Halkevleri 22. Genel Kurulu tamamlandı: Gün meydan okuyanların günüdür

Pt, 18/06/2012 - 13:58
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Halkevleri’nin 22. Olağan Genel Kurul’u, ikinci gün (17 Haziran) İnşaat Mühendisleri Odası Teoman Öztürk Salonu’nda devam etti.  Genel Kurul’da dünya ve ülkedeki gelişmeler ve geçmiş dönem hak mücadelesi çizgisi deneyimleri değerlendirilirken, yeni dönem Halkevi mücadele programına dair kararlar alındı. Genel Kurul’a önümüzdeki dönem emek, halk, doğa ve kadın düşmanı politikaları geri püskürtme, direniş eğilimlerini kucaklama ve halkın hakları mücadelesini meydan okumayla halkın siyaseti olarak örgütleme hedefi damgasını vurdu.

Genel Kurul’un ikinci günü, Divan Başkanı’nın konuşmasıyla açıldı. Divan Başkanı’nın ardından çalışma raporunu okumak üzere kürsüye Halkevleri Genel Sekreteri Oya Ersoy çıktı. Ersoy,  bir önceki Genel Kurul’dan bu yana geçen iki yılın değerlendirmesini yaptı. 2010 yılından 2012 yılına dek geçen iki yıllık dönemin halkın hakları mücadelesi çizgisi ve Halkevleri’nin siyasal alana müdahalesi açısından önemli olduğuna değindi. 12 Eylül referandumundaki “Halkın hayırı var” kampanyasını anlatan Ersoy, bu kampanyanın son iki yılda haklılığının ortaya çıktığını söyledi. İkincisi yapılan Halkın Hakları Forumu’nu aktaran Ersoy, forumdan sonra yapılan dört Türkiye mitingini anlattı. Son iki yılın kritik noktalarından birinin de, AKP’nin Halkevleri’nin “kamu yararına dernek” statüsünü kaldırması olduğunu söyleyen Ersoy, “bu hamleye hak mücadeleleri çizgisinden vazgeçmeyerek ve Halkevleri’ni büyüterek yanıt verdik” dedi.

Oya Ersoy’un çalışma raporunu aktarmasından sonra yeni dönem mücadele çizgisi üzerinde tartışmaya geçildi. İlk olarak kürsüye Halkevleri Karadeniz Bölge Temsilcisi Taylan Kaya çıktı. Kaya, HES mücadelesinde gelinen son durumu anlatarak sözlerine başladı. Kaya, son dönem HES mücadelesinin kimi yenilgiler ve AKP’nin-şirketlerin HES bölgelerinde şimdilik beklemeye girmiş olmasından dolayı sıcaklığını kaybetmiş gibi değerlendirilse de önümüzdeki dönem fiili, militan HES karşıtı bir mücadelenin, kentlerde suyun ticarileştirilmesine karşı mücadelenin iç içe geçtiği bir süreci örgütleyeceklerini belirtti. Ardından Hopa Direnişi’ni anlatan Kaya,“Biz Hopa’da, hakları için mücadele eden bir halkın en tepedeki padişahı bile alt edebileceğini anladık” dedi.

