Bugün kızımın bölüm seçimi (fen, matematik ya da sosyal bölümü) için okuluna gittik. Müdür yardımcısı ile görüştük ve seçmeli dersleri belirledik. Buraya kadar her şey normaldi. Bir veli ve bir eğitimci, öğrencinin ileride alacağı dersleri yani öğrencinin yaşamını şimdiden belirledik. Kendisi “Türkçe Matematik” istedi, çünkü avukat olmak istiyordu.
Kalkmak üzereyken müdür yardımcısı bilgisayar ekranına bakarak “eğitim katkı payını ödemediğimi, ödemem gerektiğini” söyledi. Bende eğitime katkı payını her yaptığım alışverişten cep telefonu faturasına kadar ödediğimi, bununla da kalmadığını, vergilerimi de eksiksiz ödediğimi söyledim. Müdür yardımcısı ise “bu eğitime katkı payının direk okula ödenmesi gerektiğini” söyledi. Ben de böyle bir şey olmadığını, tüm kamu kurumlarındaki adımıza kesilen fatura ve vergilerdeki, yine bazı tüketim mallarındaki “eğitime katkı vergilerini” ödediğimi tekrar belirttim. Müdür yardımcısı “bunlardan okula bir şey gelmediğini, okulun harcamalarının olduğunu, temizlik malzemesinden hademesine, elektriğinden suyuna kadar tüm giderleri okulun kendisinin karşılamak zorunda olduğunu” söyledi.
Bu tür giderlerin doğal olarak yapılması gereken giderler olduğunu ve muhatabın biz veliler değil, devlet olduğunu dolayısıyla ilgili kurum olan milli eğitim bakanlığından istemeleri gerektiğini söyledim. Müdür yardımcısı konuşmayı keserek müdürle görüşmem gerektiğini söyledi. Olur dedim, müdürü beklerken müdür beyde içeri geldi. Günaydın diyerek konuşmaya başladık. Müdür bey, “okulun harcamaları olduğunu bunların karşılanması için devletten bir şey gelmediğini kendilerinin de bunu velilerden topladıklarını” söylerken çocukların ihtiyacı olan temizlik malzemeleri, temizlikçi gibi giderleri örneklerle anlatmaya çalıştı. Bende bunlar için devletin benden yeteri kadar vergi aldığını, bunu Milli Eğitim Bakanlığından istemeleri gerektiğini söyledim. İsteyemediklerini, 657’ye tabii olduğunu söyledi. Daha doğal ne olabilir ki müdür beyin eğitim öğretim giderlerini devlete bildirip karşılanması için maddi manevi destek beklemesinden daha doğal ne olabilir ki? Devlet büyükleri demiyor mu her yıl milli eğitim bütçesine şu kadar ayrıldı okulun her şeyini veliler karşılıyorsa ayrılan bütçe nereye gidiyor? Fatih projesi ile okullara akıllı tahta, akıllı kitaptan bahsediliyor, şu kadar bütçe ayrıldı, milyonlarca dolar bunlar için harcandı deniliyor, bizlerden okullardan akıllı tahta, temizlik vb giderler için para isteniyor. İnsanlar buradaki çelişkiyi görmüyor mu?
Konuşma uzadıkça ben yazıyla Milli Eğitim’den istemeleri gerektiğini söylerken onlarda istemeyeceklerini söylüyordu. Bana ne demek istiyorsun elime yazı alıp köprüyemi çıkayım dedi müdür bey. Ben de böyle bir şey demediğimi, yazışmalarla bunun ilgili kurumlardan istenmesi gerektiğini tekrar tekrar söyledim. Müdür Bey ise sürekli 657’ye tabii olduğunu söyledi. Baktım müdür beyi ikna etmek mümkün değil o zaman benden okulun hangi giderleri için ne kadar katkı payı istediğinizi yazılı olarak verin dedim. Bu arada konuşmanın dozu terbiyesizlik aşamasına geldi. Eğitimci olduğunu, bu üslupla, hakaret eder tarzda konuşmaması gerektiği söyledim. Müdür bey ayakta yerinde duramıyordu. Çocuğuma bu tarzdaki birinin eğitim verdiğini gördüğüm için çok üzüldüğümü, alacaklı adına para tahsil etmeye gelen biri gibi davrandığını, bununda bir eğitimciye yakışmadığını tekrar tekrar söyledim. Söylenerek odadan çıktı. (ne, nasıl bir şey ki yılların eğitimcisini bu hale getirmiş böyle davranmaya itiyor.) Müdür yardımcısıyla biraz konuştuk müdür beyin terbiyesiz bir uslupla konuştuğunu yılların eğitimcisine yakışmadığı söyledim ve ayrıldım. Bu arada seçmeli dersler hakkındaki dilekçenin fotokopisi için kızımı odadan çıkarmıştık. Kızım fotokopi çektirirken dışarı çıkan müdür bey kızımı kastederek “ fotokopi ve kağıt parasını alın” demiş. Bunu dışarı çıkınca kızım söyledi. Müdür beyin yanına geri döndüm odasının kapısı sıkısıkıya kapalıydı oradaki memura kayıt yaptırırken verdiğim kırtasiye malzemelerinin arasında en az 5 top kağıt olduğunu, fotokopi kağıdının parasını peşinen verdiğimi söyledim eminimki müdür bey bunu duymuştur. Sabah saat 9.30 gibiydi ve ben güne böyle başladım.
Vayy öğretmenim vay… Demek ki diye düşündüm, okula başladığımızda büyüklerimiz öğretmenlerimize bizi teslim ederken eti sizin kemiği bizim diye emanet ederlerdi. Bugün karşımda 60-65 yaşlarında bir eğitimci mi ya da bunu söylerken utanıyorum ama tahsildar mı var anlayamadım. Bizler böyle eğitimci hayır hayır eğitimci diyemiyorum, böyle kişilere mi geleceğimiz olan çocuklarımızı teslim ediyoruz.
Hayır hayır benim çocuğumun etide kemiğide benim, insanlığın olmalı…
Sayın öğretmenlerimiz kişiliğinize ve mesleğinize saygı duyun ve gereğini yapınız.
Sayın veliler çocuklarımıza ve geleceklerine sahip çıkalım, çıkmak içinde ne gerekiyorsa yapmaya hazırım.
Belki uzun bir yazı oldu ama sizlerle kelimesi kelimesini paylaşmak isyiyorum keşke kasete alınsaydı bu konuşma her kelimenin her ses tonunun altında bir şey vardı. Hipnoz mu edilmiş, sindirilmiş bir kişilik mi? Olayı yaşadıktan 2 saat kadar sonra yazdım. Anlatım bozukluluğum olabilir diyaloğun her şeyi bozuktu çünkü…
Fatma Sarıtaş Tahmaz
Öğrenci Velisi / Kadıköy Halkevi
