"Bir köprünün izinde yola çıktım. Az gittim, uz gittim... Bir zaman tüneli içinde ilerliyordum... Yolculuk beni güneşin doğduğu yere götürüyordu. Yaşadığım şehrin denizi, uzaklarda akan kadim bir nehre karıştı... Önce o uzak suyu ve suskun dağları dinledim. Sonra o dağların sarmaladığı topraklarda yaşayan insanlara kulak verdim..." diyor Bahriye Kabadayı, 'Devrimci Bir Zap Şairi - Gençlik Köprüsü' filminde. 1969 yılıdır. O büyük hayallerin kurulduğu yıllar. Yol gitmez, kervan geçmez bir Hakkâri ve onun eteklerinden öfkeyle akıp giden Zap Irmağı umursamazlık defterinde soluk bir sözcüktür: Doğu...
Aynı günler, 'Boğaza Köprü' tartışmaları da yükselmekte... 'Bu köprünün, kenti doğu-batı yönünde değil, kuzey-güney yönünde büyümesine yol açacağı ve hep yeni bir köprüye daha ihtiyaç yaratacağı' söylenmekte... 'Boğazın iki yakasındaki ormanların yok edilmesiyle kentin akciğersiz kalacağı; su ve oksijen kaynaklarının tükeneceği' haykırılmaktadır. Ama daha da önemlisi, 'olanakların ve hizmetlerin ülkenin bütününde eşit olarak kullanılması' konusu belki de ilk kez kitlesel olarak, ileri sürülmekte; sanki bütün bu sesler, bir yankı gibi, unutulmuş vadilerden kırık bir türküyle çağrılmaktadır.
"...Ben gülmezem, dil bilmezem / Şavata'dan Hakkari'ye yol bilmezem / ben ne biçim vatanda-şam oy babo / Çaremiz yok / Gurban olam bu ne iştir, bu ne iştir oy babo / Hükümete arz eylesem azarlar / Azarlar, azarlar / Ben ketimo, ben yeti-mo / Ben ne biçim vatandaşam oy babo..."
Ve gençler... Zap'a köprü yapmanın serüvenine girişirler. Kazma-kürek, Kürtçe... Ardından işte bir efsane büyür. Halk idam edilen ve öldürülen gençlerin adıyla anmaya başlar köprüyü, bir umudun beklentisi ve yakarışı gibi. "Bu köprü büyük bir Zap şairidir ha..." diyor Şavatalı bir köylü. Bir Hakkârili genç ekliyor... "Türkiye'de doğu ile batı arasına kurulan bir köprü aslında. İnsanlar arasında kurulan bir köprü... İşte benim İstanbul'da da bir kardeşim var..."
O yılların ardından peşpeşe gelen askeri darbelerin, baskıcı ve anti-demokratik dönemlerin, yok sayılmanın, boşaltılan köylerin, korucuların, terk edilen toprakların, petrol savaşlarının, pazarlıkların, göçlerin 'doğu'yu uzağa, hep uzağa iten politikalardan ve sonuçlarından söz ediyor film.
Ve 1999 yılının Mayıs günlerinden birinde 'gençlik köprüsü' bombalanır. "... kim tarafından yapıldığı da net olarak anlaşılmamakla birlikte..." Ama orası hala, 'Devrimci Gençlik Köprüsü'nün orası. Ve hala Zap'ın yuttuğu insanların öyküleri anlatılıyor. Ve hala 'Devrimci Gençlik Köprüsü'nün anıları. Gelip geçen düğünler, hayatlar... Işık önce orada vuruyor toprağa hala. Ve orası çırılçıplak gerçekliğin olduğu yer yaban, yalın.
Çok büyük bir hayal kırıklığıydı..." diyor Hakkârili bir genç kız. "Çünkü o köprü bizim düşlerimizi süslüyordu. Ve bizim var olduğumuzu hatırlatıyordu."
Bahriye Kabadayı ". Hakkâri bu belgeselin başlangıcında benim için de en uzaktaki kentti" diyor ve ekliyor, "...onlarla umutlarımızı paylaştık ortak geleceğimiz için."
Yıl 2007. Hayır. 'Zap'a Köprü'.