'Aleviler Ne Yapmalı' Forumu : Dayanışma, mücadele, direniş!

Pt, 04/08/2014 - 18:35
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Halkevleri’nin çağrısını yaptığı “Ortadoğu’da ve Türkiye’de ABD ve AKP Eliyle Tırmandırılan Mezhepçilik ve Aleviler Ne Yapmalı?” başlıklı forum Ankara’da gerçekleşti. Ortadoğu’daki güncel gelişmelerden Türkiye’de mezhepçiliğin ve mezhepçilik karşısındaki direnişin tarihsel köklerinden söz edilen forumda cihatçılara, mezhepçiliğe ve faşizme karşı mücadelenin olanakları tartışıldı

 

Halkevleri, Ortadoğu ve Türkiye’de ABD ve AKP eliyle mezhepçi politikalar tırmandırılırken Türkiye’de Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde yükseltilen mezhepçiliğin hedefindeki Alevilerin neyi nasıl yapması gerektiği üzerine bir tartışma süreci başlattı. Ülkenin dört bir yanındaki Halkevi şubelerinde yapılan toplantılarda yürütülen tartışmalar, Ankara’da “Aleviler Ne Yapmalı” başlıklı foruma taşındı. İnşaat Mühendisleri Odası’nda düzenlenen foruma 200’e yakın kişi katıldı.

‘Örgütlendirilen Sünni gericilik Aleviler için tehdit’
Forum, Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy’un açılış konuşmasıyla başladı. AKP’nin neoliberal politikaları tırmandırdığı 12 yıllık iktidarında Sünni mezhepçiliği kurumsallaştırmak için gericiliği beslediğini söyleyen Ersoy, bu gerici politikaların sağ tabanı da AKP arkasında saflaştırdığına dikkat çekti.

AKP’nin Suriye’de savaşı kışkırtan cihatçı politikalarının Türkiye’yi cihatçıların saldırılarına uygun hale getirdiğini belirten Ersoy, Reyhanlı Katliamı, 4+4+4 gibi pratikleri hatırlatarak örgütlendirilen Sünni gericiliğin Aleviler için bir tehdit anlamına geldiğini ifade etti. Ersoy, forumun “bir başlangıç” olduğunu dile getirerek cümlelerini sonlandırdı.

Rojava’da üçüncü çizgi: Direniş ve inşa!
Forumun ilk bölümünde Ortadoğu’daki son gelişmeler, ABD, Türkiye ve Arap rejimlerinin politikaları, Suriye ve Irak’taki cihatçıların hedefleri ve IŞİD’in hızlı hakimiyetinin sonuçları ele alındı.

Sendika.Org Editörü Ali Ergin Demirhan’ın yürütücülüğünü yaptığı oturumda ilk sözü Rojava Devrimi’nden Yekitiya Star Dış İlişkiler Sorumlusu Halima Youssef aldı. Rojava’da hem IŞİD’e, hem Esad rejimine karşı halkların kültürü ve hakları için savaştıklarını söyleyen Youssef, dini temelli bu savaşta herkesin IŞİD’in tehdit olduğundan söz ettiğini ancak kimsenin müdahale etmediğini dile getirdi.

Haseke ve Kobane’deki direnişten aktarımlar yapan Youssef, “Rojava’da ne rejim ne de gerici muhalefet; biz üçüncü bir çizgiyi, demokratik özerkliği ilan ettik. Her halkın diliyle, kimliğiyle yaşayacağı bir Kürdistan’ı, bir Ortadoğu’yu amaçlıyor, siyasetimizi bu uğurda derinleştiriyoruz. Hem savaşıyor, hem de yeniyi inşa ediyoruz” dedi.

Youssef, Rojava Devrimi’nin aynı zamanda bir kadın devrimi olmasına ilişkin bir soru üzerine ise IŞİD’in kadınlardan duyduğu korkuyu aktardı ve kadınların devrimin her aşamasında en ön saflarda olduğunun altını çizdi.

Filistin’de direnişe devam!

