Bugün gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, 8 Aralık Cumartesi günü yayınlanan, "Polis, öğrenci, gösteri dayak" başlıklı yazısı ile piyasacı-gerici YÖK’e ve AKP’ye karşı eğitim hakkı mücadelesi veren üniversite öğrencilerini ve Halkevleri’ni hedef almış, açıkça devleti göreve çağırmıştır.
Taşgetiren yazısında, “Halk Evleri uzunca bir süredir nasıl bir örgütlenmeye sahne oluyor bilen var mı?” diye sormuş, AKP’nin politikalarına karşı olduğunu bildiği herkesi “Ergenekon Savcısı titizliği” ile bir bohçaya doldurmuştur. Gerçi Taşgetiren’in hakkını da teslim etmek gerekiyor. Taşgetiren’in bir süredir “Ergenekon” bohçasının dışında iktidarı tehdit eden bir yükselişe işaret ettiği biliniyor. Kontrgerillayı, faşist şiddet aygıtlarını, YÖK’ü, HSYK’yı ele geçirmenin demokratikleşme anlamına gelmediğini bilen ve bu yapılanmaların varlığını halk üzerinde bir tehdit sayan, gücünü sermayenin herhangi bir fraksiyonundan değil halkın mücadelelerinden alan, kendi özgücüne dayanan ve güvenen bir halk muhalefeti, belli ki Taşgetiren’i Ergenekon denilen “kontrgerilla artıkları” örgütünden ve o bohçaya sokulan alakasız alakalı herkesten daha çok endişelendiriyor. En çok da devletin jetonunun düşmemesinden endişe ediyor.
Taşgetiren endişe etmesin. AKP’nin neoliberal, gerici, baskıcı politikaları karşısında Halkın Hakları Mücadelesi’ni yürüten Halkevleri’ni de içine alan “saldırı” talebi bir süredir zaten devlet tarafından hayata geçirilmektedir. Samsun’da Halkevleri ve Öğrenci Kolektifleri üyelerinin de tutuklanmasına yol açan polis komploları Taşgetiren’in ifadeleriyle “devletin jetonunun düştüğü”nün göstergelerinden biridir. İTÜ’de Başbakanı protesto eden üniversitelilerin aldığı hapis cezaları Taşgetiren’in talep ettiği devlet refleksinin bir örneğidir. Daha geçtiğimiz günlerde ulaşım zamlarıyla ilgili İETT Genel Müdürü’ne “Toplu Ulaşım Sempozyumu”nda soru soran Halkevciler’in bir polis operasyonuyla linç edilerek gözaltına alınması iktidarın zor aygıtlarının halkın haklarını talep edenlere karşı “uyanık” olduğunun göstergedir.
İhtimal düşük ancak Taşgetiren gerçekten “Halkevleri uzunca bir süredir nasıl bir örgütlenmeye sahne oluyor bilen var mı?” derken, kendi kulağına fısıldananlardan değil, bilgisizliğinden bahsediyorsa biz bu konuda kendisini “aydınlatmaya” hazırız.
İstediği her platformda kayıt altına alınmak ve ancak kendi isterse yayınlanmak üzere kendisine Halkevleri’nin nasıl bir örgütlenmeye sahne olduğunu anlatabiliriz. Yoksul mahallelerde halkın barınma, ulaşım, güvenceli çalışma, eğitim ve sağlık gibi temel hakları ekseninde bir mücadele ve dayanışma örgütü olduğumuzu, sadakacı gerici dilencileştirme aygıtlarına karşı “hak” talebini yükselttiğimizi, bu nedenle de iktidarın ve sınırsız piyasalaşma/sömürü isteyen sermayenin bizden rahatsız olduğunu, devletin jetonunun düştüğünü gösteren saldırıları anlatırız. En kötü ihtimalle, sosyal haklardan, sömürüye karşı eşitlikten, gericiliğe karşı yeni bir aydınlanmadan, baskılara, zorbalığa karşı demokrasiden ve özgürlükten, ırkçılığa/şovenizme karşı kardeşlikten bahseden, bahsetmekle kalmayıp bunun mücadelesini örgütleyen, yoksul ama tehlikeli (belki de bu yüzden tehlikeli) ve halkın neoliberal dönüşüme tepkileri nedeniyle giderek büyüyen “korkunç düşman”a karşı devletin görevde olması sebebiyle içi rahatlar.
Ancak Taşgetiren’in bir operasyonun, saldırı dalgasının tetikçiliğini yapmadığını, “samimi” bir soru sorduğunu söylüyorsa önce bu sorunun yanıtını muhataplarından dinlemeli ve bizim ona sorularımıza da yanıt vermelidir. Aksi halde iktidar ve polis talimatıyla köşe yazıcılığının en bayağı örneklerinden birini verdiğini kabul etmiş olacaktır.
Halkevleri Basın Merkezi