Yaşar Kemal üstüne ne yazılsa eksiklik duygumuz silinmez. Onunla ilgili yazılanların yazılması gerekenlerin ne kadarı olduğunu düşünmek bile edebiyatımızın bir yüzünün gölgede kalmaya mahkûm olduğunu gösterir. Oysa elli yıl boyunca çoktan bir milyonu geçmiş ve bugün bile yepyeni bir romanmışçasına hâlâ süren satışıyla apayrı bir anlamı ve yeri olan İnce Memed üstüne ne denli az yazılmış, konuşulmuştur. Bu kez de aklına kar suyu kaçmış birilerince İnce Memed'in dört kitap boyunca süren serüvenini Yaşar Kemal'in yersizce uzattığının düşünülmesi, ama okumadan bu yargıya kolayca varan algılama biçimi elbette tanıdık, alışıldıktır.
İnce Memed'in birinci kitabı 1955'te, dördüncü kitabı 1987'de yayımlandı. Dört kitaplık bir romanın otuz iki yılda tamamlanması birçok nedenle üstünde durmaya değerdir. Özellikle de, bir yazarın otuz iki yıl gibi oldukça uzun sürede yaşayacağı düşünsel ve yazınsal değişim ile otuz iki yıl içinde yaşanacak toplumsal ve kültürel değişimin dört kitaplık romana nasıl yansıdığını görmek bakımından.
İnce Memed'in taşıdığı anlamların başında köylülerin hakları için kendini dağlara vuran eşkıyanın onurlu serüveni vardır. Dikenlikdüzü köylülerinin hakları için ortaya çıkan İnce Memed, Abdi Ağa ile yeğenini öldürdükten sonra gelen romanlarda da aynı yolun izini sürer. Dördüncü kitap, bu kez bambaşka, artık tarımda sanayileşmenin göründüğü koşullarda, İnce Memed'in zorba kasaba eşrafının karşısına dikilip Arif Saim Bey'i öldürmesine uzanan yeni bir yaşam biçimini anlatır.
Uzaktan okunduğunda bir eşkıyalık serüvenidir İnce Memed. Başlangıçta böyle okunmuş, neden sonra insanoğlunun ayakta kalma, direnme savaşımı içinde bireyin konumunu sorgulayan okumalar gelmiş, ardından yazınsal değeriyle Yaşar Kemal romanı içindeki anlamları üstünde durulabilmiştir.
Bu yüzden İnce Memed'in de Yaşar Kemal'in tam anlaşılamayan romanları arasında durduğunu söyleyebiliriz. Kimileri İnce Memed'i çağdaş bir başkaldırı metaforu olarak okumuş, kimileri eşkıyanın ağalık düzenine karşı köylülerin sözcüsü olduğu biçiminde, kimileri Cumhuriyet'in yaşadığı yozlaşmanın eleştirisi yerine.
İnce Memed nasıl okunmalı?
Yaşar Kemal'in çıkış noktasında bunların tümü vardı. Tümünü işlevsel anlamlar olarak kullanıp asıl anlamı insanın varoluş serüveninde aradığı roman anlayışı, İnce Memed ile başlayıp Bir Ada Hikâyesi'ne gelmiştir. İnsanın doğası ve toplumsal etkenlerin yarattığı yozlaşma, bu yozlaşmanın insanın iç dünyası ile ilişkileri üstündeki etkileri, Yaşar Kemal'in asıl sorunudur. Bunun için orayı ya da burayı değil, yalnızca evrensel bir değer arayışının romanını yazmıştır Yaşar Kemal.
Belki geçen dönemler içinde İnce Memed bugünkünden farklı anlamlarla değerlendirilmiştir, ama bunun da Yaşar Kemal'in dünyasına ters düştüğü söylenemez. Çukurova, nasıl ki dünyanın her yerinde yaşayan bir organik dünyadır Yaşar Kemal'e gore, İnce Memed'de bazen Anadolu'nun farklı yörelerinde görünür yazının dilinde, bazen Amado'nun, bazen Márquez'in romanlarında, insanın doğadan sahip olup istenciyle tamamladığı değerleri ve bin bir türlü duygu ve düşüncesiyle hep aynı insanı anlatır. Bazen İnce Memed olur, bazen 'Kimsecik'in küçük Mustafa'sının korkuları.
İnce Memed'de 1930'ların Çukurovası da anlatılır. Ağa egemenliğine dayalı toplumsal düzen, köylülerle çatışma olmadan yaşayamaz elbette. Başkaldırının zoruyla alınan haklar da koca düzeni yerinden oynatmaya pek yetmez. Neden sonra ilk kitaptan dördüncü kitaba içten içe süren değişimin getirdiği beylere, bürokrata karşı da aynı savaşımın verilmesi gerekecektir. Aynı zamanda yaşanan değişim, İnce Memed'lerin en belirgin özelliklerindendir ki, Yaşar Kemal'in romanını uzattığı biçimindeki anlamsız eleştiriyi boşa çıkaran bu değişimdir.
Birinci ve ikinci kitaplar birbirine yakın durur; üçüncü kitapta belirgin bir durgunluk vardır; öykülenen zamanda yaşanan değişimin yapacağı katkının sınırlı oluşu yüzünden, belki üçüncü İnce Memed'in ötekilerin yanında sınırlı anlamlar üstüne kurulduğu saptanabilir. Dördüncü İnce Memed birincinin çıktığı doruğa ikinci çıkıştır. Hem romanın tarımdaki sömürü düzeninin değişmesi ve toprak ağalarıyla bürokrat-politikacı içli dışlılığını çözümleyen anlamının gücü, hem de bu sert anlamı İnce Memed çevresindeki insancıl öz ile besleyen yazınsal yapısı, dili, kurgusu ile ulaştığı düzey, İnce Memed dörtlemesini taçlandırmıştır.
