Salgını durdurma politikasın değil, emekçileri ve muhalefeti bastırmayı amaçlayan bir “salgın yönetimi politikası” uygulayan iktidar, salgını ve yol açtığı ölümleri gelebileceği en kötü noktaya getirdi. Şu anda resmi rakamlarla günde 60 bin kişi hastalanıyor, 250 kişi ölüyor. İktidarın yetersizlik ve eşitsizlikle sakatlanmış aşı tedarik ve uygulama planıyla enfeksiyon zincirinin kırılması olanaksız. Siyasi iktidar hala artık bir zorunluluk haline gelmiş olan “28 günlük tam kapatma”ya gitmiyor . İktidar “tam kapatma”nın sözünü edip, böyle bir kapatma için zorunlu hazırlıktan, toplumsal ve ekonomik destekleri oluşturmaktan kaçıyor. Böylece salgını durdurmak için yeterli olacak tam bir kapanmayı imkansız hale getiriyor. Çünkü iktidarın derdi salgını durdurmak, halkın sağlığını güvence altına almak değil, salgını turizm mevsimi için geriletmek!
İktidarın, dört bir yanı açık ama kapısında koca bir kilit asılı olan “Nasrettin Hoca’nın mezarı”na benzeyen salgın yönetimi tedbirleri, salgını durdurmuyor ama emekçileri öldürüyor, ücretsiz izinlerle açlığa mahkum ediyor, Kod-29 aşağılamasıyla işlerinden ediyor; küçük üreticileri, esnafı iflas ettiriyor; erkek şiddetini, kadın cinayetlerini tırmandırıyor; yoksul çocuklarının eğitim hakkını muazzam eşitsizlikler yaratarak elinden alıyor; salgını engelleme adına konulan yasaklar, salgını durdurmuyor ama uygulanan baskılara, yaratılan eşitsizliklere, oldu-bittilere karşı sesini yükselten toplumsal muhalefeti ezmek için kullanılıyor. İktidar salgını değil yoksul halkın perişan eden soygun düzenini yönetiyor; iktidar salgını değil, muhalefeti yönetiyor!
Bu yüzden iktidar gözümüzün önündeki felaket tablosunda bir “siyasi başarısızlık” görmüyor, tam tersine bu felaket sayesinde muhalefeti bastırmış olmasını kendi başarısı olarak görüyor. İktidarın bu “başarısı”, kabul etmeliyiz ki, iktidarın faşist salgın yönetimi politikasına karşı, bizim de içinde olduğumuz, demokratik halk muhalefetinin başarısızlığıdır.
1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma gününü de iktidarın bu salgın yönetimi politikasının gölgesi altında kutlamaya hazırlanıyoruz.
Elbette bu koşullarda yapılacak 1 Mayıs kutlamalarının içeriğine ve biçimine damgasını vurması gereken en önemli konulardan biri iktidarın salgını durdurmayı amaçlamayan emek ve demokrasi düşmanı “salgın yönetimi” politikasına karşı direniş ve mücadeledir. Salgını önleme adına konulan yasakların, salgını önlemeyi değil muhalefeti önlemeyi, emekçileri sürü gibi gütmeyi amaçlayan yasaklar olduğu artık gün gibi aşikardır. Salgını önleme bakımından hiçbir gerçekliği ve uygulama yeterliliği olmayan “hafta sonu sokağa çıkma yasağı” neredeyse yalnızca açık havada yapılan protesto gösterilerine uygulanmaktadır.
Bu nedenle, siyasi iktidarın muhalefete karşı uyguladığı faşist bastırma politikası salgın yönetimi yalanının arkasına saklamasını önlemek, faşizme karşı halk direnişinin ve mücadelesinin en önemli bileşenlerinden birini oluşturmaktadır.
Halkevleri olarak, salgını durdurmayı değil, muhalefeti bastırmayı ve yönetmeyi amaçlayan yasaklara karşı mücadele edeceğimizi daha önce ilan etmiştik.
Buna karşılık, bugüne kadar eşitlik, özgürlük, barış ve demokrasi mücadelelerinde omuz omuza mücadele ettiğimiz bazı emek örgütlerinin, iktidarın “salgın yasakları”nı veri alarak, 1 Mayıs kutlamalarını, resmi tatil günü olan 1 Mayıs gününde değil, 30 Nisan gününde kutlamaya hazırlandığını öğrenmiş bulunuyoruz.
Elbette kimi zorunluluk koşullarında 1 Mayıs veya benzeri bir mücadele gününün bir başka günde kutlanması mümkündür. Ancak, siyasi iktidarın salgın yasaklarını, gerici güçleri cesaretlendirmek, ilerici-demokratik muhalefet güçlerini ezmek için tamamıyla keyfi bir biçimde kullandığı bugünkü koşulları böyle bir “zorunluluk durumu” olarak kabul etmiyoruz. Gelecekte de aynı mücadele alanlarında omuz omuza olacağımızı bildiğimiz dostlarımızı, 1 Mayıs’ın direniş ve mücadele geleneğine uygun olmayan bir “öz denetim çizgisinden” uzak durmaya çağırıyoruz.
1 Mayıs işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin uluslararası birlik, mücadale ve dayanışma günüdür. Direnişlerden doğmuştur, ezilenlerin her yıl yeniden yükselttikleri en büyük direniş bayrağıdır. 1 Mayıs’ın sınırlarını belirleyen faşist bir iktidarın keyfi yasakçılığı değil işçiler emekçilerin mücadele ve direniş ihtiyaçları olmalıdır. Bu yüzden 1 Mayıs, 1 Mayıs gününde kutlanmalıdır!
Halkevleri olarak her yıl olduğu gibi bu yıl da 1 Mayıs’ı, 1 Mayıs gününde, sokakta ve faşizme karşı halkların direnişini güçlendirecek bir biçimde kutlayacağız.
YAŞASIN 1 MAYIS, YAŞASIN SOSYALİZM!
Halkevleri Genel Yönetim Kurulu