Ahmet Atakan Kütüphanesi'nden mektup var

Ct, 05/04/2014 - 13:06
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

 

Halkevleri Ahmet Atakan Kütüphanesi, hafta boyunca Kütüphaneler Haftası sebebiyle okulları misafir etti. Gönüllü öğretmenler tarafından hazırlanan etkinlikler 2 hafta boyunca devam edecek.

Gönüllü öğretmenlerden Duygu Şahlar ise kütüphanedeki etkinliklerde Ahmet’in, Ali’nin, Abdullah’ın kardeşlerini gözlemleyerek bir mektup kaleme aldı:

"Ahmet Abi’nin Kütüphanesi’nde Kütüphaneler Haftası

Güneşli bir hava, kütüphanedeyiz. Güneş vuruyor mutfağa, çay demlemişiz. Koşturuyoruz. Sınıfları düzenliyor, son halini vermeye çalışıyoruz. Sandalyeler yeterli mi, şekerler yetecek mi, animasyonu beğenecekler mi? Kaygılarımız var. Dışarıdan bir seçim arabasının çok sesli müziği geliyor, inşallah burdan geçmez diyorum hikaye okurken…

Minik bir kız beliriyor, mutfağın kapısında göz göze gelince, geri kaçıyor. Sonra bir arkadaşıyla beraber yeniden geliyorlar. Kapıda duruyorlar, içeri geçmek için sabırsızlar. Kalplerimizin ritmi aynı, hissediyorum bunu. Şaşkınım, heyecanlıyım elim ayağıma doşalıyor. Oysa 8 yıl boyunca her gün bir zil sesi ve bir müfredat ile buluşuyorum devletin ana sınıflarında miniklerle. Ama bu sefer başka bir şey var içimde.

Birden çoğalıyorlar gülüşerek doluşuyorlar içeriye Armutlu’nun minikleri, öğretmenleri de arkalarından geliyor. Kendimi tanıtmaya çalışıyorum, dilim sürçüyor. 'Hoşgeldiniz' diyebiliyorum, 'Burası Ahmet Atakan kütüphanesi'…

İçlerinden biri fırlıyor koridora, gezinin FİDANLARININ resimleri önünde duruyor. 'Ben tanıyorum bu abileri' diyor. Diğeri de koşuyor hemen yanına, tek tek isimlerini sayıyor. 5 yaşında. Diğerleri de 'Ben de tanıyorum, zaten burası Ahmet Abi'nin kütüphanesi'… 'Eveeet' diyebiliyorum, benden çıkan sesi tanıyamadan. Ne dediğimi ve diyeceğimi kontrol edemeyecek gibiyim. Bakıyorum Ahmet ‘in gülüşüne… Kendime geliyorum.

Çok meraklılar, bütün kitaplara dokunmak istiyorlar. 'Haydi' diyorum, bakın bakalım kitaplara. Tek tek dokunuyorlar Armutlu minikleri, resimli kitaplara hikayeler uyduruyorlar. Ortalığı karıştırmasına izin verilmiş bir çocuğun mutluluğu izlenmeye değermiş. Kitapları gizlice koklayan küçük kıza takılıyor gözüm. Kitabı okşuyor ve kokluyor. 'Güzel kokuyor mu?' diyorum, kocaman gözlerini kırpıştırıyor, utanıyor. 'Evet' diyor. Karıştırma aşamasından sonra kitap okuma kısmı başlıyor. Ali İsmail’in salonundayız. Kitap, Kütüphaneler Haftası'nı anlatıyor. Annesi ile birlikte kütüphaneye gelen Ayşegül'ün hikayesi. Meraklı gözlerle dinliyorlar.

Hikaye bittikten sonra Abdocan’ın salonuna gidiyoruz. Satranç tahtasına koşuyorlar hemen, 'Film başlıyor' sesini duyunca koşarak Ahmet’in sınıfına geliyorlar. Animasyonda kitaplarla yaşayan bir adam var, onlarla yaşlanan. Kitap dolu bir ömrün 15 dakikalık animasyonunu izliyorlar. Duygulananlar, gözleri dolanlar, kafasını masaya koyanlar… Kapıda Ahmet’in güldüğü fotoğrafa bakıyorum. 'Her şey yolunda dostum, canavar bunlar' diyor sanki, duyuyor gibiyim. Onlar animasyonu izliyor, ben onları. Sanki bir avuç toprak içinde filiz vermiş fidanlar gibiler. Çok güzeller.

Film bitiyor, boyama yapmaya başlıyorlar bir heyecanla. Kimisi taşırmadan yapma telaşında, kimisi renk seçemiyor. Gülüşmeler, didişmelerle yapıyorlar boyamalarını. Dönüş vakitleri geliyor okullarına. Zil çalmadan okulda olmalılar Armutlu'nun minikleri. Ellerine resimlerini alıyorlar, dönüş yoluna uğurluyoruz onları. Şekerlerini kapışıyorlar, minik ellerini sallıyorlar. Dışarda Berkin’in fotoğrafı önünde fotoğraf çekiliyoruz. Bir yanda hayatı çalınan Berkin; diğer yanda 'abilerini' kaybetmiş, evlerinin camından biber gazı düşmüş, ekmek almaya giderken hızlı koşup gaz kapsülünden kurtulmuş Armutlu minikleri.

Bir yanda Ahmet’in, Ali’nin, Abdullah’ın kardeşleri… Diğer yanda Kütüphaneler Haftası'nda onları ağırlamak, onlara kitaplar okumak boynumuzun borcu olmuş olan biz kütüphane gönüllüleri…

Onlara kitaplar okuyacağız! Onlara kitaplar okutacağız… Gözleri Ahmet gibi bakana dek, bakışları Ali gibi, yürekleri Abdocan gibi çarpana dek. Onlara kitaplar okuyacağız!

Armutlu'nun minikleri sınıflarına dönerken 'Onlara kitaplar okuyacağız!' diyoruz. Birbirimize bakıyor, gülümsüyoruz.

2 saat sonra miniklerden biri tekrar beliriyor kapıda, gülümsüyor. Arkasından annesi giriyor.

'Bizimki okuldan gelince anlattı da burayı, durduramadık evde. Kitap almak için annemle gelmem gerekiyormuş, dedi. Yolu bilmiyorum, dedim; ben biliyorum, dedi. Tuttu kolumdan, getirdi beni…' ”