Halkın Hakları Kongresi: Tartışmalar ve Kararlar

Pt, 24/05/2010 - 16:38
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

ÜLKEDEKİ GELİŞMELERE DAİR DEĞERLENDİRMELER: AKP’nin “Kürt sorununda açılım” politikasının gerçek yüzü artık tamamen açığa çıkmıştır. Arkasında Kürt halkının örgütlülüğünü tasfiye etme planı olan açılım politikası birkaç yerleşim yerinin isminin değişmesi, Kürtçe televizyonla sınırlı kalmıştır. Açılım sürecine gerçekte damgasını vuran gelişmeler ise Kürt halkının siyasi temsilcilerinin, belediye başkanlarının tutuklanması, DTP’nin kapatılması, yöneticilerine siyaset yasağı konulması, binlerce çocuğun hapishanelere konulması, faili meçhuller,  yeniden başlayan askeri operasyonlar, kentlerde kışkırtılan Kürt- Türk çatışmaları, yükselen milliyetçilik ve şovenizmdir. Halkevleri, iktidarın sahte açılım projelerine karşı halkların haklarıyla bir arada, kardeşçe yaşamasını; savaş politikalarının sona ermesini ve Kürt Halkının siyasal, demokratik, kültürel haklarının yaşama geçirilmesine; Kürt halkına yönelik saldırılara karşı aktif tutum almalı; şovenizme; milliyetçiliğe ve faşizme karşı mücadele daha da yükseltilmelidir. 

AKP iktidarının her “değişim” iddiası daha otoriter, baskıcı, antidemokratik politikalarla hayat bulmaktadır. İktidarın 12 Eylül Anayasası’nı değiştirme iddiasının anlamını da doğru değerlendirmek gerekmektedir. Toplumun gerçek ihtiyaçlarına, emekçilerin taleplerine cevap vermeyen; halkın haklarını içermeyen, AKP iktidarının ve sermayenin ihtiyaçlarını gidermek üzere kurgulanmış tüm dönüşümlere karşı mücadele etmek önemli bir sorumluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Anayasada yapılan “reform” gibi; kamu çalışanlarına grev hakkı tanımayan, kadınlara pozitif ayrımcılık içermeyen, güvencesiz-sendikasız çalıştırmayı engellemeyen, halkın haklarını tanımayan, halkın siyasete doğrudan katılımının kanallarını açmayan, Kürt halkının siyasal-demokratik haklarını tanımayan ancak neoliberal gerici AKP iktidarının “değişim” adını taktığı saldırı siyasetinin teşhir edilmesi önümüzdeki dönemde de önemli bir mücadele başlığıdır.  

GÜVENCELİ İŞ: Güvencesizleştirme saldırısı işçileştirme, mülksüzleştirme ve yoksullaştırma ile birlikte gelişmekte, emekçilerin yaşamının tüm alanlarına yayılmaktadır. İşçi sınıfının tüm kazanılmış haklarının yok eden bu saldırının hedefi emekçilerin örgütsüzleştirilmesi, sermaye karşısında savunmasız bırakılmasıdır.  Güvencesizlik, bugün sadece sosyal güvenlik uygulaması dışındaki milyonlarca emekçiyi değil, tüm emekçileri kapsamaktadır. Yeni bir emek hareketi güvencesizleştirmeye karşı mücadele içinden doğmaktadır. Bu konuda Halkevleri 21. Genel Kurulu’nda yapılan tartışmalar sonucu alınan kararlar;

  • Emekçilerin “Güvenceli iş ve insanca yaşam” hakları pazarlık konusu yapılamaz, emekçinin mücadeledeki şartlarıdır, toplumun ortak çıkarıdır. Sınıf mücadelesi güvencesizliğe karşı mücadeleden yükselmektedir. Güvencesizliğe karşı mücadelede sermayenin yeni emek rejimine karşı hak mücadelesi biçimine bürünmeli, üretim ve yeniden üretim alanlarının birlikteliğine dayanan bütünlüklü bir mücadele olarak sürdürülmelidir. Güvencesizlikle kuşatılmış emekçilerin hak mücadelelerinin örgütü Halkevleri “güvenceli iş ve insanca yaşam” mücadelesinin sürükleyici öznelerinden biri olacaktır.
  • Güvencesiz emekçilerin mücadelesi örgütlenme ve kurumsallaşma açısından daha yolun başındadır. Bu nedenle Halkevleri güvencesizlerin örgütlenmesini kendi mücadele konusu görmeye devam edecektir.
  • Temel hizmetlerin parasız ve kamusal sunulmasını da içeren insanca yaşam mücadelesi ile güvenceli iş mücadelesinin buluştuğu her nok­tada dikkate değer bir dinamizm açığa çıkmaktadır. Halkevleri şubeleri mahallelerinde sürdürülen işçi direnişleriyle dayanışmanın ötesine geçen, ortak örgütlenme/mücadele deneyimlerini, emekçi halkın güvencesizleştirme saldırısı ve ortak örgütlenme ve mücadele yöntemlerini birlikte tartışacağı zeminleri ve işsiz-güvencesiz emekçilerin hak alma örgütlerinin yaratılması noktasında öncü bir rol üstlenmelidir. Bu maksatla, Halkevleri, örgütünün bulunduğu her yerde bölge dahilindeki küçük veya büyük ölçekli işyerleri, sanayi siteleri, üretim havzalarında çalışan işçilerin çalışma hayatında yaşadıkları sorunlara çözüm bulma, sendikalaşma mücadelesine destek olmak için sendikalarla işbirliği yapar, işçi sınıfı kültürünün oluşturulması, yaygınlaştırılması ve işçi dayanışmasının-mücadelesinin geliştirilmesi için bölgesel/yerel emek çalışmaları veya örgütlenmeleri organize eder. Eğitim, sağlık, ulaşım gibi temel haklar alanında mücadele ederken aynı zamanda bu alanlardaki güvencesizleştirme saldırısını da mücadelesinin temel başlığı haline getirir. 

