Tayyip Erdoğan’ın AKP mitingi gerekçesiyle 31 Mayıs 2011’de Hopa’ya gelişi HES’lerle yaşam alanları, dereleri, doğaları talan edilmek istenen; çayda emeklerinin karşılığını alamayan Hopa halkı tarafından protesto edilmek istendi. Ancak Tayyip Erdoğan 31 Mayıs günü binlerce polisle Hopa’da terör estirdi. Emekli öğretmen Metin Lokumcu polisin attığı gaz bombalarıyla öldürüldü. Polis terörüyle yetinmeyen AKP ardından gözaltı ve tutuklamalarla yaşam hakkını savunan Hopalılara saldırmaya devam etti. Yaşamına, doğasına, suyuna, deresine, çayına sahip çıkan 51 Hopalının uydurma iddialarla yargılanmak istediği dava bugün (14 Ocak Pazartesi) Hopa Asliye Ceza Mahkemesi’nde başladı. Davada birinde 51 diğerinde 9 kişinin yargılandığı iki dosya birleştirildi.
Duruşma öncesi Hopalılar adliye önünde bir basın açıklaması gerçekleştirerek “Doğayı ve yaşamı savunanlar yargılanamaz” dedi. Basın açıklamasını kendisi de davada yargılanan Halkevleri Doğu Karadeniz Bölge Temsilcisi Taylan Kaya okudu. Kaya, Hopa olayları dolayısıyla 147 kişinin gözaltına alındığını, 259 kişiye dava açıldığını, Ankara ve Hopa’da toplam 37 kişinin tutuklandığını söyledi. “Hopa bilinçli bir tercihle hedefe konuldu. Ancak demokrasi mücadelesinden vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Basın açıklamasının ardından başlayan duruşmada ilk sözü Hopalıların avukatları aldı. Avukatlar soruşturmanın kanuni çerçevenin dışına çıkılıp infial şeklinde sürdürüldüğünü belirterek yargılananların beraatini istedi. Avukatlar ayrıca dosyadaki tüm delillerin hukuka aykırı bir şekilde toplandığını, gözaltına alınan sanıkların Erzurum’a götürülüp avukatlarıyla görüşmelerine imkan verilmediğini söyledi. Mahkeme avukatların taleplerini reddetti ve ardından Hopalıların ifadelerini almaya başladı.
Hopalıların ifadelerinde öne çıkanlar:
Güven Poshoroğlu: “Derelerimizin satılmaması için basın açıklaması yapacaktık. Polis hiçbir anons yapmadan saldırdı.”
Müslüm Karabulut: “Derelerin Kardeşliği Platformu, Halkevler, ÖDP ve ESP’nin ortak çağrısıyla yapılacak basın açıklamasına katılmak üzere, başbakana sesimizi duyurmak için ordaydım… Sanki Hopa halkına savaş açılmış gibi 3 tane helikopter alçak uçuş yapıyordu.”
Hopa Halkevi Başkanı Kamil Ustabaş: “AKP'yi tahrik ettiği iddia edilen pankartta 'Su haktır satılamaz' yazıyordu."
“Bir polis memurunun telefonda konuştuğu kişiye 'Hopa'dayım, küçük Küba'dayım' demesi ne amaçla geldiklerini gösteriyordu."
"Başbakan o gün Hopa'ya binlerce polisle geldi, hiç alışık olmadığımız şekilde alçaktan helikopterler uçuyordu. Herkes birbirine ‘Ne oluyor, savaş mı çıktı?” diyordu. Ayrıca polisin elinde gözaltına alınacakların listesi vardı, bu listeyi bizzat gördüm. Hopa'da gözaltına alınacakların listesinde 78 isim vardı, bu listede Metin Lokumcu'nun ismi de vardı. Bu listeyi muhtarda gördüm."
Güneşli Köyü’ne HES yapılmak istendiği, Hopalıların suyunun da bu dereden geldiğini söyleyen Ustabaş, oraya HES yapmak isteyen şirketlerim ÇED toplantısını terk etmek zorunda kaldıklarını anlattı. Ustabaş ifadesinde bu süreci şöyle anlattı: “Tayyip Erdoğan’ın bu şirketlere sözü vardı. ‘Su akar Türk bakar. Su akmayacak, Türk bakmayacak’ demişti. Hopalılar ise ‘Sular akacak Hopalılar yaşam hakkına sahip çıkacak’ dediler. O günkü öfkenin sebebi buydu”
Halkevleri Doğu Karadeniz Bölge Temsilcisi Taylan Kaya: "Çevik kuvvet ekiplerinin bir kısmı sabah erken saatlerde FEM Dershanesi'nde misafir ediliyordu. Bu önemli bir mesajdı."
"O gün (31 Mayıs) olay yerinde polis olmayan, başbakanın korumalarına benzemeyen bir kısım kişiler horon çeken insanlar arasında dolaşıp tahrik eden Hopa polisine talimat verir şekilde jest ve mimiklerde bulunan kişiler vardı."
"Polisler meydanda bulunan halka hakaret ve küfürlerle saldırdı. Görevden alınan jandarma komutanın ifadesinde söylediği Bayburt Çevik Kuvvet Amiri'nin 'Hopalılar sizin a.. yapmaya geldik' seklinde ifadesi olmuş."
"Yapmak istediğimiz suyumuza sahip çıkma mücadelesidir. Hopa'da su yaşamdır, yaşam hakkımızı savunmak için direneceğiz."
"Bir canımıza mal olsa da bir hafta sonra HES yapan şirket toplumsal olaylara sebep olduğu gerekçesiyle projeyi iptal etmiştir."
"Başbakan Çaykur’u özelleştirmediklerini soyluyor. Sembolik olarak duruyor, çayımızı çok düşük meblağlara özele satmak zorunda kalıyoruz."
Duruşma yarın saat 9.00'da devam edecek