilerin, velilerin müşteri olduğu bir sistem demektir. Çocuklarımızın geleceğini düşünüyorsak özel okullara karşı çıkalım. Kamusal bir hak olarak eğitimi savunmak için 4+4+4’ü durduralım!
3. MESLEK LİSELERİ ÇOCUKLARIMIZA NE VAADEDİYOR?
4+4+4 yasasının en önemli amaçlarından biri sermayenin ucuz işgücü ihtiyacını karşılamak. Düz liseleri ya Anadolu lisesi ya da meslek lisesi haline getiren düzenlemelerle dershaneye, özel derse verecek parası olmayan emekçilerin çocuklarına meslek lisesine gitmek dışında seçenek sunulmuyor. Çocuklar üniversiteye gitme hayallerini bir yana bırakırken daha meslek lisesindeyken staj sistemi sayesinde emek sömürüsü ile tanışıyorlar. Okula başlama yaşının erkene alınması otomatik olarak meslek liselerine başlama yaşını da erkene çekiyor. Bu da öğrencilerin çocuk yaşta staj için çalıştırılmaya gönderilmesi anlamına geliyor. Sekizinci sınıftan sonra örgün öğretimden ayrılabilirsiniz diyen bu sistem, çocuk işçiliği teşvik ediyor. Diğer yandan meslek lisesi öğrencilerinin çalışma koşullarında da sermayenin yararına bir dizi düzenleme yapıldı. Okul atölyelerinin şirketlere açılması, stajyer çalıştırmak için ön şartların kaldırılması ve maaşlarının düşürülmesi, sigorta primlerinin devlet tarafından ödenmesi, öğrencilerin kendi kusurlarından kaynaklanan iş kazalarının ve meslek hastalıklarının sigorta kapsamı dışında bırakılması bunlardan bazıları. AKP’nin meslek liselerine ilişkin stratejisi bununla da bitmiyor. 4+4+4 yasalaşmadan önce yapılan düzenlemelerden biri de organize sanayi bölgeleri içinde şirketlere özel meslek okulu açılmasına olanak verilmesi, devletin de özel sektörüöğrenci başına para ödeyerek desteklemesi. Yani devlet patronlara kamu kaynaklarından para akıtacak, çalıştırılan “çocuk” ya hiçbir ücret almadan ya da asgari ücretin üçte biri maaşla çalışacak.
4. KAMU –ÖZEL ORTAKLIĞI ADI ALTINDA SERMAYEYE NASIL PAY AKTARILACAK?
AKP’nin eğitimi karlı bir sektör haline getirmek için attığı bir adım da kamu-özel ortaklığı. Milli Eğitim Bakanlığı, teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname ile yürürlüğe soktuğu bu uygulama ile eğitim tesislerinin yapımı, okullar içinde eğitim-öğretim hizmetleri dışındaki bütün hizmetlerin sunumu ve ticari hale getirilen alanların işletilmesi çok uzun süreli olarak, 49 yıla kadar, tek bir özel şirkete devredilebilecek. Üstelik eğitimde özel sektörle yapılan ihaleler kamu ihale kanunu dışına çıkarıldı, yani yargı denetiminden kaçırıldı. Dünya Bankası’nın koyduğu 2017 yılına kadar %100 okullaşma (24 kişilik sınıflarla) hedefi gerekçe gösterilerek yeni okullar özel sektöre yaptırılacak. Devletin tahsis ettiği araziler üzerine yapılan binalar için sermayeye yine kamu kaynaklarından kira ödenecek. Bu projenin toplam maliyeti 36,6 milyar lira. Neredeyse bu yılki milli eğitim bütçesine eşit. Yani MEB okullaşma hedefini bile inşaat sektörüne kaynak aktarma ve yatırım alanı açma projesine dönüştürüyor. İhaleyi alacak şirketlerin iktidara yakın şirketlerden seçileceği ise kesin. Kentte merkezi yerlerde yer alan okulların satışa çıkarılması ise sermaye için yeni bir kentsel rant alanı olacak.
5. “OKULLAR HAYAT BULSUN” GİBİ UYGULAMALARIN ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNE HERHANGİ BİR KATKISI VAR MI?
Okulların halka açılması olarak sunulan “Okullar Hayat Olsun” projesi de kamu-özel ortaklığıyla ilişkili olarak okullarımızı ticarethaneye dönüştürme projesi. Karşı çıkmazsak önümüzdeki günlerde okullarımızda özel kafeteryalar, paralı kurslar göreceğiz. Teknoloji sınıflarının internet kafelere dönüştüğünü, çocukların spor alanı olan tüm okul bahçelerinin otoparklara dönüştüğünü, çocukların çeşitli bahanelerle sokulmadığı spor salonlarının, konferans salonlarının flirketlere kiralandığını yaygın biçimde göreceğiz. Tüm bu alanlarda öğretmenlerimiz angarya çalışmaya zorlanacak. Adana’da olduğu gibi okullar İl Müftülüğü ile yapılan anlaşma gereği Kuran kurslarına dönüştürülebilecekler. MEB İnşaat ve Emlak Grup Başkanı Mustafa Murat diyor ki: “Binaları yüklenici firmaya bırakıyoruz. İstediğin kadar işlet, kullan, kullandır diyoruz.” Bu projeyle şirketler kazanacak, paraların nereye harcandığını ise kimse denetleyemeyecek.
6. 4+4+4 BİLİMSEL OLARAK HAZIRLANMIŞ BİR YASA MIDIR?
4+4+4 kesintili eğitim modeli bilim dışıdır. Çünkü bir önceki sistemin bilimsel değerlendirmesi yapılmadan, bilim insanlarından ve eğitimcilerden görüş alınmadan, eğitim için gerekli fiziki altyapı ve içerik, eğitim bilimi açısından değerlendirilmeden AKP iktidarının siyasi kararıyla hazırlandı. Yasayla getirilen düzenlemelerin pedagojik açıdan çocukları nasıl etkileyeceği, öğretmenlerin böyle bir sisteme hazır olup olmadıkları, üniversitelerin ardı ardına açıkladığı sistemi eleştiren raporlar göz önüne bile alınmadı. Bu model bilimsel bir eğitim için gerekli hiçbir koşulu sağlamıyor.
5 YAŞINDA ÇOCUKLAR OKULDA NE YAPACAK? BU UYGULAMA BİLİMSEL Mİ?
4+4+4'le birlikte 60 aylık çocuklar e-kayıt sistemi ile otomatik olarak okullara kaydediliyor. 66 aylık çocukların okula başlaması ise zorunlu tutuluyor. Kamu tarafından zorunlu ve parasız verilmesi gereken okul öncesi eğitime gitmesi gerekirken çocukların zorla birinci sınıfa başlaması hem çocukların gelişimine zarar verecek hem de mevcut eğitim sisteminin böyle bir düzenlemeye uygun olmaması nedeniyle gerçek bir kaos yaratacak. Milli Eğitim Bakanlığı okul öncesi eğitimi zorunlu eğitim kapsamına almayarak aileleri özel okulların kucağına itiyor, bu eksiği kapatmak yerine 5 yaşında çocuğu ilkokula başlatıyor. Okul öncesi dönemdeki bir çocuğun ilkokula başlamasının yaratacağı sorunları bilim insanları sıralıyor. Çocukların kalem tutma, kesme, yapıştırma, bir işlemin tersini yapabilme, tuvalet eğitimi, yemek yeme becerileri ve alışkanlıkları, dersi dinleme, ders süresince yerinde kalabilme, gerçekle gerçek olmayanı ayırt edebilme gibi ilk öğrenme izlenimleri için gerekli olan faaliyetleri yerine getirememeleri okul başarısını olumsuz etkileyecek. Bu durum çocukların hem sosyal hem de duygusal gelişimlerini zedeleyecek. Kendisinden yapabileceğinden daha fazlası beklenen bu çocuklar ve aileleri diğer çocuklarla rekabete zorlanacak. Bu yaşta çocukların zorla okula gönderilmeleri okul fobisine yol açabilir, yaşından kaynaklanan özellikleri, yanlış yönlendirmelerle psikiyatri bölümlerine gönderilmelerine, yanlış tanı konulmasına neden olabilir. Tüm bunlar çocuklar başta olmak üzere öğretmenleri ve aileleri doğrudan ilgilendiren ciddi sorunlara neden olacak. Ayrıca bu sistemde 5 ile 7 yaş arasındaki çocukların karma olarak bir sınıfta bulunması eğitim uygulamaları açısından kaotik bir sınıf ortamı yaratacaktır. Üstelik şu anki sınıf öğretmenleri bu yaş gruplarına aynı anda eğitim vermeye uygun bir formasyona sahip değil. Çünkü okul öncesi öğretmeleri ile ilköğretim sınıf öğretmenleri ayrı eğitim süreçlerinde yetişmektedir.
8. BU YASA YÜRÜRLÜĞE GİRDİĞİNDE 1.1 MİLYON ÖĞRENCİ DAHA OKULA BAŞLAYACAK, PEKİ OKUL SAYIMIZ YETERLİ Mİ?
Birinci sınıfa başlama yaşının 66 aya çekilmesiyle bu yıl okula başlayacak öğrenci sayısı iki katına, yani 2 milyon 300 bine çıkacak. Bu durum zaten yeterli sayıda olmayan dersliklerde mevcutların artması, derslik sayısının yetmemesi anlamına gelecektir. Milli Eğitim Bakanlığı ailelerle dalga geçer gibi bu sorunu müdür odalarından derslik çıkartarak çözmeye çalışıyor. 5 yaşında okula başlayan çocukların fiziki gelişimlerine uygun olmayan bir okul ortamında eğitim yapılacak. Anaokulu öğrencisi Efe Boz'un tuvalet lavabosu düştüğü için öldüğünü unutmamak gerekiyor. Okullar sıralarından, sınıflarına, merdivenlerinden tuvaletlerine kadar 5 yaşındaki öğrencilere göre değil. Okullar ne derslik ne laboratuvar ne de ders müfredatı olarak bilimsel bir eğitime uygun değil.
9. 4+4+4 MODELİNİN EĞİTİM MÜFREDATINDA GEREKTİRDİĞİ DEĞİŞİKLİKLER YAPILDI MI?
4+4+4 modeliyle eğitimde kademeli siteme geçilecek. 5 yaşındaki çocukların eğitime dahil olması ile birlikte tüm sınıfların ders içerikleri değişmek zorunda. Ancak bununla ilgili henüz öğretmenlerin eline ulaşmış bir müfredat yok. Birinci sınıf öğretmenleri hem 5 yaşında hem de 7 yaşındaki çocuğu aynı ortamda hangi bilgiyle donatacağını henüz bilmiyor. Dahası bu durum ilk 8 yıldaki bütün öğretmenler için geçerli. Diğer bir sorunsa beşinci sınıftan itibaren ders programına yerleştirilen seçmeli dersler. Zaten seçmeli derslerde din içerikli olanların sayısının fazlalığına bakıldığında seçmeli değil zorunlu olarak din dersi sayısının arttırıldığı görülüyor. Öğretmen yokluğu, sınıf yokluğu gerekçe gösterilerek birçok okulda sadece ek din derslerine girme hakkı tanınacak. Seçmeli (zorunlu) din derslerine gelen itirazları susturmak için ise seçmeli Kürtçe dersi öne sürülüyor. Oysa ki seçmeli dersin anadilde eğitimle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Anadilde eğitim, öğrencinin tüm derslerinin anadilinde işlendiği bir eğitim sistemini anlatır. Anadili kişinin dünyayla ilk iletişim kurma sürecinde edinip öğrenmeye başladığı ve dolayısıyla kişiliğinin, kimliğinin, duygusal ve zihinsel gelişiminin ayrılmaz bir parçası niteliğini taşıyan dildir. Anadilimizi yitirdiğimizde benliğimizin ve kimliğimizin, duygusal ve zihinsel bütünlüğümüzün çok önemli bir tamamlayıcısından mahrum kalırız. Tüm bilimsel çalışmalar kişinin düşünsel gelişimi açısından olduğu kadar ruhsal ve kimliksel gelişimi açısından da anadilinde eğitimin önemini ortaya koymuştur. Anadil ile ilgili yasakların en ağırı, hiç kuşku yok ki, anadilinde eğitimin yasaklanması.
10. 4+4+4 NEDEN GERİCİDİR?