İnce Memed'in biricikliği
Roman sanatımızın ne kendinden öncekilere, ne de sonrakilere benzeyen bu sıradışı roman dörtlemesinin sonunda köylüler büyük bir ateş yakıp türkü söyler; onların bu davranışında Yaşar Kemal'in olumlu, iyimser bakış açısı dile gelir. Ve "bu ateşle birlikte de Alidağın, Düldül Dağı'nın, Yıldızdağın, Binboğa'nın doruklarında birer top ışık patlar, dağların doruğu üç gece ağarır, apaydınlık, gündüz gibi olur." Dördüncü kitabın sonu da bu sözlerle biter.
İnce Memed, gerçekten de sıra dışı, o güne dek edebiyatımızda örneği olmayan bir romandır. Kuyucaklı Yusuf vardır elbette, 1937'de yazdığı bu romanı da Sabahattin Ali'nin büyük yaratıcılığını gösterir, ama İnce Memed büsbütün farklıdır. Fethi Naci, İnce Memed'lerin Yaşar Kemal'in öbür romanlarına da benzemezliği üstünde durur. Yaşar Kemal'in halk sözünden çıkmış romanları arasında İnce Memed'in özellikle öne çıktığını belirten Fethi Naci, sıkıştıkça mit yaratan halkın dili ve ruhuyla İnce Memed'leri yarattığını belirtir. Hem dili, hem o dili düşlemlerle iç içe çoğaltan, alabildiğine zenginleştiren anlatım biçimi Yaşar Kemal'i daha ilk romanında büyük romancı katına çıkarmıştır elbette.
Sonunda, Yaşar Kemal edebiyatımızın bir mucizesidir. Türkçenin olağanüstü kaynaklarından çıkarak ortaya koyduğu roman, aynı zamanda edebiyatımızın hangi yolları açtığını gösterir. Genç yazarların bazen edebiyatımızın uluslararası dolaşım içindeki değerini sorgularken yaptıkları değerlendirmeler içinde un ufak edilen yazarlar arasında Yaşar Kemal de vardır elbette. Kimileri o keskin yargılarla kendi bağlarını çatlatınca, meğer bizim edebiyatımızın da önemli değerleri olduğunu anladıklarını yazmaya başladı. Aslında bu da yeterli değil. İşin ucunda bir de Türkçe var.
Türkçenin olanakları
Yaşar Kemal, onlarca kült romanı yazarken nasıl bir Türkçe kullanmışsa, yıllardan beri o Türkçenin kendine tam anlamıyla yeterli bir edebiyat dili olduğunu savunuyorum. Türkçenin olanakları zengin bir edebiyat dili olduğu saptaması boşuna değildir. Yaşar Kemal'in sıra dışı bir yaratıcılık düzeyine çıkardığı on bin sayfayı aşan yapıtı, Türkçenin yaşayan bir dil olduğunu gösterdiği gibi, köhnemiş anlayışlara gereksinim duymadığının da bildiğimiz en parlak öneğidir. Yalnızca elli yıl önce yazılmış İnce Memed'in diline bakmak bile yeter ki, sonradan gelen birikim edebiyatımızın ve Türkçenin kendine özgü, verimli bir ada olarak belirdiğini gösterir.
İnce Memed nasıl Yaşar Kemal'in en ünlü romanıysa, edebiyatımızda İnce Memed'den daha ünlü bir roman kahramanı da yoktur. Öte yandan, küçük iniş çıkışlar içinde, hep aynı yüksek düzeyi yazdığı bütün romanlarda koruyabilmiş çok az sayıdaki yazardan biridir Yaşar Kemal. Hangisinin gene de en önemli romanı olduğu sorusuna yazarı olarak kendinin de bir yanıtı vardır : Bazen Binboğalar Efsanesi olabilir bu, bazen Demirciler Çarşısı Cinayeti. Fethi Naci 'Dağın Öte Yüzü' üçlemesinin en büyük romanı olduğunu kesin bir dille belirtir. Belki 'Kimsecik' üçlemesi girer araya.
Sonunda insan, bütün hayatın trajiğidir. Varoluşu neden olur buna. Değil mi ki insan doğanın yarattığı bir tragedyadır, Yaşar Kemal gibi mitos yaratıcıları da dönüp dolaşıp o insanın o güne dek belirtilmemiş bir yanına eğilir. Bunu kim daha benzersiz biçimde yapıyorsa, yaratıcılığı da o denli büyür. Yazar, insanın yaşadığı tragedyayı ayrıntılarında keşfetmiyorsa, durduğu yerde kalacaktır.
Yaşar Kemal için çağdaş epopeci denir. Aslında yeterli değildir bu tanımlama.
O, epopeden çıkmış yaratıcılığını daha ilerde bir yerde, insanın iç dünyasında, psikolojisinde yeniden yaratmaya çalıştığı için, epope Yaşar Kemal'in ancak başlangıcını ve kaynaklarını anlatabilir. Şimdi onun bulunduğu yer, modernizmin destansı bir yaratıya dönüşmeyi başardığı yerdedir.