Değerli Mamaklılar,
Mamağın güzel emekçi insanları, Mamağın sevgili gençleri,
Soma İle Dayanışma Buluşmasına hoş geldiniz.
Sizleri Halkevleri adına saygıyla selamlıyorum.
Halkevleri gücünü sizlerden, Mamağın devrimci gençlerinden kadınlarından erkeklerinden alıyor. Geçen yıl bu tarihlerde yine bu alanda görkemli bir buluşma gerçekleştirmiştik. Bu organizasyonun da emektarı sevgili dostumuz Mustafa Özarslan, Sabahat Akkiraz yine bu sahneden acılarımızı, özlemlerimizi, umutlarımızı türkülere dökmüşlerdi. Kendilerine ve bu yıl aramıza katılan Gani Pekşen’e, Tolga Sağ’a, İlkay Akkaya’ya ve büyük ustamız Arif Sağ’a teşekkür ediyoruz.
Sevgili dostlar,
Soma’da korkunç bir facia, büyük bir katliam yaşadık. 301 insanımız, 301 maden işçisi, çocuklarına ekmek parası kazanmaktan başka derdi olmayan 301 baba, eş, sevgili, evlat hayatlarını kaybetti. Adına kaza diyorlar. Oysa biz biliyoruz ki bunun adı cinayettir. İş cinayetidir.
Bu cinayet vahşi kapitalizmin işçileri kölece çalıştırmasının sonucudur. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ‘ölüm madenciliğin fıtratında var’ dedi. 1862 İngiltere örneğini 1907 Amerika örneğini verdi. Biri 150 yıl önce, diğeri 110 yıl önce. O tarihlerde İngiltere’de ve Amerika’da vahşi kapitalizm uygulanıyordu. Bugün de Türkiye’de vahşi kapitalizm uygulanıyor. Bu yüzden Soma’da tek kazada 301 işçi ölüyor, tersanelerde işçiler ölüyor, AVM-Rezidans inşaatında çalışan işçiler kış günü çadırlarda yatıyor ve çıkan yangında 11’i birden ölüyor. O yüzden Türkiye’de her gün ortalama 4 işçi iş cinayetlerinde ölüyor.
Vahşi kapitalizm işte böyle bir şey. İşçi karın tokluğuna çalıştırılır, ölümüne çalıştırılır, itiraz eden işten atılır. Kısacası insanlar yaşamak için güvencesiz, kölece çalışmak zorunda bırakılır. Diğer yandan sermayedarlar, patronlar, politikacılar işçinin sırtından kene gibi geçinirler. Sülük gibi kanımızı emerler. Çünkü onların fıtratında da kan emicilik var!
Başbakan TV’lere çıkıp nelerin haram olduğunu sayıp döküyor da; işçinin kanının haram olduğunu söylemiyor. Bunlar işçilerin kanıyla, canıyla besleniyorlar.
Mamak’ın emekçi insanları. Değerli dostlar,
Soma katliamının sorumlusu AKP’dir. Bunu örtbas etmeye çalışıyorlar ama gerçek budur. Soma katliamının sorumlusu AKP’dir; çünkü ocağı bu patrona veren AKP iktidarıdır. Açılışını yapan ve en güvenli ocak olduğunu ilan eden AKP’nin Enerji Bakanıdır. İşçilerin haklarını savunması gereken Türk İş’in başkanı AKP’lidir, Türkiye Maden İş sendikasının başkanı AKP’lidir. Sendikanın Soma şubesi AKP’lidir. Yasaları yapanlar AKP’li, Bakanlar AKP’li, Başbakan AKP’li yasaları noter gibi onaylayan Cumhurbaşkanı AKP’li. Bu nedenle diyoruz ki katliamın sorumlusu AKP diktatörlüğüdür.
Bir de takdiri ilahı diyerek suçu Allaha atıyorlar. Bu takdiri ilahi filan değil; sermayenin, AKP’nin takdiridir. İşçinin emeğini, hayatını, ekmeğini çalan hırsızların takdiridir.
Bizlere, Somalılara, işçilerin çocuklarına bunları reva görenler kendi çocukları için sıfırlayamayacakları kadar çok para çalıyorlar. Kendi çocukları çaldıkları paralarla yakalanınca ciğeri yananlar bizim çocuklarımızı, Ethemlerimizi, Medenilerimizi, Berkinlerimizi sekiz gencecik fidanımızı öldürüp üzerine ‘ölmüş geçmiş’ diyorlar. Biz bunların hesabını sormaz mıyız?
Elbette ki soracağız. Katlettikleri canların hesabını tek tek verecekler. Çaldıkları emeklerimizin, ekmeklerimizin, hayatlarımızın hesabını verecekler.
Halkevleri bunun için var. Devrimciler bunun için var. Halk bilinçlenecek, mücadele edecek örgütlenecek ve halkın iktidarı kurulacak. Soma’ya Madenci Evi’ni bunun için kuruyoruz. İşçilerin, gençlerin, kadınların, işçi çocuklarının haklarını öğrenmesi, bilinçlenmesi ve mücadele edip haklarını alması için. Soma Madenci Evi’ni kurmak, yaşatmak bizim insanlık görevimizdir; bu görevi bu meydanda olan sizlerin ve bu meydanda olmayan tüm ilerici demokrat insanların güç birliğiyle yerine getireceğiz.
Sevgili dostlar hava döndü, bizden yana esiyor yel. İşçiden yana esiyor yel. Çünkü halk uyandı ve ayağa kalktı. Geçen Haziranda bir şölen gibi başlayan halk hareketi bitmedi ve yenilmedi. Yenildi diyenlere inanmayınız. Onlar bize diyorlar ki o kadar gazı boşuna yediniz, boşuna yaralandınız, boşuna öldünüz. AKP’ye boyun eğin. AKP’ye, zalimlere, sömürücülere, hırsızlara, faşistlere karşı mücadele etmeyin demek istiyorlar. Bir taraftan AKP polis şiddetiyle halk hareketini engellemek için uğraşırken diğer taraftan birileri yılgınlık ve korku salarak AKP’nin ekmeğine yağ sürüyor. Bunlara itibar etmeyin. Bu laflar halkın bir daha ayağa kalkmamasından başka anlama gelmezler. Bir kere ayağa kalktık her fırsatta yeniden ayağa kalkarız. Zalimler, sömürücüler artık eskisi kadar rahat hareket edemiyorlar. Çünkü artık halktan korkuyorlar.
Zalimler ve caniler asker ve polis gücüyle iktidarlarını korurlar ama tarih yüzlerce kez göstermiştir ki hiçbir güç zalimleri, halk düşmanlarını sürekli iktidarda tutmaya yetmemiştir, bu sefer de yetmeyecektir.
Eğer bir daha Somalar olmasını istemiyorsak, eğer bir daha gençlerimiz ölmesin istemiyorsak, eğer kadın cinayetlerinin durmasını istiyorsak, eğer taşeron denen köleliğin bitmesini istiyorsak, eğer insanlarımızın özgür olmasını istiyorsak mücadele etmeliyiz ve örgütlenmeliyiz.
Evet hava döndü bizden yana esiyor yel, şimdi onlar can, mal mülk telaşına düşsünler. Çünkü bir bir hepsinin hesabını soracağız. Ali İsmail Korkmaz’ın sözüyle konuşmama son vermek istiyorum: korkacak, titreyecek, yıkılacaksın adi hükümet! Ve elbette birgün elbet Dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle, dolaşacaktır işçi tulumuyla, bu güzelim memlekette Hürriyet!