Taylan Kaya’dan sonra söz alan Özge Ozan kürsüye çıktı. Ozan, Urfa’da hapishanede yaşanan katliama değinerek başladığı konuşmasında faşizme karşı mücadele çizgisine değindi. Geçtiğimiz dönem AKP iktidarının sömürge tipi faşizmi tahkim ettiği, baskı ve zor politikalarını tüm toplumsal kesimleri kapsayacak biçimde genişlettiğini ifade eden Ozan Halkevleri’nin faşizmi ne bir partinin otoriterleşmesi üzerinden ne de arkaik, tarih öncesinden kalmış bir sistem olarak tartışmadığını ifade etti. “Faşizm tekelci sermayenin en gerici, en baskıcı yönetme biçimidir ve günceldir. Bu ülke rejimi sömürge tipi faşizmdir. Hak mücadelelerinin politik içeriğini ve çizgisini tartışırken; neoliberalizmi tarfi ederken insanı emek gücüne indirgeyen, tüm yaşamsal haklarını elinden alan, tüm varlıkları sermaye birikiminin konusu haline getiren bu dönem kapitalizminin vahşiliğini tahlil ederken bu çizginin ancak baskı ve zor ile faşist yöntemleri devreye sokarak hatta hak mücadelelerini neoliberal terör konsepti içine alarak uygulanabileceğini söyledik.” Diyen Ozan faşizme karşı mücadelenin hak mücadelelelerinin aynı zamanda faşizme karşı mücadele olarak gelişmesinin bir zorunluluk olduğunu, faşizme karşı mücadelenin halklaşacağı ana çizginin buradan büyüyeceğini belirtti. Kürt halkına yönelik saldırılara ilişkin aktif bir tutum alınması gerektiğini ifade eden Ozan, kitleselleşen, sokakta açığa çıkan faşizme karşı mücadele eğilimlerini nasıl devrimci bir mücadele anlayışı ile nasıl örgütleneceğinin; bugünün siyasal çatışmaları üzerinden faşizme karşı mücadelenin güncel biçimlerini üretmenin önümüzdeki dönemin temel sorunlarından olduğunu vurguladı.

Antakya Halkevi’nden Eylem Mansuroğlu, Ortadoğu’daki Suriye ve İran üzerinden gelişen sürece ve bu gelişmelerin Hatay halkı üzerindeki etkilerine değindi. Suriye’ye dönük emperyalist müdahale tehdidinin ve AKP’nin aktif taşeronluk çizgisinin anti-emperyalist bir mücadeleyi büyüterek karşılanması gerektiğini ifade eden Mansuroğlu “Halkevleri olarak Antakya’da yaşanan bu süreci dış bir sorun olarak göremeyiz.  Önümüzdeki dönemde özellikle Suriye üzerinden gelişen süreci değerlendirerek hareket etmeli; savaş karşıtı bir mücadeleyi örgütlemeliyiz” dedi.

Halkın hakları mücadelesi çizgisinde antiemperyalist mücadeleden Ali Ergin Demirhan bahsetti. Bugüne kadar antiemperyalist mücadelenin militan bir çizgide verildiğini ifade eden Ergin, bugüne kadarki antiemperyalist mücadele örneklerini ve bu mücadelenin seyrini anlattı. Emperyalizme karşı Halkevleri’nin emek eksenli bir mücadele örneği oluşturmasının önemli olduğunu vurguladı. Ergin “Emperyalizm yeni bir saldırı süreci başlattı. Irak işgalini bunun dışında tutmak lazım. Irak’ta emperyalistlerin kararı ile bu müdahale yaşanırken; Ortadoğu’da halkların kendi ayaklanması sonrası emperyalizmin müdahalesi söz konusu. Önümüzdeki dönem bu açıdan kritik” dedi. Demirhan, devrimcilere düşen görev emperyalizmle işbirliği yapan iktidarın politikalarını durdurmak olduğunu söyledi.

Batıkent Halkevi’nden Nurcan Altunkaya, Batıkent Halkevi’nin iki yıldır devam ettirdiği liselilere dönük yemek faaliyetini anlattı. Yemek faaliyetine başlarken yaşanan tereddütleri anlatan Altunkaya bu faaliyeti mahalle esnafıyla, mahalledeki emekli öğretmenlerle, ev kadınlarıyla örgütlediğini ifade etti. Bir yandan liselilere dönük cemaat ağlarının karşısında ilerici bir dayanışma örgütlediklerini ifade ederken diğer yandan bunun aynı zamanda beslenme hakkı mücadelesini örgütlemek üzere bir zemin haline getirildiğini belirtti.

