Dikmenli kadınlar ‘aile hekimliği ve sağlık hakkı’ söyleşisinde buluştu

Per, 24/02/2011 - 12:30
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Ankara Halkevleri’nde Ankara Tabip Odası Kadın Komisyonu ile birlikte söyleşiler düzenleniyor. 20 Şubat Pazar günü 14:00’te Dikmen Halkevi’nde bir araya gelen kadınlar, Ankara Tabip Odası Kadın Komisyonu’ndan Gönül Tanır’ın katılımıyla kadınların sağlık hizmetlerine erişimi ile ilgili yaşadıkları sorunları ve henüz tanıştıkları ‘aile hekimliği’ uygulamalarında karşılaştıkları sorunları paylaştılar.

Dikmenli kadınlar sağlık ocakları kaldırıldıktan sonra birinci basamak sağlık hizmetlerine ulaşamadıklarını, aynı gün bir hastanede birden fazla muayeneye gittiklerinde her muayene için para kesildiğini,  aile hekimlerinin ise hastalarla ilgilenmediklerini, sadece ilaç yazdıklarını ve aile hekimliği hakkındaki sorularına da çoğunlukla ‘bilmiyoruz’ cevabını verdiklerini söylediler.

Aile hekimliğine ilişkin kadınların merak ettikleri;

 -          Aile hekimlerine randevu ile mi başvuracağız?

-          Hastaneye gitmeden önce aile hekimine mi gitmek gerekiyor?

-          Bulundukları mahallenin ya da ilin dışında bir yerde hastalandıklarında yani aile hekimi olmadığında muayene edilemeyecek miyiz?

-          Yurt dışında aile hekimliği uygulaması nasıl? Türkiye’de bunun gerçekleşmesi ne kadar mümkün?

-          18 yaşını geçmiş, sosyal güvencesi olmayanların sağlık hizmetlerinden faydalanma durumu nedir? soruları oldu.

 Bunların dışında kadınlar, karşılaştıkları sorunları şöyle anlattılar;

 Sokullu Mahallesi Muhtarı Taner Ege: “ Muayene için gittiğim aile hekimi henüz derdimi anlatmadan ilaç yazdı ve beni gönderdi”

 Bahriye Teyze: “Emekli öğretmenin. Kanserim. Enfeksiyondan dolayı da 7 yıldır körüm. Gittiğim hastanenin olumsuz koşullarından dolayı enfeksiyon kaptım. Dava açtık ve sonunda beni haksız ilan ettiler. Hastaneye tazminat ödemek zorunda kaldım. Milletvekilleri devreye girdi ancak iş işten geçmişti. Yaşlıyım ve bir yardımcı olmadan evden çıkamıyorum. Sağlık ocağında hiç değilse tansiyonumu ölçtürüyordum. Büyükşehir Belediyesi bazen arayıp ihtiyaçlarımı soruyor; ancak hiçbir hizmetlerini kabul etmiyorum. Ben sağlık ocağımı geri istiyorum.”

 Nejla:  “Altı ay önce işten çıkartıldım. İşsizlik sigortasından üç ay faydalanabildim. Aile hekimliği sistemi karma karışık. Kaydımın olduğu aile hekimine gittiğimde daha önce hiç oturmadığım bir adreste göründüm. Yeniden form doldurmamı istediler. Muayene olamadan geri döndüm. Param olmadığı için hastaneye gidemiyorum. Evde kendi yöntemlerimle iyileşmeye çalışıyorum.”

 Şükran Eken: “Sağlık ocakları yeterli değildi ancak kadınların her zaman kolaylıkla başvurabildikleri, ulaşım imkanı olan yerlerdi. Şu haliyle daha da zorlaştı. Özellikle kadınlar ve yaşlılar için koruyucu sağlık hizmetlerinin bir an evvel daha iyi hale getirilmesi gerekiyor. Psikiyatri mutlaka bu birimlerde olması gereken dallardan bir tanesi. Sağlık kurumlarının iyileştirilmesi ancak sosyal devlet anlayışı ile mümkündür.”

 Sevgül: “Evin bütün sorumluluğu bizim üstümüzde.  Çocuktan, torundan, evdeki işten ancak fırsat bulup kendimizle ilgilenebiliyoruz.  Sağlık ocağı bu açıdan bizim için çok önemli. Ben hala bir aile hekimi göremedim. Televizyonda anlatıldığı gibi evime gelip beni tedavi eden.”

 Çağrı Yurttaş: “Sağlık ocakları insanların hastaneye gitmeden önce başvurdukları, özel olarak da kadınların kendi bedenleri hakkında bilgi aldıkları kurumlardır. Aile- çocuk sağlığı, yaşlılara yönelik sağlık hizmetlerinin ilk adımıydı.”

 Kadınlar kendi deneyimlerinden yola çıkarak karşılaştıkları sorunları anlatırken Gönül Tanır, aile hekimliğinin sağlık ocaklarının yerine getirildiğini ve ekip hizmetini hekim hizmetine dönüşmesiyle birlikte karşılaşılan sorunlara değindi. Birinci basamak hizmetlerin bu yüzden tam teşekküllü olamadığını, hekimin inisiyatifinde çözümler üretildiğini, bu durumun ise hem hekimi hem de hastayı zora soktuğunu ifade etti.

 Toplantının sonunda aile hekimliği bugün tek çözüm gibi gösterilse de başta kadınlar ve emekliler yaşadıkları sorunlardan yola çıkarak koruyucu sağlık hizmetlerinin gerçekleşebilmesi için aile hekimliğine alternatif olarak “sağlık kabinleri”  kurulabileceği fikrinde ortaklaştılar.