Halkevci Kadınların forumundan dayanışma ve mücadele çağrısı

Pa, 04/11/2012 - 16:10
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Kadın düşmanlığına karşı sessiz kalmayıp yaz başında getirilmeye çalışılan kürtaj yasasına karşı İstanbul meydanlarını doldurarak AKP’ye geri adım attıran kadınlar, bugün (4 Kasım 2012 Pazar) forumda buluştu. Halkevci Kadınlar’ın çağrısıyla “Kürtaj yasağına, şiddete, kadın düşmanlığına karşı kadın buluşması”nda bir araya gelen kadınlar, AKP’nin 10 yıllık döneminin kadınlar açısından sonuçlarını, kürtaj yasağını, erkek şiddetini ve 4+4+4’ün kadınlar açısından sonuçlarını konuştu. Kürtaj hakkı için eylem yapan kadınların 6 Kasım Salı günü görülecek davasına da çağrının yapıldığı forumda AKP’nin kadın düşmanı politikalarına karşı kadınların militan bir mücadeleyi sürdürmesi gerektiği vurgusu öne çıktı

Forumda ilk konuşmayı Halkevci Kadınlar adına Hande Yanar yaptı.  Konuşmasına açlık grevindeki kadınları selamlayarak başlayan Yanar, “Onlar kalıcı ve gerçek bir barış için grevdeler. Bu zamana kadar yanlarında olduğumuz gibi bundan sonra da yanlarında olacağız” dedi.

Yanar, “Kürtaj yasağının sürdüğü, tecavüzcülerin davul zurnayla serbest bırakıldığı, şiddetin arttığı bir dönemdeyiz. Tecavüz davalarından ‘Kadınların rızası var’ diye kararlar çıkıyor, kadın suçlu sayılıyor. AKP de bu kararları destekliyor. Ancak buna karşı kadın tepkilerinin de sokağa döküldüğü bir dönemden geçiyoruz. Kürtaj yasasına karşı meydanları doldurduk ve geri adım attırdık” diyerek sözlerine devam etti. Kadınların yakın zamandaki eylem takvimini de açıkladı ve tüm kadınları bu eylemlerde buluşmaya çağırdı:

*Kürtaj hakkı için 6 Haziran’da Başbakanlık Ofisi önünde eylem yapan kadınların davası 6 Kasım Salı günü Çağlayan Adliyesi’nde görülecek. Aynı gün, 10.00’da kadınlar adliye önünde basın açıklaması yapacak.

*34 kişinin tecavüzüne uğrayan Ö.C.’nin davası 22 Kasım’da Sakarya’da görülecek.

*25 Kasım Pazar günü, saat 14.00’da, Taksim’de Halkevci Kadınlar’ın eylemi olacak.

Hande Yanar’ın konuşmasının ardından AKP’nin kadın düşmanı politika ve söylemleri ile kadınların buna karşı yürüttüğü mücadeleyi anlatan bir video gösterildi.

Forumda Halkevleri Kadın Sekreteri Dilşat Aktaş da bir konuşma yaptı. Halkevci Kadınlar adına konuşan Dilşat Aktaş " AKP’nin yaslandığı kadın düşmanı siyaset, başta eğitim, istihdam alanları olmak üzere kadın bedenine yönelik sistematik bir saldırı olarak karşımıza çıkıyor. 4+4+4, güvencesiz çalıştırma ve kürtaj yasağı tartışmaları piyasacı, gerici, cinsiyetçi- erkek egemen rejimin son on yılda kadın bedeni üzerinden nasıl kurumsallaşmaya başladığına tanık oluyoruz. Anne ve eş olmak en temel kutsala dönüştü. Kadın bakanlığının isminin "Aile ve sosyal politikalar bakanlığı" olarak değiştirildi.Kadına yönelik şiddet olaylarında devletin çözümsüzlüğü; en son şiddetle ilgili hazırlanan raporda kadını değil aileyi gözeten çözümlerin desteklenmesi. Türkiye kadın hareketinin erkek egemenliğine, cinsiyetçiliğe, kadına yönelik şiddete karşı çok özgün mücadele pratikleri, deneyimleri olmuştur. Son olarak kürtaj yasağına karşı sokağa yansıyan militan, kitlesel tepkiler gerek kadın hareketini gerek toplumsal muhalefeti yeniden politikleştirme dinamiklerini de bizlere göstermiştir.  Çünkü kürtaj yasağının bugün meclisten geçirilememesinin nedeni kadınların sokakta örgütlediği direnişlerdir. Kadına yönelik siyasi veya toplumsal şiddet olaylarını bizler kürtaj sürecindeki gibi püskürteceğiz. Söz konusu militanlığı, fiili mücadeleyi kavramak, büyütmek ve geliştirmek de kadın hareketinin ortak çabası ile mümkündür....Dolayısıyla 25 Kasım'a giderken kadın hareketinin ortak mücadele hattını farklı kesimlerden kadınların yan yana gelebildiği adeta bir savaş ve şiddet iktidarına dönüşen AKP iktidarının karşında, AKP’nin kadın düşmanı politikalarına karşı ortak bir çizgide buluşturmak gerekiyor." dedi. Aktaş, açlık grevindeki kadınlara ve taleplerine de değinirken Ankara'da gerçekleştirilen Zülfü Kadın yaşam parkı çalışmasını örnekleyerek şiddete karşı yaşam alanlarından doğru kurulacak kadın dayanışması pratiklerinin de örneğini verdi.

