Akıntıya karşı yüzen balık olmak ya da “çağlayan çıkan, dikine yüzen” bir çoğalmışlıktır devrim

İnönü Alpat | Sa, 19/08/2008 - 01:00
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Sorsalar; bu coğrafyanın en coşkun, en delidolu, en hızlı akan nehri hangisidir diye, hiç durmaz Çoruh derim. Böyle yazıyor çünkü kitaplar.  

Sorsalar; nereden çıkar en yiğit insanlar, sizin oraları söylerim hiç tereddüt etmeden. Böyle yazıyor bizim kitaplar.    

Siz bir tesadüften ibaret mi sanıyorsunuz, Çoruh nehrinin akıntıya karşı yüzen alabalıklarıyla ünlenmesini.  

12 Eylül faşizmine karşı en köklü direnişin, Çoruh’un evlatları tarafından gösterilmesi tesadüf müdür? Ne mümkün. 

Eğer böyle düşünüyorsanız yanılıyorsunuz;  Çoruh’un yatağını zorlayan akışı, coğrafik özelliklerinden değil, sizlerle kurmak istediği iletişimdendir. O sizi tanımış, sizin ruhunuza uygun akmak istemiştir.  

Sizin yiğitliğiniz, inanmışlığınız, gözü karalığınız salt politik nedenlerle açıklanabilir mi? Bunda Çoruh’un hiç payı yok mu? Çoruh’un sevgisini karşılıksız bırakmadınız, sesine ses verdiniz; onun yalnız akmasına, Artvin’in kendisini yalnız hissetmesine izin vermediniz. 

Bunun bir devrim olduğunu kim reddedebilir? 12 Eylül devrimcilerle Çoruh’un kavuşmasını görmüş, kavuşanların üstüne karabasan gibi çökmüştür.  

Sizin arkadaşlarınız, ağabeyleriniz, ablalarınız; anneniz, babanız, komşunuz, Çoruh’a sığınmaktan, Çoruh’u ve hayatı savunmaktan geri durmamıştır; hem de bunu hayat pahasına yapmak gerekmiş, gözünü budaktan esirgememenin ne demek olduğu cümle âleme gösterilmiştir.  

Artvin’in tarihi böyle yazılmıştır. Bizim tarihimizdeki coşkulu ve bir o kadar da hüzünlü öykü böyle kaleme alınmıştır. 

Artvinliler akıntıya karşı yüzen alabalıklardır. Tıpkı Murathan Mungan’ın şiirindeki gibi ama bir farkla. Demiş ki şair:  "Alabalık bir metafor, denizler ve balıklar içinde/ kutsal kitaplara göre ilk yaratılanlar içinde/ akıntıya karşı yüzen tek balık/ tekini koruyan tekinsiz/ ölüme doğru ve ölüme karşı/ çağlayan çıkan, dikine yüzen bir balıkmış yalnızlık!"  

işte fark burada: Artvinliler, çağlayan çıkarak, dikine yüzerek yalnızlaşmamışlar, çoğalmışlardır. Bu çoğalmanın adına devrim dendiği için, öncekiler, onlardan daha eskiler ve sonra gelenler çoğalmışlığın bir çoğulu, devrimin bir parçası olmayı seve seve göze almışlardır. 

Dikine dikine yüzmek, 12 Eylül’e karşı diklenmek değil de nedir? Çoruh’un alabalıkları dikine yüzerek ün yapmışsa, Artvinliler 12 Eylül’e diklenerek nam salmıştır. Artvinlilerin alabalık sayılması bu yüzdendir.  

Artvin’e bu miras Zeki Subaşı, Adil Bilir, Alim Kılıç, Eşref Koca, Atanur Şahin, Saime Uzun, Saim Eminağaoğlu, Abidin Yılmaz Osman Küçük, Necati Küçükarslan, Hasan Sabitoğlu, Mehmet Gümüş, Asım Keser, Alaattin Murtaza, Mahir Çakıroğlu, Mansur Gündüz, İhsan Hacımuratoğlu, Ahmet Kılıç, Gürsel Küçükyıldız, Özgüç Tuncay, Alaattin Demirci, Ensar Karahan ve daha nicelerinden kalmıştır. 

Karar verme anı gelip çattığında, yapılan tercih insanları ya sıradanlaştırır ya da asırlar geçse de unutulmayacak bir mertebeye eriştirir. Artvinlilerin devrimci hareketteki mertebesi hiç tartışılmaz bu noktadır.  

Yenilmiş olabilirsiniz; birilerinin çıkıp yenilgilerin bile onurlu olabileceğini göstermesi gerekiyordu; Artvinlilerin başardığı buydu. ‘Yenildiler ama helal olsun iyi yenildi bizim uşaklar’ dedirtmek önemliydi, konuya komşuya. Artvinliler bunu başardı.   

Artvinliler sıradan olmayı kabul ettiler, diyen varsa beri gelsin. Kuyruğu dik tutmayı, belanın üstüne üstüne gitmeyi, kötülüklere aman vermemeyi, faşizme meydan okumayı kim, nerden öğrendi; farklı adres gösteren varsa öne çıksın.  

Bu satırları ‘Artvin güzellemesi’ sayanlar çıkarsa, olmayanı oldurmaktan ibaret görenler olursa, hiç durulmasın, Kemalpaşa Halkevi’nin yıllardan bu yana yapageldiği Halk Festivaline dönüp bir bakılsın. Bu satırları nostaljik histeri gibi algılayanlar varsa,  Hopa’da, Kemalpaşa’da Halk Festivali öncesi boşa çıkartılan faşist provokasyon sorup soruşturulsun. Devlet Bahçeli’nin güzergâh değiştirmesine neden olan, faşistleri önüne katıp kovalayan delikanlılarla genç kızların, “Karadeniz uşağı Amerikan uşağı olmayacak”  diyenler olduğu bilinsin.  

Bilinsin, Artvin’de ‘dikine yüzen’ balıkların sonu gelmeyecektir; çünkü Çoruh hiç olmadığı kadar deli deli akmaya başlamıştır bir kere.  

Bu yazı, Kemalpaşa Halkevi Festivaline katılmam için yapılan davete icabet edememenin verdiği vicdan azabıyla kaleme alınmıştır. Asıl olarak küçük bir teşekkür içindir.