Sevgili dostlar, sevgili mücadele arkadaşlarımız, yoldaşlarım
Eşit, Özgür, Laik, kardeşçe yaşayacağımız demokratik bir ülke için yola düşenler MERHABA!
Hak yemeyen, hakkını yedirmeyenler! Yıllardır bu topraklarda, inatla, kararlılıkla, militanca halkın hakları mücadelesini büyüten yol arkadaşlarım!
Hırsızların, yağmacıların, işçi katillerinin, kadın düşmanlarının, AKP’nin, diktatörlüğün üstüne üstüne yürüyenler Hoşgeldiniz!
Bu mitingi 1 Mayıs’tan 20 gün, seçimlerden 2 ay önce düzenliyoruz. Halkevciler olarak Erdoğan’ın meydan meydan dolaşıp diktatörlüğü için oy istediği, partilerin vaatlerle propagandaya soyunduğu günlerde “AKP’nin yenileceği yer sokaktır” diyerek yola çıktık.
Sadece bu mitingin örgütleniş süreci bile diktatörlüğe bir meydan okumadır. Faşist yasaların meclisten geçirildiği, Davutoğlu’nun “artık kimseyi 1 dakika bile sokağa çıkarmayacağız” dediği bir zamanda; evet bildiri dağıtmanın, afiş asmanın, konuşmanın, eylem yapmanın dahi yasaklanmaya çalışıldığı bir dönemde “yürü üstüne üstüne” diyerek Ankara’ya aktık. Bildirilerimizi de dağıttık, söktükleri afişlerimizi de yaptık, gece yarısı çaldıkları pankartlarımızı da yeniden astık.
Halkevciler; diktatörlüğe boyun eğmedi, susmadı, durmadı, geri çekilmedi. Bu ülkede demokrasinin de özgürlüklerin de laikliğin de tek güvencesinin; devrimciler olduğunu, Halkevciler olduğunu gösterdi.
Sevgili yoldaşlarım, dostlarım bu alanda bir araya gelenler; AKP karanlığının bu topraklardan nasıl sökülüp atılacağını eylemleriyle ilan etmiştir.
Erdoğan diktatörlük hayalini gerçekleştirmek için 400 vekil istiyor. Şimdilerde sandıkta da gerilediğini fark etmiş, 400 olmazsa 335’e de razıyım diyor. Buradan hep birlikte söylüyoruz: Yetmez! Sana 300 de yetmez, 400 de yetmez!
Halkevciler sokakta olduğu sürece devrimciler sokakta olduğu sürece Haziran’da isyan eden bu halk olduğu sürece, diktatörlük hayallerin gerçekleşmeyecek!
İşte buradayız, hodri meydan! Haftalardır ülkenin dört bir yanında sokaklardayız!
Halklarımızdan çaldıklarının, talan ettikleri doğamızın, ölümüne neden oldukları her bir kadının, öldürdükleri her bir işçinin hesabını sormak için sokaklardayız!
Halkın teslim olmayacağının, bu iktidarın gücünün direnen bir halka yetmeyeceğinin ispatı olarak sokaklardayız!
Sevgili yol arkadaşlarım.
AKP halk düşmanlığının, faşizmin ve gericiliğin iktidarıdır. AKP’nin de, Erdoğan’ın da kimlerin takipçisi olduğunu hepimiz biliyoruz. ‘Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz’ diyen, öğretim üyelerine ‘kara cüppeliler’ diye bağıran Adnan Menderes’in, ‘Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz’ diyen Süleyman Demirel’in, ‘Asmayalım da besleyelim mi’ diyen Kenan Evren’in, ‘Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz’ diyen Özal’ın, ‘Kanlı mı olacak kansız mı’ diyen Erbakan’ın, ‘Ne mozaiği ulan’ diyen Türkeş’in, “Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir” diyen Çillerin devamcısıdır.
