Sağlıklı ve yaşanabilir kentsel mekan üretimi açısından oldukça sorunlu bir kentleşme tarihine sahip ülkemiz için, dönüşüm veya yenileme yoluyla kentsel mekanın yeniden düzenlenmesi önemli bir ihtiyaçtır.
Ne var ki yerel iktidarların somut uygulamaları ve siyasi iktidarın bu alana özgü yasal düzenlemeleri, başka bir ihtiyacı karşılamaya yöneliktir; kentsel rantı sermayeye pazarlamak ! Bu açıdan gündemde olan kentsel dönüşüm projeleri; fabrikalarımızın madenlerimizin özelleştirilip satıldığı, eğitim-sağlık- sosyal güvenlik gibi temel kamusal hizmetlerin piyasalaştırıldığı; yani ülkemizin IMF ve Dünya Bankası güdümlü uygulamalarla uluslararası sermayeye peşkeş çekildiği bildik sürecin asli bir parçasıdır.
Yoksul emekçi halkların değil, doğrudan uluslararası sermayenin ihtiyaçlarına göre “Yeni Dünya Düzeni” adıyla ve neo-liberal politikalarla yeniden yapılandırılan dünyamızda büyük kentler, öncelikle sermaye grupları için önemli çekim merkezleri haline gelmiştir. Sömürü ve yağma ilişkilerinin derinleştirilmesinde, ucuz iş gücünden ucuz mekanlar elde etmeye değin, çok uluslu şirketler için birçok avantajı içeren ve birer üs konumuna gelen kentler, o kentte yaşayanların düne kadar sahip olduğu bütün kazanımları yok sayan, kentin asıl sahiplerini o kentte yabancı kılan köklü bir dönüşümü yaşamaktadır. Yerli üretici ve esnafı vuran büyük alışveriş ve iş merkezlerinin, yüksek güvenlikle çevrilmiş lüks konutları barındıran sitelerin birer birer boy verdiği günümüz kentlerinde, bu değişim için kaçınılmaz olarak öncelikle, yoksul emekçi kent nüfusunun barındığı alanlara göz dikilmektedir.
Ülkemizde AKP iktidarı, bir yandan özelleştirmeci uygulamaların yasal zeminini oluştururken, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyük kentlerde yerel iktidara sahip AKP’li belediyeler de, kentsel dönüşüm projeleri ile yoksul emekçi halk kitlelerinin bu güne kadar yaşadığı merkezi bölgeleri, hızla onlardan temizlemeyi ve sermayeye sorunsuz açmayı hedefleyen yapısal adımları uygulamaktadır.
Sorun asla bir gecekondu tasfiye sorunu değildir ! Çünkü TBMM gündeminde olan yeni yasal düzenlemelerle, yıllardır yerleşik olunan eski imarlı alanlar ve hatta tapu sahipleri içinde, anılan dönüşümün önü sınırsız biçimde açılmaktadır.
Yani “kentsel dönüşüm” adı altında şimdide yaşadığımız kentler, üstelik içinde bizler olduğumuz halde, sermayeye pazarlanmaktadır !