2011-2012 eğitim-öğretim yılı başladı.16 milyon öğrenci; kadrolu, sözleşmeli, ücretli 720 bine yakın öğretmen ders başı yaptı. Ancak son bir aydır yaşananlar bu yılın da ciddi sıkıntılarla dolu geçeceğinin sinyalini vermiş durumda.
12 Haziran seçimlerinden sonra AKP tüm alanlarda halk zararına uygulamalarını hızlandırırken; adı akademik hırsızlık davasıyla birlikte anılan eski Çalışma Bakanı Ömer Dinçer’i eğitimdeki dönüşümün kurmayı olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın başına getirdi. AKP; bir bütün olarak yıkıntıya çevirdiği eğitim sisteminde piyasalaştırma, gericileştirme ve güvencesizleştirme ekseninde gerçekleştirme planı yaptığı yeniden yapılandırmayı “reformcu” bakanı Dinçer’e emanet etti.
Ömer Dinçer görev başına gelir gelmez ilk olarak tüm eğitim idarecilerini toplayarak “vatandaşı üzeni ben de üzerim, kayıt parası toplanmayacak” dedi. AKP’nin artık klasikleşen iki yüzlü politikası çok geçmeden yaşamın içinde açığa çıktı bile. Kayıt parası vermediği için kayıt yaptıramayan veliler, okulların açıldığı ilk gün servis parasını veremeyen velilerin kaymakamlık önündeki isyanları, ataması yapılmayan binlerce öğretmen adayının meydanları doldurması. AKP paralı eğitimden bir an olsun vazgeçmedi.
Ülkeyi Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetmeyi alışkanlık haline getiren AKP; eğitimde de benzerini yaptı. KHK ile Milli Eğitim Bakanlığı teşkilat yasası değiştirildi. Görev maddesini de sosyal hukuk devleti yerine “küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği eğitim programlarının tasarlanması” şeklinde değiştirerek eğitimin piyasaya açılmasının, hak olmaktan çıkarılmasının önemli adımlarından biri atılmış oldu.
Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılması ile el ele ilerleyen kamuda “güvencesizleştirme” ve sermayenin emek denetimi biçimlerinin kamuya taşınması uygulamaları Dinçer’le birlikte hız kazandı. KHK’yla bakanlığa kariyer uzmanı sistemi getirildi. Taşra ve merkez teşkilatı yönetici kadrolarına yapılacak atamalarda yazılı sınavın yanına “performans kriteri” eklendi. Kariyer-performans uygulamaları bir yandan da AKP’nin Milli Eğitim’de kadrolaşma atağının yeni dönemle birlikte hız kazandıracak adımlar olacak.
Eğitimde gericileştirmeyi de adım adım ören AKP Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan bir genelgeyle cinsiyetçi-gerici uygulamalarını yaygınlaştıracağını gösterdi. İlk bakışta ilköğretim öğrencilerinin okula devamsızlığını önlemeye yönelik olduğu izlenimi veren “İlköğretim Okulları İçin Aşamalı Devamsızlık Yönetimi (ADEY)” ile imamların eğitimde söz sahibi olmalarının önü açıldı. Bu genelgeyle ilköğretim öğrencilerinin okula devamsızlığı konusunda yapılacak ev ziyaretlerine, imamların da dahil edilmesi öngörülmekte, genelge ziyaretlere katılacak öğretmenlerde yerelliğin “hassasiyetleri”ne uygun olarak, cinsiyet faktörünün gözetilmesi ve kılık kıyafetlerinin “ortama uygun” seçilmesi gibi başlıklar içermektedir. AKP gericiliğin toplumsal olarak yayılmasında hem eğitim içeriğini; hem eğitim alanının yaygınlığını kullanmak üzere atağa geçmiştir. Eğitimde “öğretmen, hizmetli, sağlıkçı” açığı ortadayken Bakan Dinçer, proje gereği her ilköğretim okulunda kurulacak olan “okul risk takip kuruluna” imam atamayı öngörmüştür.
Hızını alamayan Ömer Dinçer “Öğretmenler 3 ay tatil yapmayacak” diyerek AKP’nin eğitim emekçilerine yönelik güvencesizleştirme saldırısının da toplumsal zeminini yaratmaya çalışıyor. Öyle ya AKP bir toplumsal kesimin kazanılmış haklarına el koyarken onları tüm haklardan mahrum yaşamaya mahkum etmeye çalıştığı toplumun geneline “şikayet” ederek meşruiyet kazanmaya çalışmaktadır. Aynı Ömer Dinçer söz verdiği atamalar yapılmadığı için öğretmenlerden “kuru bir özür” dileyivermektedir. Ömer Dinçer bu açıklamaları yaparken güvencesiz, köle gibi çalıştırılan ücretli öğretmenlerin tatilinin olmadığından ya da 300 liraya çalıştırılmak istendiği için intihar eden Fizik Bölümü mezunu Ceyda Cansu Denker öğretmenden bahsetmemektedir. Binlerce öğretmenin geleceklerini kararttığından, okulları öğretmensiz, öğretmenleri işsiz bıraktığından bahsetmemektedir. Öğretmenlerin mesleki yeterliliklerini ölçeceklerini, hazırlıklarının yapıldığını söyleyen Dinçer eğitim emekçilerini performansa dayalı ücretlendirme sistemine geçirmenin ön adımlarının atıldığını da ilan etmektedir. Eğitim emekçilerini bekleyen daha fazla güvencesizliktir.
Tüm bu gelişmeler gösteriyor ki; her gününü halk zararına çalışmaya adayan AKP halkın eğitim hakkını gasp etmek için, tüm öğretmenleri güvencesizleştirmek, eğitimi gericileştirmek için yola devam edecek. Ancak ortada bir gerçek daha var. Parasız, bilimsel, demokratik, anadilde eğitim isteyen bizler de eğitim hakkımızı savunmak için mücadelemizi yükselteceğiz. AKP’nin ve yeni Bakanı Ömer Dinçer’in piyasacı, gerici uygulamalarını durduracak tek güç halk mücadeleleridir, hak mücadeleleridir.
Velisiyle, öğretmeniyle, öğrencisiyle Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisleri olarak eğitim hakkımızı istiyoruz, aalcağız! Rica etmiyoruz, minnet etmiyoruz, ayrıcalık değil haklarımızı istiyoruz. Acil taleplerimiz açıktır;
- Eğitime ayrılan bütçe, okullara ayrılan ödenek; eğitimin parasız kamusal bir hizmet olarak sağlanmasına uygun biçimde arttırılmalıdır. Velilerden para toplanma uygulamasına derhal son verilmelidir.
- Eğitimin içeriği; gerici, ırkçı, ayrımcı ve cinsiyetçi unsurlardan arındırılmalı; eğitime bilimsel, laik ve demokratik bir içerik kazandırılmalıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır. Anadilde eğitim bir hak olarak uygulamaya geçirilmelidir.
- Güvencesiz çalışmaya son verilmelidir. Öğretmenleri piyasacı, rekabetçi bir anlayışla çalıştırmaya yönelen tüm adımlar geri çekilmelidir. Öğretmen açıkları giderilmeli, eğitimcilerin, veli ve öğrencilerin eğitimde söz ve karar sahibi olduğu bir idari biçim oluşturulmalıdır.
Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi