Nereden Nereye?

Cu, 28/07/2006 - 01:00
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

“Türkiye’de hayat tarzı temsilleri, 1980-2005” sergisi, Türkiye toplumunun 1980 sonrasında giyimden tüketim kültürüne, eğlence anlayışından, gündelik nesnelere, yaşadığı değişimleri günlük gazete, dergi, TV programları, radyo yayınları ve belirli dönemlere damgasını vurmuş tüketim nesneleriyle göz önüne seriyor.

Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyeleri Doç. Dr. Meltem Ahıska ile Yrd. Doç. Dr. Zafer Yenal’ın hazırladığı, tasarımını Bülent Erkmen’in üstlendiği sergi, giyimden, yemeğe, toplum psikolojisinden, sosyal devletin tasfiyesine kadar birçok noktaya değiniyor. Hatırladıkça insanı içten içe güldüren, çoğumuzun yaşamının bir parçası olmuş, geride kalmış, tüketilmiş ve yaşanmakta olan birçok nesnenin ve kavramın ekonomik, siyasi ve toplumsal altyapısının anlaşılması noktasında önemli katkılar sunuyor. Sergiyi hazırlayanlar amaçlarını en öz haliyle şöyle tanımlıyor “bu dönemde şekillenen popüler kültürün somut ve yüzeysel imgeleriyle, bunlara zemin hazırlayan geniş ekonomik ve toplumsal süreçlerin elle tutulamaz, soyut ve köklü eğilimlerini birlikte, birbirine karşı okumak.”

Sergide düşünsel altyapısını, Ertürk Yöndem’lerden “zor kurtarıp”, “Kim 500 Milyar İster”lere teslim eden bir toplum çıkıyor karşımıza. Üst-orta sınıflara dayatılan yaşam tarzının alt sınıflara nasıl yansıdığı ise dönüşümün en trajik yönünü oluşturuyor. Değişen eğlence anlayışı, zenginler için Laila’yı kurarken, yoksullar içinse “kuşum Aydın”lar yaratıyor. Zenginler için villa alanı açarken, yoksulların evlerini başlarına yıkıyor, güzelleşmek, metroseksüelleşmek zenginler için bir yaşam tarzı haline getirilirken, yoksullara ise televole kültürünü armağan ediyordu. Tüketim çılgınlığı, markaların kişilerin toplumsal statüsünü belirlediği bir toplum yapısı idealize edilirken, diğer taraftan cumhuriyet tarihinin en büyük yoksullaşma süreci yaşanıyordu. Kredi kartları “bedavaya ne alsak” reklamları yaparken, kredi kartı borçları yüzünden “bedavadan” intiharlar yaşanıyordu. 1980-2005 arasında “hayat tarzı temsilleri”ne bakarken günümüz toplumunu tarihin aynasında görebilme fırsatı da doğuyor. Sergide parayı bastırıp hayat tarzı satın alanların ışıltılı dünyası gözleri kamaştırırken, bu dönüşümün altında kalan ezilen yok olan parçalanan hayatların, iz düşümleri serginin bir köşesinde duruyor.

Tabii değinilmesi gereken belki de en önemli nokta serginin Karaköy’deki Osmanlı Bankası Müzesi’nde sergileniyor olması. Yaşam tarzı değişimlerini eleştirmeye bu noktadan başlamak gerekiyor. Sergi en olmaması gereken yerde, bir bankada hizmet verdiği için en gitmesi gerekenler için uzak bir ihtimale dönüşüyor. Velhasıl sergiye gelen giden kişi sayısına göz atınca rakamların pek de iç açıcı olmadığı göze çarpıyor. Ne demişler “taş yerinde ağırdır”.

Yine de bir halk ajanı hissiyatıyla gidip görmekte fayda var, ne de olsa her şeyin değerini nakit olarak belirleyen sermaye bu sergiye nakdi bir değer biçmemiş.

 

Halkın Sesi