12 Eylül’ün yapamadığını AKP yapmak istiyor-İlknur Birol’un Birgün röportajı

Per, 16/10/2008 - 01:00
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Kuruluş tarihi Cumhuriyetle eş tutulan Halkevleri, 1961 yılındaki Bakanlar Kurulu’nun kararıyla yasallaştı ve ‘kamu yararına çalışan dernek’ statüsünü aldı. 12 Eylül, 12 Mart cuntalarını, Türkiye için birçok sancılı dönemi gördü, geçirdi. Son yıllarda AKP’ye karşın yürüttüğü muhalefetle adında söz ettirdi. En son 60’a yakın üyesi AKP İl binası önünde basın açıklaması yapma niyetinde olduğu için gözaltına alınan Halkevleri, bunca yıl sonra ‘kamu yararına çalışan dernek’ unvanını AKP eliyle kaybetmek üzere. Halkevleri Genel Başkanı İlknur Birol ise duruma tepkili...

AKP’nin, Halkevleri’ni kamu yararına çalışan dernek statüsünü alma telaşını nasıl yorumluyorsunuz ve bu süreç nasıl işledi?

Kamuya yararlı dernek statüsü ancak Bakanlar Kurulu kararıyla alınabiliyor ve AKP de bu silahlarını kullanmak istiyor. Biz 2006 yılından beri başka hiçbir derneğe yapılmayan biçimde olağanüstü denetimler geçiriyoruz. Kendileri bunun olağan olduğunu söylese de emsallerine baktığımızda denetimlerin ve şekillerinin normal olmadığını çok açık görüyoruz. Örneğin Deniz Feneri Derneği bunca yolsuzluk işlemi açığa çıkmış olmasına rağmen bir tane denetçiyle denetlenirken, Halkevleri sayıları 15’e varan ve aralarında maliyeden, İçişleri Bakanlığı’na ait denetçilere kadar bütün devlet organlarının heyetleriyle her açıdan teftiş ediliyor. Bu teftişlerin sonunda yazdıkları raporun bilgisini de istedik, hatta bilgi edinme yasası gereğince de başvuru yaptık ancak bize bilgi verilmedi hatta ilginçtir; raporun “Çok gizlidir” ibaresi taşıdığını ve bu yüzden bilgi veremeyeceklerini söylediler. Bize bilgi vermek mecburiyetleri vardı çünkü biz duruma müdahildik ama burda da AKP’nin “bilgi edinme yasası”nı nasıl kullandırdığını görüyoruz. Çünkü AKP zaten yaptığı her işi hükümdarlık havalarıyla yapıyor.

Öncelikle şunu söylemeliyiz: Halkevleri kamuya yararlı dernek statüsünü zaten iktidar yandaşlığı ve yalakalığı yaparak almadı. Her zaman kuruluş misyonu doğrultusunda halkın örgütlü olmasını düşünmüş ve bunun için çalışma yürütmüştür. Bu icazetle verilmiş bir hak olmadığından Bakanlar Kurulu’yla da alınacak bir hak değildir. Halkevleri kağıt üzerinde ne yapılırsa yapılsın, bu temel ilkesinden şaşmaz.

Bu; AKP’nin en çirkin, saldırgan yüzü. AKP’nin deşifre olmasını sağlayanları, AKP’nin tabanı olarak sayılan yoksulların içinde deşifre eden ve halkı örgütleyen çalışmaları kendisi için tehlikeli bulduğunu düşünüyorum. Bu niyet, AKP karşıtı muhalefetin etkin yürütülmesinden kaynaklı bir saldırganlık halidir ve aynı zamanda bizim başarımıza da eşittir. AKP, kendi üstüne düşen görevi yapıyor çünkü neo-liberal politikalar ve gericiliği örgütleyen bir siyasi programa sahip olan AKP’nin, yoksul halktan beklediği dilencilik ve boyun eğmenin dışında bir çalışma yürütüyoruz. İnsanları haklarına sahip çıkan gerçek bir yurttaş olma yolunda bilinçlendirdiğimiz için bunların olduğunu düşünüyoruz. Tüm kamusal haklarını, piyasa koşullarına devreden bir programın karşısında bunun hak olarak kavranması, ve kamusal alana alınmasını söyleyen bir çizgi tabi ki AKP’yi rahatsız ediyor.

