Saray/AKP iktidarı, savaş siyasetini bedelini ülke ve bölge halklarına ödeterek sürdürüyor. Kendi zaaflarını ve suçlarını örtüp, muhalefeti bastırmanın da bir aracı haline getiriyor. Türkiye, şimdi de İdlip’te tırmanan gerilim nedeniyle, devletler arası savaşa Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu ölçüde yakınlaştı. Ülkemiz adım adım, göz göre göre kanlı bir batağa sürükleniyor. Tayyip Erdoğan başta olmak üzere iktidar sözcülerinin attığı savaş naralarını Türk Silahlı Kuvvetleri ve AKP destekli cihatçı grupların 19 Şubat gecesi İdlip, Hama ve Lazkiye’ye Suriye ve Rusya ordularını hedef alan saldırıları takip etti. Suriye ve Rusya ise bu tür hamleleri yanıtsız bırakmayacaklarını söylemişti. Askeri gerilim sürdürülürse devletler arası savaş an meselesi. Üstelik resmen böylesi bir savaş olmadığı durumda bile TSK birlikleri, Rusya ve Suriye orduları tarafından hedef alındı ve çok sayıda asker yaşamını yitirdi.
Türkiye’nin İdlip’teki askeri varlığı, Suriye mevcut hükümeti tarafından “işgal gücü” olarak tanımlanıyor. Suriye hükümetinin çağrısı ile o topraklarda bulunan Rusya ve İran ise Astana ve Soçi süreçlerinde şartlı olarak TSK’nin bölgeye girişine onay vermişti. Ne var ki AKP, bu şartları yerine getirmeye yanaşmadı ve bugün TSK varlığı açık hedef haline geldi. Çok sayıda TSK gözlem noktası Rus ve Suriye askerleri tarafından kuşatılmış durumda. TSK, dünyadaki pek çok devletle birlikte Türkiye’nin de terör örgütü olarak kabul ettiği Heyet-i Tahrir’uş Şam ve Türkistan İslam Partisi gibi örgütlerle fiilen aynı safa düşmüş durumda. Rusya uyarı üstüne uyarı yapıyor. ABD, Türkiye’nin Rusya ile karşı karşıya geleceği bir çatışmayı kışkırtıyor.
Göz göre göre yıkıcı bir savaşa, kanlı bir batağa itiliyoruz. Peki ne için? Türkiye’nin güvenliği için mi? Hayır. Tam aksine bu savaş daha fazla ölüm, daha fazla yıkım, daha fazla düşmanlık ile Türkiye’nin güvenliğine yönelik bir tehdittir. Kendi bekası için haksız bir savaş çıkaranlar, iddia ettiklerinin aksine Türkiye’nin bekasını düşünmemektedir. Bu noktada ABD emperyalizmi tarafından savaşa kışkırtılan AKP’nin çıkarları ile Türkiye’nin çıkarları 180 derece karşı bir noktaya gelmiştir.
Bu haksız ve tehlikeli savaş bir an önce durdurulmalı, iktidar cihatçıların hamiliğini yapmaktan vazgeçmeli ve bölgesel barışı tesis edecek, savaşın yol açtığı insani yıkımı engelleyecek adımlar atılmalıdır. Türkiye emperyalistler arası rekabetin aleti olmaya, çürümüş bir iktidar günü kurtarsın diye çıkarılan çatışmalara teslim edilemez.
Savaşa hayır!
Yaşasın halkların kardeşliği!
Halkevleri Eş Genel Başkanları
Dilşat Aktaş
Nuri Günay