Kadın özgürlük mücadelesi uzun soluklu bir mücadele. İçinde yüzyılların biriktirdiği direniş, yılgınlık, geri çekilmelerin olduğu kadar kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesini yan yana omuz omuza vererek sürdürdükleri bir mücadele tarihi; kimi zaman erkeklere, kimi zaman patronlara kimi zamanda siyasi iktidarlara karşı yükseltilen mücadelenin, kadın kadına buluşmaların, bugün bizlere ilham veren öyküsü 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.
Bu tarihsel birikim bizleri, tarihin mücadele sayfalarına yeni isyanlarla, ayağa kalkışlarla bugün her zamankinden daha güçlü çağırıyor. Eve kapatmakla simgeleşen gerici saldırılara karşı kadınlar kendi yaşamlarında söz ve karar sahibi olduklarını, olacaklarını her fırsatta sokağa çıkarak gösteriyorlar.
Son on yılda ülkemizde yaşanan neoliberal gerici politikalar, doğayla birlikte kadın bedenini yağmalıyor, tahakküm altına alıyor. Ancak neoliberal sistem, üç çocuk, kürtaj yasağı, cinsiyetçi eğitim sistemi, güvencesizlik ve gericilik ile kadın yaşamını karartmaya çalıştığı her alanda kadınların direnişleriyle karşılaşıyor.
HES, RES, nükleer santral, taş ocakları ile doğa yağmalanırken kadınlar yaşam alanlarına yönelik bu saldırıya bedenlerini barikat yaparak, yıllarca sürdükleri, ektikleri, ürünleriyle beslendikleri toprağın “taşlarını” bu kez topraklarını, sularını yaşamlarını savunmak üzere kullanarak yanıt veriyorlar.
Yıllarca birliğini, düzenini korumakla sorumlu hissettiği evi, çatısı başına yıkılmak istendiğinde kadınlar zabıta, polis, taşeron mafyatik şirketlerden hesap sormak için kavganın en öne geçiyor.
Doğayı savunma mücadelesinde, barınma hakkı mücadelesinde kadınlar, yaşamına sahip çıkma kaygısıyla kendisine öğretilen kuralların tamamını bir yana itiyor, “erkeğinin” arkasında değil barikatın en önünde yerini alıyor. Barınma hakkı mücadelesinde, su hakkı mücadelesinde özneleşen kadın bu süreçte erkek egemen sistemin barikatlarında da gedikler açıyor.
AKP iktidarı kürtaj yasağı ile kadınlara saldırırken ‘davetiniz kabulümüzdür’ diyen kadınlar üniversitelerde, kent meydanlarında son yılların en kitlesel en yaygın eylemleriyle iktidara yanıt veriyor.
Kadın mücadelesi ile taciz, tecavüz, şiddet “vakaları” artık “aile” içerisinde kalması gereken sır olmaktan çıkıyor; kadınların ortak davasına dönüşüyor.
Kadına yönelik şiddet, ayrımcı eğitim sistemi, cins ayrımcılığı, kılık kıyafet yönetmelikleri ile AKP iktidarı kadına yönelik gerici kuşatmayı yaygınlaştırırken kadınlar, AKP gericiliğinin bin bir biçimine “bir başına değil kadın başına” diyerek kadın dayanışması ve kadın militanlığı ile yanıt veriyor. Kadınların hayatın tüm renkleriyle donattığı meydanlar, AKP iktidarının demokrat maskesinin düştüğü, kadın düşmanı bin bir yüzünün sergilendiği ve hesap sorulduğu alanlar oluyor.
Kadınlar sadece anne ve eş olarak toplumsal hayat içerisinde tanımlanıyor. Bu yönde kendilerine biçilen toplumsal rolleri ve bakım emeğinin birincil sağlayıcısı olmaları pekiştiriliyor, bu rollerin sürekliliğinin sağlanması için ‘kutsal annelik’ anne üniversitelerinde yeniden üretiliyor, en az üç çocuk söylemleriyle ‘genç nüfus sağlayıcısı’ aynı zamanda da esnek istihdam biçimleriyle ucuz emek olarak görülüyor. AKP iktidarı hem evde hem de işte kadınların emeğini daha da görünmezleştirip, daha da doğallaştırırken, aynı zamanda kadının rollerini bozmadan esnek biçimlerle istihdam içerisinde konumlandırmak için teşvikler veriyor. Neoliberal erkek egemen bu anlayışa, yok sayılmaya ve görünmezliğe karşı kadınlar emeklerini savunuyor, her alanda ‘görünmeyen emek sesini yükselt’ diyerek sesini duyuruyor, AKP’ye ‘ne kuluçka makinesiyiz, ne de yedek işgücüyüz’ diye yanıt veriyor.
Barış talebini kendi özgürlük mücadelesi ile iç içe geçirerek mücadele eden Kürt kadınlar en son Paris’te gerçekleşen katliamın hesabını barış çığlığını daha güçlü yükselterek soruyor. Alevi kadınların eşit yurttaşlık talepleri gerici iktidar karşısında bütün kadınların özgürlük mücadelesine dönüşüyor. LGBT bireylerin nefret cinayetleri karşısında sürdürdükleri var olma mücadelesi bugün yine sokakla buluşuyor.
Kadının özgürlük mücadelesinde bayrağımızı erkek egemen sisteme karşı yüzyıllardır direnen kız kardeşlerimizden aldık. Yine ülkemizin karanlık bir döneminde bu bayrağı farklı direnişlerde dalgalandıran kız kardeşlerimizden güç alarak taşıyoruz. Bu 8 Mart’ta da kadın direnişlerin daha da büyütmek, kız kardeşlerimizden daha da güç almak ve gerici iktidardan hesap sormak için alanlara çıkıyoruz.
Kadınlar AKP’den hesabı sokaklarda soracak.
Dilşat Aktaş
Halkevleri Kadın Sekreteri