"Aleviler ne yapmalı?" Forumu sonuç metni

Per, 07/08/2014 - 15:58
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

ORTADOĞU VE TÜRKİYE’DE MEZHEPÇİLİK VE ALEVİLER, NE YAPMALI?

Forum Sonuç Metni

(03 Ağustos 2014 Ankara)

Bölgemiz emperyalizmin kanlı yeniden sömürgeleştirme savaşı altında, yeni kamplaşma ve çatışmaların içerisine çekiliyor. Enerji kaynakları ve nakil hatlarının ele geçirilmesi ve kontrolü üzerinden ülkeler, toplumlar bileşenlerinin (etnik, dinsel, mezhepsel, aşiret) farklılıklarına göre parçalanıyor. Böylece savaşın ardındaki emperyalist çıkarlar ve sınıf çelişkileri örtülüyor ve çatışmanın sınıfsal içeriği perdeleniyor. Irak’ta Saddam’ın devrilmesiyle başlayan, Suriye’de rejim değişikliği amacıyla çıkartılan iç savaşla devam eden sürecin vardığı nokta İslamcı-cihatçı örgütlerin/çetelerin bölgede ciddi bir güç haline gelmesi oldu. Doğrudan müdahalelerin ağır bedellerinden kaçınan emperyalistler, vekalet savaşlarına yöneldi. Emperyalist stratejilerin gereği olarak Sünni cihatçılığın her türlüsünün desteklendiği ve Irak, Suriye halkları başta olmak üzere Ortadoğu halklarının mezhepler temelinde çatışmaya ve ayrışmaya zorlandığı bu savaş, şimdiden tarihin en vahşi savaşlarından biri olmaya adaydır.

Emperyalist projelerde büyük bir hevesle rol almaya aday olan Türkiye’nin Başbakan’ı Tayyip Erdoğan ve Hükümeti AKP, Suriye’deki kirli savaş yangınına başından beri benzin taşıdı. Suriye politikasını topluma kabul ettirmek için daha önce başladığı mezhepçi politikayı alenen dillendirmeye, savunmaya ve uygulamaya başladı. Suriye’deki cihatçı çetelere taşıdığı tırlar dolusu silahın yanı sıra, operasyon desteği verdi ve daha da önemlisi Türkiye toprağını üs olarak kullandırdı. Hatay’da Arap Aleviler içinde başlayan hoşnutsuzluk, yaşanan bir dizi olaydan sonra ve IŞİD süreciyle birlikte Türkiye’nin tüm Alevilerine yayılan ve büyüyen bir can güvenliği kaygısına dönüştü.

Bugün İslamcı-Sünni cihatçılığı, AKP’nin mezhepçiliğiyle birleşerek Türkiye toplumunu tehdit eder boyutlara varmış durumdadır. Gezi Direnişiyle başlayan halk hareketine karşı Erdoğan’ın tavrı, içerde de mezhepçi bir faşizmle karşı karşıya olduğumuzu ve mezhepçi-cihatçı faşizme karşı bir direniş siyaseti oluşturulmasına ihtiyaç olduğunu bir kez daha göstermiştir. Halkevleri olarak bu amaçla forum, kurultay, kongre benzeri bir dizi çalışma yürütmeyi planlamaktayız. Bu adımların ilki olarak düzenlediğimiz “Aleviler Ne Yapmalı” başlıklı forumda şu saptamalar öne çıkmıştır.

* Emperyalizmin ve ittifakı siyasal İslamcıların ve cihatçıların Ortadoğu halklarının çok kültürlü yapısını tahrip eden, halkları imha etmeye dayalı politikalarına karşı toplumsal, kültürel, yaşamsal varlıklarını korumaya dönük özsavunma önlemlerinin alınması somut bir ihtiyaç haline gelmiştir.

* Emperyalizmin hegemonya kurma sacayaklarından biri olarak tezgâhlanan mezhepsel kamplaşmalara ve çatışmalara karşı, Ortadoğu ve Türkiye halklarının tüm kesimlerinin antiemperyalist, laik, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik ilkeler temelinde bir araya gelecekleri zeminlerin yaratılması hedeflenmelidir.

* Mezhepçilik laikliğin imhasının üzerinden ilerliyor. Mezhepçilikten zarar görenlerin başında Aleviler gelmesine karşın Sünni ve diğer inançlardan laik, demokrat, özgürlükçü tüm insanlar da zarar göreceklerdir. Mezhepçi siyasetin ılımlısı veya radikali gibi tasnifleri doğru bulmuyor, bunları birbirini izleyen/tamamlayan süreçler olarak değerlendiriyoruz. Mezhepçi-cihatçı faşizme karşı halkın tüm kesimlerini kapsayacak; birleşik laik, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir siyasi çizginin kurulması önümüzde bir görev olarak durmaktadır.

