Halkevleri 23. Olağan Genel Kurulu “#direnenhalkinevi” sloganıyla dün (11 Mayıs Pazar) Ankara Kocatepe Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Genel kurul salonunda hakları için; eşit, özgür, kardeşçe bir ülke için mücadele edenler; Haziran İsyanı’nı kentlerin meydanlarında, yoksul mahallelerinde AKP faşizmine karşı milyonlarla omuz omuza vererek ilmek ilmek büyütenler, Halkevi dostları; sendikalar, meslek odaları, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerden temsilciler biraraya geldi. Kürsüden yapılan konuşmalarda hak mücadelelerinden direniş eğilimlerine ve Haziran İsyanı’na uzanan bir dönem değerlendirildi, yeni dönemin işaretleri verildi. Halkevciler, Haziran İsyanı’nda katledilenlere verdikleri sözü tutacaklarını, ülkenin dört bir yanında direnişle büyüyeceklerini ve direnişi büyüteceklerini söyledi
Halkevleri 23. Olağan Genel Kurulu “#direnenhalkınevi” sloganıyla dün (11 Mayıs Pazar) Ankara Kocatepe Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Ülkenin dört bir yanında yıllardır halkın hakları mücadelesini büyüten ve biriken direniş eğilimlerini Haziran İsyanı’na aktaran, Haziran İsyanı’nı kentlerin meydanlarında, yoksul mahallelerinde AKP faşizmine karşı milyonlarla omuz omuza vererek ilmek ilmek büyüten Halkevciler, 1 Mayıs’ların ardından genel kurulda buluştu. Geçtiğimiz yılların aksine tek gün yapılan genel kurulda direnişin heyecanı ve coşkusu had safhadaydı.
Kocatepe Kültür Merkezi’ndeki buluşma farklı kentlerden otobüslerin gelmesiyle sabah saatlerinde başladı. Ankara Halkevleri, salonun içini ve dışını Halkevleri mücadelesini anlatan pankartlarla süsler ve son hazırlıklarını yaparken, Ankara dışından gelenler de salonda yerlerini aldı.
Halkevleri’nin omuz omuza mücadele ettiği dostları geçmiş dönemin değerlendirilip yeni dönemde eşitlik, özgürlük, adalet ve barış mücadelesinin nasıl büyütüleceğinin tartışıldığı bu günde Halkevleri’ni yalnız bırakmadı. DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Eğitim-Sen MYK üyesi Mustafa Ecevit, Alevi Bektaşi Federasyonu Eski Genel Başkanı Ali Balkız, Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Ankara Tabip Odası Genel Sekreteri Ebru Başçı, ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay, İHD Ankara Şubesi’nden Cengiz Mendillioğlu, MOREL’den Tolga Uyanık, Makine Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Enis, Elektirk Mühendisleri Odası’ndan Hüseyin Önder, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Fevzi Ayber, EHP Genel Başkanı Sibel Uzun, BDP PM üyesi Selahattin Esmer, HDP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Çelebi, HDP PM Üyesi Hüseyin Yıldız, HDP PM Üyesi Mehmet Doymaz, ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Önder İşleyen, ÖDP GM Üyesi Yaşar Aydın, SYKP Eş Başkanı Necla Kurul, SYKP Ankara İl Yöneticisi Mertcan Titiz, CHP Keçiören Meclis Üyesi Kenan Yıldırım, Suka-Der’den Orhan Doğan, CHP Yenimahalle Meclis Üyesi Muzaffer Alptekin, TKP’den Metin Uçak, DİSK Emekli Sen’den Şükrü Aydoğan, Devrimci Büro Emekileri Sendikası’ndan Murat Öztürkçü, Eğitim Sen 3 No’lu Şube’den Habil Ateş, BES Ankara 2 No’lu Şube’den Turgut Çobanoğlu, TMMOB Şehir Plancıları Odası’ndan Filiz Hekimoğlu, Pir Sultan Abdal Derneği Eski Genel Başkanı Kazım Genç, Haber Sen MYK Üyesi Osman Köse, Politeknik Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Hocaoğulları, Hacettepe İşçileri, Gündem Çocuk’tan Mehmet Onur ve Ezgi Koman, Sinetopya’dan Fatin Kanat, Çayyolu Forumu’ndan Ahmet Bal, Parklar Bizimdir Ankara’dan Ulaş Akyol, Ankara Dayanışması’ndan Harun Çakmak ve Halkevleri Vakfı Başkanı Erdoğan Ülger, Öğrenci Kolektifleri, Liseli Genç Umut genel kuruldaydı.
Genel kurula katılamayan Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, CHP Milletvekili Tolga Çandar, CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka, HDP Milletvekili A. Levent Tüzel, HDP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, CHP Milletvekili Prof. Dr. Oğuz Oyan, CHP Milletvekili Alaattin Yüksel, CHP Milletvekili Uğur Bayraktutan, CHP Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı, CHP Milletvekili Engin Altay, BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, CHP Milletvekili Musa Çam, CHP Milletvekili M. Akif Hamzaçebi, CHP Milletvekili Levent Gök, CHP Milletvekili Veliağababa, HDP Eş Genel Başkanı Eruğrul Kürkçü, CHP Milletvekili M. Volkan Canalioğlu, CHP Milletvekili Müslim Sarı, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Devrimci Büro Emekçileri, Dev Maden Sen Yönetim Kurulu, Çayyolu Üçfidan Parkı Forumu, ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ yazılı mesajlarla genel kurulu selamladı.