 

BARINMA HAKKI: Kent, kamusal alanda yaşanan neoliberal dönüşümden, piyasalaştırma, metalaştırma ve güvencesizleştirme politikalarından en fazla etkilenen alanlardan biridir. Kentsel Dönüşüm projeleri ile sosyal adalet, barınma hakkı, kamu yararı ve mekansal bütünlük hiçe sayılarak yoksul emekçi halk kitlelerinin başlıca yaşam alanları, özellikle rant değeri yükseldiği ölçüde, geleneksel sahiplerinden temizlenerek, rantın yeniden sermaye lehine paylaşılması amaçlanmaktadır. Halkevleri, barınma hakkı mücadelesini; kentsel dönüşüm projelerinin tüm mağdurlarını militan, meşru ve kitlesel bir mücadele çizgisiyle; düzenden ve sermayeden bağımsız demokratik örgütlenme mekanizmalarıyla ve toplumsallaştırıcı bir perspektifle birleştirerek; emekçilerin diğer sosyal hak talepleri ve mücadeleleriyle kaynaştıran bir mücadele olarak kabul eder. Bu doğrultuda Genel Kurulumuzda yürütülen tartışmalar sonucu alınan kararlar;

  • Neo-liberal kent politikasına karşı bir direniş hareketi olarak yükselen barınma hakkı mücadelesi, yaygınlaştırılmalı, barınma hakkı hareketi olarak örgütlü, birleşik ve bütünlüklü bir mücadeleye dönüştürülmelidir.
  •  Barınma hakkı mücadelesi kentin bütününü hedefleyen; örgütlü olmayan mahallelerde oluşan çabalara ciddi destek sunan; kentsel neo-liberal dönüşümün etki alanında bulunan bütün emekçilerle ilişki kurup birlikte hareket edebilecek zeminler oluşturan bir hareket olmalıdır.
  • Hukuksal mücadele alanının kimi kazanımların önünü açan olanaklar sunmasıyla birlikte barınma hakkı mücadelesi hukuksal mücadelesiyle sınırlı tutulmamalı; mağdurların bireysel çıkarlarını azamileştirmek amacıyla bir araya gelerek oluşturdukları pragmatik ve mekanik birlikçi anlayışa ya da mücadeleyi salt fiziksel çatışmaya indirgeyen eğilimlere karşı, barınma hakkı mücadelesi emekçilerin kolektif çıkarlarını azamileştirmeyi amaçlayan, toplumsallık ilkesine dayanan, iç bütünlüğünü en alttakileri, belgesizleri ve kiracıları esas alarak kuran bir emekçi birliği olarak kurulmalıdır.
  • Emekçilerin kolektif hayatını insanlaştırma hakkının bir parçası olan barınma hakkı, tanım gereği, konutun ötesinde insanca bir yaşam için gereken kentsel, çevresel ve insani koşullarla; temel yaşamsal hizmetler ve insani ilişkilerle birlikte tanımlanmalıdır
  • Barınma hakkı mücadelesi insanlaştırıcı bir mücadele de olmalıdır. Farklı mezhep ve etnik kökenlerden emekçiler arasında yeniden kardeşleşme köprüleri kuran, evrenselci demokratik bir mücadele olarak, en geniş kitlenin ve özellikle kadınların söz ve karar süreçlerine etkin katılımını sağlamalıdır. Doğrudan demokratik forum ve toplantılarla karar alma süreçlerini yaygınlaştırmalıdır. Mücadele örgütünün iradesini giderek mahallenin bütün sokaklarından gelen temsilcilerin iradesi ile bütünleştirmeli, mahallenin genel ihtiyaçları kadar daha özel kolektif ihtiyaçların da ifade edilebileceği mekanizmalar oluşturmalı; bürokrasiye izin vermemelidir.
  • Tüm karar alma ve eylem süreçleri düzenden, sermaye fonlarından, sermaye fonları tarafından desteklenen oluşumlardan ve hükümetlerden bağımsız olmalıdır.

ÇEVRE HAKKI: Halkevleri sermayenin karı temel alan üretim biçiminin doğada yarattığı tahribata; doğal kaynakları metalaştırma saldırılarına; doğal yaşam alanlarında yıkım yaratan neoliberal enerji, su, madencilik, kent, ulaşım politikalarına karşı ekolojik mücadeleyi savunur. İnsanca, sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşam hakkını temel mücadele başlıklarından biri olarak kabul eder.  Bu doğrultuda Genel Kurulumuzda yapılan tartışmalar sonucu alınan kararlar;