AKP’nin eğitimi gericileştirmeye dönük adımları yeni değil. Eğitimde bilimsel içeriği gün be gün yok ettiler. Okul idareleri gerici kurallarını yaygınlaştırıyor. Karne hediyesi olarak umre gezileri gibi Diyanet’le ortak projeler yaptılar. Branş derslerine ihtiyaç (!) halinde imamların girmesinin önünü açtılar. Şimdi 4+4+4 ile bu süreç tüm eğitim sistemine yaygınlaştırılıyor, kurumsallaştırılıyor. 4+4+4 ile birlikte müfredat yeniden biçimlendiriliyor. Artık “Kuranı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı” dersleri “seçmeli” olarak verilecek. Böylece haftalık din dersi 6 saat arttırılmış olacak. AKP yasaya karşı çıkanları din düşmanı ilan ederken, derslerin kontrolü okul yönetimlerinin inisiyatifine bırakılıyor. Farklı inanç, mezhep ve kültürleri yok sayan, düşmanlaştıran, tek bir mezhebi dayatan bu iktidar döneminde “seçme”nin bir zorunluluk olduğu ortada. Örneğin dönem bitmeden bazı illerde velilere ve öğrencilere soruluyor: “Kuranı Kerim Dersi”mi? “Hz. Muhammed’in Hayatı Dersi”mi? Yanıt olarak sadece “istiyorum veya kararsızım” seçeneğinin bulunması durumu yansıtıyor. AKP’nin eğitim anlayışının temelinde “bilim” bulunmuyor. İnanç ise “ideal” toplumun tek kaynağı olarak gösteriliyor. İnsanlığın kaderini kendi ellerine aldığı, bilimi kılavuz kıldığı tarih yok sayılıyor. Bu dayatma açık ki okul içinde taraflaşmalara, baskıya yol açacak, farklı inançlara, mezheplere ve düşünce özgürlüğüne saygı duyulmayan bir ortam oluşturacak.
11. AKP NEDEN“DİNDAR, KİNDAR” NESİL YARATMAK İSTİYOR?
Yasayla birlikte ilköğretim birinci sınıf öğrencilerine verilmesi öngörülen “Ahlak eğitimi, değerler eğitimi” programının içeriğinin nasıl doldurulacağı çoğunluğu AKP kadrosu olan okul yönetimlerine bırakılıyor. İlkokulda din dersine “imam”ların girdiği örnekler yaşanırken (Turgutlu Gazi İ.Ö.O), 4+4+4’le her okulun İmam Hatip’e dönüştürülmesi süreci başlamış oluyor. 4+4+4 AKP’nin toplumu dönüştürme projesidir. Erdoğan’ın “dindar nesil” den kastı AKP’ye ve patronlara biat eden, itaat eden insanlar yığınıdır.
12.NEDEN İMAM HATİP ORTAOKULLARINDA BU KADAR ISRARCILAR?
Eğitim-Sen’in verilerine göre 4+4+4’le 658 okul imam-hatipe dönüştürülüyor. Böylece okuluna kayıt yaptırmaya giden bir veli belki de okulunun İmam Hatip’e dönüştüğünü görecek ve okulundan sürgün edilecek. İmam Hatip okulları yüzlerce ilçede, beldede tek ortaokul olarak bırakılacak. Erdoğan’dan Arınç’a her çıktıkları kürsüde İmam Hatipli olmanın “gururunu” paylaşanlar, ülkenin dört bir yanında yeni “imam”lar yetiştirmek için kolları sıvamış durumdalar. Kur’an kurslarının yaş sınırını kaldıran, müfredatı gericileştiren, özel eğitim okullarında otistik öğrencilerin en çok ihtiyaç duyduğu beden eğitimi dersini azaltıp, yerine din dersi getiren AKP, şimdi imam hatip eğitimini beşinci sınıfa kadar indirmiş olacak. AKP, kendi tabanına yıllardır verdiği sözü tutarken aynı zamanda bu ucube yasaya taraftar bulmaya çalışıyor.