Kurul’da öncelikle Halkevleri Genel Sekreteri Nuri Günay, yaşadıkları kentlerin meydanlarını, yoksul mahalleleri binlerle omuz omuza direniş alanına çeviren; doğası, kenti, emeği… kısacası hakları için mücadele eden; Haziran İsyanı’nda barikatın en önünde durmaktan bir an olsun imtina etmeyen; AKP’ye sokakları dar eden; 2014 1 Mayıs’ında katillerden, zorbalardan, hırsızlardan hesap sormak için yasaklı meydanlara yürüyen Türkiye’nin dört bir yanından gelmiş Halkevcileri ve kadın düşmanı AKP’ye karşı sokakta mücadeleyi büyüten Halkevci Kadınlar’ı selamladı. Ardından devrim ve demokrasi mücadelesinde yitirilenler için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Saygı duruşunun ardından Haziran İsyanı’nda katledilenlerin adları anıldı ve hep bir ağızdan “Burada” denildi. Bunu takiben divan seçildi. TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı’nın başkanlığını yaptığı divanda Erbil Karakoç ve Sema Tirifi de yer aldı.
Oya Ersoy: ‘Direnişle büyüyecek, direnişi büyüteceğiz’
Bakkalcı, ilk sözü Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy’a verdi ve Ersoy, genel kurulun açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Ersoy, isyan günlerinden eşitlik, özgürlük ve adalet mücadelesine, yolsuzluklardan seçim sürecine, Suriye savaşından 1 Mayıs’a, hak mücadelelerinden toplumsal muhalefetin yeni mücadele yöntemlerine kadar pek çok konuya ilişkin politik değerlendirme yaptığı bir konuşma gerçekleştirdi.
Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy’un konuşmasının tam metni için tıklayın.
Oya Ersoy’un konuşması salonda büyük bir coşku yarattı ve uzun süre ayakta alkışlandı, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganı atıldı.
Ortak mücadelenin vurgusu ve pratiği
Ersoy’un ardından genel kurula gelen konuklar konuşma yaptı. Çok sayıda demokratik kitle örgütünden, emek ve meslek örgütünden ve siyasi partiden temsilciler genel kurulu selamladı. Konukların konuşmalarında güvencesizliğe, eğitimde piyasalaştırma ve gericiliğe, kentsel yağmaya, çocuk haklarına ve kültür sanat hakkına yönelik hak mücadelelerinin önemine değinildi. Konuşmalarda birleşik ve ortak mücadelenin gerekliliğine yönelik vurgular öne çıktı.
İlk sözü DİSK Genel Başkanı Kani Beko aldı. Beko, 1 Mayıs’a değinerek Taksim’de ısrarcı olunmasının sebebinin 1977 1 Mayıs’ında insanların katledilmesi olduğunu, katiller açığa çıkarılana kadar Taksim’den vazgeçmeyeceklerini söyledi. Ulusal İstihdam Stratejisi’nden de bahseden Beko, bu projenin durdurulması gerektiğini söyledi.
Kani Beko’nun ardından Eğitim-Sen MYK Üyesi Mustafa Ecevit kürsüye çıktı. Ecevit, AKP’nin 12 yılda eğitimde gerici bir dönüşüm gerçekleştirdiğini söyleyen Ecevit, bu eğitim anlayşına karşı Halkevleri’yle birlikte mücadele ettiklerini söyledi. “Laik, demokratik eğitim hakkımızı svunmaya devam edeceğiz” dedi.
Ardından Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan söz aldı. En temel insanlık değerlerinin ayaklar altına alındığı tarihsel bir süreçten geçildiğini söyleyen Candan, Halkevleri’nin buna karşı mücadele ettiğini; kent hakkı, ulaşım hakkı gibi alanları örgütlediğini belirtti. Kent hakkı mücadelesinin nasıl bir isyana vesile olduğuna da değinerek meslek odası olarak bu kriz alanlarına dikkat çekmeye çalıştıklarını söyledi ve kaç kişi olunursa olunsun sokağa çıkmaktan vazgeçmeyeceklerini ifade etti.
Tezcan Karakuş Candan’ın ardından EMEP Genel Başkan Yardımcısı Fevzi Ayber kürsüye çıktı. “Önümüzdeki dönemde şiddet, baskı artacak olsa da umutlarımız büyüyor” diyen Ayber, AKP’nin işinin zor olduğunu söyledi. Güney sınırımızda süren savaşa da değinen Ayber, birlikte mücadelenin, birleşik bir gücü ortaya çıkarmanın önemli olduğunu ifade etti.
Daha sonra BDP PM Üyesi Selahattin Esmer söz aldı. Esmer, BDP’nin selamlarını ve başarı dileklerini ilettikten sonra totaliter özellik gösteren iktidara karşı tüm emek örgütlerinin yeni dönemde hazırlıklı olması gerektiğini söyledi. Adaletsizliği pekiştiren politikaların yürürlüğe konmasını kabul edemeyeceklerini; bu adaletsizliklere karşı kimlik, etnik köken, cinsiyet üzerinden yürüyen mücadele ile sosyal adalet mücadelesinin birleşmesi gerektiğini belirtti.
