Son günlerde ekonomide, dış işlerinde, Kürt sorununda yaşanan gelişmeler AKP’nin, sermayenin, yani bu düzenin halka ne kadar düşman olduğunu bir kez daha gösterir nitelikte. Halk ise kendi sorunlarına, haklarına, ülkesine ve geleceğine sahip çıkarak ancak bu kötü gidişi tersine çevirebilir. Yoksa yoksulluğun, gericiliğin, işbirlikçiliğin, güvencesizliğin ve geleceksizliğin sonu yok.
AKP Zam Şampiyonluğuna Koşarken…
Akaryakıta, şekere, içkiye, sigaraya, elektriğe, suya, doğalgaza her şeye zam. AKP sermayenin bütün sızlanmalarına anında cevap vererek vergi indirimi, prim affı, köle işçi yasası, kısaca patronların ne isteği varsa yerine getirdi. Şimdi sıra halka geldi. Halk için alınacak önlemlerin başında ise zamlar geliyor. Sermayeye yapılan kıyağın ve yerel seçimlerde har vurup harman savunulan paralardan kaynaklanan açığın faturası halka kesilerek kapatılacak. Halk artık ilaca, suya, yola ve daha birçok şeye daha fazla para verecek, sokak aydınlatmalarının bedelini bile ödeyecek.
Hükümet ve AKP’li belediyeler temel hizmetlere dönük zamlara aralıksız devam ediyor. Ulaşıma, suya, şekere, içki ve sigaraya yapılan zamların ardından şimdi sıra yeni zamlarda. Üstelik İstanbul Büyükşehir Belediyesi İDO ve İGDAŞ’ı satılığa çıkartıyor. İstanbul’da çeşitli okulların satılması gündemde.
AKP’nin Eğitim Sisteminin Rezaleti
Son ÖSS sonuçları AKP’nin eğitim sisteminin çöktüğünü açıkça ortaya koydu. Üniversite sınavında 30 bin öğrenci sıfır çekti. Buna karşı üniversiteye girenlerin sayısı yükseldi. Tek nedeni var. Her ilde imkânlar uygun mu? İhtiyaç var mı? diye düşünmeden kurulan üniversiteler. Evet, madem ülkenin gençleri işsiz, ya da ucuz işgücü olacak. O zaman hiç olmazsa diplomalı olsun.
Diğer yandan başbakan, İstanbul Üniversitesi’nden fahri doktora aldı. Sanki oyun oynuyorlar. Aile doktoru, AKP’nin İÜ şubesi Yunus Söylet’ten… Ama üniversitelerine sahip çıkan öğrenciler başbakanın burada da peşini bırakmadılar. Önceden açıklanmayan programa rağmen başbakanın gelişini haber alan öğrenciler polis ve koruma şiddetine rağmen başbakana rahat vermediler.
Hemen ardından ise AKP yıllardır kendisinden beklenen adımı attı. Artık imam hatiplerin üniversiteye girişinin önünde engel kalmadı. Eğitimdeki gericileşme hızını artırarak sürüyor.
Geçtiğimiz hafta yine zam haberlerinden birisi harçlara ilişkindi. İkinci öğretimlerde yüzde 500’ü bulan zam öğrencilerin muhalefetine takılabilir. Ülkenin her yerinde harçlara karşı yapılan eylemler, öğrencilerin meydanı YÖK’e ve AKP’ye bırakmayacağını gösteriyor.
Modern Kölelik Çağı
AKP’nin geçtiğimiz günlerde çıkarttığı Özel İstihdam Büroları yasası cumhurbaşkanının kısmi vetosuyla karşılaştı. TÜSİAD yasanın tekrar çıkartılmasını istiyor. Yasa eğer tekrar çıkartılırsa işçilerin günlük, haftalık, aylık gibi zamanlarda kiralanabileceği özel istihdam büroları kurulacak. Abdullah Gül’ün veto etmediği yasa maddesi ise işsizlik fonunun yağmalanmasını öngörüyor. Yasaya göre alınacak işçilerin sigorta primleri işveren tarafından değil, işsizlik sigorta fonundan karşılanacak.
Tarımda Yıkım…
AKP, tarımı bitirmeye kararlı. Tarıma ayrılan pay son yıllarda git gide düşüyor. Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 1’i tarıma ayrılması gerekirken 2007 yılında yüzde 0.62, 2008 yılında yüzde 0.54, 2009’da ise yüzde 0,49’luk bir pay tarıma ayrıldı. AKP bununla da yetinmedi. Çiftçinin devlete ve özel sektöre olan borçlarını gecikme faiziyle alırken, çiftçiye yönelik destekleme primlerini ve ürünlerinin karşılığı olarak çiftçilerin alacaklarını ödemedi. Ürün bazında desteklemeler düşerken ürünlerin üretim giderleri olan gübre, mazot ve ilaca yüzde yüzlere varan zamlar yapılarak çiftçinin üretim yapması daha da zorlaştırıldı.
Fındık ve çayda devlet aradan çekilerek çiftçi sermayenin insafına terk edildi. Devletin zaten hiç elinin değmediği sebze üreticisi ise tam anlamıyla cehennem hayatı yaşıyor. Borçlar onmilyonları aşmış durumda.
