9 Aralık’ta kadınlar AKP’nin adaletini yargılayacak!

Per, 08/12/2011 - 16:02
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Dün (7 Aralık) Mimarlar Odası Ankara Şube toplantı salonunda, Halkevci Kadınlar tarafından düzenlenen söyleşide 31 Mayıs’ta Hopa’da yaşananları protesto etmek amacıyla aynı gün Ankara’da katıldıkları basın açıklamasında gözaltına alınan kadınlar, gözaltı süresince yaşadıkları polis şiddetini; TİHV’dan Evren Özer, gazeteci Özlem Akarsu Çelik, avukat Candan Dumrul ve Halkevleri MYK Üyesi Dilşat Aktaş’ın eşliğinde açığa çıkardılar.

 “Gözaltı süresince yaşanan işkencedir”

İlk olarak söz alan Evren Özer, işkence kavramının içi boşaltılarak, şiddetin ölçüsüz kullanımının önü açıldı. Türkiye’de 2005’ten itibaren şiddetin sistematikleştiğini ifade eden Özer, Hükümetin söylemleri ile birlikte şiddetin yoğunlaştığından bahsetti. Özellikle şiddetin işçi, öğrenci, HES karşıtları, doğa savunucularının gerçekleştirdiği her hangi bir izne gerek duyulmayan eylemler üzerine yoğunlaştığını söyledi. Ayrıca “20 kişinin katıldığı bir basın açıklamasında 500 polis varsa orada bulunan herkes işkence tehdidi altındadır.” dedi. 31 Mayıs günü yaşananlarla ilgili TİHV’e 35 kişinin başvurduğunu ve bu kişilerin gözaltı süresi boyunca hakarete ve şiddete maruz kaldığı söyledi. 

Kadına yönelik şiddettin medyada nasıl görüldüğünü anlatan gazeteci Özlem Akarsu Çelik, “Şiddete maruz kalan kadının haberleştirilmesi onu ikinci kez mağdur etmektedir. Oysa medyanın da yapması gereken şiddeti gerçekleştiren erkeği teşhir etmektir.” dedi. 

Hopa davası avukatlarından Candan Dumrul, Hopa davasının simge değerinden bahsetti. Tutuklanan kişilerin evinde bulundurduğu kitapların herkesin evinde olabileceğini, pek çok defa onların katıldığı basın açıklamalarına muhalefetten her kesimin katıldığını, dolayısıyla muhalefet eden herkesin hükümet diliyle anında dışladığını, terörist ilan edildiğini söyledi. 

31 Mayıs günü polis şiddetine maruz kalarak kalçası kırılan Dilşat Aktaş, yaşadığı süreci anlattı. AKP’nin yeni kadın düşmanlığının dayanaklarının; Tayyip Erdoğan’ın “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” sözü ve anayasanın 10. maddesi olduğunu belirtti. Konya mitingi sırasında başbakanın hakkında “kız mıdır kadın mıdır” sözünün hakaret içerdiğini, uğradığı polis şiddeti sırasında polislerin “kasıklarına vurun” sözünün de cinsiyetçiliğin, yukarıdan aşağıya kadın bedenine nasıl ulaştığının bir göstergesi olduğunu belirtti. Demokrasi söyleminin içinin boşaltıldığına değinen Aktaş, başka çaremiz yoksa elbette basın açıklaması yaparız ancak, hak alma eylemlerinin toplumsal muhalefeti de yenileyecek bir hareket biçimi olarak örgütlenmesi gerektiğini, düşünce özgürlüğünün eylemlerimizin gücüyle de ilgili olduğunu söyledi.

Konuşmacıların ardından 31 Mayıs günü gözaltına alınan kadınlar söz alarak yaşadıkları şiddeti anlattı; “Şiddete uğramak bir travma nedenidir ancak; yanı başınızda bir insanın şiddete uğradığına tanık olup, eliniz kelepçeli ise ve bir şey yapamıyorsanız bu daha büyük bir travma nedenidir” dedi. 

Halkevleri Genel Başkanı İlknur Birol, kendi meşruiyetini kadınlar üzerinden sağlayan AKP’nin toplumu “biz ve onlar” olarak saflaştırdığı gibi kadınları da saflaştırdığını söyledi. Hopa davasının toplumun her kesiminin özgürlük istemine kulak veren bir dava olduğunu, o gün bütün kadınların gerçek eşitlik ve özgürlük talepleri ile Adliye önünde olması gerektiğini belirtti. 

Söyleşinin sonunda Halkevci Kadınlar, salondaki kadınları 9 Aralık günü, “KADINLARI SUSTURAMAZSINIZ AKP’NİN ADALETİNİ YARGILIYORUZ” pankartı ile adliye önüne çağırdılar. Hüseyin Üzmez ile simgeleşen şemsiyelerini de unutmamalarını söylediler. 

Ayrıca bugün Mamak, Batıkent ve Dikmen’de kadınlar, Adalet Bakanlığı’na faks çekerek, tutukluların serbest bırakılmasını isteyecekler.