Mamak Sağlık Hakkı Meclisi adına konuşmayı Kemal Yılmaz yaptı. Sağlıktaki dönüşüme karşı bu sene meclis oluşturduklarını belirten Yılmaz, ev ev, kapı kapı gezerek bu işi yaptıklarını belirtti. Sağlık hakkı meclisinde, AKP’ye karı geniş bir cephe oluşturmaya çalıştıklarını ifade eden Yılmaz, sendikaları ve diğer bileşenleri eleştirerek, sağlık hakkı konusunda da Halkevleri’nin önemli bir deneyimi yarattığını ve öne çıktığını söyledi.

Çanakkale’den Mehmet Öztürk, Kaz Dağları’ndaki siyanürle altın aranmasına karşı bölgedeki mücadeleden bahsetti. Elmalı Köyü’nde köy komitesi kurduklarını, zaman zaman ÇED toplantılarını köylülerle birlikte yaptırmadıklarını anlatan Öztürk, “Karadeniz’de nasıl HES mücadelesi öne çıktıysa, Kaz Dağları’nda yaşanan, Çanakkale ve Balıkesir bölgesinde yaşanan bu direnişlerin de önümüzdeki dönem öne çıkması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

Gerze Halkevi adına kürsüye gelen Ersen Dolçim, Yeşil Gerze Çevre Platformu’nun termik santrale karşı mücadele deneyimini aktardı.

Halkevleri Kültür Sanat Atölyesi’nin Ankara’daki faaliyetleri adına Davut Kanmaz söz aldı. Kısaca Ankara’daki atölyenin işlevinden ve yaptıklarından bahseden Kanmaz, geçtiğimiz Şubat ayı içerisinde yapılan “sokak özgürleştirir”  sokak sergisini anlattı. Kanmaz bu çalışma ile sanatın piyasalaştığı bu dönemde hiçbir destek almadan, sadece sanatçıların, Halkevciler’in çalışmasıyla böyle bir şeyin yapılabileceği; halka ulaşan bir sanatın mümkün olduğunu belirtti. Bundan sonraki hedeflerinin ise “sokak özgürleştirir” çalışmasını yaymak ve geliştirmek olduğunu söyledi.

Kültür sanat atölyesinin İstanbul ayağı adına Volkan Yosunlu söz aldı. Halkevleri’nin kültür sanat alanında yaptığı üretimlerin hedeflerinin gerisinde kaldığını belirten Yosunlu, Halkevleri’nin özellikle saldırının yoğunlaştığı bu alana dair hem sözüyle hem eylemiyle hem de üretimleriyle etki yaratması gerektiğini belirtti. Özyosunlu “Kuşkusuz Halkevleri’nin çok değerli kültür sanat çalışmaları var fakat kültür sanat alanında yaşanan sorunların bir an evvel aşılması gerekir” dedi. Kültür sanat alanında örgütlenme azlığının olduğu, Halkevleri’nin bu örgütlülüğe müdahil olması gerektiğini vurgulayan Özyosunlu, “Sanatçılarla kurulan ilişkilerin yeniden biçimlendirilmesi gerekiyor” dedi. İstanbul’daki bu sorunlara karşı; sanata dönük AKP’nin son dönem saldırılarına karşı sanatçılarla ilişkilerin yeniden şekillendirilmesini amaçlayan bir modelleme çalışması yapıldığından bahsetti.

Emekli Hakları Meclisi adına Ankara’dan Mehmet Zülküf Laçin konuştu. AKP’nin emekliler üzerindeki politikalarını anlatan Laçin, önümüzdeki dönem emekli hakları için, özgür, ailelere yük olmadan, insanca bir yaşam mücadelesini yükselteceklerini vurguladı.

Antalya’dan Süleyman Aytekin, Van depremi sonrası Van’da kurulan dayanışmayı ve Van Çocuk Evi’ni anlattı. Van Çocuk Evi’ndeki çocukların üretimlerinden bahsetti. Van’da başlangıçta zorluk yaşansa da sonrasında çok alışılmasını ve ayrılmak istenmemesini Van Sendromu olarak niteleyen Aytekin, “bence herkes Van sendromunu yaşamalı” dedi.

