Pek sayın rektörler türbana karşıymış!?- Ahmet Tellioğlu

Ct, 30/10/2010 - 12:04
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

18 Şubat 2008 -    

Türbanı üniversitelerde serbest bırakan yasa tasarısı üzerine Türk üniversitelerinin rektörlerinin açıkladığı ortak bildiride şöyle ibareler var:

 

"...Bu değişiklikler sonucunda üniversitelerimizin akılcılık ve bilimsel mantıktan uzaklaşması ..."

"...Üniversiteler inançların değil bilimsel özgürlüğün yaşanacağı yerler olup, esas ayrımcılık ve eşit olmayan davranışın üniversitelerimizde türbanla eğitim başladıktan sonra olacağı..."

 

Sayın rektörler buyurmuşlar ki bu değişiklikten sonra üniversitelerimiz akılcılık ve bilimsel mantıktan uzaklaşacakmış. Söyler misiniz bu rektörler hangi akılcılıktan söz ediyor, hangi bilimsel mantıktan: Türk üniversitelerinin akılcılık ve bilimsel mantıkla ilişkisi MGK bildirilerini aşar mı?

 

Bu rektörlerin üniversitelerinde bu ülkenin 1/3'ü yoksulluktan kırılıyor diyen kaç öğretim görevlisi var? bu ülkede Kürtler de yaşıyor diyebilen kaç? Kaç öğretim görevlisi bu güne değin çıkıp resmi devlet politikalarının dışında iki çift laf etti? Kaç öğretim görevlisi üniversiteler sermayenin arka bahçesi haline getirilirken itiraz etti? Kaçı üniversite hastanelerinin özelleştirilmesine karşı çıktı? Kaçı hastanelerinde yüzlerce insanın asgari ücretle ve iş güvencesiz çalıştırılmasına 'hayır' dedi? Kaçı çıkıp da 'Alevilerden aldığımız vergilerle Sünni imamlara maaş veriyoruz ayıp değil mi?' diye sordu.

 

Esas ayrımcılık bundan sonra başlayacakmış?! Yoksul çocukları üniversitelere diğerleriyle aynı şartlarda mı hazırlanıyor? Dershaneler ne kadar para istiyor ve bir işçi ayda ortalama ne para kazanıyor bir fikirleri var mı bunların? Üniversiteler ticarethane olmasın diyen gençleri üniversitelerden uzaklaştırırlarken akıllarına hiç ayrımcılık yaptıkları geldi mi? Ben Devrimciyim, ben Kürdüm diyen gençleri bir kalemde terörist ilan ediyorlar, aylarca okullarından uzaklaştırıyorlar, hatta okullarından atıyorlar. Ya bunları yaparken akıllarına ayrımcılık yaptıkları geliyor mu?

 

Bu rektörler mi bilimsel özgürlükten söz ediyor? Bu rektörlerin üniversitelerinde resmi devlet politikası dışında laf edebilen kaç öğretim üyesi var!? Bunların tamamına yakını İslamcı olmasın sakın!?

 

Bunlara kimse söylemiyor mu acaba?: "Bu ülkede zerre bilimsel özgürlük varsa emin olun ki sayenizde değil size rağmen var? Size rağmen var çünkü bu ülkedeki bilimsel özgürlüğün arkasında siz ve temsil ettiğiniz resmi devlet ideolojisi değil devrimciler, sosyalistler, mücadele eden emekçiler ve Kürtler ve üniversitelerinizin kapısının önünden dahi geçirmediğiniz İsmail Beşikçi türünden aydınlar var. Ve bunların hiç biri de sizin dostlarınız değil" diyen yok mu bunlara?

 

Türban'a itiraz ediyorlarmış. Biz de itiraz ediyoruz. Ama bu rektörlerin dostları değiliz. Dostları değiliz çünkü biz AKP-MHP’nin türban operasyonuna yetişkin insanların seçimlerine müdahale etmek için değil bu seçimlerin gerçek bir özgürlük ikliminde yapılabilmesi için karşıyız. Ilımlı değil gerçek bir laiklik istediğimiz için karşıyız.

 

Bu ülkede toplum nasıl oldu da bu denli dinselleştirildi sayın rektörler? Size o kocaman rütbeleri veren devletinizin sola, devrimcilere ve Kürtlere karşı politikası olmasın sakın! Dün PKK'yi etkisizleştirmek için Hizbullah'ı örgütleyenler bu gün de benzeri bir operasyonu sessizce yürütüyor Kürt illerinde. Hem de şikâyet ettiğiniz 'ılımlı İslamcılarla birlikte. Var mı bir çift lafınız?

 

Bu sayın rektörlere soralım: "çok uzak değil daha 10 yıl öncesine kadar devletinizin uçakları-helikopterleri 'İslam’ın ipine sarılın' diye bildiri atıyordu Kürt köylerine. İlaç olsun diye bir itiraz duymadık siz laiklik aşığı rektörlerden!" Hadi son 27 yılı geçtik ey sayın rektörler bari bu gün artık gerçek bir laikliği savunun. Bari bu gün geçmiş 27 yılın özeleştirisine katkıda bulunun. Fakat ne özeleştiri verebilirsiniz ne de laikliği savunabilirsiniz. Çünkü size o rütbeleri verenler isterler ki din her an ellerinin altında dursun, sola/sosyalizme/Kürtçülüğe karşı kullanılabilir olsun.