Selahattin Esmer’in ardından EHP Genel Başkanı Sibel Uzun kürsüye çıktı. Uzun, bu tarihsel süreci omuz omuza karşıladıklarını, 1 Mayıs’ta da bu birlikteliğin sürdürüldüğünü ve Taksim yasağının AKP’nin başına geçirildiğini söyledi. Gezi isyanının başladığı 31 Mayıs’ta AKP’ye bu isyanın yeniden yeniden canlanabileceğini göstereceklerini ifade etti. Gezi direnişinde kaybedilenlerin hesabının sorulacağını da belirtti.
Ardından HDP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Çelebi söz aldı. Çelebi, son dönem yaşananların toplumsal muhalefet açısından oldukça önemli olduğunu ve toplumsal muhalefet bileşenlerine çokça görevler yüklediğini belirtti. AKP’nin “Ya benim yanımdasınız ya da benim karşımdasınız” dediğini söyleyen Çelebi, kendi karşısında olanlara da oldukça saldırgan davrandığını ve bu saldırganlığın korkusunu gösterdiğini söyledi. Bu korkunun büyütülmesi, birleşik mücadelenin yaratılması, tüm Türkiye halklarının özgürlüğünün sağlanması için elele vermeye çağırdı.
Orhan Çelebi’nin ardından ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Önder İşleyen kürsüye çıktı. İşleyen, Haziran İsyanı’yla halkın 12 Eylül’den bu yana kaybetmiş olduğu özgüven ve değiştirme potansiyelini geri aldığı bir döneme girildiğini söyledi. Bugüne kadar solun biriktirdiğinden daha büyük bir muhalefet dinamiğinin ortaya çıktığını belirtti. Eğitimin, sağlığın para hale getirildiğinden, toplumunun gericilikle kuşatıldığından, Erdoğan dikatatörlüğünün altından soluksuz bırakıldığından söz eden İşleyen, bunlara karşı direnme eğilimi olduğunu; fakat bu direnme eğilimlerinin parçalı olduğunu söyledi. Muhalefet güçlerini bu dağınıklığa karşı birleşik mücadeleye ve direnişi büyütmeye çağırdı.
Daha sonra SYKP Eş Başkanı Nejla Kurul söz aldı. Kurul, o günün anneler günü olduğunu; ancak Roboski’de çocuklarını yitiren annelerin, Cumartesi Anneleri’nin, Gezi’den Lice’ye çocuklarını kaybeden annelerin acılar içinde olduğunu söyledi. Sermayenin emeği güvencesiz çalışmaya mahkum ettiğine, iş cinayetlerinin yaşandığına, sistemin ekolojik yıkımlara sebep olduğuna, cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleri konusunda ayrımcılığın sürdüğüne, kadın cinayetlerine değinerek kapitalizmin vantuzlarını yaşam alanlarımızın en derinlerine daldırmaya çalıştığını; ancak buna karşı örgütlenmenin de açığa çıktığını ve bu genel kurulda da bunun görüldüğünü ifade etti. Kurul, Ortadoğu’da yaşanan isyanlara, Rojava’daki devrime, Kürt halkının AKP karşısında elde ettiği kazanımlara ve Haziran İsyanı’na da değindi. AKP’nin toplumu yönetmek için elinde kaba güçten başka bir şey kalmadığını, sermayenin taraflarından hiçbirine yedeklenmeksizin ezilenlerin tarafında demokratik ve sosyal bir cumhuriyetin taraflarını devreye sokarak mücadeleyi büyütmek gerektiğini söyledi.
Nejla Kurul’un ardından Gündem Çocuk Derneği’nden Mehmet Onur kürsüye çıktı. “Gündem Çocuk Derneği, her çocuğun hak sahibi, eşit, özgür ve onurlu birer birey olarak barış içerisinde iyi ve mutlu bir yaşam sürmesi için kapsamlı bir dönüşümü savunur ve bunun için mücadele eder” diyen Onur, Halkevleri’nde de benzer bir mücadelenin mahallelerde, sokaklarda yıllardır devam ettiğini söyledi. Bugün yetişkinlerin kurduğu dünyada çocukların hayallerinin, haklarının, yaşamlarının çalındığını belirtti. Çocukların toplumsal bir grup olarak toplumsal kaynaklardan aldıkları payın durumu, örgütlenme daha doğrusu örgütlenememe biçimleri, yetişkinlerle olan bağımlılık ilişkileri dolayısıyla çocukların sınıfsal bir özellik gösterdiğini; sömürüye sonuna kadar açık olduklarını, bu nedenle çocuklar için onlarla birlikte bir mücadele yürütülmesi gerektiğini belirtti.
Daha sonra Öğrenci Kolektifleri’nden Arda Araz söz aldı. “AKP’nin korkularından giremedikleri üniversitelerden, Haziran İsyanı’nda özgürlüğün rengine boyadığımız tüm kent meydanlarından, genç yaşta kaybettiklerimizden selam getirdik. Özgürlük, adalet ve demokrasi mücadelesinde omuz omuza verdiğimiz Halkevleri’ne devrimci gençliğin, yoksul mahallelerin yürekli devrrimcilerine şehrin asi çocuklarının selamını getirdik” diye sözlerine başlayan Araz, hep birlikte halk düşmanlarından, katillerden, hırsızlardan hesap soracağız dedi. Sözlerini bir önceki gün ODTÜ’de yapılan devrim yürüyüşünde söylenen bir cümleyle bitirdi: “Bizim intikamımız çocuklarımızın attığı kahkahalar olacak.”
