Nilüfer Halkevi Büyük Şehir Belediyeler Kanunu'nu konuştu

Sa, 04/12/2012 - 17:02
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

 

Bursa Nilüfer Halkevi'nde, Meclisten apar topar yasallaştırılarak Cumhurbaşkanlığına gönderilen Büyükşehir Beldiyeler Kanunu ile ilgili bir panel yapıldı

 Panele katılımcı olarak yasanın köylülüğe etkisi başlığı altında Bursa Ziraat Odası Başkanı Doç.Dr. Ertuğrul Aksoy,yasanın getireceği Otoriterleşme ve Merkezileşme başlığı altında Prof.Dr. Yasemin Özdek .büyük şehir belediyeler kanunu ve hak mücadelesi başlığı altında ise gazeteci Umar Karatepe birer sunum gerçekleştirdi.

 İlk olarak yasanın köylülüğe etkisi üzerine söz alan Ertuğrul Aksoy; bu yasayla beraber belediyelerin il sınırlarının genişleyeceğini Bursa özelinde ise 30 km de olan Bursa il sınırının 90 km çıkacağını vurguladı.30 kilometrelik alanda aksayan belediye hizmetlerinin 90 km çıktığında daha büyük hizmet sorunlarının yaşanacağını söyledi. Tarım politikalarına da değinen Aksoy sözlerine şöyle devam etti: son on yılda her alanda olduğu gibi tarım alanında da çok stratejik kararlar alınmıştır. Köylüler alına bu kararlar ve değiştirilen bu yasalarla hem yoksullaştırılmış hem de topraksızlaştırılmıştır. Açıkçası köylülere üretmeyeceksin, yaşamayacaksın dayatması yapılmaktadır. Dolayısıyla buda köylüyü topraktan koparıp şehre göçü zorunlu kılmıştır. Bu göçle açığa çıkan bu araziler ise uluslar arası sermayeye ve onun işbirlikçilerine peş keş çekilmeye çalışılmıştır. Mera yasasında olduğu gibi Büyük Şehir Belediyeler Kanunda az önce bahsettiğimiz hususlara uygunluk gözetilerek yasallaştırılmaya değiştirilmeye çalışılıyor. Bursa özelinde ise bütün toprak kaynakları ve su kaynakları el değiştirecek ve sermaye tarafından ranta açılacak bu yasayla birlikte.

 İkinci konuşmacı olarak söz alan Prof .Dr. Yasemin Özdek konuşmasında şunları söyledi; Çokça yasanın çıkarıldığı bir dönemden geçiyoruz. Bugün değişen yasa ve yasaların birçoğu cumhuriyet döneminden kalan yasalar. Bugün el atılmadık değiştirilmedik yasa kalmadı nerdeyse. 100 yıldır değiştiremeyen bu yasalar bugün AKP eliyle bir bir değiştiriliyor ve  neoliberal şekilde yeniden inşa ediliyor. Dolayısıyla değişen bu yasaların neler getirdiğini neler götürdüğünü doğru değerlendirmemiz gerekir. Bu açıkçası bir rejim değişikliğidir. Bu rejim değişikliği ise uluslar arası sermaye egemenliğinin direktifleri doğrultusunda değişmektedir. Büyük Şehir Belediyeler kanununda bunlardan biridir. Bu yasa beraberinde sermaye ye rant alanıyla beraber merkezileşme ve otoriterleşmeyi beraberinde getiriyor. Bütün yetkiler Anakarada ya da Büyükşehir Belediye Başkanlarında, valilerde toplanıyor. Yerel birimler il özel idareleri, belediyeler ve köyler yarı yarıya kapatılıyor. Bu radikal idari bir değişikliktir. Bu çıkarılan yasalar uluslar arası sermaye programıdır. Bu yüzden bir sınıf çatışmasında görmezden gelmememiz gerekir.

Etkinlikte son olarak Büyükşehir  Belediyeler Kanunu ve Hak Mücadeleleri başlığı altında söz alan Umar Karatepe’nin sunumu ise şu şekilde gerçekleşti; AKP neoliberal İslamcı genişlemenin doğal sınırına ulaşmıştır. Bu yasayla beraber sermaye denetimini genişlemesini görüyoruz. Öbür taraftan ise otoriterleşme, merkezileşme eğilimlerini görüyoruz. Dolayısıyla sermaye egemenliğinin genişlemesi toplamada inşaat, enerji ve hizmetlerin piyasalaşması gibi başlıklar daha önemli hale geliyor. Bu alanlar yeniden sermayeye denetimine açılıyor. Hak mücadelesi açısından ise nesnel ve öznel olanaklar tanıyor. Bu yasanın etkilerinden doğacak hak gaspları hak mücadeleleri ve demokrasi mücadelesinin yarından tez yok büyütülmesinin olanaklarını da beraberinde getiriyor. Somut olarak köylüler için kullanılan suyun %25 inin fatura edilmesi bile köylü için kritik noktada duruyor ve bardanda doğal olarak su hakkı mücadelesinin nesnel koşulları gerekliliğini doğuruyor. Bu yasayla ortaya çıkacak finans kapital egemenliğine karşı hak mücadelelerinin yükseldiği bir süreç göreceğiz. Büyük Şehir Belediyeler kanunu yaratacağı yıkımda oluşacak direniş eğilimlerinde demokrasi mücadelesi ve haklar mücadelesi  bir birini destekleyecek ve besleyecek süreç olarak örgütlenebilmenin koşullarını yatıyor. Bu koşullar iyi okunursa toplumsal muhalefette ve hak mücadelesinde sıçrama dinamiği yaratılabilir.

Konuşmacılardan sonra salonda bulunanlardan alınan sorular ve bunların yanıtlanmasıyla panel son buldu.