Acılarımızı ve isyanımızı büyütecek bu adaylar Hatay'a hakarettir - Eylem Mansuroğlu*

Cu, 13/12/2013 - 15:36
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Hatay’ın barış, adalet ve kardeşlik talebiyle alay edilircesine aday gösterilen “Adalet” Bakanı Sadullah Ergin, Hatay’ın acılarının da isyanının da sürmesinin teminatıdır. Hatay’ın isyanı mezhepçi, faşist, yolsuz adaylarla AKP’ye muhalefet edilebileceğini sananlara da gereken dersi verecektir

Hatay kenti 2011’den bu yana bir yandan mezhepçi ve savaş kışkırtıcısı politikaların, bir yandan da Haziran İsyanı ile doruğa çıkan halk tepkisini bastırmak için devreye sokulan devlet terörünün ağır sonuçlarıyla boğuşuyor. Canlarımızı yitirdik, geçim koşullarımız sarsıldı, kardeşliğimiz tehdit altında…

AKP’nin savaşı ve faşizmi onlarca canımızı aldı. 11 Şubat 2013’te Cilvegözü sınır kapısında yaşanan patlamada sınırın iki yakasından 18 kişi yaşamını yitirdi. 12 Mayıs’ta en az 53 yurttaşımızı yitirdiğimiz ve Cumhuriyet tarihinin en kanlı saldırısı olarak kayda geçen Reyhanlı Katliamı’nı yaşadık. Haziran İsyanı’nda Abdullah Cömert’i, Ali İsmail Korkmaz’ı, Ahmet Atakan’ı polis saldırılarında yitirdik.

Ağustos 2012’den bu yana Hatay’dan yükselen savaş karşıtı çığlık ve uyarılar maalesef haklı çıkmıştı. AKP’nin ABD çıkarları doğrultusunda Suriye’de bir iç savaş kışkırtarak bölgesel güç olma hayalleri yalnızca Suriye’yi değil Hatay’ı ve Türkiye’nin diğer sınır kentlerini de içine alan bir yangını tutuşturmuştu.

Reyhanlı’yı unutmadık

Biz Reyhanlı katliamının ardından Hatay’da Alevi Sünni omuz omuza sokaklara dökülüp savaşa karşı yürürken, Halkevleri olarak ülke çapında yas etkinlikleri düzenlerken, Reyhanlı’ya adım atamayan AKP hükümeti yas ilan etmek bir yana savaş politikalarına karşı çıkanları bastırmak için Reyhanlı’ya TOMA’larını, gaz bombalarını gönderiyor, basına yasak koyuyordu. Çeteler kentte ellerini kollarını sallayarak dolaşırken, Hatay halkı sesini çıkarmasın diye sıkıyönetim uygulanıyordu.

Halk barış istiyordu. Hükümet acılarımızı büyütecek savaşta ısrar ediyor, acılarımız üzerinden savaş kışkırtıcılığı yapıyordu. Halk saldırının faillerinin yakalanmasını istiyor, hükümet ise elleriyle beslediği cihatçı çetelere dokunmadan göstermelik, hedef saptırıcı tutuklamalarla işi geçiştirmeye çalışıyordu. Daha sonra cihatçı çetelerin uzun süredir saldırı planı yaptığını ancak AKP’nin saldırıyı engellemek için adım atmadığını ortaya koyan belgeler Redhack tarafından ifşa edilince, hükümet saldırganları koruyup kollayanları değil belgeleri açıkladığı iddia edilen bir eri tutukladı. Son dönemde muhtemelen uluslararası istihbarat örgütlerinin ve Cemaat kadrolarının operasyonlarıyla hükümet ve jandarma korumasında olduğu açığa çıkan El Kaide üyeleri, kimyasal silahları ve sevkiyat halindeki bombalarıyla yakalanıyor. MİT bağlantılı olduğu iddia edilen Heysem Topalca adlı kişi ise, hem bu silah sevkiyatında hem de Reyhanlı saldırılarında adı geçmesine rağmen bir türlü yakalanamıyor. Milletvekillerini, gazetecileri, üniversite öğrencilerini hapislere dolduran hükümet bu eli kanlı saldırganlara kol kanat geriyor. Reyhanlı’nın acısıyla alay eden bu ADALETSİZLİĞİN baş sorumlularından biri de şimdi AKP’nin Belediye Başkan Adayı olarak karşımıza çıkardığı Hataylı “ADALET” Bakanı Sadullah Ergin.

AKP’den Alevilere düşman, Sünnilere sürü muamelesi

Halk kardeşlik istiyor, Alevi-Sünni birbirinin acısına ortak oluyor, savaşa hayır diyordu. Katliamdan ancak iki hafta sonra kente ayak basan Tayyip Erdoğan ise kendini kurtarabilmek için mezhepçiliğe sarılıp “53 Sünni yurttaşımız şehit edildi” diyerek Alevi-Sünni bütün Hataylılara hakaret ediyor, Alevileri düşmanlaştırırken Sünnilere de AKP’nin bütün yanlış politikalarını canları pahasına düşünmeden destekleyecek bir sürü muamelesi yapıyordu.