Arda Araz’ın ardından kürsüye Halkevleri Vakfı Başkanı Erdoğan Ülger çıktı. Ülger, Halkevleri Vakfı’nın 3-4 yılın ardından yeniden canlandırıldığını; onun öncesinde ise İzmit depreminde yeni yaşam evi diye bir projesi olduğunu, Ankara’da dershane açtığını, üniversiteye öğrenci gönderdiğini söyledi. 1 ay öncesinde yapılan kongreyle vakfın yeni yönetiminin belirlendiğini söyleyerek AKP’nin eğitim, sağlık, kültür-sanat gibi alanlara dönük talanına karşı, Halkevleri’nin mücadelesine katkı sunmaya dönük planları olduğunu ifade etti. Bizlerin anlayışını yansıtan etüt merkezi, kreş, yurt gibi planlar olduğunu belirtti.
Daha sonra Sinetopya’dan Fatin Kanat söz aldı. Kanat, Halkevleri’nin Haziran İsyanı’ndan beri militan bir mücadele yürüttüğünü, 1 Mayıs’ta da Kızılay’a giderek bu çizgisini sürdürdüğünü belirtti. Sıhhiye’ye gidenlere dönük kırıcı ve dışlayıcı ifadelerin doğru olmadığını söyleyerek doğru mücadeleye katma konusunda ısrarcı olunması gerektiğini ifade etti.
MOREL LGBTİ’den Tolga Uyanık kürsüye çıktı. Eskişehir’de Gezi sürecinde LGBTİ’ler olarak görünürlüklerinin arttığını söyleyen Ulaş, görünür olmalarının çok önemli olduğunu, insanların homofobisi, transfobisi yüzünden ailelerine dahi açılamadıklarını belirtti. Eskişehir’de bu amaçla Halkevci Kadınlar’la birlikte çalışmalarına devam edeceklerini ifade etti.
Çayyolu Forumu’ndan Ahmet Bal, Parklar Bizimdir Ankara’dan Ulaş Akyol, Ankara Dayanışması’ndan Harun Çakmak da söz aldı. Haziran İsyanı’nda doğan forumların, iletişim ve dayanışma örgütlülüklerinin temsilcileri, doğrudan demokrasi pratiklerinde Halkevleri’nin kapsayıcılığına dikkat çekti.
Genel kurulun ikinci bölümü ise 22. dönem raporlarının okunması ve aklanmasıyla başladı. Halkevleri Genel Sekreteri Nuri Günay çalışma raporunu bir özet olarak sundu. 2 yılın özetinin 600 sayfalık bir çalışma raporunda özetlendiğini söyleyen Günay, Halkevleri’nin hem bir mücadele örgütü hem bir kültür-sanat örgütü olduğunu, bir tarafta barikatın en önünde direnirken diğer tarafta en küçüğünden en büyüğüne dayanışma faaliyeti örgütleyen demokratik devrimci kitle örgütü olduğunu belirtti. Ardından çalışma raporunda da yer alan bu faaliyetlerden, mücadele deneyimlerinden öne çıkanları hatırlattı.
Halkevciler bulundukları tüm kentleri direniş alanına çevirdi, direnişi büyütmeye devam edecek
Çalışma raporunun özetlenmesinin ardından Halkevleri’nin çalışmaları, mücadele deneyimleri üzerine konuşmalar yapıldı. Bu bölümdeki ilk sözü İşçi Filmleri Festivali Düzenleme Komitesi’nden Önder Özdemir aldı. Özdemir, sözlerine 1-8 Mayıs 2014 tarihleri arasında İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır’da gerçekleştirilen 9. Uluslararası İşçi Filmleri’nin nasıl geçtiğini anlatarak başladı. Ancak başarılı geçen bu yılın özetinin ardından festivale ilişkin yaşanan eksiklere değindi.
Önder Özdemir’in ardından Halkevleri Kadın Sekreteri Dilşat Aktaş kürsüye çıktı. Aktaş, öncelikle Anneler Günü dolayısıyla Elif Çermik’i, Roboskili anneleri, Tayyip Erdoğan’ın miting meydanlarında yuhalattığı Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan’ı ve Gezi’de çocuklarını yitiren tüm anneleri hatırlatarak onlarla yanyana mücadele edeceklerini söyledi. Ardından Halkevleri Kadın Sekreteryası’nın bir önceki gün (10 Mayıs Cumartesi) Ankara’da yaptığı genişletilmiş toplantısında çıkan sonuçları salonla paylaştı. Geçtiğimiz dönem il temsilcileri düzeyinde toplanan kadın sekreteryasının çalışmalarından bahsetti. Bir önceki gün yapılan toplantıda yasaklı meydanların özgürleştirilmesinden şiddete, savaşa, gericiliğe karşı mücadeleye kadar uzanan Halkevci Kadınlar çalışmasının zenginliğinin ortaya çıktığını, bunların daha da görünür kılınması gerektiğini, Halkevci Kadınlar olarak AKP’den hesap sormak için sokaklarda olduklarını/olacaklarını, kadınların özgürleşmesi mücadelesini büyüteceklerini ve bunun yöntemlerini aradıklarını söyledi. Aktaş, Antakyalı kadınların oradaki savaşa dair paylaştıkları deneyimin tüm kadınları ne kadar sarstığını belirterek Antakyalı Halkevci kadınlar adına Özlem Mansuroğlu’nu kürsüye davet etti. Mansuroğlu, bölgedeki savaşın kadınlar açısından yarattığı yıkımlardan bahsederek Antakyalı kadınların savaş bölgesinden gelen kızkardeşlerini de unutmadan çıkardıkları taleplerini paylaştı. Aktaş, son olarak Halkevci Kadınlar’ın bölge toplantıları yapmayı planladığını, kadın çalışmasının kurumsallaşması yönünde adımlar atılacağını; mahallelerde, kent merkezlerinde kadın meclisleri-dayanışmaları kurulacağını; bir kadın örgütü olan Halkevleri’nin tüzüğünde de bunu ifade eden yönde bazı değişiklikler yapacağını ifade etti.
