Hopa yıkılmaz sandıkla! – Taylan Kaya

Pt, 14/04/2014 - 15:01
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Hopa’daki seçim sonuçları üzerine yeterince söz söylendi sanırım. Üzülenler, kızanlar, şaşırıp anlama çabası gösterenler oldu. Bu iyi niyetli tutumu aşan hakaretlere de şahit olduk.Sosyal paylaşım sitelerinde görmezden gelinemeyecek kadar abartılı, Hopa’ yı taciz eden yorumlar yapıldı, yapılıyor. Metin Lokumcu’nun katili olduk. Kazım ile hemşehriliğimizi feshedenler oldu. Daha neler neler…Seçim dönemi öncesi ve süresince yaşananları ve “sol” adına aday olanların esasen neyi temsil ettiğini bilmeden “dışarıdan” reçete yazma çabasına girişenlerin özgüvenleri ise gerçekten hayranlık vericiydi. Ama bu haliyle kemençeye türkü söylemekten öte bir anlam ifade etmiyor. Öncelikle, Hopa’daki seçim sonuçları üzerinden yüzeysel değerlendirmelerle teşhisi “solun birleşememe hastalığı” olarak koyanların yanıldıklarını söyleyerek başlayalım.Bu cümleleri, Hopa’yı savunma refleksiyle öfkeli bir yazıya hazırlık olsun diye yazmıyorum diyerek devam edelim. Niyetim seçime dair bir değerlendirme yapmak ve Hopa’yı anlatmak, bir kere daha…

Doğu yılmaz batı yılmaz”

Ama ille de Yılmaz! HDP’ nin adayı Yılmaz Topaloğlu’nun seçim şarkısıydı yukarıdaki sözler. Hopa’daki son üç seçimin temel belirleyeninin eski ÖDP’li belediye başkanı Yılmaz Topaloğlu olduğunu söylersek yanlış olmaz herhalde. 2004 yılında zaten seçimi kazanıp belediye başkanı oldu. 2009 seçimlerinde parti önseçimlerinden çıkamayınca, partinin adayını desteklemedi. Üstüne üstlük bağımsız aday olarak ÖDP’ye kaybettirdi ve Hopa ve ülkemiz için önemli bir fırsat yitirilmiş oldu. İddiamız odur ki, eğer ÖDP ve Yılmaz Topaloğlu arasında birleşme zemini sağlanabilseydi Halkevleri de sürece dahil olacaktı ve sosyalistler büyük bir farkla belediyeyi alacaktı. Olmadı, CHP’li Turan Kasımoğlu belediye başkanı oldu.

2014 seçimlerinde de Hopa’da sosyalistlerin bir araya geldiği ortak bir meclis oluşturulmasına rağmen Topaloğlu kazanma ihtimalinin olmadığını bile bile aday olarak, sosyalistlerin toplum nezdinde seçimi kazanmaya dönük inandırıcılığının zayıflamasına sebep oldu. Aslında HDP bileşenleri, ana gövdesini Halkevleri ve ÖDP’nin oluşturduğu Halkçı Demokratik Yerel Yönetim Meclisi toplantılarına uzun zaman katıldı. Ama seçim atmosferi ısınıp, aday belirleme dönemi kapıya dayanınca, meclisin aday belirlemede demokratik yöntemler uygulamadığını gerekçe göstererek meclis çalışmalarından çekildiler. Sosyalistlerin adayını mahalle mahalle kurulan sandıklarla halk belirlemeli diyen Yılmaz Topaloğlu, daha sonra ne ilginçtir ki bir çalışma ofisinde HDP’nin bölgemizdeki temsilcilerinin ve genel merkez temsilcilerinin de olduğu yaklaşık 20 kişilik bir toplantıda adaylığını ilan etti. Buna rağmen birleşmeye dönük çabalar sürdürüldü. Ama bütün bu çabaları boşa çıkaran Yılmaz Topaloğlu’nun kendisini olmazsa olmaz olarak dayatması oldu. Hatta kendisine göre, bağımsız aday olsa idi ve bütün sol da koşulsuz şartsız kendisini desteklese idi ne de güzel olurdu. Çünkü bu sayede, birincisi belediye meclis üyeleri seçtiremeyecektik ve Topaloğlu da kendisini kolektif bir ekip iradesiyle belediye yönetmek zorunda hissetmeyecekti. İkincisi, parti kimliği taşımayan bağımsız aday olarak, devrimci, sosyalist kimlik biraz daha ikinci plana itilmiş olacak ve aday üzerinden Hemşin şovenizmine sırtımızı yaslamak biraz daha kolaylaşacaktı. Sonuç itibariyle Hopa’da HDP’nin yerel-yerleşik kurumsal bir yapısı yoktur. HDP bileşenleri parti ve örgütler, ilçede aktif siyasi mücadele yürüten kurumsal yapılar değildir. Sadece bu bileşenleri temsil eden bireyler sözkonusudur. Yani Yılmaz Topaloğlu olmadan HDP de yoktur. Yani Yılmaz Topaloğlu HDP’den aday olmamıştır. Deyim yerindeyse HDP Yılmaz Topaloğlu’ndan aday olmuştur. Yani ortada birleşilecek bir sol çalışma yoktu, kendini her şeyin önünde ve üstünde tutan, nihayetinde seçim faaliyeti ile Hemşin şovenizminden medet uman, bu duyguyu inceden inceye okşayan bir kişi vardı. Ki bu çaba, insanların oy verirken siyasi tercihten ziyade etnik kimliği daha çok önemsemesine yardımcı oldu ve bu da daha çok, Hemşin şovenizmine yaslanmaya çalışan AKP’nin işine yaradı.