Unutmadık! ‘Benim esnafım polistir’ diyerek Ali İsmail’i katledenleri alkışlayanları, Berkinimizin annesini meydan meydan yuhalatanları; ‘Fıtrattandır’ deyip Soma’da madenciyi tokatlamaya cüret edenleri, ‘her kürtaj bir Uluderedir’ deyip katliamları aklayanları. Unutmadık, unutturmayacağız…
Affetmedik! ‘Kobane düştü düşecek” deyip cihatçıları arkalayanları, ‘kadın erkek eşit değildir’ deyip kadın katillerinin sırtını sıvazlayanları, “dindar ve kindar nesiller istiyorum” deyip çocuklarımızın geleceğini karartanları. ‘Ben ülkemizi pazarlamakla mükellefim’ deyip parsel parsel memleketi satanları. ‘Ayakların baş olduğu yerde kıyamet kopar’ deyip 1 Mayıs’ı yasaklayanları. Affetmedik, affetmeyeceğiz…
‘Ucube’ deyip yıktırdığı heykelleri, ‘twitter bir beladır’ deyip koydukları yasakları, ‘sıfırladın mı oğlum’ deyip çaldıkları paraları, ‘çadırda mı yatacağız’ deyip betona boğdukları kentleri, ‘afedersiniz ermeni’ deyip katlettikleri Hrant’ı, ‘ölmüştür gitmiştir’ dediği Metin Lokumcu’yu! İşte buradayız, unutmadık, affetmedik hesap soruyoruz!
Sevgili dostlarım, yoldaşlarım! Faşizm bu ülkede ne geçmişte kaldı, ne de ileriki bir zamanda gelecek.
12 yıl önce “demokratikleşiyoruz” yalanlarına kanmadığımız gibi, bugün de “faşizm gelecek” diye kendi kendimize korku salmıyoruz. Faşizmin iktidarını görüyor, bugünün görevini yarına bırakmıyoruz. Faşizme karşı mücadele ediyor, zulmün iktidarının üstüne üstüne yürüyoruz!
Devrimciler bu ülkenin en karanlık dönemlerinde dahi mücadele edilebileceğini gösterdi; iktidarın en güçlü göründüğü, pek çoklarının korkudan köşesine sindiği günlerde, devrimciler meydanı boş bırakmadı. “faşizme ölüm tek yol devrim” diyerek umut oldu. Dost düşman görsün, işte yine buradayız! Ne yaparlarsa yapsınlar üstlerine üstlerine yürüyeceğiz! Vardık, varız, varolacağız!
Bu alanda toplananlar olarak; Kaçak Saray’ın Uzununa diyoruz ki/ seni ne saraylar, ne özel muhafız orduların, ne duşakabinoğlulları kurtarabilir. Seni ne sandık ne faşist yasalar ne kurduğun polis ordusu koruyabilir.
Yolun sonu göründü sevgili dostlar, işte tam da bu yüzden Tayyip Erdoğan, 7 Haziran’ı ‘kader’ günü ilan ediyor.
Çünkü korkuyor. Çünkü iflas etmeyen tek bir politikası yok. İşte batağa saplanan dış politika, işte durgunlukla tökezleyen ekonomi, işte ‘Kürt sorunu yoktur’ noktasına gelen çözüm süreci. İşte televizyonlara yansıyan kavgaları, yüzde 50 bizden nefret ediyor sızlanışları. Bundandır fetvalardan medet umuşları, dine sarılmaları. İkiyüzlülüğüne en son İran’da şahit olduk, ne diyor Erdoğan bütün sünnilere Şiilere Müslüman olarak bakarmış! Sen değil misin Suriye’de Alevi katleden cihatçılara arkalayan, Türkiye’de “Allahsız ” diyerek Alevileri hedef gösteren, Sen değil misin “cem evi cümbüş evi” deyip din dersi üzerine din dersi ekleyen?
Sıkıştıkça saldırmaları, sıkıştıkça dine sarılmaları gösteriyor ki AKP iktidarının yönetememe krizi, yönetememe korkusu büyüyor. Çünkü, Erdoğan için de AKP için de “kaybetmek” herhangi bir partinin kaybetmesi anlamına gelmiyor. Suçlarını biliyorlar. İşte bu nedenle kaybetmemek için çırpınıyorlar. İktidarlarının güvenliğini sağlamak, tuzun koktuğu çürümüş düzenlerini güvence altına almak için iç güvenlik yasası adı altında halka karşı bir iç savaş yasası çıkarıyorlar.
