Dikmen Vadisi halkının seçim değerlendirmesi

Pa, 05/04/2009 - 01:00
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Dikmen Vadisi Halkı olarak, geride kalan 29 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarını; hemen ertesi gün yani 30 Mart 2009 günü vadide Barınma Hakkı Büromuzda gerçekleştirdiğimiz geniş katılımlı bir halk toplantısı ile değerlendirdik.

Toplantıya katılanlarımızdan en küçüğü, henüz kucakta bir kaç aylık bebeler, en büyüğü ise çoğu 80 yaşını devirmiş ihtiyarlarımızdı. Vadide bulunan hemen her sokaktan, evden en az bir kişi bu toplantıya katıldı, iş ya da sağlık sorunları nedeniyle katılamayanlarımızı da sonradan ziyaret edip, onların da düşünce ve önerilerini aldık.

Mümkün olduğunca her birimiz tek tek söz alarak, bir diğerinin sözünü kesmeyerek, aklımızdan ve gönlümüzden geçenleri olduğu gibi söyleyerek; yerel seçim sonuçlarına dair tespitlerimizi ve bu sonuçların ortaya koyduğu yeni tablo karşısında yapacaklarımızı, öngörülerimizi dile getirdik.

Kimi kısa, kimi ise uzun süren tartışmalar, sohbetler ardından, ama mutlaka oy birliği ile aşağıdaki sonuçlara ulaştık ve hem sandıktan çıkan Büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarına, belediye meclis üyeleri ve il genel meclisi üyelerine; hem de Ankaralı kardeşlerimize, hemşerilerimize, kent ve ülke kamuoyuna bunları duyurmak istedik.

İnsanca bir yaşam, güvenli bir gelecek ve her koşulda barınma hakkı için mücadele eden Dikmen Vadisi Halkı diyor ki;

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine bir kez daha İ. Melih Gökçek’in seçilmiş olması, Ankaramız ve bütün Ankaralılar için son derece talihsiz, kaygı verici, istenmeyen bir sonuçtur. Ankaramızı, Ankaramızda yaşayanları, özellikle de bu kentin yoksul, emekçi sakinlerini, hak ve kazanımlarının her an tehdit altında olacağı zorlu bir beş yıl daha beklemektedir.

Gökçek’e oy verenler, hangi akla, vicdana ve maddi ya da siyasi menfaate sığınmıştır bilemeyiz, ancak çok yazık olmuştur. Biz bir siyasi parti değiliz, demokrasi dediğiniz bizim mahalleye seçimden seçime uğrayan vefasız bir misafirdir, bu nedenle “seçim sonuçlarını saygı ile karşılıyoruz” gibisinden açıklamalar bizden beklenmesin; “halk iradesi” masalları da bize anlatılmasın, çünkü halk biziz.

Bilindiği üzere İ. Melih Gökçek bu seçimlerde %38.47 oranında oy almıştır. Diğer başlıca rakiplerinden; Murat Karayalçın %31.50, Mansur Yavaş ise %26.90 oranında oy almışlardır. Oysa İ. Melih Gökçek’in geçen (2004) yerel seçimlerinde aldığı oy oranı %55.05 dir.

Açıkça görülmektedir ki, AKP ve büyükşehir adayı İ. Melih Gökçek, Ankara’da ciddi bir oy kaybına uğramıştır. Hatta İ. Melih Gökçek’in oy kaybının, il genel meclisi ve ilçe belediyelerinde kullanılan oylar dikkate alındığında, partisi AKP’den de fazla olduğu görülmektedir.

Bu sonuç, Gökçek’in bilinen, yoksul halka düşman, tüccar belediyecilik uygulamalarına ve kirlenmiş saltanatına; Ankaralıların ciddi ve önemli bir tepkisi olarak ele alınmalıdır. Ankara’da son yerel seçimlerde oy kullanan her üç seçmeden en az ikisi, Gökçek saltanatına “hayır” demiş durumdadır.

Herkesten fazla bizzat İ. Melih Gökçek, bu tabloyu iyi okumalı, halka rağmen ve halka karşı bir yönetim anlayışın sonuçlarını iyi görmeli; bir beş yıl daha oturmaya hak kazandığı büyükşehir belediye başkanlığı koltuğunun babasından kalmadığını, Ankara’nın aile mülkü olmadığını; sandıktan çıkmakla iktidar olmanın her durumda farklı şeyler olduğunu iyi kavramalıdır.