* Mezhepçi-cihatçı gericiliğin ilk adımı diğer mezheplerle birlikte kadınları şeytanlaştırmak/düşmanlaştırmaktır. Böylece kadının köleleştirilmesi üzerinden toplumun köleleştirilmesinin otokontrol mekanizmasını yaratmaktadır. Kadınının bedenine, emeğine ve kimliğine yönelik geliştirilen denetim siyaseti sonucunda kadınlar sosyal yaşamdan dışlanmakta, kadına yönelik şiddet meşrulaştırılmakta, kadınların en temel yaşamsal hakları yok edilmektedir. Bu durum hâkim mezhepten kadınlara da ağır mağduriyetler yaşatmaktadır. AKP’nin kadın düşmanı politikaları ile cihatçıların politikaları aynı yaklaşımın farklı aşamalarıdır. Mezhepçi gericiliğe karşı direnişin asal dinamiklerinin başında tüm kesimlerden kadınlar gelmektedir. O nedenle mezhepçiliğin derinleştirdiği erkek egemen, gerici, kadın düşmanı politikalara karşı, kadınların eşitliğini ve özgürlüğünü esas alan bir mücadele tüm kesimlerden kadınlarla birlikte özel bir mücadele alanı olarak kurulmalıdır.

* Eğitim alanında laiklik yaklaşımlarının tamamen terk edilmesi ile birlikte diğer mezhep ve inançlardan kesimlerin değerlerinin kendi çocukları nezdinde dahi aşağılanarak; asimilasyon ve baskı iç içe sürdürülmekte ve bilimsel eğitim de imha edilmektedir. Okullardaki karma eğitimin ortadan kaldırılması, İmam Hatip Okullarının yaygınlaştırılması, dinsel iddialarla çelişen bilimsel yasaların ve teorilerin müfredattan çıkartılması gibi uygulamalar çok hızlı şekilde hayata geçirilmektedir. Mezhepçiliğin geriletilmesinde eğitimdeki mezhepçi tüm uygulamaları gayrı meşru ilan etmek ve uygulanmasını durdurmak üzere başta Alevi öğretmenler olmak üzere tüm eğitimcilere ve velilere özel görev düşmektedir.

* Kentlerin ve kentsel yaşamın üretimi ve düzenlenmesi, mezhepçiliğin ve gericiliğin yeniden üretiminde son dönemde oldukça pervasız şekilde kullanılmaktadır. Her meydana, kentlerin en hakim yerlerine hakimiyetin simgesi olarak devasa camilerin kondurulması; köprülere, yollara, caddelere, meydanlara bir dinin ve mezhebin, diğer inanışlar üzerinde baskı kurmuş katliamlar yapmış şahsiyetlerin adlarının verilmesi; kamu kaynakları kullanılarak kent mimarisinin gerici simgelerle doldurulması; kamusal/ ortak alanların kullanımlarının Sünni referanslara göre yeniden düzenlenmesi; içki, eğlence yasakları, sanat-kültür alanlarının işlemez hale getirilmesi veya yok edilmesi gibi sayısız örnek ülkemizin her tarafında her gün gerçekleştirilmektedir. Kentlere, yaşam alanlarına ve tarzlarına yapılan müdahalelere karşı çıkılmalıdır.

* Alevilerin sorunlarının çözümünün tek yolunu partilerde ve devlette pozisyon tutmaya endeksleyen yaklaşımların doğru olmadığı, hatta tersi sonuçlar dahi doğurabildiği tarihsel deneyimlerle sabittir. Özellikle CHP, Alevilerin barış ve huzur özlemlerini istismar ederek sağa açılmanın tek çare olduğunu benimsetmeye çalışmaktadır. Oysa Aleviler antifaşist devrimci direnişin bileşeni olabildikleri oranda can güvenliği sorununu çözebilmişlerdir. Aksi hallerde kıyıma uğramaktan kurtulamamışlardır. Gündelik yaşam ve mücadele içerisinde halkın meşru örgütlenmelerine ve inisiyatiflerine dayanan kazanımlar temel alınmalıdır. Bozuk düzende sağlam çark olmaz, olunmamalıdır şiarına bağlı kalınmalı ve bozuk düzende mevki makam elde edilerek sorunların çözümüne bel bağlanmamalı, bozuk düzenin değiştirilmesi hedeflenmelidir.