Ortadoğu’daki bir diğer direnen halk Filistinlilerden Hasan Tahravi ise Suriye’de İslam adına katliamlar yapanların Gazze’ye sessiz kalmasına tepki gösterdi. İsrail’in Filistin’de halkın birliğini parçalama ve direniş örgütlerini sonlandırma hedeflerine ulaşamadığı için saldırılarını sürdürdüğünü söyleyen Tahravi, direnişin Gazze’deki ambargo kalkana kadar süreceğini ilan etti.

Dayanışma ve mücadele vurguları
Araştırmacı yazar Hamza Aksüt, sunumunda Alevilerin Ortadoğu’daki dağılımından, Alevilerin Suriye ve Irak’taki savaşta hedef halinde olduğundan ancak farklı coğrafyalardaki Aleviler arasındaki dayanışmadan söz etti.

Bir diğer araştırmacı Tevfik Usluoğlu ise konuşmasında Suriye’nin kardeşliğin ülkesi olduğunu, Suriye’nin iç savaştan kurtulmasının “ortak ülke” vurgusunun geliştirilmesinden geçtiğini söyledi. Usluoğlu iç savaşta cihatçılara karşı “öz savunma güçleri”nin önemine de dikkat çekti.

İlk oturumda son sözü ise TTB Merkez Konsey’den Hande Arpat aldı. Suriye, Irak ve Filistin’deki savaşlarda hastanelerin, ambulansların ve sağlık çalışanlarının hedef alındığını kaydeden Arpat, aynı kirli savaş yönteminin Haziran İsyanı’nda da uygulandığını hatırlattı.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e ‘katli vacip’ Aleviler
Forumun ikinci oturumu ise Doğan Halis’in yürütücülüğünde ve açılış konuşmasıyla başladı. 12 Eylül’e giden süreçte Alevilere yönelik faşist katliamların devrimci mücadele ile durdurulduğunu söyleyen Halis, forumdan “mücadele” vurgulu bir sonuç çıkması gerektiğinin altını çizdi.

Alevi dedesi Hüseyin Dede Kargınoğlu, 16. yüzyıl Osmanlı’sından Cumhuriyet dönemine uzanan Alevilik konulu sunumunda Osmanlı döneminde de Cumhuriyet döneminde de Alevilerin hep “katli vacip” ve “devletten uzak” tutulduğunu kaydetti. Kargınoğlu, Aleviliğin esasen inanç olmasına karşın günümüzde bir aidiyete dönüştüğünü söylediği konuşmasında “Haziran Direnişi’nde ölenlerin neden hep Alevi olduğuna ilişkin sonucu biz değil, muktedirler çıkarmalı. Aleviler yok olmaz” dedi.

‘Devrimcileri Alevilerle buluşturacak çizgiye ihtiyaç var’
Foruma katılamayan ABF ve PSAKD eski Yöneticisi Kelime Ata’nın mesajı okundu. Ata mesajında 1970’lerden sonra yürütülen mezhepçi politikalara karşı Alevilerin devrimcilerle kurduğu yakın ilişkilerde katliamlara karşı direnişin yükseldiğine dikkat çekti ve Alevilerin ancak devrimcilerle ilişkilerini yeniden inşa ettiği takdirde mezhepçiliği püskürteceğini söyledi.

Halkevleri GYK üyesi Kutay Meriç de Malatya, Sivas, Maraş ve Çorum’daki Alevi düşmanı politikalardan söz ettiği konuşmasında Çorum’daki katliam girişiminin püskürtülmesi ve bir direniş yaratılmasının Türkiye sol tarihinin gördüğü en kitlesel silahlı halk direnişinden geçmesi sayesinde olduğunu vurguladı. Anti-faşist mücadelenin bu topraklarda var olduğunu belirten Meriç, “Devrimcilerin Alevi toplumuyla buluşturacak çizgiye ihtiyaç var” dedi.