  • AKP iktidarı halk ve doğa düşmanı politikalarına bir yenisini ekleyerek Nükleer Santrallerin kurulması noktasında adımlar atmaktadır, Nükleer enerji Yasası’nın meclisten geçirilmesinden sonra en son adım Rusya ile Akkuyu’da santral yapılması üzerine anlaşmaya imza atılması olmuştur. Halkevleri, halkı nükleer santraller konusunda yaygın bilgilendirme çalışmaları yürütecek, nükleer santrallerin kurulmasına karşı mücadelenin aktif parçası olacaktır. Aynı şekilde doğada geri dönülmez tahribatlar yaratan, canlı yaşamını tehdit eden termik santrallere kaşı mücadeleyi yaygınlaştıracaktır.
  • Bugüne kadar 3. Köprü’ye karşı mücadelede öncülük yapan Halkevleri, İstanbul’un su havzaları ve orman alanları üzerinde ciddi tahribat yaratacak olan bu projenin karşısında yürütülen mücadeleyi sürdürecek, barınma ve ulaşım hakkıyla bütünleştirdiği 3. Köprüye karşı mücadelede 3. Köprü’nün yapımın engellenmesine dönük bir direnişin örgütleyicisi olacaktır.
  • AKP iktidarı son dönemde sürekli olarak revize ettiği Çevre Denetim Yönetmeliği ile denetim mekanizmasını kamudan özele devretmek istemekte ve kamu sağlığını ciddi olarak etkileyecek bu erki serbest piyasa şartlarına terk etmektedir. Denetim mekanizması kamusal olarak yapılandırılmalı, hiçbir şart altında serbest piyasa şartlarına terk edilmemeli, sanayinin karı için insan ve çevre sağlığı ile oynanmasına izin verilmemelidir. Halkevleri bu süreçleri takip ederek sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı mücadelesinin bir parçası haline getirecektir.
  • Halkevleri köylülerin geçim olanaklarını yok eden, toprağı ve suyu zehirleyen siyanürle altın aramaya, orman yağmasına yol açacak olan yasal düzenlemelere karşı mücadeleyi önümüzdeki dönemde de sürdürecektir. 

TARIM VE BESLENME HAKKI:  Ülkemizde neoliberal tarım politikalarının kırdaki küçük üreticiler, kentteki emekçiler ve doğa üzerinde yarattığı yıkım hızla büyümektedir. AKP iktidarı, tarımın can damarı olan kurumları özelleştirerek, yaptığı yasal düzenlemeler ve destekleme politikasında yaptığı değişimlerle tarımsal üretimi uluslararası ve yerli tarım-gıda tekellerinin çıkarlarına göre düzenlemiştir. Üretim hızla gerilemiş, üretim altyapısı ve yeterliliği tahrip edilmiş,  Türkiye tarımda ithalatçı duruma gelmiştir. Tarım ve Gıda Bakanlığı kurulması hakkındaki tasarıyla temelde gıdanın sofradan tarlaya giden süreci denetim altına alınması hedeflenmekte, çiftçiler hem hükümetin hem de şirketlerin denetimi altına alınmak istenmekte ve bu yolla maliyetlerin düşürülmesi arzulamaktadır. Neoliberal tarım politikalarıyla tarım ile uğraşan çiftçilerin işçileşmekte ve toprağı, tohumu üzerindeki denetimini kaybederek direk kendisiyle sözleşme yapan firmanın istekleri doğrultusunda üretim yapmak zorunluluğuyla karşılaşmaktadır. Siyasi iktidarın tarımsal alanda en son özelleştirme hedefi ise Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ (TŞFAŞ)’dir. TŞFAŞ bünyesindeki 25 fabrika özelleştirildiğinde tıpkı TEKEL’in özelleştirilmesinde yaşandığı üzere fabrikalarının birçoğu derhal kapatılacaktır. Daha özelleştirilmeden işçilerine 4 C statüsüne geçmelerini isteyen yazılar gönderilmektedir. Oysa şeker fabrikaları çoğu yerde bulundukları şehirlerin tek sanayi tesisleridir. Fabrikalardan 8’i Doğu Anadolu bölgesinde bulunmakta, bu yöremizde çiftçimizin şeker pancarı üretimini teşvik etmektedir. Pancar pek çok bitkiye göre çiftçiye daha çok kazandırmakta, ayrıca sağladığı yüksek istihdamla köyden kente göçü önlemektedir. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi süreci şeker pancarı üretiminin engellenmesi, yoksullaştırma, güvencesizleştirme saldırısı anlamına gelmektedir.  Aynı şekilde hazırlanan, yeni Çay Kanunu’yla çay üretimi yeniden biçimlendirilerek, çay üretimi tamamen sermayenin  egemenliğine sokulmak istenmektedir.  Genel kurulumuzda yapılan tartışmalar üzerine alınan kararlar;

Halkevleri;

  • Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesine karşı mücadeleyi temel mücadele gündemlerinden biri olarak kabul etmeli, Halkevleri şeker pancarı ekimi yapılan ve şeker fabrikalarının bulunduğu bölgelerde örgütlenme çalışmaları sürdürmeli, öncelikle bu bölgelere yakın Halkevi şubeleri etkin bir mücadele sürecini önüne koymalıdır.
  • Karadeniz bölgesinde Çay kanununa ilişkin yapılan bilgilendirme toplantıları ve örgütlenme çalışmaları; bölgenin tamamına yaygınlaştırılmalı, çayda küçük üreticilerinin mücadele meclisleri oluşturularak kendi söz ve karar hakkı olmayan bir kanunun çıkması engellenmedir.
  • Ege, Akdeniz, Karadeniz ve Orta Anadolu başta olmak üzere Türkiye’deki tüm tarım bölgelerinde neoliberal tarım politikalarına karşı küçük üretici ve tarım işçisi örgütlenme hedefi ve çizgisi açığa çıkarılmalı; kentlerde emekçilerin beslenme hakkını tarımda yaşanan yıkımla ve üretici haklarıyla birlikte kavrayan bir mücadele çizgisi üretilmelidir.
  • Temel gıdalara erişimin bir hak olduğu bilincinin yaygınlaştırılmasına dönük çalışmalar yapılmalı, halkın gıda güvenliği ve sağlıklı beslenme hakkı kapsamında GDOlu gıdaların üretim, ithalat ve satışına karşı mücadele edilmelidir.

