Biraz çay herşeye iyi gelir! – Tarım Gıda Egemenliği ve Beslenme Hakkı Atölyesi Doğu Karadeniz Çalışma Grubu

Per, 20/01/2011 - 00:52
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Tarım – gıda egemenliği ve beslenme hakkı atölye çalışması süreci içerisinde; küçük köylülüğün tasfiyesini “modern – rekabetçi” tarımın nasıl ön plana çıkarıldığını görecek ve buna karşı köylülerin direnişlerini konuşacağız.  Küçük köylülüğün yok oluşu, GDO’lu ürünler, toprağın değişkenliği tarım atölyesinin temel konularından olacak, dünyadan ülkemize tarımı tartışacak, emperyalist politikaların nasıl yaşama geçirildiğine bakacak ve yerel mücadelelerin deneyimlerini paylaşacağız. Pek çok sonuç çıkaracağız atölye çalışmamızdan. Karadenizli çiftçiler de içinde yer alacak bu tartışmaların, dünyada çiftçilerin ayakta kalabilmek için nasıl direndiğini birlikte göreceğiz.


Özellikle Karadeniz bölgesinde tarımsal yıkımı tetikleyen HES’lerle birlikte bölgede tarım alanında daha dinamik direniş odaklarının oluşabilmesi için önemli bir ihtiyaçtı bu atölye çalışması. Karadeniz çiftçisinin temennisi açıklayıcı ve mücadele açısından ufuk açıcı tartışmaların yürütülmesi ve atölyenin bölgede bu tartışmaların ışığında doğanın talanına tarımın tasfiyesine karşı güçlü bir direnişin sergilenebilmesi için ön açıcı olmasıdır.


Bölge tarımı demişken, çaydan bahsedeceğiz doğal olarak, çünkü sağlığa her gün bir avuç iyi gelen fındık ve çay dışında pek bir şey kalmadı zaten. Unutmadan birde ancak sonbaharda tarladan çalıp sahilde yakılan közde pişirmeye yetecek mısırımız da vardı.


Hatırlarız Çay-Kur’un çay parası ödeme günlerini, çay emekçilerindeki o sevinç dalgasını, büyük paralar alırdık çünkü. En azından bu güne göre kat kat daha iyiydi ödemeleri Çay-Kur’un.


Doğu Karadeniz Bölgesi için çay, birçok insanın geçimini sağladığı hayati bir ürün. 2008 rakamlarına göre ÇAYKUR' da 13.524 işçi personel ve 1.302 memur personel çalışır (ve bölgede) 204 bin üretici(Sİ) de çay tarımı ile uğraşır. Görünen rakamların dışında, bölgede çay tarlalarında çalışan yevmiyeli göçmen ve yerli işçiler, özel çay fabrikalarında kayıt dışı çalışan mevsimlik işçiler dâhil olmak üzere yaklaşık 2 milyon insan çay tarımından doğrudan ya da dolaylı olarak gelir elde eder. Doğallığında Karadeniz çiftçisi için bir yaşam kaynağıdır çay.


Birde bu gün gelinen noktaya bakmakta fayda var.  Baktığımızda atölye çalışmasında tartışacağımız konuların tümünü görmek mümkündür Karadenizlinin çay tarlasında. Bugün o tarlalarda yaşamlarının tamamını çay üretimine göre şekillendiren çay emekçileri yenilgiye uğramak üzere. Dört bir taraftan yöneltilen saldırılara karşı direnmek bir yana saldırının nereden geldiğini kestirmek dahi güç bir iş. HES’ler, sağlıksız gübreler, keyfi kontenjan, ödemelerdeki sıkıntılar, çay kanunu, insafsızlık temsili taban fiyatları vs. Direnmek için çok neden var bu tarlada.


Bir tespit yapalım; bir dönemin toprak sahipleri bu gün kendi topraklarında işçileştiler bile, yeni çay yasası tartışması ile ortaya atılan temel eğilim bunu gösteriyordu, yaptığımız tartışmalarda bir kez daha gördük bunu. Sol gösterip sağ vurmaktı kapitalistlerin hedefi. Bu kanun tasarısı, ekmeğini çay tarımından çıkaran yaş çay üreticisi ve çay fabrikalarında çalışan işçiler lehine herhangi bir düzenleme içermeden, sadece öyleymiş gibi gösterilerek atıldı çay emekçisinin önüne.


Her gün yalanlarıyla birlikte karşısına çıktılar çay emekçilerinin, televizyon ekranları yetmedi çay tarlalarına indiler anlamsız sözler mırıldandılar çiftçiye. Tasarıda bahsi sıkça geçen “Sözleşmeli Üreticilik”  ilişkisinin nasıl bir dönme dolap olduğunu anlatmadılar elbette. Söyledikleri kendileri için anlamlı kaldı sadece, çünkü çay emekçileri çok önceden hazırlıklıydılar bu anlattıkları bu yalanlara. Halkevciler (yine büyük çoğunluğu çay tarlasında alın teri döken emekçilerdi), tasarı ile birlikte gelen tehlikeyi fark etmiş önceden bilgilendirmişti hepsini. Doğru bu söylenen, Tasarı tartışmaları ilk ortaya atıldığı günden itibaren, Artvin’de köy köy, kapı kapı anlatıldı Çay Kanun Tasarısı’nın neyi hedeflediği çay emekçilerine. Aslında Halkevcilerin çiftçiye kurduğu iki cümle bile yeterli olmuştur gerçekleri görmelerine.


Dedi ki Halkevciler “çayın dilinden en çok üreten anlar. O nedenle Çay Kanunu da üreten yapsın. Yönetenler, tüccarları değil üretenleri dinlemek zorundadır. Sağlıklı ve “tavşankanı” çay yudumlamaya devam etmek istiyorsak eğer; söz hakkı yaş çay üreticilerinin olmalıdır.  Çay- Kur yeniden çay üretiminin istikrarını ve gelişimini sağlama görevini üstlenmelidir ve çay üreticilerinin kaderi piyasanın insafına bırakılmamalıdır.”


Halkın Hakları Forumu atölye çalışmaları sonrasında bölgeye dönüldüğünde yürütülen tarımsal yıkıma karşı, Çay-Kur’un küçültülüp küçük istihdamlı şirket haline dönüştürülmesine ve çay emekçilerinin emeklerinin heba edilmesine karşı bir politik hat belirlenebilmesi ve direniş noktalarının yaratılması için, Karadenizli çay emekçileri olarak Tarım-gıda egemenliği ve beslenme hakkı atölyesinde olacak, yürütülen tartışmaları ilgiyle dinleyecek, öneri ve katkılarımızı sunacağız.


Kendi mücadelemizi anlatabilmek ve mücadeleleri anlayabilmek için orada olacağız.


Halkın Hakları Forumu’nda buluşmak üzere