13. BU YASA KIZ ÇOCUKLARINI, TOPLUMDA KADIN ERKEK EŞİTLİĞİNİ NASIL ETKİLİYOR?
AKP eğitimde cinsiyetçiliği 10 yıldır hem müfredatla, hem de fiili uygulamalarıyla perçinliyor. Okullarda kız ve erkek öğrencilerin arasına 45 cm mesafe koymaktan etek boyuna müdahale etmeye, ders içeriklerinde toplumda kadına yüklenen rollerin işlenmesine kadar onlarca örnek sayılabilir. “Kadın erkek eşit değildir” diyen başbakanın yönettiği bu ülkenin okullarında “erkeğin kadından üstün olduğu” öğretiliyor. 4+4+4’le bu ayrımcılık birinci sınıfta verilecek olan “Ahlak ve değerler eğitimi” dersi ile başlayacak. 4+4+4 ile kız ve erkek çocukları tek ortak paylaşım ve sosyalleşme alanları olan okul ortamında bile birbirinden ayrıştırılacak. Seçmeli ders adı altında uygulamada 8 saate çıkacak din dersi eğitimi ile kız çocukları özellikle Kur’an eğitimi gibi derslerde “dinin gereği” diyerek örtünmeye zorlanacak, erkek öğrencilerden ayrı oturtulacak. Sırada, sınıfta, okulda ayrımcılığa uğrayan kız çocukları sokakta, mahallede de erkek arkadaşlarıyla bir araya gelemeyecek. Kız çocuklarına yönelik bu ayrımcı uygulamalar arkadaş olarak büyümesi gereken iki cins arasında derin uçurumlar yaratacak. Eşitlik ilişkisinin okul ortamında giderek bozulmasının topluma yansıması ise kadınların daha fazla sömürülmesi, daha fazla şiddet görmesi olacak.
14. BU YASA İLE KIZ ÇOCUKLARININ EĞİTİMİ GARANTİ ALTINA MI ALINIYOR?
12 yıl kesintisiz zorunlu eğitim yalanıyla sunulan 4+4+4 sistemi sekizinci sınıftan sonra açıköğretim uygulaması getiriyor. Eğitimin paralılaşmasının da bir sonucu olarak örgün eğitimden ilk uzaklaştırılanlar kız çocukları olacak. Kız çocuklarının eve kapatılması; çocuk gelinlerin sayısının artmasına ya da annelerinin çalıştığı parça başı işlerde ucuz, güvencesiz işçi olmaya zorlanmasına yol açacak. 4+4+4 uygulamasıyla kadınların eğitim hakkı gasp edilecek. Kız çocuğunun örgün eğitimin dışına atılması onun sosyalleşmesini, eşitlikçi ilişkiler kurmasını ve dünyayla eğitim sürecinden geçerek ilişki kurmasını, kendi hayatı üzerinde karar alabilmesini engelleyecek. Yıllarca ‘Haydi Kızlar Okula’ diye kampanya yaptılar, şimdi kız çocuklarını eve kapatıyorlar. İşte 15 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenenlerin kurduğu AKP’nin kız çocuklarının eğitimindeki samimiyeti bu kadar. Lisede evlenmenin önünü açmayı tartıştıran AKP, kadınlara itaatkar nesilleri yetiştiren “anne” olmak dışında bir gelecek hakkı tanımıyor.
15. 4+4+4 İLE BİRLİKTE ÖĞRETMENLERİ NELER BEKLİYOR?
Bu düzenleme ile birlikte personel rejimini de değiştirerek tüm öğretmenleri güvencesiz, kölece çalışmaya mahkum etmeyi planlıyorlar. Angarya çalışmayı eğitim emekçilerine dayatıyorlar. Öğretmenlere sormak zahmetine dahi katlanmadan okulları dönüştürüp öğretmenleri sürgün ediyorlar. Öğretmenler yasayla önünü açtıkları paralılaştırma uygulamaları ile velilerden her kademede daha fazla para toplamaya, okulların işletmeye dönüşmesinde rol almaya zorlanıyorlar.