Ardından Van Çocuk Evi gönüllülerinden Esra Şahin bir konuşma yaptı. Şahin sözlerine “Ben sendromu yaşamış bir insanım. İki defa gittim” diyerek başladı. “Bir Halkevci değilim. Belki de henüz değilim, ya da öyleyim dedi. “Halkevleri’nin bu kadar tanımıyordum. Çocuk evinde Halkevleri’nin çalışmalarından haber oldum. Sonrasında Halkevleri’yle Van’a gittim” dedi. Şahin, Van’da Halkevleri’nin örgütlü durmasının kendi işini kolaylaştırdığını söyledi.

Van Çocuk Evi’nde yürütülen fotoğraf atölyesi çalışmalarını Alaattin Timur anlattı.  Timur “İstanbul’da 20 kadar fotoğrafçıyı yan yana getirdik. 2 yıl önce Hopa Kemalpaşa Festivali’nde de Galata Fot ve Fotoğraf Vakfı’nın katkısıyla da bir atölye yapmıştık. Daha sonra başka fotoğrafçıları da katarak, bu 20 kişiyle bir fotoğraf eğitimciliğinin nasıl yapılacağına dair bir eğitim aldık. Bu grup parça parça Van Çocuk Evi’ne gidiyor” dedi.

Abdullah Kaan Birket 107 gündür TEDAŞ’ta direnen enerji işçileri ile Adana Halkevi’nin nasıl bir ilişki kurduğundan söz etti. Bu direnişteki işçilerle her anı birlikte örgütlediklerini aktardı. Birket Tarsus’ta 4+4+4 eğitim sistemine karşı örgütlenen sürece de değindi. Mahallede bir komite kurulduğunu, sonuç olarak kazanım elde edildiğini, milli eğitim müdürünün de görevden alındığını söyledi. Birket “Şu an diğer mahallelerden de Halkevi’ne 4+4+4’e karşı direniş talebinde bulunanlar geliyor.”  dedi.

Mamak’taki baz istasyonu direnişlerini Ankara’dan Gülşah Öztürk anlattı. Öztürk “Mamak’ta 50’den fazla baz istasyonu yapılacağının açıklanmasının ardından buna karşı ne yapılacağını Mamak’taki arkadaşlarla konuştuk. Gidip bir yerde yapılacak baz istasyonuna karşı durmak, buna karşı bir platform kurup onunla hareket etmek yerine başka bir yol seçtik” dedi. Öztürk baz istasyonlarına karşı her zamanki ezberle hareket edilmediğinin altını çizdi. Öztürk platform kurmak yerine, mahalleliyle birebir ilişkiye geçildiğini ve fiili mücadelenin ön planda olduğunu söyledi.

Mutlu Halkevi’nden Samet Uslu da, mahallelerindeki parkların imara açılmasına karşı örgütledikleri mücadeleyi aktardı, parklarını yeşillendirerek ve ağaç dikerek mahalleliyle savunduklarını söyledi.

Mersin’deki nükleer santral sürecinden Sabahat Soyer söz etti. Mersin Akkuyu’da kurulan Nükleer Karşıtı Platformu değerlendiren Soyer, “NKP’nin içinde aktif görev almaya çalıştıklarını aktararak, önümüzdeki dönemde Halkevleri bir çevre hakkı meclisi kurmayı önüne koyarsa Mersin’den NKP’yi buraya taşıdığımız bir katkı sunmak isteriz.” dedi.

