Senaryo, dramatik kurgu mükemmel. Allah'ın işi mi dersiniz, rastlantı mı; kadın adını Doğu'nun efsanevi masalı 1001 Gece'nin kahramanından alıyor: Şehrazat! Ve yine ne rastlantıdır ki, kadın düşkünü/düşmanı acımasız kralın yerinde de aynı soydan ama yeni gerçek kral var: Patron. Can derdindeki cariye; görünürde profesyonel-ücretli çalışan, üstelik uzman ve gerçekte patronun hizmetkârı, bendesi Şehrazat. Kral patronun saplantılı tutkularına, tuzaklarına göğüs gerecek. Senaryo ekibini kutlamak gerek. Masal ancak böyle güncellenebilirdi. Onlar bir adım daha atmış, Şehrazat'ın dramını kanserle pençeleşen çocuğunu yaşatma mücadelesine çevirmişler. Dolayısıyla varlık-yokluk gelip paraya düğümleniyor. Gazlama magazinin de katkısıyla '150 bin dolara bir gece geçirir misiniz, geçirmez misiniz' tartışmasına odaklanıyoruz. Geleneksel 1001 Gece masalı oldu mu size taze Hollywood masalı 'Ahlaksız Teklif?' Meseleye balıklama, gönüllü atlayanların haddi hesabı yok. 'Çocuğum için, bir dakika bile düşünmem, kabul ederim' diyenden geçilmiyor. Kabul edilen ne? Nefret ettiğiniz, öfke duyduğunuz bir adamla yatağa girmek.
Peki, bu mecburiyetten, çaresizlikten olduğuna göre sonra kendinizden utanmıyor, karşınızdakinden tiksinmiyor musunuz? Hayır. Paranın gözü kör olsun. Şöyle ya da böyle o her şeyi yapar, onun için her şey yapılır... Senaryoyu bir de bu gözle okursak, daha doğru olur. Söz konusu dizi için üretilen geyiklerde, "Bana da bir işadamı 300 bin dolar teklif etmişti"
itiraflarının gelmesi boşuna değil. Bunun üzerine bir 'eksper'in -üstelik eski Ticaret Odası Başkanı- devreye girmesi, "İşadamı piyasa fiyatını bilir, kimseye değerinden fazla vermez. O kadın 3 bin dolar bile etmez" gibilerden hüküm belirtmesi rastlantı değil.
* * *
Âlem böyle gidiyor. Asıl önemlisi bunlar ne sadece masal/senaryo, ne de ucuz magazin. Dünyayı ve hayatı artık tümüyle para ve seks üzerinden okuyoruz. Bunu söylerken ahlakın dilinden konuşmuyor, 'trend analistleri'ni izliyorum. Onların önde gelenlerden biri Marian Salzman, "Hepimiz marka fahişeleriyiz" diyor. Salzman bunu eleştirel olarak söylemiyor, 'trend analizi' yapıyor. Yabana atılacak biri değil Salzman, 'metroseksüel' lafının mucidi. Şimdi metroseksüel devrinin bittiğini, überseksüelliğe geçtiğimizi buyuruyor. O da bizden soruluyor. Überseksüel erkek en çok Türkiye, Mısır ve İtalya'da bulunmaktaymış...
Salzman'ın saptadığı yeni trendlerden biri de 'gastroporn'; yiyecek pornografisi. Radikal Cumartesi meseleyi layıkıyla işlediğinden o bahsi geçiyorum. Görüldüğü üzere, her şey seks ve para üzerinden okunuyor. Salzman bu nedenle "Hepimiz marka fahişesisiyiz" diyor: Daha az paraya daha çok şey almak istiyoruz. Doğal değil mi? Tabii ki. O zaman da hiçbir şeye 'sadık' kalın(a)mayacağı da doğal... Öyleyse, Salzman'ın "Haftada 75 eşim olabilir ama her seferinde ayrı bir zevk alırım" sözü de doğru ve doğal.
Yani... Şehrazat'ız hepimiz. Çocuğumuz ya da cebimiz için, fark etmez.