Daha sonra Halkevleri Yaz Okulu’nu anlatmak üzere Deniz Durak söz aldı. Durak, yaz okulunun geçmiş dönemlerini değerlendirirken Halkevleri Yaz Okulu’nun Öğrenci Kolektifleri ve gönüllü öğretmenlerin de katkısıyla yüzlerce noktada, binlerce çocuğa ulaştığını; gerici, piyasacı, bilimsellikten uzak eğitime ve karanlığa karşı umut olduğunu söyledi. Yaz okulunun bir önceki yıl Haziran direnişçilerinin yoğun gönüllü desteğiyle daha da büyüdüğünü; pek çok noktada Halkevi şubelerinin dışında, direniş alanlarına dönen parklarda da yapıldığını ifade etti. Bu yıl yine Halkevleri Yaz Okulu’nun yoksul mahalleler ve parklarda yapılacağını söyleyen Durak, yaz okulundaki bazı çalışma tarzlarının değiştirileceğini; 1 aya sıkıştırmadan, İşçi Filmleri Festivali’ne benzer bir tarzda örgütleneceğini belirtti. Son olarak çocukların eğitim, sağlık gibi hakları ve hatta yaşam hakları ellerinden alınırken; ucuz, güvencesiz işgücü ya da çocuk gelin olmaya mahkum edilirken; cezaevlerine kapatılırken, bir savaştan kaçıp bu ülkenin sokaklarında başka bir savaşın içine itilirken bu duruma sessiz kalmayacaklarını söyledi.
Deniz Durak’ın ardından İstanbul’da Gezi Direnişi sonrası açığa çıkan park forumlarını anlatmak üzere Şahin Yaşık kürsüye çıktı. Yaşık, Gezi Parkı’nda süren direniş sırasında tüm kararların birlikte, forumlarla alındığını; Gezi Parkı’nın polis şiddetiyle boşaltılmasının ardından da bu forumların İstanbul’un çeşitli mahallelerine yayıldığını ve İstanbul’da yaklaşık 70 tane forumun ortaya çıktığını söyledi. Forumların halkın siyasete müdahale kanalı haline geldiğini belirtti. Yaşık, forumlarda halkın hep birlikte söz ve karar hakkını kullandığını, bu kararları birlikte hayata geçirdiğini ifade etti. Başlangıçta Gezi Direnişi’ni nasıl devam ettireceğini ele alan forumların bir süre sonra kendi yerelindeki sorunlara da müdahale araçları geliştirmeye çalıştığını söyledi. Toplanmaya devam eden Forumlar Koordinasyonu’nun 31 Mayıs’a dönük bir hazırlığının olduğunu; çünkü hala katledilenlerin, polis şiddetinin hesabının verilmediğini, Taksim’in ve Gezi Parkı’nın özgürleştirilmesi gerektiğini ifade ederek sözlerini sonlandırdı.
Ardından İstanbul Kent ve Barınma Hakkı Meclisi adına Cenk Karatepe söz aldı. Karatepe, neoliberal kapitalizmin ve ülkemizde de AKP’nin neoliberal kentler inşaa etmeye çalıştığını, bu kentler içinde halkın eğitim, sağlık, ulaşım gibi pek çok hakkının da gasp edildiğini söyledi. Bugün artık yalnız evlerimizin yıkılmadığını; ormanlardan bostanlara, kültürel-tarihi varlıklara kadar kentin tamamının yağmalandığını söyleyen Karatepe, bu yüzden yalnız barınma hakkı değil, kent ve barınma hakkı dediklerini ifade etti. Buna karşı da İstanbul’da kent ve barınma hakkı mücadelesinin kendi örgütünü, birleşik bir mücadeleyi önüne koyan İstanbul Kent Savunması’nı kurduklarını belirtti. 22 Aralık İstanbul Kent Mitingi’ne de değinerek Türkiye’de ilk defa kent ve barınma hakkı mücadelesinin sosyalistleri, çevre örgütlerini… içine alarak ilerlediğini, AKP’ye karşı mücadelede önemli bir başlık olduğunu söyledi. İstanbul’da ortaya çıkan kent hakkı mücadelesinin örgütlenme biçimi diğer kentler için de önerildi.