“Halkların kardeşliği temelinde demokratik, laik, eşitlikçi, özgürlükçü bir siyasetin, mezhepçi ve cihatçı faşizme karşı birleşik mücadelenin olanakları” başlıklı son oturumda ise ilk sözü Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Samut Karabulut aldı. Devrimcilerin 12 Eylül’den önce sivil faşistler eliyle yürütülen mezhepçiliği boşa düşürdüğünü söyleyen Karabulut, bugün de AKP eliyle sürdürülen politikaların püskürtülmesi için kafa yorduklarını ve mücadele olanaklarını konuştuklarını belirtti.

‘Sınıf siyaseti-kimlik siyaseti iç içelik barındırır’

ODTÜ Öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Şen, Türkiye’de laikliğin temel ilke olduğuna ilişkin iddiaların Diyanet’in varlığıyla bile çürütülebileceğini söyledi ve Diyanet’in 100 bin imamlık kadrosu, tüm köylere ulaşabilen örgütlülüğü, gerici politikalardaki rolü ile kağıt üzerinde Hanefiliği besleyen geleneksel İslamcılığı Selefi İslamcılıkla değiştirdiğine değindi.

Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim üyesi Prof.Dr. Metin Özuğurlu ise politik toplumun ilkelerini de dönüştüren emperyalizmin yeni sömürgecilik ilişkilerini derinleştirdiğini ifade etti. Sınıf siyaseti ile kimlik siyasetinin bir karşıtlık değil, iç içelik barındırdığını belirten Özuğurlu, “İşimiz kolay. Arkamızda zengin bir tarihsel birikim var. ‘Ne yapmalı?’ sorusunun yanına ‘Nerede yapmalı?’ sorusunu da koyacak ve önümüze bakacağız dedi.

Mücadelenin kürsüsü taleplerini sıraladı

Forumda sunumların ardından serbest kürsüye geçildi.

Serbest kürsü konuşmalarında Halkevleri MYK üyesi Betül Öztürk eğitim alanındaki gerici-mezhepçi politikalara değinerek, “Gericilik, mezhepçilik denilince akla eğitim alanı geliyor. Gericilik ve neoliberalizmin içiçe geçtiği bu dönemde eğitim alanındaki gericik, mezhepçilik ve laiklik tartışmaları özel bir alanda duruyor” diyerek laikliğin bir sonraki tartışma başlığı olması gerektiğini önerdi. Öztürk, önümüzdeki dönemin eğitim alanının gericiliğe karşı militan mücadelelere sahne olacağını da sözlerine ekledi. Halkevleri Kadın Sekreteri Dilşat Aktaş ise AKP iktidarının kadın düşmanı uygulamalarından örnekler verdi ve ardından Halkevci Kadınlar Kampı’ndan çıkan gericiliğe karşı doğrudan, fiili, militan mücadele çizgisinin önemine değindi. Aktaş, kadınların gericiliğe ve mezhepçiliğe karşı verilen mücadelede en önde olmasının kaçınılmaz olduğunu söyleyerek  AKP iktidarının kadın düşmanı politikalarıyla kadınları “terbiye” etmeye çalıştığını söyledi. Buna karşı da önümüzdeki dönemin fiili, meşru ve militan kadın eylemlerinin gerçekleşeceği bir dönem olacağını belirtti.

Suriye İç Savaşı’nın cihatçı katillerin kente yayılması nedeniyle doğrudan hissedildiği Antakya’dan gelen Mahir Mansuroğlu bölgede düzenledikleri toplantılarda aldıkları kararlardan ve oluşturdukları talepleri sıraladı. Mansuroğlu’nun sıraladığı talepler şöyle:

Savaş karşıtı mücadele büyütülmeli
Eşit yurttaşlık hakkı talebi büyütülmeli
Diyanet kaldırılmalı
Mülteciler sorununa dair acil çözüm önerileri geliştirilmeli
Cihatçı katillerin yargılanması ve cezalandırılması talebi yükseltilmeli
Can güvenliği ve öz savunma konusunda somut adımlar atılmalı

İstanbul’da Beşiktaş ve Esenyurt’tan, Ankara’da Keçiören, Batıkent ve Seyranbağları’ndan söz alan konuşmacılar da yerellerde yürüttükleri mücadelelerden örnekler vererek taleplerin oluşturulmasına katkıda bulundu.