Faşizme boyun eğmeyeceğiz – Metin Kaya*

Pt, 19/12/2011 - 10:22
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Düzmece operasyonlar, mizah dergilerine konu olacak deliller, binlerce siyasi tutsak…

Türkiye büyük bir hapishaneye dönüşüyor. Gazeteciler, yazarlar, avukatlar, akademisyenler, öğrenciler, Kürtler, doğayı savunan HES karşıtı köylüler şafak operasyonlarıyla evlerinden toplanıyorlar. 12 Eylül darbesi görüntüleri…

İçişleri Bakanlığı’nda Fethullah’ın Ordusu tarafından kurulan Ar-Ge birimlerinde inceltilmiş faşizm teknikleriyle suç üretiliyor. Hukuk, düşman hukuku kavramının etrafında yeniden yazılıyor. Biz ve düşmanlarımız ikileminde toplum potansiyel suçlu ilan ediliyor. “Terör” mefhumu ile topluma karşı devlet silahlanıyor Halkından korkar duruma geliyor. Terörle Mücadele Yasaları ile, Özel Yetkili Mahkemeler ile İslamcı-liberal rejim sömürge tipi faşizmi sofralarından arındırarak re-organize ediyor. İktidarı yıpratma ihtimali ve potansiyeli taşıyan düşünsel ve eylemsel pratikler terörle mücadele adı altında kriminalize ediliyor. Muhalif olmak terörist olmakla eşitleniyor.

Düşünüyorsun o halde teröristsin!

Ulaşım zammı protestosuna katılmak, parasız eğitim istemek, Mahir Çayan’ı, Deniz Gezmiş’i anmak iki yıldır terör anlamına geliyor. Ortada değişen bir durum var. Kapitalist devlet artık gerçek yüzünü gizlemiyor. Temsil ettiği burjuvazinin isteklerini harfiyen uyguluyor. Neoliberal çağda burjuva demokrasisi bile sermayenin gözüne batıyor. Tüm yollar faşizme çıkıyor. Özel mülkiyeti savunanlarla karşı olanlar arasındaki çatışma çıplak hale geliyor. Başbakanın Necdet Adalı’yı mecliste savunusuyla bizim savunumuz arasında temel bir fark var. O, reel politiğin malzemesi haline getirip sermayeye hizmetinden hiçbir şey kaybetmiyor. Biz ise ulaşım zammına karşı çıkanlar, parasız eğitim isteyenler, Necdet Adalı’ya, Mahir Çayan’a, Deniz Gezmiş’e sahip çıkanlar hiçbir zaman masum olmadık. Çünkü özel mülkiyete karşı toplumsal mülkiyeti savunuyoruz. İşte bağışlanamaz korkunç suçumuz! Toplumsal fayda, faşizmin tahammülsüzlüğünün nedeni!

Tarihin sonu geldi diyenler, bize modanız geçti diyenler bizden korkuyorlar. Düşüncelerimizin sokağa inmesinden korkuyorlar. Bunun için evlerimizden toplamak için şafağın sökmesini bekleyemiyorlar. Tıpkı Mussolini’nin Gramsci için “bu beynin 20 yıl sonra çalışmasını durdurmalıyız” sözü gibi, düşüncelerimizin sokağa inmesini bir an önce engellemek için büyük bir Türkiye hapishanesi yaratıyorlar.

Korku boşuna değil. Kurdukları neoliberal sistem kapitalizmin kulelerinde çatırdıyor. Dünyanın kanını emen, yoksulluğa, savaşlara, açlığa mahkum eden yüzde 1’e karşı yüzde 99, sokağı direniş sanatının merkezi haline getiriyor. Mısır’da, Tunus’ta, Wall Street’te, Yunanistan’da, İspanya’da, İngiltere’de halk sermayenin uykularını kaçırıyor.

Güncel olan devrimcileşirken, devrim güncelleşiyor.

AKP rejimi Türkiye’yi emperyalizmin çıkarına bir savaşa sürüklerken, Mısır’dan, Wall Street’ten ders çıkarıyor. İktidara yerleştikçe tahakkümünü mutlaklaştırıyor. Olası krize karşı ileri demokrasi faşizmini uyguluyor. 10 yıldır başarıyla yürüttüğü Türkiye kaynaklarını emperyalist tekellere peşkeş çekmenin sonuna geliyor. Fabrikası, suyu, yaşamı satılan halk Anadolu’nun her yerinde irili ufaklı hoşnutsuzluğunu dile getiriyor.

AKP hoşnutsuzluğun karşısında potansiyel tehlike olarak gördüğü toplumsal muhalefete saldırıyor, sola saldırıyor. Yapılan her operasyon, her tutuklama solu ötekileştirme, toplumsal meşruiyetini zedeleme ve itibarsızlaştırma planının parçası olarak yürütülüyor. Solun toplumsal hoşnutsuzlukla buluşma kanalları “terörist” yaftasıyla kapatılmaya çalışılıyor. Sokağın önüne barikat çekiliyor. Halkın direnme hakkı sokak barikatıyla, gözaltılarla, tutuklamalarla kesilmeye çalışılıyor.

Ama beyhude çabalar… Bitmedi bu kavga, yeryüzü aşkın yüzü oluncaya kadar bitmeyecek.

Bizim tarihimiz mücadelenin, direnişin tarihidir. Bir gider, bin geliriz. 71’de balyoz harekatında, 80 faşist darbesinde, 90’ların kirli savaşında solu ötekileştiremediniz. Meşruluğunu kırmaya gücünüz yetmedi.

Bugün de ötekileştiremeyeceksiniz. Bu düşünce bu toprakların köküne mücadeleyle, direnişle kazındı. Sol gücünü icazetten almaz, halkın haklı taleplerinden alır. Operasyonlarınız, tutuklama terörünüz, yasalarınız hak mücadelelerinin önüne barikat çekemez. Hak mücadelesi gücünü HES karşıtı mücadele eden köylülerden, barınma hakkına sahip çıkan kadınlardan, ihaleyle satmaya çalıştığınız işçilerden, öğrencilerden alır. Toplum içinde mayalanmıştır.

Bize düşen görev daha fazla mücadele, daha fazla sokak, daha fazla direniş. İktidar korkuyla saldırıyor, biz cesaretle karşısına çıkıyoruz. Gözlerindeki korku bize doğru yolda olduğumuzu söylüyor.

Şimdi AKP faşizminin ikiyüzlü maskesini düşürmek için sokağa çıkma vakti.

Çok korktukları “Halkın hakları var” şiarını yükseltme zamanı.

Sokak AKP’nin ezberini bozuyor, pusulasını şaşırtıyor.

Sokak; evi gasp edilenlere, eğitim hakkı elinden alınanlara, Kürtlere, kadınlara, Alevilere özgürleşme alanı açıyor.

Sokak, yeni bir kimlik yaratmaktır!

Sokak, kamunun yeniden demokratik inşasının adresidir!

Sokağa sahip çıkmak, devrime sahip çıkmaktır!

Tek yol sokak!

Tek yol devrim!

 

* Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishanesi

C13-49