16. BU YASA İLE SINIF ÖĞRETMENİ FAZLASI ORTAYA ÇIKACAK, ÖĞRETMENLER NE YAPACAK?
4+4+4 sistemi ile çocukların ilkokul 4’ten sonra ortaokula başlamaları ile 59 bin sınıf öğretmenini kendi okulunda fazlalık durumuna soktular. Birinci sınıflara alınacak öğrenci sayısının çokluğuyla öğretmenleri sürgün ederek başa çıkmayı düşünen Milli Eğitim Bakanlığı’nın atama yönetmeliğinde yaptığı değişikliğe göre fazla duruma düşen bir öğretmen aynı ilde açık olan herhangi bir okula isteği dışında gönderilebilecek. Üstelik bu durum yalnızca 1’inci sınıfı okutacak öğretmenleri değil 2, 3 ve 4’üncü sınıfı okutacak öğretmenleri de etkileyecek. Performans uygulamaları ile okulları işletme, öğretmenler köle olacak; “Öğretmenler az çalışıyor, okullar eğitim-öğretim saatleri dışında gün boyu kullanılan kurumlar olmalı” diyen Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Okullar Hayat Olsun” projesi aslında “Okullar İşletme Olsun” projesidir. Bu işletme düzeni ise, öğretmenler ve diğer eğitim emekçileri için, angarya çalışma, esnek ve taşeron çalıştırmayı, veliler ve öğrenciler için ise müşterileşmeyi getiriyor. Öğretmenlerin derslere hazırlık için çalışmalara ayırmaları gereken zaman ise yok sayılıyor. Performans uygulaması, öğrencileri parça başı iş gibi görmeye, diğer meslektaşlarıyla acımasız rekabet etmeye ve sonuç olarak eğitimi gerçek içeriğinden uzaklaştırmaya yol açacaktır. Okullar ve öğretmenler odası bilimin değil gericiliğin yuvaları haline getirilecek; Eğitim sistemindeki gerici içeriğin yansıması sadece öğrencilere değil, öğretmenlerin birbirleriyle ve öğrencileriyle kurmaları gereken ilişkileri de zedeleyecektir. Tek din ve tek mezhep, tek millet esaslı eğitim programları şimdiye kadar birbirinin ırkını, mezhebini, inancını sorgulamayan öğretmenlerin birbirlerini ve öğrencilerini bu gözle görmeye ve davranmalarını beraberinde getirecektir.
17. 4+4+4’Ü DURDURMAK İÇİN NE YAPABİLİRSİN?
İmza toplamakla başlayabilirsin. Sana en yakın Halkevi’ne gelerek velilerin, öğretmen ve öğrencilerin, geleceğine sahip çıkanların oluşturduğu Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisleri’ne katılabilirsin. İmza komitelerinde yer alabilirsin. Israrla ve inatla 4+4+4’ün nasıl bir eğitim sistemi, nasıl bir toplum yarattığını anlatabilirsin. Yaşadığın ya da çalıştığın yerde kurumlardan/işyerlerinden imza noktası olmalarını isteyebilirsin. Bilgilendirme toplantıları organize edebilirsin. Çevrendeki velileri 4+4+4’ü durdurma mücadelesine katabilirsin. 5 yaşındaki çocuğunu okula göndermeyi reddedebilirsin. Eyleme gelebilir, okulunu 4+4+4’ü uygulatmamak için eylem yerine çevirebilirsin.
18. HER FIRSATTA “EĞİTİMİ ENKAZ HALİNDE ALDIK” DİYEN 4+4+4’Ü BİR İHTİYAÇ OLARAK SUNAN AKP ’NİN 10 YILLIK İCRAATLARI NELERDİR?
Eğitimde 10 yılda her gün yeni bir skandal haberi duyduk. Ancak hiçbirinde iktidar ve kadroları suçlu olmadı. İktidar sahipleri hep aklandı, mağdurlar ise her zaman yalancı ilan edildi. AKP iktidarı boyunca sorular şifrelendi, bedava dağıtıyorum dediği yayınlardan yandaşlar para kazandı, dağıttığı sütlerle çocuklarımız zehirlendi. AKP 10 yıl boyunca milyonlarca gencin hayatıyla oynadı. Son beş yılda 27 atanamayan öğretmen intihar etti. 100 binlerce öğretmen işsiz bırakıldı, güvencesiz çalışma yaygınlaştırıldı. Küçücük çocuklarımız sürekli sınavlarla uğraştı, yetmezmiş gibi defalarca sınav sistemi değiştirildi. Sınavları boğuşan çocuklarımıza yardımına (!) dersaneler yetişti. Birinin yaptığını diğeri değiştirdi...
• Ortaöğretime geçişte; 2004’te LGS kaldırıldı, OKS geldi. 2007’de OKS kaldırıldı, SBS getirildi. Sınavın 3 aşamalı olmasına karar verildi. 2010’da yine AKP’li bir bakan tarafından “hata yaptık” denilerek SBS’nin 3 aşamalı olmasından vazgeçildi.