ULAŞIM HAKKI: Bugün temel yaşamsal ihtiyaçlardan biri olan ulaşımın planlanması, hizmet üretimi ve sunumunda; halkın ortak ihtiyaçları ve talepleri değil, sermayenin ve şirketlere dönüştürülen yerel yönetimlerin karları temel alınmaktadır. Bu konuda genel kurulumuzda yapılan tartışmalar üzerine alınan kararlar;

  • Halkevleri’nin ulaşım zamlarına karşı başlattığı ve fiili olarak ulaşım hakkının kullanılmasıyla kitleselleştirdiği mücadele çizgisi, elde ettiği kazanımlar ve halkta ulaşımın bir hak olduğuna dair yarattığı bilinç göz önüne alındığında yaygınlaştırılmalıdır. Belediyeler ulaşımdan kar elde edemez hale getirilmeli, halkın acil şartı olarak sabah ve akşam işe gidiş geliş saatlerinden ulaşımın parasız olması talebi örgütlenmelidir.
  • Halkevleri; taşıt odaklı ulaşım politikalarına karşı halkın "kamusal toplu ulaşım" hakkını savunmalı, çevreyi ve kent yaşamını hiçe sayarak yapılan ve kamu kaynaklarını uluslar arası-yerel sermayeye aktaran ulaşım yatırımlarına karşı mücadele etmelidir.
  • Toplu ulaşımın engellilere göre düzenlenmesini temel bir talep haline getirmelidir.

SU HAKKI: Sermaye suyun metalaştırılmasına dönük saldırılarını hızlandırmaktadır. Halkevleri suyun metalaştırılmasına, su hizmetlerinin özelleştirilmesine-taşeronlaştırma-güvencesizleştirme politikalarına; AKP iktidarının 49 yıllık "su kullanım hakkı" anlaşmaları yoluyla akarsuları satışa çıkarması üzerine akarsuların metalaştırılması saldırısının en temel ayaklarından biri haline gelen HES projelerine karşı su hakkı mücadelesini yükseltecektir. Genel Kurulumuzda yapılan tartışmalarda alınan kararlar; 

  • Kentlerde evlere ve köylerde tarlalara konacak ön ödemeli sayaç uygulamaları ile suya yapılacak zamlar, suyun metalaştırılması ve halkın yoksullaştırılması halka doğru aktarılmalı ve kentlerde iletim hatlarının şirketlere devri konusunda mücadele stratejileri oluşturulmalıdır.
  • Kentlerde belediyelerin yaptığı su zamlarına, suyu piyasada fiyatlandırma girişimlerine; su hizmetlerini özelleştirme saldırılarına karşı özsavunma eylemlerinden meşru her türlü eylemin kullanıldığı su hakkını kazanmaya dönük bir mücadele çizgisi örülmelidir.
  • Halkevleri su kaynaklarının satışa çıkarılmasına; ekolojik yıkım yaratan; tarihsel kültürel değerleri yok eden; yapıldığı yörede insanları göçe zorlayan ve yerinden göç etmek, küçük üreticinin toprağından ve yaşamını sürdürmek için akarsuyu kullanmasını engelleyen HES’lere; HESlerin yapımını onaylayan AKP iktidarı başta olmak üzere tüm aktörlere; HESleri kuran şirketlere karşı aktif bir mücadele  sürdürmelidir.
  • Ülkenin farklı bölgelerinde HESlere karşı mücadele edenlerle ilişkiler kurmaya devam edilmeli; yerel halkın su hakkı örgütlenmesine dair birlikler oluşturmalı; HESlerin yapılacağı bölgelerde, HES projelerinin sonuçları, su ve su havzalarının ticarileştirilmesinin etkileri hakkında halkı bilgilendirme çalışmaları yaparak su hakkı örgütlerini yaratmalıdır.
  • Mücadele çiftçilikte, tarımda, arıcılıkda, hayvancılıkta olacak kayıplarla birleştirilmeli ve çalışmalar her yörenin özelliklerine göre o yörede yoğunlaştırılmalıdır.

EĞİTİM HAKKI: AKP hükümeti sermayenin yeni karlı alanlarından biri olan “eğitim” alanına,  sistematik bir biçimde müdahalede bulunmaktadır.  Yıllardır yüzlerce yasa, yönetmelik, genelge ve hiçbir hukuki zemine dayandırılmayan uygulamalar yürürlüğe sokulmuştur. Bu programla eğitim paralı hale getirilmiş, piyasaya uygun, neoliberal programın yarattığı mağduriyetlere itiraz etmeyecek bireyler yetiştirilirken; eğitimin içeriği ve yöntemi bilimsellikten uzak, gerici, cinsiyetçi, ırkçı ve antidemokratik hale büründürülmüştür. Bu sermaye programının temel bir bileşeni güvencesizleştirmedir. Her geçen gün artan biçimde sözleşmeli, ücretli, vekil sıfatlarıyla eğitim çalışanlarını yeni güvencesiz çalışma rejiminin model çalışma alanlarından biri olarak düzenlemeye devam etmektedir. Eğitim hakkı mücadelesini ana mücadele gündemlerinden biri olarak belirleyen Halkevleri genel kurulda yapılan tartışmalar sonucu şu kararları almıştır;

