Zeus'un zincirinde 27 Mart kutlamak

Sa, 27/03/2012 - 11:32
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

"Naziler önce komünistleri tutukladılar; Komünist değilim diye ses çıkarmadım. Sonra Yahudileri tutukladılar, Yahudi değilim dedim, sesimi çıkarmadım.Sosyal demokratları tutukladılar, savunmak bana mı kaldı dedim yine sesimi çıkarmadım. Bir gün sıra bana geldiğinde etrafımda tutuklanmama ses çıkartacak kimse kalmamıştı." (Bertolt Brecht)

Perde açılıyor. Sahnede bir şehir. Şehir yerlebir. Ortada saydam bir paket, paketin içinde onlarca taş ve kırmızı-beyaz bir kumaş...

Perde açılıyor. Sahnede Ulu bir Dere . Derede 35 insan. Kıpkırmızı yıkanıyor. Bitmiyor can vere vere. Ne insan ne de dere...

Perde açılıyor. Sahnede on bir işçi. Havada can yangını kokusu. Kokuda bir mezartaşı. Mezartaşlarında hep aynı yazı: "Kader". Alınlarına  bu kez Çelik'çe yazılıyor...

Perde açılıyor. Sahnede on dört yaşında bir kız çocuğu. Bedeninde yirmi iki çivi. Çivide yargının diş izleri. Kimliğini gösteriyor, isminde "rıza" yazıyor. "Kadın mı kız mı" o da bilmiyor...

Perde açılıyor. Sahnede bir Yenigün ateşi. Ortalık toz duman. Dumanların arasında bir adam. Nefes almaya çalışıyor. Alıyor veriyor, alıyor veriyor; düşüyor, ölüyor...

Perde açılıyor. Sahnede bir Sivas. Zaman aşıyor, insanlık aşınıyor. Canım bu Aziz Nesin de çok kaşınıyor(!)."Hayırlı oluyor"...

Perde açılıyor. Sahnede bir halk  "hiçbir şey" okuyor. Kağıt var gazete yok. Gündem var Özgürlük yok.  Yayımevi yok; ama dert etmeye de gerek yok(!), Silivri var. İddianame ki günlerce okunuyor...

10 yıllık AKPak Tiyatro'da perde her gün açılıyor. İleri demokrasi sahnesi emekçi halklara kabristan görevi görüyor. Yandaş basın sahne terziliğine soyunmuş, perdeyi kapatıp halka kefen biçiyor. Şehirlerin tiyatro kapılarına işaretler konuluyor. Çocuk işidir muhakkak ama hangi çocuk? Çocuk var Pozantı'da işkence görüyor, çocuk var "beyaz bereyle" caka satıyor.

Sanatın gücü her dönemde egemenlerce kabul edilmiştir. Bu yüzdendir bunca sansür, bunca gözdağı. "Ucube" korkunun lügatından bir sözcüktür. Bilinçsiz türetilmemiştir. Buna karşın sansür zamanlarında halk da kendi sözlüğünü türetmiştir. Pantomimin; yaptığı kötülükler nedeniyle halkın ayaklanacağından korkan bir tiranın, halka konuşma yasağı getirdiğinde ortaya çıktığı rivayet edilir...

AKP'nin sahnesi meclis ise halkın sahnesi sokaktır. Onların ışığı ampül ise halkınki Güneş'tir. Onların yönetmeni cemaat ise halkınki direniştir. Onların senaryosu "dışardan" ise halkınki yürektendir.

"Hepimiz birer aktör, yani aktif oyuncuyuz: vatandaşlık toplumun içinde yaşamak değil, onu değiştirmektir."(Augusto Boal)

Zalimi aklamayıp zulmü haklamak insanın insanlığa boyun borcudur. Aksi büyük bir vebaldir. Türkiye'de bugün tiyatro yapmak cesaret isteyen bir iştir, cesaretin tohumuysa insanlık onurunun güzelliğinde ekilidir.

Can Yücel'e atıfla; her şey için olduğu gibi şu tez tiyatro için de geçerlidir: Tiyatro burjuvazinin elinde bir lağım çukurudur, halkın elinde bir çiçektir. Halka gitmeyen, halkla birlikte konumlanmayan, halka ait olmayan tiyatro anlamını yitirmiştir. Medyanın ve basım-yayım organlarının "katharsis"iyle arınıyoruz zaten yeterince; artık "gestus"larla tiyatronun harekete geçme vaktidir.  

Devletin halkına savaş açtığı bir dönemde göreceğiniz olumsuz manzara "Zeus'un bizi  korkutmak için çıkardığı kasırga"dan başka bir şey değildir. Ve tarih göstermiştir: "Hayat cesur olanların sahnesinde yaşanır".O yüzden bugün, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü, Prometheus olup Ateşi Çalmak'la eşdeğerdir. Kutlu olsun!

Kübra Ayçiçek

Avcılar Halkevi