Eğitim alanına ilişkin köklü değişiklikler getiren “222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" bir pazar sabahı AKP’li milletvekillerinin “bodyguardlığı”yla meclis alt komisyonundan geçti.
AKP’li milletvekillerine bodyguard diyerek bu mesleği icra eden, ekmeğini başka insanların ve onlara ait mekanların güvenliğini sağlayarak kazanan insanlara haksızlık etmek istemem. Çünkü hiçbir bodyguard mecliste zaten sayısal çoğunluğu elinde bulundurarak istediği gibi at koşturan ama bununla da yetinmeyip, muhalefet komisyonda “sessiz sessiz” oturmayınca zorbalığa başvuran AKP’lilerin yaptığını yapmazdı. (Olayın ayrıntıları için: 4+4+4 görüşmelerinde AKP demokrasisi işledi )
AKP milletvekillerinin 11 Mart Pazar günü sabahın erken saatlerinde TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu salonunu doldurmuş olmasına bakan, vekiller eğitim alanına ilişkin düzenlemeyle yakından ilgileniyor sanır. Oysa amaçları başkaymış. İki haftadır süren görüşmeleri tıkayan parlamento içi muhalefeti susturmak için orada bulunuyorlarmış. CHP, 16’sı AKP’li 26 kişilik Eğitim Komisyonu’nda yasa teklifi maddelerini “çoğunluk” usulüne dayalı işleyiş nedeniyle engelleyemeyeceğini biliyordu. O nedenle uzun konuşmalarla görüşmeleri tıkama yolunu seçti. Bu sayede biz de AKP’lilerin yeri geldiğinde “parlamenter demokrasi”yi bile yok sayabileceklerini görmüş olduk. AKP’li 100 kadar milletvekili önce komisyon salonunu işgal ederek sonra da CHP’lilerin komisyon görüşmesine müdahale etmesini arbedeye varan bir "kararlılıkla” engellediler. Komisyon kürsüsünün önüne kurulan barikat sayesinde, iktidar partisi iki haftada ancak 6 maddesi komisyondan geçen kanun teklifinin 20 maddesini yarım saatte komisyondan geçirmeyi becerdi.
Yasa ile mesleki eğitim ilköğretim ikinci kademeye düşürülerek yeni çocuk işçiler yaratılacak. Eğitim sisteminin "iş gücü piyasalarına" entegrasyonunda önemli bir mesafe katedilmiş olacak.
İmam hatip okulları ilköğretim ikinci kademeden itibaren eğitim verebilecek. Açık lise uygulaması korunarak lise öğrencilerinin kuran kursuna devamının önü açılacak. Böylece eğitim sisteminin ve toplumun gericileştirilmesinde önemli bir “eşik” aşılmış olacak.
Engelli çocukların eğitime ulaşması güçleşecek, kız çocuklarının okula gitmesinin önündeki bariyerler ise varlığını sürdürecek.
Komisyon salonunu dolduran AKP’lilerin cansiperane bir şekilde savunduğu yasanın içeriğine bakınca bu partinin de bu partinin vekillerinin kime, neye hizmet ettiğini rahatlıkla görebiliyoruz.
Burada dikkat çekmek istediğim nokta ne AKP’nin nasıl bir parti olduğu, ne geçirmek istediği yasa teklifinin ne denli gerici ve piyasacı olduğudur. Bunu AKP’ye muhalefet eden her kesim biliyor. Asıl dikkat edilmesi gereken dün Eğitim komisyonunda yaşananların “tek yol sokak” sloganını bir kez daha doğruladığıdır.
AKP’nin emekçilere, doğaya ve geleceğimize dönük saldırılarına karşı TBMM çatısı altında, parlamenter sistemin mekanizmaları dâhilinde muhalefet etmenin sınırını dünkü komisyon toplantısı gösterdi. TBMM mekanizmaları ile sürece müdahale etme çabası AKP’li vekillerin “etten duvar”ına çarptı.
Meclis’te sayısal çoğunluğu elinde bulunduran, Başbakan Erdoğan'ın söyleminde simgeleşen ideolojik hegemonyası ile her türlü saldırı yasasını bir nimetmiş gibi sunan AKP’yi ancak sokaktan yükselen etkili bir halk muhalefetinin ve bu muhalefetin yaratacağı halk hareketi-örgütü biçimlerinin durdurma şansı olduğu da komisyon toplantısının yazılı olmayan sonuçları olarak görülmeli.