‘AKP KENDİ KAMUSUNU YARATIYOR’

Teftiş raporlarında “gizli” ibaresinin bulunduğunu söylemeleri dayanaklarının mali değil de siyasi olduğunu düşündürüyor. Siz bu konuda hukuki yollara başvurmayı düşünüyor musunuz?

Bu raporlarla “burası kamu yararına çalışmıyor” kararını yaratmak istiyorlar ve kuşkusuz argümanları siyasidir. Bizim, halkın bilinçlenerek haklarına sahip çıkması yolunda yaptığımız çalışmalar, onlara göre kamu yararı taşımıyor. Özünde AKP, kamuya yararlı dernek kavramını şirketler olarak görmektedir. Kamu yararına dernek kavramını piyasa koşullarına devreden bir anlayışa sahip. Örneğin; Deniz Feneri Derneği’nden bildiğimiz gibi, siz para toplayabilirsiniz ve bu paraların akıbeti bilinmeyedebilir bu sorun değil. Ama kültür sanat faaliyetleri gösteriyorsanız, paneller düzenleyip, basın açıklamaları yapıyorsanız bunun zerre kadar kamuya yararlı olduğunu AKP düşünmüyor. Yani neoliberal ve işbirlikçi bir zihniyetin, yardım anlayışı, siyaset anlayışı ve kamu anlayışı açığa çıktı. Biz hukuki yollardan her türlü itirazımızı yapacağız ama bunun için sonucu bekliyoruz. Bu hukuki süreci başlatırken bütün üyelerimiz ve dost güçlerle de bu haksızlığa karşı çıkacağız ve mücadelemizden asla geri adım atmayacağız. AKP’nin bu tavrı bir ‘kamu kavramı’ tartışması bile başlatabilir, kime göre kamu? AKP diyor ki; “Ben tüm bu uygulamaları yap0acağım, sivil alanda da bana yandaş olan bir takım dernekler, yoksullardan topladıklarını yine yoksullara sadaka biçiminde dağıtacak ve ben hükümet ettiğimi alanlar dışındaki bu sivil alanlarda da bu boyundurluk ve biat ilişkilerini gerçekleştiren bir kamu yaratacağım.” Biz bunun kesinlikle karşısındayız. Bize öfkeleri bundandır. En son 60’a yakın üyemizi yasal basın açıklaması yapma haklarını kullanmak üzereyken “kaldırımda yürüyerek 2911 sayılı kanuna muhalefet” gerekçesiyle gözlatına almaları, yaptıkları olağanüstü teftişler besledikler bu öfkenin, ve bizim başarılı muhalefet yapmış olmamızın meyvalarıdır. Düşünün kaldırımda yürüme hakkınızı bile elinizden almak isteyen faşizan bir zihniyet var karşımızda. Bunlar aslında AKP karşısında söz söylemek isteyen ve talep ileten herkesin de ileride başına geleceklerinin örneği.

Halkevleri 1932 yılından beri o döneme ait görevleri neyse yerine getirmiştir ve 2008 yılının bu tarihsel döneminde de halkın muhalefet evleri olmayı sürdürüyor. Halkevleri, 1961 yılında kamuya yararlı dernek statüsünü Bakanlar Kurulu kararıyla kazanmıştır ve bu hakkı elimizden 12 Mart, 12 Eylül süreçleri bile alamamıştır. Şimdi cunta dönemlerinin alamadığı bu hakkı AKP almak istiyor.

2 Kasım’da yapacağınız miting sizce bu duruma bir cevap olacak mı? Ne yapmayı düşünüyorsunuz?


Tabi ki 2 Kasım bunun için de manidar bir gün olacak. AKP’nin neoliberal ve gerici programına karşın dost güçlerle Ankara sokaklarında olacağız ve o gün AKP’ye anlamlı bir cevap gidecek çünkü AKP, karşısında örgütlü bir halk görecek. Bütün bu olanlar “Aklamıyoruz, Haklıyoruz!” kampanyamızın ve neden ‘hakladığımızın’ çok iyi bir göstergesidir.

ONURKAN AVCI