Sevgili Halkevciler, bizim görevimiz korkularını gerçeğe dönüştürmektir. AKP’ye karşı 12 yıldır sokağı örgütleyen Halkevleri, 2015 seçimleri öncesinde somut güncel görevini AKP’yi sokakta da sandıkta da geriletmek olarak koymuştur. AKP’nin asıl yenileceği adresin sokak olduğunu zaten gösterdik, mecliste geriletilmesi için de seçimde HDP’yi desteklemeye karar verdik.
Daha dün Ağrı’da yaşananlara hep birlikte tanık olduk. HDP %10’u geçmesin, diktatörlük hayalleri suya düşmesin diye her türlü provokasyonu yapabileceklerini gösterdiler. Halkevciler olarak bizlerin görevi; seçim süreci boyunca oluşabilecek her türlü AKP provokasyonuna karşı ayakta durmak, sokakta olmaktır.
Elbette 2015 seçimlerinde HDP’ye verdiğimiz desteğin tek nedeni, AKP’nin anayasa çoğunluğunu kaybedecek olması değildir. Biz aynı zamanda Kürt halkının mecliste temsil edilmesini savunuyoruz. Bu demokratlığın gereğidir.
Soruyorum size HDP meclise girmesin de Kürt halkını "Kürt sorunu yoktur" diyen Erdoğan’ın adamları; AKP mi temsil etsin? Elbette bizim tarafımız Kürt ezilenlerinin, emekçilerinin yanıdır. Tüm halkımızı da AKP’yi geriletmek için HDP’ye oy vermeye çağırıyoruz!
Sevgili dostlar yarın 13 Nisan. 11 ay sonra Soma Katliamı’nın davası görülmeye başlıyor. Soma’da katlettikleri 301 maden işçisinin hesabını sormak için, 12 yılda öldürdükleri 15 bin işçinin hesabını sormak için üstlerine yürüyoruz! Yarın Akhisar’da mahkeme önünde olacağız.
15 bin işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirmesi, bu sermaye iktidarının elinden oldu! Bu sermaye iktidarının sonu da emekçilerin elinden olacak!
Ve işte 20 gün sonra 1 Mayıs! Ülkeyi kendi deyişleri ile “Anonim Şirket” gibi yönetenlerin, gerici-faşist bir rejimi tek adama bağlamaya çalışanların karşısında “Anonim Şirket değil Demokratik Cumhuriyet” isteyen milyonlar olarak meydanlara çıkacağız.
BİZ;
Ülkeyi taşeron cumhuriyetine çevirenlere karşı Güvenceli iş, insanca yaşam isteyenler,
Ağaçları, dereleri, kentleri için direnen, yaşamı savunanlar,
Özgecan’ın o gül yüzünü bayrak edip şiddete eşitsizliğe ve ayrımcılığa karşı isyanı sokaklara taşıyan kadınlar,
Cihatçıları kentlerinden kovan Ahmet Atakan’ın yoldaşları,
AKP’nin ülkede ve bölgedeki savaş politikalarına karşı barış ve kardeşlik için yola koyulanlar,
Gericiliğe karşı laikliği savunanlar olarak,
Tek adam diktatörlüğüne karşı “söz yetki karar iktidar halka” diyerek karşılarına dikileceğiz.
Ve 8 Haziran’da dostlar, seçimin sonucu her ne olursa olsun. Baskılarla, halkı örgütsüzleştirerek, barajlarla, hilelerle seçim yapan iktidarın bu meclisi “kurucu irade” ilan etmesine, Anayasa yapmasına izin vermeyeceğimizi sokakta göstereceğiz.
Yağma talan ve sömürü politikalarını faşizmle, diktatörlükle sürdürmelerine izin vermeyeceğiz!
Biz Eşitlik istiyoruz. Biz Özgürlük İstiyoruz. Biz Adalet istiyoruz. Biz Barış istiyoruz!
Eğitimden sağlığa, ulaşımdan barınmaya bütün kamusal haklarımızın parasız sağlandığı bir Sosyalist düzen istiyoruz!
Emeğimizi, alınterimizi çalamadıkları, iş cinayetlerinde ölmediğimiz, insanca yaşadığımız bir ülkeyi hak ediyoruz!
Zulmün saltanatını yıkacak, eşitliğin, özgürlüğün, kardeşliğin, hayallerini satmayanların ülkesini kuracağız!
Hayallerini satmayan Halkevciler!
Yürüyün üstüne üstüne!