• 2010’da ÖSS kaldırıldı, sınav yeniden YGS ve LYS olmak üzere 2 aşamalı oldu. Bugün bu sistemin de değişeceği söyleniyor.
• 2012’de zorunlu 8 yıllık kesintisiz eğitim sisteminden vazgeçildi, 4+4+4 sistemine geçildi. Sonuç: AKP’nin 10 yıldır süren eğitim politikası 5 temel sonuca ulaştı.
• MEB bütçesinden eğitime yapılan yatırım 2002’de yüzde 18 iken 2011 yılında yüzde 5’e düşürüldü.
• 2002 yılında Türkiye’de 2122 özel dersane varken, 2011 yılında özel dersane sayısı yaklaşık iki kat artarak 4099’a yükseldi. (R.T. Erdoğan “dersaneleri kapatacağım” diyordu.)
• 2002 yılında özel okullara giden öğrencilerin sayısı 223 bin iken, 2011’de bu sayı iki kattan fazla artarak 498 bine yükseldi. (Ancak özel okul panronları için bu sayı 10 kat artmak zorunda.)
• 2012 LYS’de 189 bin 380 öğrenci sıfır çekti.
• 2002 yılında bir öğrenci velisi çocuğuna yılda 720 lira harcadı. 2011 yılında bu harcama 3200 liraya çıktı.
19. AKP İKTİDARININ EĞİTİM SİSTEMİNDE YARATTIĞI SKANDALLAR NELERDİ?
• 2010’da KPSS’ de sorular çalındı. 800 bin adayın katıldığı KPSS sonuçlarına göre 500’ün üzerinde katılımcı 120’de 120 net çıkardı. ÖSYM BaşkanıÜnal Yarımağan görevinden alındı, sınav iptal edildi. Soruların kim tarafından, kimlere sızdırıldığı konusu üzerinde durulmadı.
• 2011’de YGS’de şifreleme yöntemiyle “birilerine” kopya verildiği ortaya çıktı. 1 milyon 700 bin kişinin girdiği YGS’de ortaya çıkan şifre skandalına rağmen ÖSYM, şifreye dair bir açıklama yapmayarak ‘Bize güvenin’ demekle yetindi. Bu olaydan 8 ay önce benzer bir kopya skandalı KPSS’de yaşanmış ve o dönemki ÖSYM Başkanı istifa etmişti. Tekstil patronu Ali Demir ise fütursuzca koltuğunda oturmaya devam etti.
• AKP, eğitime yönelik saldırılarının üstünüörtmek için hazırladığı süt dağıtma projesiyle yüzlerce öğrencinin zehirlenmesine neden oldu. 7 milyon 200 bin ilkokul öğrencisine dağıtılan sütlerden 13 farklı ilde resmi olarak 1686 öğrenci zehirlenme şikâyetiyle hastanelere başvurdu. Bu skandal aynı anda yaşanan en kitlesel zehirlenmelerden biri olarak tarihe geçti
• 2012 KPSS’de soruların satıldığına dair iddialar var Sınavın bitmesinden çok kısa bir süre sonra, Genel Kültür sorularıBeyazkalem Yayınları tarafından internet üzerinden yayımlandı. Dicle Haber Ajansı da Diyarbakır’da soruların cemaat tarafından satıldığını tanıklarla ve sınav sorularını sınav bitmeden yayımlayarak ortaya koydu.