Hopa’nın AKP’si CHP

Şimdi de sosyalistlerin birleşemedikleri için eleştirdiği diğer “sol”a, CHP’ye bakalım. Belediyenin CHP’de olduğu geçmiş 5 yılı, rant, adam kayırma, tek adam yönetimi ve ırkçılık ile özetleyebiliriz ve bu düşünce sağcı ya da solcu olsun, Hopa’nın neredeyse tamamının birleştiği ortak noktadır. Çok parası olan ve bu parayı özellikle arazi toplayarak ve inşaat yaparak işleten bir kişi, belediyenin bütün inşaat malzemesi tedariğini yapan bir kişi, belediyeye beton sağlayan bir kişi, iş makinelerini belediye inşaatlarında çalıştırmak üzere kiralayan bir kişi, hemen hemen bütün belediye inşaatlarının müteahhitliğini alan bir kişi daha…İşte size CHP’li Hopa Belediyesi! AKP’ye ne kadar da benziyorlar değil mi? Ülke kaynaklarını inşaat sektörü üzerinden yandaşlarına aktaran, arazi toplayan, para işleten bir kişi ve ondan kalan kırıntılarla idare eden ekibi, bütün ihaleleri alan bir avuç inşaat şirketi, inşaat sektöründen beslenen yandaş firmalar…Yani sosyalistlerin seçim çalışmasında kullandığı materyalleri, dili, sloganları gören her insan hedefte bir AKP belediyesi olduğunu sanabilirdi. Çünkü sosyalistler ev ev sokak sokak “Rantçı belediye istemiyoruz, halkçı belediye için adayız” dedi. Ama işte bu suçları işleyen Turan Kasımoğlu yönetimindeki CHP’li belediye idi. Düşünün ki ülkeyi soyan hırsızların rantiye partisi AKP bile Hopa’da seçim çalışmalarında CHP’ye rantçılık ve adam kayırma üzerinden yüklenebildi. Bütün bunların üzerine bir de “her şeyi ben bilirim, ben belirlerim” diyen ve aynı zamanda toplumu kutuplaştıran, Tayyip Erdoğan ile benzeşen bir Turan Kasımoğlu karakteri ekleyelim. Her şeye rağmen sosyalistler CHP ile ortak zeminde buluşmak için gerekli çabayı gösterdi. CHP’nin Turan Kasımoğlu’nun adaylığını dayatmamak üzere Halkçı Yerel Yönetim Meclisi çalışmalarına katılmasını önerdik. Ancak CHP seçimi açık ara farkla kazanacağından o kadar emindi ki, ( AKP’liler Rize’den Borçka’dan, köylerden Hopa’ya oy taşırken, CHP’liler muhtarlıkları almak için ilçe merkezindeki 300’e yakın oyu köylere çıkardı ve daha sonra 23 oya muhtaç oldu.) CHP bu önerileri tartışmaya bile gerek görmedi. Yetmedi, Turan Kasımoğlu “Marjinallerle işim olmaz” diyerek devrimcileri aşağılamaya çalıştı.

Kuzu postuna bürünen AKP

AKP’nin seçimden galip çıkması hem Hopa’da hem ülke genelinde şaşkınlık yarattı. Fakat AKP var olduktan beridir Hopa’da girdiği her seçimde zaten kazanma ihtimali olan bir parti oldu. Çünkü ülke genelinde olduğu gibi Hopa’da da AKP geleneksel sağ tabanın önemli bir kısmını kendi çevresine topladı ve bu seçimlerin hepsinde CHP ve sosyalistler ayrı adaylarla seçime girdiler. 2014’te AKP nasıl mı kazandı? Mevcut sağ taban oylarını aldı. 31 Mayıs Hopa direnişinden sonra sayısı artırılan polis, memur vs devlet personeli ve ailelerinin oyunu aldı. Çoruh üniversitesinin Hopa’ya taşınan meslek yüksek okulu öğrencilerinden oy aldı. Yılmaz Topaloğlu’nda emanet duran Hemşin oylarının çoğunu aldı. Netice itibari ile 23 oy farkla belediye başkanlığı koltuğuna AKP’li Nedim Cihan oturdu. AKP seçimin galibi oldu ama, kendileri de bu galibiyetin devşirme oylarla sağlandığının farkında. Çünkü Hopa’daki geleneksel sağ tabanın önemli bir kısmını bile son 30 yıldan günümüze kadar Hopa’ya yerleşen Rize göçmenleri oluşturuyor. Hopa’ya taşınan fakültelerde okuyan öğrencilerin neredeyse tamamı diğer illerden geliyor. Bununla beraber AKP’lilerin partiye değil Hemşin kimliği üzerinden Nedim Cihan’a oy istediklerini ve AKP’ ye oy veren Hemşin kökenli insanların önemli bir kısmının AKP ve Tayyip Erdoğan karşıtı olduğunu bilmeyen yok. AKP’nin adayı Nedim Cihan’ ın kendi köyünde,( ne hüzün ki aynı köydeniz) il genel meclisi oylarında ÖDP’ye 152, CHP’ye 100, AKP’ ye 22 oy çıkması meseleyi özetliyor herhalde. Sonuç olarak AKP geleneksel sağın oyları, 31 Mayıs sonrası Hopa’ya gelen memur ve öğrenci oyları ve şovenizmin getirdiği oylarla sandıktan önde çıktı.