Cenk Karatepe’nin ardından Halkevleri’nin kültür-sanat çalışmalarını anlatmak üzere Nazan Sürü kürsüye çıktı. Kurulduğu günden bu yana Halkevleri’nin kültür sanat alanında toplumsallaşmayı, herkesin katılımını ve ortak üretimi temel aldığını söyleyen Sürü, nice sanatçının bu çatı altında yetiştiğini belirtti. 22. dönemde Halkevleri’nin öne çıkan kültür-sanat deneyimlerini paylaştı. Halkevleri’nin kültür-sanat çalışmalarını yalnız birtakım faaliyetlerle sürdürmediğini; sahnelerin kapatıldığı, sanatın, sanatçıların piyasacı, rant odaklı, gerici bir anlayışla dönüştürülmeye çalışıldığı bu dönemde halkın sanat hakkını, sanatçının da özgürce sanat üretiminde bulunma hakkını savunduğunu, bu yönde yapılan eylemleri örgütlediğini, desteklediğini belirtti.
Daha sonra Çapul Tv adına Ali Ergin Demirhan kürsüye çıktı. Haziran’daki en büyük dönüşümlerden birinin de medya alanında yaşandığını belirten Demirhan, bunun arkasında yatanın Haziran İsyanı’nın politik bir isyan olmasının yanı sıra ideolojik bir isyan olması, yani iktidarın dayattığı ideolojik aygıtları da reddetmesi ve onun alternatifini önermesi olduğunu söyledi. Bu yüzden sokağa çıkan halkın “İş başa düştü deyip” kendi medyasını yarattığını belirtti. Demirhan, Çapul Tv’nin Halkevleri’nin de desteğiyle bundan önce yürütülen alternatif medya çalışmalarının bir yansıması olduğunu ifade etti. Ana akım medyanın basitçe muhalif halini değil, biçim olarak da farklı bir şekilde, katılımı, isyanın öznelerinin kendilerini ifade etmelerini sağlamaya dönük olarak Çapul Tv’yi kurduklarını belirtti. Direnişin bir yan unsuru değil, parçası olarak sansür duvarını aştıklarını, isyanın sözünü isyancıların ağzından milyonlara ulaştırdıklarını söyledi. Demirhan, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı alanlardan birinin de medya alanı olduğunu, direnişin ihtiyaçlarını karşılamaya dönük bir tarz benimsediklerini ifade etti.
Ardından Halkevleri Hukuk Dairesi adına Halkevleri Örgütlenme Sekreteri Av. Kazım Erkut Güzel söz aldı. İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın tapelerle ortaya çıktığı üzere “siz suçu işleyin, biz gerekirse yasasını yaparız” dediğini hatırlatan Güzel, bunun yürütmenin yasamanın kendisi olduğunu kabul ettiğini ve iki erkin birleştiğini gösterdiğini söyledi. Geriye kalan üçüncü erk yargının da 2010 referandumunun ardından iktidar tarafından ele geçirildiğini belirtti ve “Bu üç erk bugün AKP iktidarında birleşmiş durumdadır” dedi. Kapitalist sistemin kendine karşı olan herkese bir ceza biçtiğini ve buna uygun yasalar çıkardığını belirten Güzel, örgütlenme ve ifade özgürlüğünün de olmadığını, halkın haklarının gasp edildiğini, ayrımcılığın desteklendiğini söyledi. Hukukçuların tümünün hemfikir olduğu üzere eğer bir iktidar inançlara, değerlere, haklara saygı duymuyorsa ve bunun uygulama biçimleri meşruiyetini yitirmişse baskıya karşı direnme hakkının kullanılabileceğini ifade etti. Güzel, son olarak Haziran’da açığa çıkan isyanın da baskıya karşı direnme hakkının toplu kullanımı olduğunu belirtti.
Güzel’in ardından akademisyen Metin Özuğurlu söz aldı. “Yalnızca neoliberal gündemin sonuçları üzerinden mi siyaset yapacağız?” sorusuyla sözlerine başlayan Özuğurlu, neoliberal politikalara karşı gösterilen refleksif hareketlerin bir yaşam belirtisi olması itibariyle önemli olduğunu; ancak bu sermaye saldırısının kendi dışında kalan herşeye, insanlığa meydan okuması; işçi sınıfının yüzyıllar önce elde ettiği kazanımların dahi bugün elinden alınmaya çalışılması dolayısıyla yeterli olmayacağını söyledi. Halkevleri’nin yürüttüğü halkın hakları mücadelesinin bu noktayı yakaladığını, sadece sonuçlar üzerinden refleksif hareketler yapmamak gerektiğini gösterdiğini, söz konusu saldırının niteliğini ve çapını kavradığını, bunu siyasallaştırmanın halkasını doğru bir şekilde yakaladığını belirtti. Bu saldırının halk egemenliğinin bütün formlarına karşı da bir saldırı olması dolayısıyla halkın hakları mücadelesinin halkın kurucu iradesinin örgütlenmesi olarak kavranması gerektiğini de ifade etti.