  • Şubelerinin bulunduğu her yerde parasız, nitelikli, bilimsel, laik ve anadilde eğitim için mücadele edecektir. Bugüne dek hakların savunma çizgisinde ilerleyen mücadelenin, hakların fiili kullanımına ilerleyecek bir noktaya evriltilmesini içermek zorundadır. Eğitime ait olanakların kullanılmasının önündeki yasal, bürokratik ve fiili engeller ancak meşru, fiili müdahale kanallarının yaratılmasıyla aşılabilir. Bu noktada parasız kayıt eylemleri ve okullarda para toplanmaması, çocukların beslenme ihtiyaçlarının karşılanması, okul niteliğinin arttırılması, okula ayrılan bütçenin arttırılması gibi hak kazanımları yaygınlaştırılmalıdır. Eğitim hakkı mücadelesinin önemli bir adımı da tüm bireylerin özgür irade geliştirebileceği bir eğitim içeriğine kavuşturulması için gericilikten, cinsiyetçilikten, ırkçı ve milliyetçi yaklaşımdan arındırma talebidir. Eğitim süreci içindeki tüm unsurlar demokratik bir eğitim süreci oluşturulması için meşru müdahale hakkına sahiptir.
  • Muazzam bir ideolojik çarpışma alanı olan eğitim alanı bu haktan mahrum bırakılan milyonlarla, bu hizmetin asli unsuru olan eğitim emekçilerinin yanyana getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Sistemin karşı karşıya getirerek mücadele edilmesini engellemeye çalışması karşısında büyük bir eğitim hakkı mücadele cephesi kurulmalıdır. Eğitim hakkının gaspı eğitim süreçlerinin bütün unsurları için ortak saldırı olarak gerçekleştiğinden okul ve diğer eğitim mekanlarındaki eğitim sürecinde veli, öğrenci ve öğretmenlerin sorunların tümünde ortak müdahalesi için birlikte örgütlenmeleri gerekmektedir.
  • Halkevleri aynı anda nasıl bir eğitim sistemi sorununa pratik yanıtlar üretmek zorundadır. Halkevi şubeleri alternatif içerik, biçim ve sistem oluşumuna kadar giden tartışmaları yapmak ve deneyimleri yaratmak göreviyle karşı karşıyadır.  Alternatif eğitim programları merkezi bir bütünlüğe kavuşturulmalıdır. Mahallelerde yoksulluk ve yoksunluk içinde bırakılmış ve gericiliğe teslim edilen çocuk ve gençlere dayanışma, gönüllülük esasıyla çalışacak eğitimciler kucaklanarak ulaşılmalıdır. Yoksul mahallelerde üretilen “çaresizliğin”  karşısında,  çalışmalara katılan çocuklar, gençler, kadınlar çarenin sadece kendilerinde olduğunu bu örgütlenme içinde görebilmeli ve mücadeleye dahil edilebilmelidir.
  • Güvencesiz çalışanlar,  geleceğe güvenle bakacak bireyler yetiştiremezler. Güvencesiz çalışma rejimi kurulurken ilk müdahale edilen çalışan gruplarından olan eğitim emekçilerinin  sözleşmeli, ücretli, vekil v.b kategorilerle birbirinden ayrıştırılarak, birbirine rakip kılınarak sürekli gelecek kaygısı ile mesleğini yapmak zorunda bırakılması karşısında “güvenceli iş” talebi  yükseltilmeli ve eğitim emekçilerinin örgütlenmesi eğitim hakkı mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olarak kurulmalıdır.
  • Sağlıklı bir çevre, sağlıklı ve güvenli eğitim ortamı eğitim hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Okul ve diğer eğitim mekanlarında sağlıklı ve güvenli bir eğitim ortamı talebi bilince çıkarılmalı ve mücadele konusu olarak gündemleştirilmelidir.
  • Yoksulluk nedeniyle dengeli ve sağlıklı beslenme olanaklarından yararlanamayan milyonlarca insan, eğitim süreçlerinde eşit olmayan koşullar içinde kalmaktadır. Sağlıklı beslenme hakkından mahrumiyet eğitim hakkı mücadelesinin vazgeçilmez başlıklarından biridir ve önemli bir talep olarak öne çıkartılmalıdır.

 

SAĞLIK HAKKI: Dünya Bankası ve IMF tarafından önerilen sağlıkta piyasalaştırma politikaları AKP döneminde hızla uygulamaya konulmuştur. Bu politikaların sonucu olarak; sağlık hizmeti bir hak olmaktan çıkarılmakta, koruyucu sağlık hizmetleri yerine tedavi edici hizmetler desteklenmekte, özel sağlık sermayesi kamudan aktarılan kaynaklarla büyütülmekte ve sağlık alanında çalışanlar güvencesiz çalışma koşullarına zorlanmaktadır. Sağlık hizmetinden yararlanan halktan katkı payı adı altında sürekli artan bir para alınırken, sosyal güvence kapsamı daraltılmaktadır. Önümüzdeki dönem kamu hastanelerinin şirketleştirilmesi ve de aile hekimliği sistemi ile sağlıkta kamunun tamamen tasfiye edildiği dönem olarak planlanmış bulunmaktadır. Halkın hakları mücadelesinin bir bileşeni olarak sağlık hakkı mücadelesinin önümüzdeki dönemde büyütülmesi bugün de Halkevleri’nin görevleri arasındadır. Genel Kurulumuzda yapılan tartışmalar üzerine sağlık hakkı mücadelesinin bizlere yüklediği görevleri karşılamak üzere alınan kararlar; 