Barınma Hakkı Meclisi adına Candaş Türkyılmaz söz alarak, Barınma Hakkı Meclisi’nin kuruluş aşamasından ve bugünkü geldiği noktadan bahsetti. Afet Yasası’yla birlikte, sadece gecekondu bölgelerinde değil, artık memleketin bütün kentlerinde kentsel dönüşümle mücadele edileceğini söyledi. Bu yüzden, Barınma Hakkı Meclisi’nin daha da önem kazandığına değindi. Önümüzdeki dönem için geniş çaplı bir Barınma Hakkı Kongresi yapacaklarını duyurdu.

Ankara’dan Esra Doyuran da barınma hakkı mücadelesi veren kadınlar adına söz aldı. Barınma hakkı mücadelesi veren kadınların, toplumda var olan kadın anlayışını tersine çevirdiğini söyleyen Doyuran, barınma hakkı için mücadele eden kadınların militanlığıyla şaşırtmaya devam ettiğini, geleneksel rolleri kırdığını ifade etti. bizleri bile şaşırtıyor” dedi.

 Antalya’dan Kutay Meriç, 2-B arazilerinin satışı ile ilgili yasadan bahsetti. Meriç “Mayıs aylarında birkaç tane kritik yasa çıktı. Biri Afet yasası diğeri yabancılara mülk satışı ile ilgili yasa diğeri de orman vasfını kaybetmiş 2-B arazilerinin satışı ile ilgili yasa. Bunlar ülkenin yağmasına dönük yasalar. Tüm bu yasalar iç içe geçmiş, birbiri ile alakalı yasalar.” dedi. Antalya’da 2B’ye karşı başlattıkları mücadeleyi aktardı. Önümüzdeki döneme değinen Meriç “Afet yasasıyla da artık gecekonduların hedef olmadığı, milyonlarca binanın yıkılacağını bildiğimize göre kentler orta sınıfın ve yoksulların ortak hareketi söz konusu olmalıdır. Kentsel yağmaya karşı orta sınıfın ve yoksulların bir arada durmasının koşulları olmuştur” diyerek sözlerini noktaladı.

Akademisyen Şebnem Oğuz, Halkevleri’nin iki günlük genel kurulunda dinlediklerinin bir direniş şenliği gibi geldiğini, çok şey öğrendiğini ifade ederek sözlerine başladı. Oğuz “Bizler akademisyenler olarak bu mücadeleleri izliyoruz. Bu mücadelelerin artmasını diliyoruz. Çünkü biz AKP’nin saldırganlığını da çok fazla yaşadık. Beyza Üstün, Büşra Ersanlı gibi örnekler bizlere dönük baskıların artacağını gösteriyor. Bir yandan da güvencesizlikle kuşatılıyoruz” dedi. Akademisyenlerin artık anlamakla yetinmeyip değiştirmeye yöneleceği bir döneme girildiğinin altını çizen Oğuz, “1980 sonrası ölü toprağının atıldığını, ciddi bir birikimin oluşturulduğunu görüyoruz. Benim temennim bu kurumsallığın, birikimin ve  ilişkinin Halkevleri tarafından geliştirilmesidir” diyerek sözlerini bitirdi.

Hopa’dan Kamil Ustabaş bölgedeki çay üreticilerinin eylemlerine değindi. Çay üreticilerinin kota ve kontenjandan kaynaklı üretimlerini satamaz hale getirildiklerini söyleyen Ustabaş, üreticilerin doğrudan militan eylemlerle yol keserek haklarını savunduğunu anlatırken,, önümüzdeki dönemde çay üreticilerinin sadece Hopa’da değil bölgede örgütlenebileceği yeni bir mücadele alanı açacaklarını, çay üreticilerinin kendi örgütlülüklerini ortaya çıkararak sürece müdahale edeceklerini ifade etti. Ardından 4+4+4 eğitim sistemine karşı Hopa’da yürütülen mücadeleye değindi. Hopa’da buna karşı kurulan eğitim hakkı meclisi deneyimini aktardı.