Sokağın iradesi sosyalistler

Hopa’daki en etkili seçim çalışmasını sosyalistlerin yaptığını belirtelim. Devrimcilerin, yaygın, kitlesel, umut ve heyecan dolu bir seçim çalışması yaptığına tüm Hopalılar tanıklık etti. Hepsinden önemlisi gerçekten, onurlu, temiz, düzen siyasetine teslim olmayan devrimci değerlere halel getirmeyen bir seçim siyaseti yürütüldü. Seçimden 10 gün öncesine kadar Hopalılar seçimin CHP ve sosyalistlerin ÖDP’den adayı Enver Korzay arasında geçeceğini ve aynı zamanda AKP’nin de aradan sıyrılma ihtimali olduğunu tahmin ediyordu. Elbette bizler de bu sürecin en başında AKP’nin aradan sıyrılma ihtimali olduğunu da şovenizmin kısmi etkisini de görüyorduk. Ama Hopa halkının önemli bir kısmı son 10 günde tamamen etnik köken üzerinden tercih yapmaya yöneldi. Bunda AKP’lilerin uyanık siyaseti kadar, daha önce Hemşin toplumunu aşağılayan bir ifade kullanan Turan Kasımoğlu’nun da payı var. İşte insanların tercihlerinin netleşmeye başladığı bu son günlerde sosyalistlerin bu yönelime karşı etkili bir çalışma yapamadığını söyleyebiliriz. Yani biz nasıl bir belediyecilik yapacağımızı anlatırken, insanlar adayların kimliğine göre pozisyon aldı, söylemlerimiz ve çalışma biçimimiz toplumun tercihlerini değiştirecek bir etki yaratamadı.

Hopa sandıkta Hopa olmadı

Yukarıdaki tespitlerden sonra, AKP’nin Hopa belediyesini almasını önemsizleştirdiğimiz düşünülmesin sakın. Kuşkusuz, adı solla, başkaldırı ve direniş ruhuyla memleket sathında duyulan Hopa’daki bu seçim sonucu, ülke çapında bir psikolojik etki ve hayal kırıklığı yarattı. Ama sanki bir yıkıma uğramışız gibi sonuç değerlendirmesi yapanlar da yanılıyorlar ve haksızlık ediyorlar. Sandıkların analizini yapıp solun Hopa’da eridiğini kim nasıl anlıyor merak konusu gerçekten. Aksine 1980 sonrası yerel seçim sonuçlarını ele aldığımız zaman, “sol” en yüksek oy oranını bu dönemde yakalamış. 2009 seçimlerindeki yanıltıcı oy oranı üzerinden değerlendirme yapıp “ah Hopa, vah Hopa” diyenler, o dönem “sol”un oyunu yüzde 60’lara yükseltenin, “sol” etken olmadığını görmekte zorlanıyorlar. 1980 sonrası sandık sonuçları bile Hopa’nın sandıkta değil sokakta Hopa olduğunu ve aynı zamanda sosyalistlerin sandığa müdahale ettiği yıldan itibaren sandıkta da solun oy oranının arttığını gösteriyor. Ayrıca bu sol oyun içinde artık devrimci, sosyalist bir oy tabanı da var. Özetle, Hopa’ da kaybetmesi gereken bir rant belediyesi vardı, kaybetti. Ne yapacaktık, sol adına belediyeye gelip sol değerlerin altını oyanlara müsaade mi edecektik? Sosyalistler kazanmalıydı, bu da olmadı. Sokakta mücadele edenler yerel yönetimi de istediler, alamadılar. Unutulmasın ki, bu istek sadece Hopalıların değil, ülkemizin dört bir köşesinde mücadele eden devrimcilerin onur duyacağı devrimci-halkçı bir yerel yönetimi inşa etme isteğiydi. Fatsa’yı yaratan emeğe, ödenen bedellere yeniden ve yeniden saygı gösterme isteğiydi. Olanla yetinmenin gericiliği temsil ettiğinin, gerçeğin sınırlarına sadece imkansızı isteyenlerin ulaşabileceğinin bilinciydi. Bedeli ne olursa olsun, 31 Mayıs 2011’ de çoktan gecikmiş bir halk isyanını erkene almaya cüret etmek gibi!

Taylan Kaya

Halkevleri Doğu Karadeniz Bölge Temsilcisi