20. AKP ELİNDE ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ KİMLERE EMANET EDİLİYOR?
AKP iktidarı döneminde 4 Milli Eğitim Bakanı değişti,hiçbiri eğitimci değil. Eğitim sistemi yapboza döndü, her sınavdan sonra yenibir kopya haberi çıktı. Şaibelerin iktidarı AKP, eğitim alanını da kaosa sürüklüyor. ErkanMumcu Siyaset sahnesinde parti parti dolaştı.Siyaset pazarlıkların da AKP’den Milli Eğitim Bakanlığı’nı kaptı. “Çantasız, evödevsiz ve üniformasız eğitim “projesi tutmamış olacak ki kısa sürede Kültür ve Turizm Bakanlığı’na atandı. AKP’nin onunla işi bitince de parti den ihraç edildi. Eski Milli Eğitim Bakanı’mız şuan ticaretle uğraşıyor. HüseyinÇelik AKP’nin ikinci Milli Eğitim Bakanı. Milli eğitimde çok önemli yeri olan Çelik, kendi başlattığı OKS’yi (Ortaöğretime Giriş Sınavı) kaldırdı.Yerine 3 aşamalı SBS’yi getirdi. Eğitim sisteminin yapboza çevrilmesinde ilk adımı o attı. Döneminde çıkarılan kanunlarla eğitimd epiyasalaşmanın önü açıldı. Şirketler ieğitim sisteminin içine soktu. NimetBaş AKP’nin üçüncü Milli Eğitim Bakanı. AKP’nin başarısız bakanları arasında yukarılara oynuyor. HüseyinÇelik’in getirdiği SBS’deki 3 aşamalı uygulamayı “yanlış yapılmış”diyerek kaldırdı. Bakanlığı döneminde KPSS ve YGS skandalları patlak verdi. Baş, hafızalarımızda “memnuniyetle belirtmeliyim ki iktidarımızın bütün dönemlerinde özel okullara giden öğrenci sayısı artmıştır” açıklamasıyla kaldı. Ömer Dinçer AKP’nin son milli eğitim bakanı. Sicili şaibelerle dolu. Dinçer’in en önemli özelliği Tayyip Erdoğan’la iyi geçinmek. Bunun karşılığını AKP’nin ilk döneminde Başbakanlık Başdanışmanı, ikinci döneminde Çalışma Bakanı, üçüncü döneminde Milli Eğitim Bakanı olarak aldı. “Nitelikli zimmet, sahte belge düzenlemek, ihaleye fesat karıştırmak” suçlarından yargılandı. Bilim hırsızı olduğu için, profesörlük unvanı geri alındı. Çalışma Bakanı’yken maden faciasında hayatını kaybeden 30 işçi için söylediği “güzel öldüler” sözüyle hafızalarda yer etti. Ömer Dinçer’in asıl mesleği “İŞLETME.”İşletmeciliğini 4+4+4’le konuşturmayı planlıyor. Ali Demir 2011’de YGS’de şifreleme yöntemiyle “birilerine” kopya verildiği ortaya çıkarken o, YGS’de hiçbir adayı haksız bir şekilde, diğerinin önüne geçirecek herhangi bir uygulama asla oluşmamıştır” demişti. Şifre skandalından sonra binlerce liseli sokağa çıktı, Ali Demir'in istifasını istedi. Ancak AKP'nin korumasıyla koltuğunda kalmayı başardı. 2012 KPSS'de yeniden soruların sızdırıldığı ortaya çıktı. Ali Demir ise “bizim böyle bir bilgimiz yok” dedi. Gökan Çetinsaya Çetinsaya, Vakıf Üniversitesi'nden atanan ilk YÖK Başkanı. Çetinsaya’nın eski üniversitesi Ülker grubuna bağlı olan Şehir Üniversitesi. Sırf bu bile onun YÖK Başkanlığı’na getirilişindeki amacı gösteriyor. Gökhan Çetinsayaüniversitelerde piyasacı ve gerici dönüşümün aktörü olarak AKP tarafından görevlendirildi. Fethullah Gülen Cemaatinin en önemli yayılma araçları okullar. Kendisi özel okul patronu. Ama gücünü bu okullar üzerinden kazanmadı. 12 Eylülcülerle iyi geçindi, (Özal'la Demirel'in kankasıydı). ABD’nin hiç nasırına basmadı, FBI'ın resmi iş ortaklarından oldu. “Şimdi hasat zamanı” diyor. 4+4+4 eğitim modeli de ilk olarak onun fikir platformu olan Abant Platformu'ndan öneri olarak çıktı. Tayyip Erdoğan “Çocuk hem okuyacak, hem staj yapacak. Belki para da kazanacak. Endüstri de çok ihtiyaç duyduğu ‘ara elemanı’ sektörün ihtiyaçlarına göre kendisi yetiştirecek” diyerek eğitime bakışınıözetledi. Ancak Başbakan’ın 4+4+4'ten bir beklentisi daha var: “Dinine, kinine sahip çıkan bir nesil.” Bütün bu piyasacı, gerici, kadın düşmanı, akıldan ve bilimden nasibinin almamış takımın kaptanı.