Daha sonra Ankara Halkevlerinden Doruk Yıldırım kürsüye çıktı. Yıldırım, Ankara’da Haziran Direnişi’nin nasıl bir seyir izlediğinden, Halkevleri’nin aldığı tutumdan, Kızılay’ın nasıl bir direniş alanına çevrildiğinden; Tuzluçayır’da bir asimilasyon projesi olan cami-cemevi projesine karşı yürütüle mücadeleden, Dikmen’de Haziran döneminde günlerce süren direnişten, ODTÜ yoluna karşı ODTÜ ve Yüzüncü Yıl Mahallesi’nde süren direnişten, Ankara’da Halkevleri’nin gerçekleştirdiği ve onbinleri biraraya getiren onur buluşmasından; Batıkent’te dinmeyen direniş ruhundan, oluşturulan mahalle meclislerinden; Seyran’da bir önceki gün yeni bir Halkevi açıldığından; 2014 1 Mayıs’ında Haziran ruhuna uygun olarak Kızılay’a yüründüğünden, Sıhhiye’ye giden sendikaların üyelerinin birçoğunun Kızılay’a geldiğinden bahsetti.
Doruk Yıldırım’ın ardından Antalya’da ortaya çıkan mücadele deneyimlerini paylaşmak üzere Halkevleri Bölge Temsilcisi Kutay Meriç söz aldı. Meriç, Antalya’nın yüzbinlerce turizm işçisi, yüzbinlerce tarım işçisi, küçük-orta köylülüğüyle hem kapitalizmin hem tarım ekonomisinin çok yoğun olduğu, yine onbinlerce Alevi ve Kürt’ün göç ettiği bir kent olduğunu söyledi. Antalya’nın bir tatil şehri olarak değil, işçi sınıfının yoğun yaşadığı, doğasının taş ocakları, HES’lerle talan edildiği, kentsel dönüşümle halkın barınma hakkının gasp edildiği bir kent olarak görülmesi gerektiğini; bunu görerek her yere ulaşmaya çalıştıklarını ve Halkevleri olarak Antalya’da büyüdüklerini belirtti. Meriç, Ahmetler köyünde HES’lere karşı yürütülen mücadeleden, 2B talanına karşı yürütülen mücadeleden, Haziran Direnişi’ne Antalyalıların yoğun katılımdan ve 2014 1 Mayıs’ında bir önceki yıla göre katılımın ikiye katlandığından bahsetti.
Daha sonra Hatay Halkevi Başkanı Cihan Çiçek kürsüye çıktı. Halkevcileri Arapça selamlayarak sözlerine başlayan Çiçek, ardından Güneyin Üç Fidanı’nı, Haziran Direnişi’nde kaybettiklerimizi ve Reyhanlı Katliamı’nda yaşamlarını kaybedenleri andı. 2010 yılından beri Suriye’de emperyalistler ve onun işbirlikçisi AKP tarafından yürütülen savaşa karşı Hatay Halkevi olarak önemli kampanyalar örgütlediklerini söyleyen Çiçek, bir yanda Esadçı diğer yanda Suriye’ye özgürlük getireceğini söyleyen bir anlayış olduğunu; ancak Halkevleri’nin bağımsız bir çizginin örgütlenmesinden yana olduğunu, AKP eliyle ortaya çıkan Valilik’in yasaklamalarına karşı meydan okuduğunu, çihatçı katilleri kentlerinden kovmak için mücadele ettiklerini, barış talebini ortaya koyduklarını ve Hatay halkının güvenini önemli ölçüde kazandıklarını belirtti. Çiçek, Haziran Direnişi’nin Hatay’da nasıl yaşandığını, Sevgi Direniş Parkı’ndaki deneyimi ve Halkevleri'nin direnişteki aktif rolünü de aktardı. Haziran Direnişi'nde kaybettiğimiz Ahmet Atakan'ın savaş karşıtı mücadelede öne çıktığından bahsetti. Çiçek, son olarak Ahmet Atakan Kütüphanesi'ni anlattı.
Cihan Çiçek’in ardından Doğu Karadeniz Bölge Temsilcisi Taylan Kaya söz aldı. Kaya, Doğu Karadeniz’de yaşanan HES mücadelelerinden, Gezi Direnişi’nden, yerel seçimlerden ve bu bölgedeki Halkevi şubelerinin faaliyetlerinden bahsetti. HES mücadelelerinin son iki yıllık süreçte öncesine göre daha durgun olduğunu söyleyen Kaya, mücadelenin sürdüğü, büyük direnişin olduğu yerlerde HES yapımına ara verildiğini, HES karşıtı mücadelenin yeniden canlanabileceğini belirtti. Yer altı kaynaklarının, ormanların maden projeleriyle talan edilmeye çalışıldığını, bunun doğa mücadelesinin önemli bir başlığı olacağını da söyledi. Gezi İsyanı’na da değinen Kaya, bölgede kitlesel eylemler yapıldığını ifade etti. Ardından Hopa ve Kemalpaşa’da yaşanan yerel seçim deneyiminden bahsetti.
