Artvin Hopa’da toprağına, suyuna, deresine sahip çıkmak için uzunca bir süredir HES’lere karşı yürütülen bir mücadele vardı. Orada yaşayan halk hükümetin HES (hidroelektrik santral) projelerine oldukça tepkiliydi. 31 Mayıs günü miting yapmak üzere Hopa’ya gelen Başbakan’a taleplerini dile getirmek ve tepkilerini ortaya koymak için Hopa halkı protesto eylemi yapmak istedi. Bunun üzerine polis yoğun gaz kullandı ve emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümüne sebep oldu.
Daha sonra Metin Lokumcu’nun ölümü başta Ankara ve İstanbul olmak üzere ülkenin her yerinde tepki ve protesto eylemlerine dönüştü. Yoğun gaz kullanıldı ve insanlar gözaltına alındı. Başkent Ankara’da yapılan protesto eylemine polis saldırdı. Çok sayıda kişi gözaltına alındı. Polisin eylem bittikten sonra pusu kurarak yakaladığı ve ağır şekilde yaraladığı Halkevleri Merkez Yürütme Kurulu üyesi Dilşat Aktaş’ın kalça kemiği kırıldı; 6 ay iş göremez raporu aldı. Aktaş daha uzun süre hastanede yatacaktır. Başbakan bununla da yetinmeyip kadın düşmanlığını, cinsiyetçiliği tetikler şekilde “Kız mıdır kadın mıdır” sözleriyle Dilşat’a ve onun nezdinde mücadele eden tüm kadınlara saldırmaya devam etti.
Hükümet tacizi- şiddeti- işkenceyi kadın bedeni üzerinden meşrulaştırıyor!
Ankara’da yaşanan bu durum bununla sınırlı kalmadı. Sistematik ve kasıtlı şekilde saldırılar devam etti. Gözaltındaki arkadaşlarımız insanlık dışı uygulamalara maruz kaldılar. Gözaltı sırasında polis; fiziksel, psikolojik işkence uyguladı. Tüm bunların yanında özellikle kadınlar fiziksel, sözlü her türlü tacize maruz kaldı.
Hükümet tarafından kadınlar hedef gösteriliyor. Yaşanan bu olayların ardından yetkililer görevlerini yerine getirmiyor, durumu görmezden geliyor, soruşturma açmıyor. Suçluları aklayıcı bir tutum sergiliyor. Tacizciler, istismarcılar, işkenceciler bu durumdan güç alıyor. Mücadele eden kadınlara dönük aşağılayıcı bir saldırı haline dönüştürülüyor.
Türkiye’de kadın düşmanlığı özellikle hükümet eliyle sürdürülüyor. Kadına dönük şiddet her geçen gün daha da artıyor. Her gün en az 5 kadın öldürülüyor. 9 yıllık iktidarı boyunca AKP hükümeti döneminde kadına şiddet %1400 arttı. Başbakan önlem almak yerine muhafazakar, gerici, cinsiyetçi açıklamalarına devam ediyor. Gazetecilere, aydınlara, köşe yazarlarına, ırkçı açıklamalarına karşı çıkanlara saldırıyor. Kadın düşmanlığını besliyor. Ses çıkaran bütün kadınları hedef gösteriyor. “Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum” diyor, kadınlar için tek seçenek “evlilik ve anneliktir” diyor, “üç çocuk doğurun” diyor. “Kota isteyen Ruanda’ya gitsin” diyor. Kadınların yüzyıllardır mücadeleyle kazandıkları haklarını yok sayıyor.
Kadınların bedenlerini, emeklerini ve kimliklerini değersizleştiriyor, kadın-erkek eşitsizliğini derinleştiriyor, kadınları ikinci sınıf insanlar ve ikinci sınıf yurttaşlar haline getiriyor. Tüm tepkilere rağmen Başbakan, "Biz muhafazakâr demokrat bir partiyiz. Bizim için aile önemli diyerek, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı'nı kapattı. Yerine Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kurulacağını açıkladı.
Toplumun insanca yaşam koşullarını yok eden hükümet, kadınları erkeklerin, patronların, cemaatlerin itaatkâr köleleri haline getirerek yağma ve soygun düzenini devam ettirmeyi hedefliyor.
Biz Türkiye’de yaşayan, muhalif kadınlar olarak ülkemizin ve dünyanın, gazeteci, yazar, sanatçı, örgüt yöneticisi kısacası güç ve olanak sahibi tüm kadınlarını AKP’nin ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kadın düşmanlığına karşı acil olarak ses çıkarmaya, tutum almaya çağırıyoruz!
Halkevci Kadınlar