Aynı zamanda Eğitim-Sen üyesi olan Bursa’dan Ali Haydar Arslan, Bursa Eğitim Hakkı Meclisi’nin deneyimini aktardı. Bu yasaya karşı öğretmeniyle, velisiyle bir meclis kurduklarını, bu zamana kadar dört eylem yaptıklarını aktaran Arslan, 4+4+4’ü durdurma hedefiyle bundan sonra eğitim hakkı mücadelesini yükselteceklerini ifade etti.

İzmir’den Göksel İnce yaz okulu deneyimlerinden bahsetti ve yaz okulunun bu yıl özellikle 4+4+4 yasasına karşı verilecek mücadele açısından kritik önemde olduğunu, izmir’de yaz okulu boyunca velilerle özel toplantılar yapacaklarını ifade etti. İnce “Önümüzdeki dönem yaz okulları 4+4+4’ün tartışıldığı ve mücadele edildiği yerler olmalıdır” dedi.

Şirintepe Halkevi’nden Sıla Uzunpınar, Ankara’nın bir yıl önceki yaz okulu deneyimini aktardı. Uzunpınar önümüzdeki dönem yaz okulu projelerinden bahsederek “Bu yıl yaz okulunu Ankara’da 15 ayrı noktada yapmayı planlıyoruz. Daha önceki senelerde yaz okulları etrafında kurduğumuz dayanışmayı bu yıl daha da büyütmeyi hedefliyoruz” dedi. Ege Mahallesi’nde yaşanan trafik lambası sorununa da değinen Uzunpınar, sadece muhalefet örgütlemediklerini okul çıkışlarında esnafıyla, velisiyle birlikte, Halkevleri ulaşım hakkı görevlilerinin tam 1 ay boyunca aktif olarak çocukların geçişlerini korumak üzere trafiği düzenlediğini aktardı.

Ümraniye Halkevi’nden Eğitim Hakkı Meclisi’nden Mustafa Bülbül de 4+4+4’le ilgili konuşarak, ileriki dönemde tüm toplumsal muhalefetin bu mücadeleye katılması gerektiğini söyledi. Halkevleri’nin mahalle mahalle, okul okul, kent kent bu büyük gerici-piyasacı saldırıyı püskürtmek için yola çıkacağını, bu dönüşümün aktörlerinin etrafta dolaşamaz hale getirileceğini, imza kampanyalarıyla, Ağustos ayında yükseltilecek fiili mücadelelerle, okulun açılış döneminde AKP’nin krizini derinleştirecek mücadelelerle halka, bilim insanlarına, eğitimcilere sorulmadan direnenlere uygulanan şiddetle geçirilen bu yasanın okullarda işlemez hale getirileceğini ifade etti.  

Kürsüde Halkevci Kadınlar adına söz alan Tuğçe Özçelik “AKP tarafından son dönemde gündeme getirilen kürtaj tartışması, mutlak anlamda güvencesizleştirilmiş ve itaatkarlaştırılmış emekçileri yönetecek yeni bir rejimin parçası olan, yeni bir toplumsalcinsiyet rejimini inşa etmeyi amaçlamaktadır. Kısacası AKP’nin kürtaj yasağıyla simgeleşen kadın düşmanlığı siyaseti rejim kurucusu bir siyasettir, bu yüzden kadın düşmanlığına karşı yürütülecek kadın mücadelesi de politik bir mücadele olarak yükselmektedir. Kürtaj yasağı gündeme geldiği andan itibaren öfkesini sokaklara taşımaya başlayan kadınlar kadın hareketinin yeni bir kurucu dalgasının ilk belirtileridir. Bu yeni dalganın örgütlenmesi, yaygınlaştırılması ve AKP’nin kadın düşmanlığına karşı politik mücadelenin öncü dinamiklerinden birisi haline getirilmesi biz Halkevci Kadınlar’ın görevidir.” dedi. Özçelik “esas yapmamız gereken mücadeleyi yerelleştirerek daha da yaygınlaştırmak, Halkevlerinin bulunduğu her yerde AKP’lileri bu yasayı savunamayacak hale getirecek bir kadın basıncıyla yüzyüze bırakmaktır. Bunun ilk adımı olarak Türkiye’deki bütün halkevci kadınları 25 Haziran Pazartesi günü bulundukları il ve ilçelerdeki AKP teşkilatlarının kadın kollarına kitlesel ziyaretler gerçekleştirmeye, mahallelerinde ve iş yerlerinde buna yönelik kitlesel propaganda çalışmaları örgütlemeye ve militan eylem olanaklarını kullanmaya çağırıyoruz. AKP hükümetinin yasayı acilen gündeme getirmesi halinde tüm kadınları Ankara’ya meclisin önüne çağırıyoruz. Hükümetin yasayı sonbahara ertelemesi halinde kadın düşmanlığına karşı etkin bir yaz kampanyası yürütmeyi öneriyoruz.” diyerek sözlerini tamamladı.