Aktaş’ın ardından feminist-yazar Handan Koç ve Sosyalist Feminist Kolektif’ten Berrin Yaşot kürsüye geldi.

İlk sözü alan Handan Koç, AKP’nin 10 yıldan beri yürüttüğü tüm politikaların kadınları etkilediğini, kadınların tek gündemlerinin 25 Kasım, 8 Mart gibi kadın odaklı gündemler olamayacağını söyledi. “Kadınlar devraldıkları mirası sürdürmeye çalışsa da bir gelecek kurmalı” dedi.

AKP’nin muhafazakar politikalarının ve dinin kadınlar üzerindeki etkilerine de değinen Koç, dinci ile dindarın farklı ele alınarak aralarındaki açının arttırılmasının en büyük zararı kadınlara verdiğini söyledi. Başörtüsü konusunda ise “Başörtüsünün temelinde klasik iş bölümünü sürdürme amacı var, bunun ilahi olarak doğru olduğunu söylemek var” dedi. Kadıköy’de kürtaj yasasına karşı yapılan eylemin kendini çok heyecanlandırdığını da değinen Koç, “Bu adamlar üzerimize gelmeden aynı (kürtaj yasasına karşı mücadeleyi kastediyor) sinerji oluşmuyor” diyerek tüm kadınları önümüzdeki dönemde mücadele etmeye çağırdı.

Handan Koç’un ardından söz alan Berrin Yaşot kürtaj yasasını değerlendirdi ve kürtaj yasağının sürdüğünü anlattı.

Yaşot, “Kadınlar üzerindeki denetlemenin AKP’ye özgü olduğunu söyleyemeyiz. Kadın cinselliği, bedeni her zaman denetlenmeye çalışılmıştır. Ancak AKP’nin ‘kürtaj cinayettir’ benzeri bir çıkışıyla daha önce hiç karşılaşmamıştık” dedi. AKP’nin kadın politikalarında aile vurgusunu öne çıkardığına da değinen Yaşot, AKP’nin aile vurgusunu güçlendiren 3 çocuk, fırsat eşitliği, Ulusal İstihdam Stratejisi gibi çıkışlarından sonra bir de “Kürtaj cinayettir” çıkışını yaptığını belirtti. AKP’nin bu söyleminin toplumu baskı altına aldığını, kürtaj olmaya giden kadınların “Başbakan böyle dedi. Sen niye kürtaj olmaya geliyorsun?” sorusuyla karşılaştığını ifade etti.

Kürtaj yasası çıkmasa da kadınların 2000’li yıllardan sonra kürtaja erişimde çok zorlandığını söyleyen Yaşot, “Yasalarda 10 haftaya göre kürtaj yapılması gerekiyor; ama hastanede gerekli araçların olmadığı vs söylenerek 8 haftaya kadar kürtaj yapılıyor. Bazı doktorlar vicdanen yapmayı reddediyor. Bazı hastaneler ise kocadan imzayı yeterli görmeyip kocanın da hastaneye gelmesini istiyor. GEBLİZ sayesinde kadının hastanede yaptırdıklarına ilişkin tüm bilgiler sosyal hizmet uzmanlarınca babayla, kocayla paylaşılıyor” diyerek kürtaj yasağının fiilen nasıl işlediğini anlattı.

Yaşot, “Kadınlar olarak kürtaj yasasında geri adım attırdık; ama kürtaj üzerindeki bu yasaklar sürerken mücadeleye devam etmemiz gerekiyor” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Forumun ilk kısmındaki sunumların ardından salondakilerin söz almasıyla yürütülen tartışmalarda kadınlar kürtaj yasaklarından ve maddi sebeplerden dolayı merdiven altı kürtaj alanlarına mahkum edildiklerinden ve buralarda da kimi zaman ölümlerin yaşandığından söz ettiler.

Kürtaj yasasına karşı mücadele sürecinde meydanlara çıkan kadınların çoğunun orta sınıf olmasına; ancak asıl mağdurun parası olmadığından da merdiven altına mahkum olan kadınlar olduğuna değinildi. Bunun sebebinin ise yoksul kadınların meydana çıkma noktasında koca, komşu, mahalle engeliyle karşılaşması ve kürtajı konuşmaktan çekinmesi olduğu söylendi.