Bu bağlamda dün toplumun neredeyse bütününü ilgilendiren eğitim kanun teklifi TBMM Komisyonu’nda CHP, AKP çatışmasına rağmen görüşülüp oylanıyorken, TBMM’nin biraz ilerisinde Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’nda tüm toplumu yakından ilgilendiren bir konuda toplanan başka bir meclisi de Sendika.Org okurlarının dikkatine sunmak isterim: Türkiye Büyük Sağlık Hakkı Meclisi. Bu meclis AKP’nin gerici-neoliberal saldırılarına karşı nasıl bir eylem, nasıl bir muhalefet örgütü sorusuna verilecek cevaba dair önemli ipuçları sunuyor.
Sosyal Güvenlik Reformu ve Genel Sağlık Sigortası ile tüm toplumun sağlık hakkının gasp edilmesine karşı sağlık hizmeti alanlarla verenleri buluşturan Türkiye Büyük Sağlık Hakkı Meclisi, AKP’ye ve onun kurduğu hegemonyaya karşı nasıl bir örgütle ve eylemle karşı koyabiliriz sorusuna verilmiş “taze” bir cevap.
Sağlıkta dönüşüm programına karşı son 7 yıldır etkili sokak eylemleriyle panellerle, forumlarla, miting ve g(ö)rev eylemleri ile temelleri atılan bu meclis AKP’nin uygulamalarına karşı çıkan halk kesimlerini buluşturması açısından son derece anlamlı bir çaba. Mahallelerde bilgilendirme toplantıları ile iktidar propagandasını zayıflatan ve sağlık hakkı mücadelesini bilince çıkaran, en küçük yaşam alanına dahi sirayet etmeye çalışan bu “büyük” meclis 38 kent meclisi üzerinden yükseliyor. Henüz yolun başında olsa da arkasında yıllara yayılan doktorundan, taşeron sağlık işçisine, hastasından tıp fakültesi öğrencisine kadar sağlık hizmetinin tüm bileşenlerini bir araya getirdiği eylemlerinin gücünü hissediyor.
AKP’nin sağlık alanına dönük saldırı yasaları meclisten geçse de kurulan bu büyük sağlık hakkı meclisi AKP’ye karşı muhalefetin sokak eylemleri ve temelini sokakta atan halk örgütlenmesi ile durdurulabileceğine işaret eden anlamlı bir deyenim olarak hepimize yol gösteriyor.
Türkiye Büyük Sağlık Hakkı Meclisi’nin toplandığını anlatan haberde Hopa temsilcisi Kamil Ustabaş’ın şu sözlerini okudum: “Hopa halkı su ve yaşam hakkına sahip çıkarken, dere başlarında nöbet tutarken eşkıyalıkla damgalandılar. Sağlık hakkı mücadelesi verirken esas eşkıyalığı göreceksiniz. İki yer var: Rize ve Hopa. Hopalı eşkıyalar buraya Rize Sağlık Hakkı Meclisi ile birlikte geldi. Hastane önlerinde göreceksiniz eşkıyaları.”
Ustabaş’ın bu konuşması AKP saldırılarını püskürtmenin tek yolunun sokak olduğunu doğrulayan bir mücadele sürecinden süzülüp gelen bir mesaj olarak görülmeli. Kamuoyunda Hopa olayları olarak bilinen ve Metin Lokumcu’nun ölümüyle ülke gündemine taşınan direniş AKP’nin doğaya ve yaşama dönük saldırılarına sokaktan verilen bir cevaptı. AKP’nin “terör operasyonları” ile bastırılmaya çalıştığı bu direniş yine sokaktan yükselen halk muhalefetiyle sahiplenildi. Hopa olaylarından 7 ay sonra ilçedeki HES’çi firmalar birer birer projelerden vazgeçerken, “içeride de” Hopa olayları nedeniyle tutuklu hiç kimse kalmadı.
Ne demişti başbakan Hopa olaylarını anlattığı Konya mitingi konuşmalarında “Onda şu yazıyor, 'Tek yol sokak, tek yol devrim' bundan ne anlıyor benim milletim, ben biliyorum ne anladığını. 'Tek yol sandık' demiyor...”
Anlayacağınız başbakan bu lafa boşa öfkelenmemiş...
4+4+4 komisyon görüşmesinden çıkan sonuç: Tek yol sokak
İlgili içerik
Halkevleri Genel Merkezi Konur Sokak No:8/9 Kızılay, Ankara
Telefon: 312-4192717 Faks: 312-4193207 Eposta: [email protected]
Bağışlarınız için; İş Bankası (Ankara) Meşrutiyet Şubesi 785989 nolu hesap