  • Sağlık hakkı mücadelesinin sağlık emekçileri ve halkın ortak mücadelesi olarak örgütlenmesi için oluşturulan Sağlık Hakkı Meclisi deneyiminin yaygınlaştırılması; 
  • Yoksul emekçi mahallelerinde sağlık hakkı mücadelesini yürütmeye yetenekli yerel organların oluşturulması;
  • Yerel organlarda halkın doğrudan söz ve karar sahibi olacağı bir işleyişin hakim kılınması ve halkın mücadelenin öznesi olarak konumlanması;
  • Sağlık hakkı mücadelesini halkın hakları mücadelesinin bir bileşeni olarak insanca yaşam mücadelesi ile bütünleştirilmesi için adımlar atılması;
  • Sağlık alanında yaşanan taşeronlaştırma/güvencesizleştirme politikalarına karşı direnen emekçilerle dayanışma ilişkilerinin ötesine geçen bir ortak mücadele sürecinin öznesi olma hedefinin güdülmesi.

İLETİŞİM HAKKI: Neoliberal politikaların medya alanında yarattığı 1980’lerden sonraki dönüşüm bir yandan basın emekçilerini sendikasız, güvencesiz ve mesleki bağımsızlıklarını yitirmiş bir çalışma ortamına sürüklemiş diğer yandansa halkın haber alma hakkının (geniş anlamda halkın iletişim hakkının) çok daha fazla gasp edilmesine neden olmuştur. Medya organlarının yoğun olarak tekellerin denetimine girdiği bu dönem AKP’nin iktidarıyla birlikte daha özel bir evreye girmiştir. AKP sistemli çalışmalarla medyanın önemli bir bölümünü doğrudan ve dolaylı ataklarla denetim altına almıştır. Bu durum ciddi bir yandaş medyanın oluşmasına neden olmuştur. Yandaş diye nitelendirilmeyen medya da tekellerin denetiminde halkın özgür iletişim hakkını gasp eder konumdadır.

Tüm bu süreç tüm hak mücadelesi veren kesimleri kendi habercilik mecralarını yaratma zorunluluğuyla karşı karşıya getirmiştir. Halkın gerçek sorunlarının ve hak mücadelelerinin kamuoyunda daha fazla görünür olması için halkın kendi haberciliğini kendi yapması gerekliliği toplumsal mücadele için artık ertelenemez bir durumdur.

Genel Kurulumuzda yapılan tartışmalar sonucu bu konuda alınan kararlar;

  • Halkın Medyası çalışması doğrultusunda hazırlanan Hak Mücadeleleri İçin Medya Kılavuzu her şubede bulunmalı ve okumalıdır.
  • Her Şube kendi etkinliklerinin olduğu kadar çevredeki tüm hak mücadelelerini ve önemli gelişmelerin haberleştirilmesini kendine görev edinmeli, bunun için aktif basın birimleri oluşturmalıdır. Bu basın birimleri Halkevleri sitesindeki şube sayfalarından kendi yayınlarını kendileri sürdürebilmelidir.
  • Bu birimler sadece haber yapmakla kalmamalı ilişkide olduğu tüm birey ve topluluklara önemli sorunlarını büyük medyanın bir gün onları görmesini beklemeden haberleştirmeleri bilincini aktarmaya çalışmalıdır.
  • Her şube kendi özgün koşulları çerçevesinde iletişim kanallarını geliştirmelidir. İnternet blogları, yerel dergi-gazete yayınları, duvar gazetesi vb gibi iletişim kanallarını etkin olarak kullanmalıdır.
  • Tıpkı ATV-Sabah grevinde olduğu basın emekçilerinin mücadelesine destek devam etmelidir.
  • TRT’nin yandaşlaştırılmasına karşı kamu yayıncığı savunusuyla yürütülen mücadele daha aktif olarak desteklenmelidir.
  • Alternatif bir medya kuruluşu olarak sendika.tv’nin çalışmaları desteklenmelidir.

 

KADIN MÜCADELESİ:  Halkevci Kadınlar, kadınların emekleri, bedenleri ve kimlikleri üzerindeki tüm baskı ve sömürü ilişkilerine karşı mücadele etmeye, kadınların maruz kaldığı her türlü baskı ve sömürünün kaynağı olan sistemli erkek egemenliğine, kadın bedenini ve emeğini metalaştıran kapitalizme ve onun güncel stratejisi olan neoliberalizme karşı örgütlü mücadeleyi  yükseltmeye devam edecekler. Halkevci Kadınlar ; politik varlıkları ve kadın özgürleşmesi bilinciyle; bugün mücadelenin ideolojik, politik ve pratik çizgisinin belirlenmesinde ve uygulanmasında özne olmak ve mücadelenin tamamının sürükleyicilerine dönüşmek için örgütlülüklerini güçlendirecekler. 

