Sermayenin krizine karşı çalışma ve insanca yaşam hakkımızı almak için meydanlarda buluşalım, meydan okuyalım.
Sermayenin yağma düzeni krizde.
Çöküş hızla yayılıyor, kitlesel işsizlik ve açlık tüm dünyayı sarıyor.
Türkiye’de de işçiler emekçiler kitleler halinde kapının önüne konuyor, zamlar arka arkaya yağıyor.
Başbakan krizi fırsata dönüştürebiliriz derken meğer bunu kastediyormuş. Doğalgaza zam, elektriğe zam, suya zam, temel gıda maddelerine zam arka arkaya yağıyor. Halkın en temel ihtiyaçları, sermayenin akıl dışı düzeninde şirketler, bankalar, sermaye sahipleri kurtulsun, kar etmeye devam etsin diye gasp ediliyor. Okulların doğalgaz paralarının velilerden kesilmesi için resmi tebliğler yayınlanıyor, borç yüzünden hastanelerin suyu kesiliyor.
Sermaye, sanki karını işçilerle paylaşıyormuş gibi, şimdi zararlarının faturasını emekçilere kesiyor. İşçi sayıları azaltılırken, çalışma saatleri uzuyor. Kriz sendikalı işyerlerinde işçilerin örgütlü gücünü söküp atmanın, esnekleştirmenin fırsatı olarak kullanılırken, güvencesiz emekçiler açlığa mahkûm ediliyor. Emekçilerin yaşadığı yıkım, patronların “devlet bize yardım etsin” gürültüsü arasında kaybolup gidiyor. Patronlar, krizi emeğe saldırı fırsatına dönüştürüyor.
Başbakan hiç soğuktan titremedi, patronlar hiç işsiz anne-babanın yaşadığı kabusları yaşamadılar, Milli Eğitim Bakanı’nın çocuğunun okuduğu okulun suyu hiç kesilmedi. Onlar aynı gemideler.
Biz o gemide olmayanlar, işçiler, emekçiler, yoksullar bir araya gelmezsek, kendi yarattıkları krizin faturasını bize ödettirecekler. Herkes kendi evinde titrerse, her işten atılan kendi evine başı yerde giderse, herkes kendi çocuğunun geleceği için tek başına endişe duyarsa, herkes kendi kendine öfkelenmekle kalırsa, sermaye ve hükümet krizi kendisi için fırsata dönüştürmüş olacak. Krizin bedelini halk ödeyecek. Hem de bu kez bu fatura tarihin gördüğü en ağır fatura olacak.
Bu faturayı ödememek bizim elimizde:
Acilen krizin emek düşmanı faturalarına karşı halkın ortak kürsülerini kuralım.
Bütün kentlerin merkezlerinde haftada bir kez aynı gün ve aynı saatte kuracağımız bu kürsülerle krizin mağdur ettiği, krizin faturasını ödemek istemeyen herkes için bilinen, güvenilen, birleşilen adresler oluşturalım.
Bu kürsüler krizden mağdur olan, bunu ifade etmek isteyen sermaye dışındaki tüm toplumsal sınıflara ve kesimlere açık olsun.
Bu kürsüleri krizin en yakıcı faturalarına karşı, en temel hak gasplarına karşı belirli acil taleplerinin yükseltileceği “Hak Alma Meydanlarına” dönüştürelim.
Acil taleplerimiz şunlardır:
1. İşten çıkartmalar yasaklansın, herkese iş güvencesi sağlansın.
2. Temel ihtiyaçlara yapılan tüm zamlar geri alınsın.
3. Halkın eğitim, sağlık, su, ulaşım, konut, ısınma gibi temel hakları yaşamsal ihtiyaçları ölçüsünde ücretsiz hale getirilerek güvence altına alınsın.
4. Tüketicilerin kredi kartı, çiftçilerin kredi borç faizleri silinsin.
5. IMF ile anlaşma imzalanmasın, imzalanmayacağı ilan edilsin.
Halkevleri, kriz karşısında emekçilerin ve yoksulların temel hak ve özgürlükleri için birleşik ve güçlü bir mücadele yürütülmesini savunur. Bu inançla TMMOB’nin 22 Kasım günü “AKP'ye, Gericiliğe, Neoliberal sömürü ve politikalara, giderek azgılaşan ırkçı faşist saldırılara karşı” düzenlediği basın açıklamalarına, KESK ve DİSK tarafından çağrısı yapılan 29 Kasım’da Ankara’da gerçekleştirilecek olan “Krize, işsizliğe, yoksulluğa ve zamlara karşı emek, barış ve demokrasi mitingi”ne tüm gücü ve coşkusuyla katılacaktır.
Halkevleri olarak, birleşik mücadelenin tüm illerde sürekli ve ısrarlı bir mücadele çizgisiyle devam etmesi gerektiği inancıyla tüm mücadele güçlerini, halkın çalışma ve yaşama hakkını savunmaya, tüm halkımızı yaşamsal taleplerine sahip çıkarak hak meydanlarında buluşmaya çağırıyoruz.
İlknur Birol
Halkevleri Genel Başkanı