Tüm bunlar Reyhanlı Katliamı’ndan yalnızca iki hafta sonra patlak veren Haziran İsyanı’na Hatay’ın da büyük bir öfke ile katılmasının koşullarını besledi.

AKP halkın isyanına yol açan yanlış politikalarını sorgulayacağı yerde, halkı şiddetle bastırmaya yöneldi. Hatay’ın yiğit evlatları Abdullah Cömert başından vurularak, Ali İsmail Korkmaz sivil polisler tarafından sopalarla linç edilerek ve yine Ahmet Atakan Armutlu Mahallesi’ne yönelik şiddetli saldırıda can verdi.

Halkın yükselen ADALET talebi karşısında AKP hükümetinin yanıtı yine halkı suçlamak ve katil polisleri kollamak oldu. Tayyip Erdoğan polis saldırıları için “Emri ben verdim” dedi. Abdullah ve Ahmet’in ölümüne yol açan saldırılarda rol oynayan hiçbir polis hakkında soruşturma yürütülmedi. Aksine katillerden ve emri verenlerden hesap sorulsun diyen bizler; Abdullah’ın, Ali İsmail’in, Ahmet’in yakınları soruşturma, dava ve tutuklamalara maruz kaldık. Ali İsmail’in katillerini korumak için dava şehir dışına taşınırken, katillere toz konduramayan “ADALET” Bakanı Sadullah Ergin, Ali İsmail’in avukatlarını suçluyor, kafaları karıştırmak için “o avukatlar örgüt bağlantılı” diyordu.

Hatay’ın “ADALET” talebine, AKP’nin Hataylı “ADALET” Bakanı’nın yanıtı hakaret oldu. Barış tabimize daha fazla savaş kışkırtıcılığı, kardeşlik talebimize mezhepçilikle yanıt verdiler.

AKP Hatay’ı, Esad ister gitsin ister kalsın sonu görünmeyen bir savaş tehdidi altına sokmuş durumda. Şimdi de Reyhanlı’dan Antakya’ya yasa boğduğu, adalet duygusunu sarstığı, kendi yakın çevresini ihya edip geri kalana boşverdiği, hastanelerdeki doktor tercihinden hayvan pazarlarına kadar mezhepçi ayrışma tehdidi altına soktuğu kentimiz için aynı politikaları sürdürmenin teminatı olarak “ADALET” Bakanı Sadullah Ergin’i büyükşehir belediye başkan adayı gösteriyor.

Sadullah Ergin, Hatay’ın acılarının da isyanının da sürmesinin teminatıdır. Hatay’ın barış, adalet ve kardeşlik isyanı ise bu adaletsizliğin, savaşın, mezhepçiliğin, yağmanın hesabının sorulacağının teminatıdır.

Ne sağcılık AKP’yi geriletir, ne halkı buna razı gelir

AKP’nin karşısındaki en güçlü sandık muhalefeti olan CHP ise, AKP’nin bu politikalarını karşısına alacağı yerde, yine mezhepçi, ırkçı, faşist ve sol düşmanı bir başka aday çıkarmayı tartışıyor. CHP’nin kendi tabanının ilerici duyarlılık ve beklentilerini hiçe sayan aklıevvelleri AKP’nin karşısına Adana ve Hatay’da yolsuz “faşist” adaylarla çıkmayı düşünüyor. Sözüm ona böylece sağ oyları da alıp AKP’yi geriletecekler. Hatay ya da İskenderun için düşündükleri aday eski İskenderun Belediye Başkanı Mete Aslan. Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından, “Ya sev ya terk et” yazılı afişler astıran, rahip Santoro cinayetinin ardından, “Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz” diyen, Susurluk kazasında ölen faşist katil Abdullah Çatlı ile yakın ilişkileri olduğu söylenen Aslan, belediye başkanlığı için Alevi bir adaya karşı yarışırken, “Alevi başkanın kıydığı nikâh geçerli mi” imzalı bildiriler dağıtmış, bölgedeki Alevilerin cemevi talebini her defasında türlü bahanelerle reddetmişti.

Hatay’ın Alevi halkına ve sol tabanına CHP’yi sorgulamaksızın her koşulda destekleyecek bir sürü muamelesi yapan ve AKP karşıtı duyarlılığın her koşulda otomatik olarak ana muhalefet partisini besleyeceğini sanan aklıevveller, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir şekilde sokağa taşan bu halk öfkesinin basitçe bir partiye değil onun politikalarına karşı olduğunu anlamalıdır. Mezhepçi, faşist, yolsuz adaylarla AKP’ye muhalefet edilebileceğini, sağ tabanın aslı dururken taklidine meyil vereceğini sananlar sandıkta yalnızca sağın değil solun da tokadını yiyecektir. Çünkü bu halk Haziran İsyanı ile birlikte artık kötünün iyisine razı gelen pasif bir seçmen topluluğu olmadığını, siyasete doğrudan katılan aktif bir özne olduğunu ortaya koymuştur. Bundan sonra da böyle olacaktır.

* Eylem Mansuroğlu
Hatay Halkevi Başkanı