Kazım Erkut Güzel, AKP anayasa hazırlanması noktasında son hamlelerinden söz etti, binlerce politik tutsağın hapishanelerde olduğu halkın haklarına saldırılan, söz eylem ve örgütlenme özgürlüğünün ortadan kaldırıldığı bir dönemde AKP’nin anayasa yapamayacağını, Halkevleri’nin AKP’nin yürüttüğü hiçbir Anayasa girişimini onaylamayacağını ifade etti. Güzel, halkın anayasasının oluşturulabilmesi için sadece mücadele etmek gerektiğini vurguladı.

Söz alan Metin Özuğurlu, artık AKP’nin iflas etmiş bir parti olduğunu söyledi. Artık halk nezdinde alternatif bir düzen kurma çabasının karşılık bulduğunu söyleyerek “Karanlığa meydan okuyoruz” sloganındaki meydan okumayı sadece biat etmeme değil, hayatı yeniden örgütleyeceğiz iddiası ile programlamalıyız” dedi.

Yapılan değerlendirmelerin ve gelecek dönem tartışmalarının ardından, Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Samut Karabulut kürsüye çıktı. Genel Kurul’u değerlendiren Samut Karabulut, ardından Halkevleri çalışmalarını ve yapılan önerileri değerlendirdi.  Karabulut, Halkevleri’nin en önemli farkının ideolojik karmaşanın ortasında halkın, emekçilerin çıkarlarını temel alan en yalın çizgiyi örgütleyebilmesi, toplumsal olanı siyasallaştırması, siyasal olanı toplumsallaştırması olduğunu ifade etti. Halkevleri’nin sadece muhalafet etmediğinini hakları almak üzere mücadele ederken aynı zamanda yaşamı yeniden örgütlediğini, mücadele içinde kendi çözümlerini bulduğunu ifade etti. Samut Karabulut, önümüzdeki dönem ülkenin üçlü bir seçim sürecine gireceğini herkesin kendini seçimlere odaklı olarak yeniden organize edeceğini, Halkevleri’nin ana çizgisinin ise yine “tek yol sokak” olacağını belirtti. Karabulut, önümüzdeki dönem yeni isyanların mayalandığını ifade etti ve Halkevleri’ne düşen görevin de savunma çizgisi örgütlemek değil atağa geçmek, meydan okumak olduğunu dile getirdi.  Halkevleri mücadelesinin gelişkin olsa da, buna uygun örgütlülüğünün ve kurumsal yapısının eksik kaldığını ifade etti.

Tüm kürsü konuşmalarının ardından denetleme kurulu raporu, mali kurul raporu ve onur kurulu raporu salona okundu. Raporların okunmasından sonra yönetim Genel Kurul delegeleri tarafından aklandı.