Ankara’nın gerçek sahipleri; her zaman ve her durumda söz, yetki, karar ve iktidar sahipleri; Ankara’da yaşayan kentlilerdir, Ankara halkıdır. Halkın iradesi, çıkarları ile çatışan; hukuk, adalet ve hakkaniyet ilkelerini yok sayan; halkın haklarını ve kazanımlarını gasp eden bir yönetim anlayışı; yönetim adını almış olsa da, yönetemez, yönetmemelidir, yönetemeyecektir.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine bir kez daha seçilen İ. Melih Gökçek’in, kent yoksullarının yaşam alanlarına yönelik rant amaçlı kentsel dönüşüm saldırısı ve bu saldırının başlıca hedefleri arasında Yukarı Dikmen Vadisi’nin yer aldığı herkesçe bilinmektedir. Gökçek’in bir beş yıl daha, barınma hakkımızı yok sayarak, evlerimizi yıkıp bizi sokağa atmak, bu toprakları yandaşlarına peşkeş çekmek için çabalayacağı açıktır.

Nitekim Gökçek, seçimlerin hemen sonrasında katıldığı kimi televizyon programlarında, önümüzdeki yaz aylarında vadide toplu yıkım yapacağını açıkça dile getirmiştir.

Ancak İ. Melih Gökçek ve herkes bilmelidir ki, dün olduğu gibi bu gün de ve yarın da; evlerimizi, mahallelerimizi, vadimizi terk etmeyeceğiz. Yoksa, ne gidecek bir yerimiz var, ne de başka bir yaşam şansımız.

Dikmen Vadisi halkı, İ. Melih Gökçek’in ve mevcut belediye yönetiminin, hak ve kazanımlarımızı gözeten, akla ve vicdana uygun bir çözüm önerisine sürekli açık olmuş, uzlaşma ve diyalog arayışından hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Ancak çoktan umudumuzu yitirdiğimiz böylesi yapıcı bir yaklaşımın yerine, bir kez daha yaşama geçirilecek her türlü saldırıya karşı, kararlı duruşumuz asla değişmeyecektir.

Herkes geride kalan yerel seçimlerde sandıktan çıkan sonuçları “halkın siyasetçilere mesajı” başlığında değerlendirmeyi tercih ediyor. Basın da, siyasetçiler de açıklamalarında bir mesajı yorumlamaya çalışıyor.

Ankara açısından aynı yöntemle durumu değerlendirirsek, Ankara halkının İ. Melih Gökçek’e mesajı şu olmuştur; Artık adam ol, insan ol, akıl ve vicdan sahibi ol !

Sandıktan çıkan ama belli ki çoğunluğun gönlünden onay almayan Büyükşehir yönetimini, bu günden sonra elbirliği ile siyasi ve demokratik bir terbiyeye tabi kılmanın; yani bu mesajı daha güçlendirerek, her daim güncel tutmanın, bütün Ankaralılara düşen önemli bir görev ve sorumluluk olduğu inancındayız.

Bir beş yıl daha sabretmeye tahammülümüz yoktur !

Susuz kalmaya, çeşmeden zehir içmeye; suya, doğalgaza, ulaşıma fahiş bedeller ödemeye; her daim kazıklanmaya, yolunacak kaz yerine konmaya; kentin sokaklarında caddelerinde yürüyememeye, otomobil içinde trafikte sıkışıp kalmaya; asıl önemlisi koyun bellenip, kendini çoban sananların kavalını dinlemeye, artık tahammülümüz yoktur !

Bunların yanında biz vadi halkı olarak; keyfi sözleşme dayatmalarına, yıkım tehditlerine, bizi yıldırmak için başkentin göbeğinde bir mahrumiyet bölgesinde yaşamaya mahkum edilmemize; yolsuz, susuz, otobüssüz, kanalizasyonsuz bırakılmamıza, artık tahammülümüz yoktur !

Süre gelen baskılar, saldırılar nedeniyle, yıkım tehditleri nedeniyle; her birimizin huzuru, ruh ve akıl sağlığı dahi bozulmuştur !

Demokrasi ve halk iradesi denilen, beş yılda bir hatırlanmak ve saygı görmek olmamalıdır !

O koltuklara oturanlar, her daim adam olmalı, insan olmalı, akıl ve vicdan sahibi olmalıdır !

Bu nedenle hemen bu günden Ankaramıza ve haklarımıza sahip çıkmak; belediye yönetimini her durumda denetleyen, yönlendiren ve gereğinde de değiştiren gerçek bir halk demokrasisini, gündelik yaşamımızın olağan bir parçası kılmak, kaçınılmazdır.

Daha dün söylenen sözümüz, anlam ve değerinden hiç bir şey yitirmiş değildir; üstelik şimdi daha da gür haykırmanın zamanıdır; “Durduralım artık bu adamı !”

Kamuoyuna saygı ile duyururuz.