 

Aydınlanma mı istiyorsunuz? Nereler aydınlansın, neler aydınlansın? 12 Eylül aydınlansın mı? Üniversiteleriniz nasıl el pençe divan durdu faşist darbecilerin önünde, aydınlansın mı? 3000 faili meçhul cinayet aydınlansın mı? Bu cinayetlere ne dediniz aydınlansın mı? 27 yılda yüz binlerce insan işkence tezgâhlarından geçirildi? Aydınlansın mı? 30 bin Kürt 5000 Türk iç savaşta öldü, hala ölüyor? Niçin ölüyor aydınlansın mı? Daha evvelki gün cezaevlerinde katliam oldu. Aydınlansın mı? Daha dün Hrant'ı katlettiler. Katleden kurşun nasıl bir toplumsal atmosferin ürünü? Nasıl bir devlet örgütlenmesinin ürünü? Bu atmosfere bu örgütlenmelere sizin katkınız ne? Aydınlansın mı?

 

Sizin aydınlanmanız nasıl bir aydınlanma ki bu toplum hiç göremiyor ey sayın rektörler?

 

Belli ki siz âlemi kör milleti sersem sanıyorsunuz.

 

Üzgünüm ama biz sosyalistler ne körüz ne de sersemiz.

 

Türban bir neden değil sonuçtur. Pek çok arkadaşımız yazıyor tekrar etmeyeceğim. Toplumun İslamileştirilmesi ABD'nin yeşil kuşak oluşturma projesiyle başladı, 70'li yıllardaki devrimci uyanışa karşı hızlandırıldı, 12 Eylül'de derinleştirildi, PKK'nin ortaya çıkmasıyla da özel bir nitelik kazandı. Türban bütün bu sürecin toplamında oluşan İslamileşmenin sonucu ve simgesidir. Aynen üniversitelerin kurumsal ideolojisinin otoriter milliyetçilik olmasının da bu sürecin bir başka sonucu olması gibi.

 

Ne türbanı serbest bırakacak ne de yasaklayacak kudrete sahibiz. Doğru; 18 yaşını geçmiş reşit insanların bedenleri, hayatları ya da giysileri hakkında verdikleri kararlara da saygı duyarız. Fakat bizim açımızdan Türban'ın bir hak ya da özgürlük sorunu olabilmesinin koşulu ılımlı değil gerçek laikliktir. (1)

 

Bu yaklaşım ilk bakışta bir dayatma gibi gözükebilir. Fakat şunu unutamayız: 'özgürlük' bir aydınlanma kavramıdır. Aydınlanma ise ancak devletin dinden arındırılması, dinin özel yaşamla sınırlandırılması ve bu temelde yükselen gerçek bir demokrasiyle mümkün olabilir. Böylesi bir aydınlanmaya sırtını dönmüş bir arayışa da karakterini sadece iman/dogmalar verir. Türban'lı genç/yaşlı kadınlar ve savunucuları kusura bakmasınlar ama ‘ılımlı laiklik/ılımlı islamcılık’ ikilemine hapsedilmiş bir toplumda türban bir özgürlük sorunu olarak ele alınamaz.

 

Peki ama biz bu İslamileşmeye itiraz ederken bunu örgütleyenlerle yan yana durabilir miyiz? Yaşadığımızı şey tam da Türk ordusunun, Türk üniversitelerinin laikliği değil mi? Zaten sahici değil 'Ilımlı' olan laikliğin AKP eliyle daha bir yozlaştırılması değil mi?

Öyleyse Türk İslamcılığı ve Türk Milliyetçiliğinin dinci kanadının ortaklaştığı bu süreçte biz Türk milliyetçiliğinin laik ama otoriter, rektör görünümlü asker, renkli görünümlü haki kanadının yanında duramayız. Gerekirse bir başımıza kalalım fakat özgürlükten ve laiklikten sadece resmi devlet ideolojisini anlayanlarla, asla yan yana durmayalım.

 

Bu rektörlere ve onların kurmay heyetlerine de söyleyelim: Bilim tercüme ve taklit araştırmalarla değil, en başta gündelik hayatın sıradan olgularını açıklayarak yapılır. Bir emekçi emeğini niçin satar, o emeği kim niçin alır? Bir Kürt niçin isyan eder? Devrimcilere ve Kürtlere niçin işkence yapılır? Hatta daha basiti, asker ocağında gençlere niçin küfredilir niçin dayak atılır?

 

Bir genç kız niçin bedenini sıkıca örtmek ister?

 

Bir elma niçin yere düşer?

 

Ama siz 'niçin'i sürgün ettiniz bu topraklardan sayın rektörler!

 

Dr. Ahmet Tellioglu

[email protected]

 

1. Türban’ı yasaklamak mı, dinden özgürleşmek mi?-Ahmet Tellioğlu