Hatay Halkevi, yaklaşık 200 kişilik bir yürüyüşle AKP tarafından desteklenen cihatçı çetelerin, farklı etnik ve mezhepsel kişi ve kurumlara yönelik saldırılarına “meydan okuma” çağrısında bulundu.
Suriye’ye yönelik emperyalist müdahaleler, tarihine ve kültürüne alışık olmadık bir biçimde Hatay’ı da savaş girdabının içinde dönüştürmeye başladı. Aylardan bu yana AKP tarafından korunan ve desteklenen cihatçı çetelerin tehdidi altındaki Hatay halkı, yakın zamanda metropolitlerin kaçırılmasına tanık oldu. Ortodoks Kilisesi Patrikhanesi Halep Metropoliti Pavlus Yazıcı ile Halep Süryani Ortodoks Metropoliti Yuhhana İbrahim, Özgür Suriye Ordusu’nun denetimindeki Cilvegözü sınır kapısından geçiş yaptıktan sonra kaçırılmışlardı. Cihatçı çeteler, görevli şoförleri ise öldürmüştü.
Kaçırıldıkları günden bu yana iki metropolitten haber alınamazken, bu defa da Ehl-i Beyt Kültür ve Dayanışma Vakfı Genel Başkanı Ali Yeral’in evine bir saldırı düzenlenmişti. Yeral’in evindeki odasına kadar giren çete üyeleri, yeşil kalemle yazılmış “Seni yakacağız” mektubunu bırakmıştı.
Yürüyüş yasak dinlemedi, Saray Caddesi açıldı
Hatay Halkevi, kent genelinde bir süreden bu yana özellikle Alevilere ve farklı dinlerin temsilcilerine yönelik saldırı ve tehditleri protesto etmek amacıyla 4 Mayıs günü bir yürüyüş düzenledi. Halkevi’nde buluşarak Saray Caddesi’ne yapılan yürüyüşe 200’ü aşkın Hataylı katıldı.
Saray Caddesi’nde yapılan yürüyüş, 1 Eylül 2012 Dünya Barış Günü’nde binlerce Hataylının AKP’ye meydan okumasından sonra Hatay Valiliği’nin aldığı yasaklama kararını da deldi.
Hatay halkı cihatçı çetelere meydan okuyor
Cadde üzerinde yapılan basın açıklamasında konuşan Hatay Halkevi Şube Başkanı Eylem Mansuroğlu, cihatçıların “Aleviler tabuta, Hıristiyanlar Beyrut’a” mesajına ithafen “Bu halk Alevi’si, Sünni’si, Hıristiyan’ı, inanmayanıyla sizden korkmuyor. Size ve işbirlikçilerinize meydan okuyor” dedi. Antakya’da etnik ve mezhepsel farklılıklar üzerinden hesap yapanların kenti yeterince tanımadıklarını ifade eden Mansuroğlu, kent topraklarında bir arada yaşama ve direnme kültürü olduğunun altını çizdi.