Yeni eğitim öğretim yılına yaklaşıyoruz. Tatildi, sınav sonuçlarıydı, kayıttı derken ders zilinin çalmasına az bir zaman kalacak. Çok sınavlı, artık kazananın da kazanamadığı, neresinden tutsak elimizde kalan bir eğitim sitemiyle yaşıyoruz. İlk ortaya atıldığı günden beri ortaya çıkartacağı her rezaleti söylediğimiz 4+4+4 modeli ne yazık ki tahmin edilenden de büyük tahribatlar yaratıyor.
Ne diyordu “her konunun uzmanı” Tayyip Erdoğan “Bu 66 ay meselesinde gidip rapor alanları ben evlatlarına ihanetle vasıflandırıyorum. Niye? ‘Benim evladım geri zekalıdır’ diyor. Yani iki ay mı senin evladını iyi noktaya getirecek?” Daha aradan bir yıl geçmeden Tayyip beyin kadrolu memurlarıyla dolu olan milli eğitim müdürlükleri, 72 ay öncesi çocukların yüzde 65’i için olumsuz rapor verdi.
Sadece 72 aydan küçük zorla 1. sınıfa başlatılan çocuklarımızla ilgili değil, 4+4+4’ün hiç bir yanıyla ilgili tek bir olumlu cümle kuramazlar. Düz liseleri ortadan kaldırdılar, SBS’de puanı anadolu liselerine yetmeyen ve açıkta kalan 570 bin öğrenciyi ya açık liseye, ya imam hatipe ya da meslek lisesine gitmeye mecbur bıraktılar.
İmam hatipleri ve meslek liselerini yaygınlaştırmak için yaptıkları bu politika tam olarak eğitimde faşizmdir. 2012 yılında 537 olan imam hatip lisesi sayısı 708’e çıktı. MEB verilerine göre toplam imam hatip ortaokulu sayısı 1.099. AKP’nin direkt bir eğitim politikası olarak uyguladığı bu dönüşüm, verilen teşvik ve kampanyalarla da yaygınlaştı. Okul dönüşümlerinde en nitelikli okullar imam hatip yapıldı.
Bizler bu eğitim modelinin kadın düşmanı olduğunu anlatırken AKP itiraz ediyordu. 1 yıllık bir eğitim süreci bile bunun verilerini ortaya koydu. 4+4+4 sistemi uygulanmadan önce ortaöğretime gitmeyen kız öğrenci sayısı 16 bin 137 iken, bu yıl zorunlu olmasına rağmen ortaöğretime devam etmeyen kız öğrencilerinin sayısının iki kattan fazla artmış olması dikkat çekici. Diğer yandan açık liseye giden kız öğrenci sayısı da ciddi oranda arttı. 4+4+4 eğitim sistemi uygulanmaya devam ettikçe bu sayı da ne yazık ki artacak.
Sermayenin “yüzünü güldüren ve umudunu büyüten” ise özel okullara yönelimdeki artış oldu. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2012-2013 istatistiklerine göre örgün özel öğretim kurumlarına giden öğrenci sayısı geçtiğimiz eğitim öğretim yılında 535 bin iken, 4+4+4 sonrasında bu oran yüzde 15 artışla 613 bine çıkmıştır. Bu artışın bir nedeni özel okulları teşvik eden düzenlemeler ise diğer nedeni de “hali vakti yerinde” velilerin çocuklarını 4+4+4 tahribatından koruma çabası.
Hal böyle olunca bu yıl SBS’de ilk 100′e giren öğrencilerin büyük bir kısmı özel okulu tercih etti. Aynı şekilde LYS birincilerinin tercihlerinde de vakıf üniversiteleri vardı. Bu tercihlerde vakıf üniversitelerin çeşitli teşviklerinin yanında devlet üniversitelerinde bilinçli ve kasıtlı olarak gerçekleştirilen tahribatın etkisi de büyük. Bundan 10 yıl önce iyi devlet üniversitelerinin yanında vakıf üniversitelerinin lafı bile edilemezken, bugün kontenjan sayıları neredeyse eşit durumda.
Tüm bunların yanında geçtiğimiz 1 yıl içinde zorunlu-seçmeli din dersi zulmünün artması, okul sürgünleri, fiziki koşulların yetersizliği, öğretmenlerimizin yaşadığı sıkıntılar gibi saymakla biteremeyeceğimiz onlarca sorun yaşadık. Yeni eğitim öğretim yılı da bu sorunların artacağı bir yıl olacak. Ancak madalyonun öbür yüzünde mücadele var. Hem de ülkemiz tarihinde eşine az rastlanır yaygınlıkta ve kitlesellikte bir mücadele. Mağduriyeti hangi noktadan kaynaklanırsa kaynaklansın eşit, parasız, bilimsel eğitim talebinde ortaklaşılan bir mücadele… Okul önlerini, kent meydanlarını, Milli Eğitim Müdürlükleri’ni eylem alanına dönüştüren bir mücadele. Ve en önemlisi son dönemlerde en çok kazanımın elde edildiği bir mücadele. Bütün bu veriler yeni eğitim-öğretim yılı için umutlu olmaya yetmez mi? Gezi direnişinden sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bunu en çok eğitim hakkı mücadelesinde göreceğiz: Eğitim hakkı mücadelesinin hazırlıklarına başlama vakti geldi! Mücadelenin güncel ve güzel sloganı “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” eğitim hakkı mücadelesine çok yakışmıyor mu?
Nuri Günay
Halkevleri Genel Sekreteri