21. Olağan Genel Kurul’da Halkevci kadınlar ;

Neoliberalizmin yarattığı tahribat içerisinde kadınların özgün sorunlarını açığa çıkartmak ve kadın taleplerini dile getirmek, AKP hükümetinin kadın düşmanı yüzünü teşhir etmek, kadınların geleceğini dinci gericiliğe teslim etmemek, yaşadığımız topraklardan şovenizmi silmek, barışı getirmek için  gücünü kadın dayanışması ve mücadelesinden alan, kızkardeşlik hukukuna dayanan bir kadın sekreterliği için ilk adımlarını atmıştır.  İl temsilcileriyle birlikte fiili bir kadın sekreteryasını ve Halkevleri kadın sekreterini belirlemiştir.  Fiili olarak kurulan Kadın Sekreterliği; 

  • Kadın ve erkeklerin eşitliğini savunmak, toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümünün, kadının ezilmişliğinin yeniden üretilmesine karşı mücadele etmek,
  • Kadınların özgücüne dayalı bir kadın örgütlenmesi yaratma iddiasını taşımak, tüm kadınların kendini özgürce ifade edebildiği doğrudan demokrasiye dayalı bir örgüt modelini savunmak,
  • Yaşanan her türlü taciz tecavüz ve şiddet vakası karşısında kadın mücadelesinin temel bir ilkesi olan 'kadın beyanının esas alınması' ilkesini benimsemek,
  • Türkiye genelinde başta iller arası iletişim ve eş güdüm oluşturması olmak üzere, kadın çalışmasının kurumsallaştırılması ve ortak bir dilinin oluşturulması için gerekli komisyonların oluşturulması için çalışmak,
  • Her ilde veya bölgede ihtiyaca göre il temsilcilerinden ve kadın mücadelesinin doğal öznelerinden oluşan kadın meclisleri oluşturmayı hedeflemek,
  • Halkevleri Genel Yönetim Kurulu'ya temsilci olarak gönderilecek ismi belirlemek, GYK'daki genel temsilcinin ve illerde/bölgelerde il temsilcileriyle temsil edilecek sekretaryanın geri çağrılabilirliğini saklı tutmak,
  • Her GYK'dan önce, Tüm Türkiye'den kadın çalışmasının sürdürdüğü mücadelenin , kadın çalışmasının ihtiyaç ve sorunlarının bilgisini toplamak ve GYK'da sürdürülecek tartışmalara bu bilgiyle katılmak;  Halkevi mücadelesinin politik-pratik hattının belirlenmesine ilişkin kadın çalışmasının önerilerini GYK'ya taşımak; Halkevi örgütünün politik pratik hattına ilişkin alınan kararları kadın çalışmasına taşımak ve kadın çalışmasıyla birlikte yeniden üretmek temel ilkeleriyle hareket edecektir. 

 

ENGELLİ HAKLARI: Engelliler toplumun en büyük kesimlerinden birini oluşturmaktadır. Çelişkilerin daha da keskin yaşandığı engelliler alanı örgütsüz ve dağınık durumdadır. Halkevi Engelli Hakları Atölyesi öncülüğünde Halkevleri Genel Kurulu’nda yapılan tartışmalar sonucu alınan kararlar;

  • Engelli haklarına ve örgütlenmesine yönelik çalışmaların Halkevi şubelerinde başlanması, engelli hakları mücadelesine yönelik merkezi politikaların belirlenmesi ve bu yönde kurumsallaşmaya yönelik adımların atılması;  
  • Görme engellilere okuma alışkanlığı kazandırmak ve dayanışma ağlarını örmek amacıyla Kazım Koyuncu Kültür Merkezi’yle Halkevleri Engelli Hakları Atölyesi “Engelsiz Okuyorum” projesini ortaklaşa yürütmektedir. Engelsiz Okuyorum projesi kapsamında gönüllü okuyucular engellilerin belirlediği kitapları stüdyo ortamında sesli okumaktadır. Engellilerin kendilerini geliştirme haklarına önemli bir katkıda bulunmayı hedefleyen projede sesli okuma kayıtları CD halinde çoğaltılacaktır. Halkevleri şubelerinin hazırlanan çalışmanın engellilere ulaşmasında çalışmanın aktif örgütçüleri haline gelmesi;
  • Halkevleri’nde engellilere yönelik etüt çalışmalarının başlanması;
  • Halkevleri iç eğitim çalışmalarına engellilerin yaşamda karşılaştıkları sorunlar ve mücadeleleri hakkında bilinç yaratmaya yönelik başlıkların eklenmesi;
  • Neoliberalizme karşı hak mücadeleleri çizgisinde, hak mücadelesi programlarının ve taleplerini belirlenmesinde engellilerin özgün taleplerinin içerilmesi ve engellilerin hak mücadelelerinde özne olmasının önündeki engellerin aşılmasına yönelik önlemlerin alınması,       
  • Kentlerde verilen ulaşım hakkı mücadelesi içinde; toplu ulaşım araçlarının engellilere uygun hale getirilmesinin temel bir başlık haline getirilmesi;
  • Engelli hakları mücadelesinin yaygınlaştırılması noktasında talepleri yaygınlaştırmanın bir aracı olarak radyo ve televizyon faaliyetlerine başlanması.

 

KÜLTÜR SANAT HAKKI: Tarihten bugüne bir kültür sanat örgütü olan Halkevleri, kültür sanat hakkını hak mücadeleleri çizgisinin bir parçası olarak değerlendirmektedir. Halkevleri kültür sanat hakkı mücadelesini kültür sanat alanına yönelen her türlü piyasacı, gerici, milliyetçi, şoven, cinsiyetçi politikaya karşı direniş ve alternatif bir emekçi kültürünün inşası ve halkın sanatsal üretimlerinin yaşamın her alanında çoğaltılması; sanat yapma hakkı önündeki engellerin ortadan kaldırılması mücadelesi olarak görür. 21. Olağan Genel Kurul’da kültür sanat alanında sürdürülen tartışmalar sonucu alınan kararlar;