Daha sonra Bursa Halkevleri adına Elif Güven söz aldı. Haziran Direnişi’nde Bursa’da neler yaşandığını anlatan Güven, Bursa’da insanları sokağa ilk çağıranın Halkevleri olduğunu, insanları Heykel’e çağırdıklarını ve oldukça kitlesel eylemler yapıldığını belirtti. Bu süreçte sosyal medya platformu olarak kurulan Diren Bursa’nın Bursa’daki eylemlerin ana çağrı merkezi olduğunu ve daha sonra da bir facebook sayfası olmaktan çıkarıp forumların da katılımıyla ete kemiğe büründürdüklerini, Diren Bursa’nın pek çok eylemin çağrıcısı olduğunu söyledi. Haziran Direnişi’ndeki birikim sayesinde yeni Halkevi şubeleri açma planları olduğundan da bahsetti. Güven, son olarak 2014 1 Mayıs’ında yasaklı meydan Heykel Meydanı’nda toplanıp daha sonra 1 Mayıs mitinginin yapıldığı alana geçtiklerini ve Heykel’de önemli bir kalabalığın toplandığını belirtti.
Elif Güven’in ardından Eskişehir Halkevleri’nden İlhan Karataş kürsüye çıktı. Karataş, Haziran İsyanı’nın Eskişehir’de oldukça kitlesel eylemlerle yaşandığını, Eskişehir Halkevleri’nin bu direnişten aldığı güçle toplumsal muhalafetin büyütülmesi sorumluluğunu omuzunda taşıdığını ve taşımaya devam edeceğini söyledi. Halkevleri’nin bulunduğu mahallelerde direnişi büyütmek adına forumlar başlattığını söyleyen Karataş, kurulan mahalle meclislerinde faaliyetlerine devam ettiklerini belirtti. Eskişehir’de bugün halkın hakları mücadelesinin binlerce insanı yanyana getirdiğinden, Halkevleri’nin direnişin merkezi olduğundan ve yürüttükleri “Eskişehir halkı evine kavuşuyor” kampanyasından, Eskişehir sokaklarında turuncu sel olup aktıklarından da bahsetti.
Ardından Eskişehirspor taraftarları söz alarak Gezi Direnişi’nde sokakta aktif rol aldıklarını, Eskişehir Halkevleri’yle yeni bir taraftar grubunun adımlarını attıklarını söyledi. “Ali İsmail Korkmaz, Eskişehir unutmaz” diyerek sözlerini tamamlamasının ardından salon hep bir ağızdan Ali İsmail Korkmaz marşını söyledi.
Daha sonra Halkevleri Emeklilik Hakkı ve Emekli Hakları Atölyesi adına Baki Karabacak söz aldı. Karabacak, AKP’nin emeklileri cendere altına aldığını; Halkevleri’nde buluşan emeklilerin ise hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadan iktidarın yağmacı, talancı, savaş yanlısı tüm politikalarına karşı, haklarını almak için mücadeleyi sürdürdüklerini belirtti.
Baki Karabacak’ın ardından Ankara Halkevleri’nden Osman Nuri Orhan kürsüye çıktı. Orhan, Ankara’da yerel seçimlerde yürütülen halkın muhtarları çalışmasını ve Ortak Sol Aday çalışmasını anlattı. Hiçbir zaman sandık odaklı siyasetin etkili sonuçlar doğuracağını inanmadıklarını; ancak Ankara’da halkın iki faşist adaydan birine mahkum edilmesine de sessiz kalamadıklarını, bu yüzden Ortak Sol Aday çalışması yapıldığını ifade etti. Bu çalışmada solun tümünün ortaklığının sağlanamamasının ve etkili bir ortak çalışmanın yürütülmemesinin eksiklik olduğunu vurguladı. AKP’ye, Melih Gökçek’e ve Mansur Yavaş’a seçim boyunca Ankara sokaklarında rahat vermediklerini de anlattı. Halkın muhtarlarının kazandığı mahallelerde de önümüzdeki döneme ilişkin planlar çıkardıklarını ve etkili bir çalışma yürüteceklerini belirtti.
#Direnenhalkınevi yeni döneme hazırlanıyor
Son konuşmayı Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Samut Karabulut yaptı. Karabulut, Haziran İsyanı’nın “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sloganının Halkevleri için ipucu niteliğinde olduğunu, örgütsel olarak yeni döneme uyum sağlamak zorunda olduklarını söyledi. Karabulut, konukların konuşmalarında geçen “birlik” mesajlarına da çözümün devrimcilerin söylemsel ya da örgütsel birliğinde değil, eylem birliğinde olduğunun altını çizdi.
Oya Ersoy yeniden genel başkan
Halkevleri’nin 23. dönem çalışmalarının ve önergelerinin okunup oylanmasından sonra yeni yönetim seçildi. Oya Ersoy yeniden Halkevleri Genel Başkanlığı’na seçilirken, Halkevleri’nin yeni yönetimi şöyle oluştu:
Genel Yönetim Kurulu: Oya Ersoy, Samut Karabulut, Nuri Günay, Dilşat Aktaş, Kazım Erkut Güzel, Volkan Yosunlu, Mustafa Eberliköse, Betül Öztürk, Metin Özuğurlu, İlknur Birol, Ali Çerkezoğlu, Ferda Koç, İlhan Cihaner, Alaatin Yüksel, Kazım Kurt, Melda Onur, Eylem Mansuroğlu, Elif Güven, Yaşar Seğmen, Ayşe Baykal, Taylan Kaya, Adnan Yılmaz, Mesut Baybüke, Kutay Meriç, Hacı Badem, Önder Özdemir, Hasan Pulat, Yasin Çetiner, Yasin Aytaç, Candaş Türkyılmaz.