Bu bölümde tartışılan bir diğer konu kadınların sosyal haklarından mahrum bırakılması ve bunun sonucunda da cemaat gibi yerlere sığınmaları oldu. Kadın mücadelesi yürütülürken bu kadınların hedef alınmaması gerektiği; buralardaki, kadınlar için özgürlükçülüğün ahlakının temel haline getirilmesi gerektiği, böyle olmadığı durumda kadınların kirli pazarlıklar içinde kalacağı belirtildi. Kadınların cemaatlere hapsolduğu gibi evine, kocasına da hapsolduğu söylenerek kadının yalnız olmadığını ortaya çıkaracak dayanışma ilişkilerinin kurulması gerektiği ifade edildi.

Verilen aranın ve “Dışarıdan Sesler” isimli müzik grubunun dinletisinin ardından forumun ikinci kısmına geçildi.

Forumun ikinci kısmında Eğitim-Sen üyesi Ayşe Panuş ve Mor Çatı’dan Selime Büyükgöze konuşmacı olarak yer aldı.

Ayşe Panuş, 4+4+4’ün kadınlar açısından sonuçlarını değerlendirdi ve eğitimin cinsiyetçi karakterine değindi. “Eğitimin bana göre 2 önemli işlevi vardır. İlki toplumun kabul görmüş değerlerini, devlet ideolojisini yaymak. İkincisi işgücü piyasasına eleman yetiştirmektir” diyen Panuş, cumhuriyetin hiçbir aşamasında eğitimin aile ve kadını unutmadığını söyledi.

4+4+4’ü kadınlar açısından değerlendiren Panuş, sağlıkta aile merkezli GSS ile çalışmayan kadını evlenmeye mahkum eden AKP’nin eğitimde de geç, ancak benzer bir adım attığını söyledi ve “4+4+4’ün en büyük özelliklerinden biri kesinlikle aile merkezli olmasıdır” dedi.  4. sınıfın seçilmesinin bir tesadüf olmadığını da belirterek “4. sınıf kritik bir yaştır. 4. ve 5. sınıf öğrencileri oldukça cinsiyetçidir” dedi. Devlet okullarında dahi kreş ücretlerinin yüksek olmasına değinen Panuş, kadınların kazandıkları parayı kreşlere vermektense çalışmaktan vazgeçtiklerini ve bu durumun 4+4+4’le daha da yaygınlaşacağını, sıranın devlet anaokullarını kapatmaya geldiğini söyledi.  4+4+4’ün bir diğer sorununun açıköğretimi getirmesi olduğunu söyleyerek, “Kadınlar hem çalışacak hem de açıköğretim yoluyla okutulacaklar” dedi.

Forumun son sunumunu Selime Büyükgöze gerçekleştirdi. Büyükgöze kadına yönelik şiddetten, son 1 yılda Türkiye ve dünyada erkek şiddetine ilişkin neler olduğundan söz etti.

Türkiye’de AKP’nin muhafazakar politikaları nedeniyle kadına yönelik şiddet çok artsa da dünyada da durumun olumlu bir şekilde seyretmediğinden söz ederek konuşmasına başladı. Uluslararası platformlarda kadına yönelik şiddetin ülkenin kültürel yapısına göre değerlendirilmesi yönünde eğilimler var olduğunu, bunun da kadına yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılığın meşrulaşmasını sağlayacağını söyledi. AB’nin şiddetin önlenmesine dönük fonları da kestiğine değinen Büyükgöze, “Yasaların uygulanması için ise bütçeye ihtiyaç vardır” dedi.

Büyükgöze, İstanbul Anlaşması’nı imzalayan ve onaylayan tek ülke olmasıyla övünen Türkiye’nin kadına yönelik şiddete karşı olumlu adımlar atıyor izlenimi yaratmaya çalıştığını söyledi.

6284 No’lu şiddet yasasına değinen Büyükgöze,“Toplamda kötü bir yasadır. Ancak şiddete hızlı müdahale gibi küçük küçük olumlu yanları bulunabilir. Yine de yasa yapmak asla yeterli değildir. Yapılanlardan şiddetle gerçekten mücadelenin dert edilmediğini görüyoruz. Şiddeti önlemeyi de sadece aile yapısını korumaya dönük olarak hedefliyorlar” dedi. Büyükgöze, yeni yasayla kadınlara koruma verilmesi durumunda yaşanan tuhaflıklarından da söz etti. Kendisine koruma verilen kadınların, korumanın yol-yemek parasını verdiğini, kadın ve koruma arasında kadının korumaya yemek yapması gibi cinsiyetçi ilişkilerin de geliştiğini söyledi.

Türkiye’de kadınların ilk eylemlerini şiddete karşı yürütmelerinin, sonunda sığınak kurma kararları almalarının tesadüf olmadığını söyleyen Büyükgöze, “Şiddete karşı mücadeleyi kendi hayatlarımıza bakarak şekillendireceğiz” diyerek sözlerine son verdi.

Salondaki kadınların söz almasının ardından forum 6 Kasım’da Çağlayan Adliyesi önüne, açlık grevindekilere destek eylemlerine, 22 Kasım’da Sakarya’da görülecek toplu tecavüz vakasının duruşmasına ve 25 Kasım’da meydanlara çağrı yapılarak sona erdirildi.