  • Halkevleri şubelerinde sürdürülen kültürel sanatsal faaliyetler kültür-sanat hakkı mücadelesinin bir parçasıdır. Çalışmalar bu bakış açısıyla yürütülmeli, bu faaliyetlere katılan, yürüten ve katkı sunan herkesin, alternatif kültür sanat politikası oluşumu ve pratiğe geçirilmesi sürecinin doğrudan öznesi haline geldiği zeminler ve örgütlenme biçimleri açığa çıkarılmalıdır.
  • Halkevleri kültür sanat çalışmalarına katkı sunan sanatçı ve aydınlarla ilişkiler sürekli bir hale getirilmelidir. Halkevleri piyasanın tahakkümü altındaki sanat alanlarında, gericileştirme, yozlaştırma politikalarının kuşatması altına alınan;  güvencesizliğe mahkum edilen türlü baskılar altında sanatsal üretimlerini sürdürmeye çalışan sanatçıların özgürce sanat yapma hakkını savunan bir çizgiyi örgütlemelidir.
  • Kültür sanat mekânları, neoliberal kent politikalarıyla kamusal kent mekânlarının özelleştirilmesi ve metalaştırılması saldırısının hedefidir. AKP iktidarı bu politikanın sistemli yürütücüsüdür. Halkevleri, kültür sanat hakkı mücadelesinin bir parçası olarak Emek sinemasının yıkılmasına karşı mücadelede bir örneğini sergilediği gibi kültürel sanatsal mekanların sermaye tarafından işgal edilmesine, yok edilmesine karşı mücadelenin aktif bir bileşeni haline gelmelidir.

ÇOCUK HAKLARI:

Halkevleri çocuk emeği sömürüsüne, çocukların istismarına, eğitim ve sağlık hizmetlerinden, oyun alanlarından yoksun bırakılmasına karşı mücadele eder. Halkevleri tüm mücadelelerinde çocukları bir özne olarak görerek, kendilerini ifade etmeleri için olanaklar yaratmak, çocukların da söz karar hakkı sahibi olduğu, yeteneklerini geliştirdikleri etkinlikleri yaşama geçirmek zorundadır.  

 HALKEVLERİ 21. GENEL KURULU’NDA ÖRGÜTLENMEYE DAİR ALINAN KARARLAR;

Kültür Sanat Dairesi; Halkevi şubelerinde yürütülen kültür sanat faaliyetlerinin çalışmalarına ilişkin ortak politika belirlemesi; alternatif kültür sanat etkinliklerinin örgütlenmesi, yürüyen kültür sanat çalışmalarının koordinasyonunun sağlanması için “Halkevleri Kültür Sanat Dairesi”nin kurulması  kararı alınmıştır.

Hukuk Dairesi: Mücadeleye yönelen baskı ve saldırıları savuşturmada, dolayısıyla örgütümüzün ve üyelerimizin başta “örgütlenme/örgütlü faaliyet yürütme hakkı” olmak üzere en temel hak ve özgürlüklerini savunmada, etkin bir hukuki çabanın sürdürülerek örgütümüz bünyesinde kurumsallaştırılması amacı ve halkın hakları mücadelesinin doğasında; somut olarak hukuk zemininde verilecek bir hak arayışı ile halkın hukukçularının mesleki katkı ve emeği de son derece önemli ve öncelikli bir yer tutması gerekçesiyle;  “halkın haklarının hukukunu yaratmak” hedefiyle donanmış Halkevleri Hukuk Dairesi’nin  kurulması kararı alınmıştır.

Eğitim Dairesi: Mücadelenin ihtiyaçlarına uygun biçimlerde Halkevleri’nin üyelerine yönelik sürdürdüğü eğitim çalışmalarının ve halkı bilinçlendirmeye yönelik eğitim faaliyetlerinin merkezi olarak planlanması; eğitim faaliyetlerinde yayınlanacak broşür, kitapçık vb çalışmaların hazırlanması için bir Halkevleri Eğitim Dairesinin kurulması kararı alınmıştır.  

Basın Yayın Merkezi: Halkevleri olarak Türkiye çapında geliştirdiğimiz hak mücadelelerinin topluma duyurulması, anlatılması, güncel ekonomik, siyasi, toplumsal gelişmelere dair yaklaşımlarımızın geniş kesimlere iletilmesi;

Halkevleri’nin basındaki görünürlüğünü izlemek ve buna dair kurumsal girişimlerde bulunmak, Halkevleri politikalarını ve hak mücadelesi örneklerini yaygınlaştırmak, Halkevleri şube çalışmalarını görünür kılmak ve deneyim paylaşımını sağlamak amacıyla bir Basın Merkezi kurulması kararı alınmıştır.  

 

GENEL KURUL’DA ALINAN DİĞER KARARLAR;

HALKIN HAKLARI FORUMU KARARI:

Neoliberalizmin metalaştırma, piyasalaştırma ve güvencesizleştirme politikalarına karşı mücadelede; yaşamın ve mücadelenin ürettiği bilgi ve deneyimin akademik-düşünsel-kültürel çalışmalarla karşılıklı aktarım süreciyle zenginleştirilmesi; bugün yaşanan dönüşüm sürecini farklı yönleri arasında ilişkileri kurarak kavrayabilmek ve gelecek öngörüleri oluşturabilmek; mücadele yöntem ve olanaklarının birlikte tartışabilmek için bir zemin oluşturabilmek;

Ülkenin farklı bölgelerinde yeşeren hak mücadelelerinin öznelerinin, hak mücadelesi örgütlerinin birbirleri ile ilişki kurabilmesine, deneyim aktarımı yapabilmesine olanak sağlamak, hak mücadelelerini geliştirmek amacıyla;

Halkevleri 21. Olağan Genel Kurulu’nda 2010 yılında II. Halkın Hakları Forumu’nun gerçekleştirilmesi  kararı alınmıştır.