Yönetimin aklanmasının ardından kürsüye gelen eski Genel Başkan İlknur Birol, geçtiğimiz iki dönemi değerlendirdi, tüm Halkevcilere kendilerini temsil etme onurunu yaşattıkları için teşekkür etti, mücadelede bayrağın elden ele dolaşacağını ifade eden Birol yeni seçilecek yönetimle birlikte mücadele hangi görevi gerektiriyorsa sonuna kadar o görevi yerine getirmeye çalışacağını ifade etti. Birol’un konuşması ayakta alkışlanırken, Birol yeni genel başkan ve merkez yönetim kurulu adaylarını tek tek sahneye çağırdı. Yeni oluşacak yönetime başarılar diledi.

Başkan adayı Oya Ersoy Genel Kurul delegelerine yönelik bir konuşma yaptı. Uzun ve meşakkatli yoldan gelindiğini belirten Ersoy, Halkevcilerin önünde uzun bir yolun olduğunu söyledi. Eski Genel Başkan İlknur Birol’â sayısız katkıları ve yeni yönetimde de yer alarak katkılarını sürdürmesinden dolayı teşekkür etti.  Halkevleri Onursal Genel başkanı Abdullah Aydın’ı da sahneye davet etti. Halkevleri’nin ülkenin dört bir yanında inatla, kararlılıkla, militanca mücadeleyi sürdüreceklerini belirten Ersoy, konuşmasında “Biz meydan okuyoruz! Halkın üzerine bir karabasan gibi çöken AKP karşısında susmuyor, sinmiyor, mücadele ediyoruz, mücadeleye çağırıyoruz. Haramilerin güç törenleri yaptığı, umutsuzların bu güce korkuyla biat ettikleri anda biz onların karşısına halkın hakları mücadelesiyle dikiliyoruz.” dedi.

Ersoy’un konuşmasından sonra yapılan seçimlerle yeni Yönetim Kurulu belirlendi. Yeni Yönetim Kurulu şöyle oluştu;

Genel Yönetim Kurulu

  1. Oya Ersoy
  2. Samut Karabulut
  3. Nuri Günay
  4. Dilşat Aktaş
  5. Metin Özuğurlu
  6. Özge Ozan
  7. Serhad Savaş
  8. Mustafa Eberliköse
  9. Kazım Erkut Güzel

10.  İlknur Birol

11.  Ali Çerkezoğlu

12.  Erkan Sümer

13.  Durdu Özbolat

14.  Ender Büyükçulha

15.  Hasan Hüseyin Aksoy

16.  Veli Ağbaba

17.  Mesut Baybüke

18.  Emre Battal

19.  Mihrican Atalay

20.  Mehmet Yördem

21.  Taylan Kaya

22.  Adnan Yılmaz

23.  Didem Tosun

24.  Kutay Meriç

25.  Hacı Badem

26.  Önder Özdemir

27.  Hasan Pulat

28.  Ferhat Kaya

29.  Osman Erkut

30.  Özgür Onur Kanmaz

Genel Yönetim Kurulu Yedek

  1. Ateş Aktaş
  2. Mahir Aygün
  3. Tibet S. Altın
  4. Mehmet Boyraz
  5. Demir Akın

Genel Denetleme Kurulu

  1. Ayşenur Ceyhan
  2. Gürbüz Akyüz
  3. Kamber Ağcaoğlu

Genel Denetleme Kurulu Yedek

  1. Mehmet Ümit ERDEM
  2. Zülküf Laçin
  3. Pınar ÇELİK ARPACI

Onur Kurulu

  1. Fuat Keser
  2. Tarık Çalışkan
  3. Yusuf Sağlık

Onur Kurulu Yedek

  1. Sevgi Tiryaki
  2. Şenay Güner
  3. Evrim AYDOĞAN AYDIN

Genel Kurul’da eğitim, kadın, barınma mücadelelerine ilişkin somut kararlar alınırken aynı zamanda; basın, hukuk ve kültür sanat birimlerinin kurulmasına, ayrıca geçtiğimiz dönemde fiili olarak seçilen Kadın sekreterinin MYK düzeyinde temsil edilmesi karara bağlandı. Ayrıca Yerel Yönetimler Çalıştayı yapılması kararı alındı.