Kürt Sorununda Değişen Bir Şey Yok
Abdullah Gül’ün Kürt sorununda iyi şeyler olacak demsinin üzerinden aylar geçti, ama atılmış somut bir adım yok. Üstelik baskı ve şiddet politikası artarak devam ediyor. DTP milletvekillerinin dokunulmazlıları kaldırılmaya çalışılıyor, halen yüzlerce çocuk hapiste, sendikacılar, insan hakları savunucuları, yüzlerce DTP’li tutuklu. AKP’nin açılım dediği ise tamamen kandırmaca.
İşkenceye Aralıksız Devam
AKP’nin demokratlığına ilişkin tartışmalar yaşanan onca anti demokratik olaya rağmen ara ara ısıtılıp önümüze sunuluyor. Ancak polis şiddetiyle ölümler her geçen yıl artıyor. Polis toplumsal olaylara vahşice saldırıyor. Cezaevine sağlıklı giren birçok mahkumun cenazesi çıkıyor. Ergenekon sanıkları rapor alıp cezaevlerinden çıkarken Güler Zere, Erol Zavar gibi hasta tutsaklar son yıllarda kararları çokça tartışılan Adli Tıp Kurumunun kararlarıyla hapiste ölüme terk ediliyor.
İşbirlikçiliğin Sonu Yok
AKP tüm bu politikaları şüphesiz kendi aklından bulmuyor. AKP’nin ipleri uluslar arası sermayenin, ABD’nin, AB’nin, DB’nin ve İMF’nin elinde. Başbakan ümüğümüzü sıktırmayız dediği IMF politikalarıyla halkın canına okuyor. Sermaye çevreleri geciken IMF anlaşmasının bir an önce yapılmasını istiyor. Ancak anlaşma yapılmasa da program aynen uygulanıyor. Bunun sonucu satılabilecek neresi varsa satışa çıkartılması, yağmur gibi yağan zamlar ve artan işsizlik oluyor. İşsizlik rakamları devletin kendi kurumlarını verdiği rakamlara göre 3,6 milyona yükseldi. Kredi kartları ödenemiyor. 2004’te kredi kartını ödeyemeyenlerin sayısı 25 binken, 2008’de 410 bine yükseldi.
Bu işbirlikçi politikaların bir yanı yoksulluk, sefaletken diğer yanı ölüm oluyor. Geçtiğimiz günlerde Afganistan’dan iki asker cenazesi geldi. ABD’nin Afgan savaşında daha fazla rol almaya başlayan Türkiye’nin bu siyaseti daha fazla cenazenin ülkemize gelmesine neden olacak
AKP’den Demokrasi, Sivilleşme Beklemek…
AKP’nin ülkemiz açısından tam bir yıkım projesi olduğu ortada. Sıraladığımız gündemler ne zaman yüksek sesle tartışılmaya başlansa Ergenekon, asker-AKP gerilimi gibi gündemler öne çıkartılıyor. Tüm bu gelişmeler bazıları tarafından sivilleşme, demokratikleşme olarak algılanabiliyor. Hatta “solun yıllardır uğruna mücadele ettiği gelişmeler, mecliste bir bir yasalaşıyor” diyenler bile var. Ancak bu gelişmelere umut bağlamak için ya saf olmak gerekir, ya kötü niyetli, ya da AKP’li.
Çünkü dünyanın hiçbir yerinde, tarihin hiçbir zaman diliminde azınlığın politikalarını güdenlerin çoğunluğun hayrına bir şey yaptığı görülmemiştir. Görülemeyecektir de. Tüm yaşanan gelişmeler halkın yaşam şartlarında, işsizlik sorununda, zamlarda, hayat pahalılığında, yani kısaca ekonomik göstergelerde azıcık da olsa ibreyi terse mi çevirmiştir. Ya da hadi diyelim ki, her şey geçim derdi, ekmek derdi değil başka şeyler de var. (Şüphesiz birbirinden ayrı düşünülemez) Kürt Sorunu konusunda var mıdır olumlu bir adım. Var mı olumlu bir demokratik gelişme.
Polissiz, Korumasız Gezemeyecekler. Haklarımızı Söke Söke Alacağız
Tüm bu olumsuz tablo elbette ki, halk tarafından sadece seyredilmeyecek. Geçtiğimiz hafta İBB önünde zam nöbeti bekleyen Halkevcilerden belediye meclis üyeleri kaçarak uzaklaştılar. Şavşat’ta meydana gelen sel felaketinin ardından bakan ilçeye polis koruması olmadan giremedi. Felaketi “kader”le açıklayanlar, felaket yerine sadaka kurumu üçkağıtçı Deniz Fenerini gönderdiler, halk hırsızları kovdu. Başbakan “fahri doktora” almak için İstanbul Üniversitesi’ne gitti, öğrenciler peşini bırakmadı, özel korumaları, polisi zor korudu. Harçlara karşı üniversiteliler sokaktalar. Daha bir dizi olay.
Tüm bunlar saldırıların doludizgin süreceğini gösteriyor. Ama bir şeyi daha gösteriyor. İşine, ekmeğine, okuluna, ülkesine ve geleciğine sahip çıkanlar var. Ve sayıları her geçen gün artacak. Bundan sonra sokağa zor çıkacaklar. Halkın iki yakası ellerinde olacak. Zamma, zulme, işbirlikçiliğe ve gericiliğe karşı mücadeleye.