Halkevci Kadınlar, savaşa karşı dayanışmayı ve direnişi büyütmek için, savaşın en çok hissedildiği yerlerden Antakya’da bir araya geldi. Savaşa karşı kadın direnişinin müjdelendiği forumda direniş, örgütlenme, komşu halklarla kardeşleşme gibi vurgular öne çıkarken Türkiye’yi açıkça savaşa sokan AKP’nin savaş suçlusu olduğu ve bu suçla elbet bir gün yargılanacağı ve kadınların savaşa karşı direnişte sınır tanımayacağı belirtildi
Halkevci Kadınlar’ın haftalardır örgütlediği “Savaşa, Gericiliğe, Kadın Düşmanlığına Karşı Direnişi ve Dayanışmayı Büyütüyoruz” başlıklı kadın forumu Antakya’da gerçekleşti. Hatay Kültür Merkezi’nde gerçekleşen forumda ilk olarak Kaldırım Müzik topluluğu 4 ayrı dilde kadınlara bir dinleti sundu. Dinletinin ardından hazırlanan slayt gösterisi izlendi ve Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy açılış konuşmasını yaptı. Ersoy konuşmasına Ortadoğu’da yürütülen savaşın ABD eliyle emperyalizmin ve AKP iktidarının beslediği cihatçı çeteler eliyle yürütüldüğünü belirterek başladı. Ardından “Biz bu cihatçı çetelere karşı direnen kadınları yoldaşımız olarak görüyoruz” diyen Ersoy, AKP’nin süren savaşı, Hizbullahçıları salıp Suriye’ye göndererek başlatan bir iktidar olduğunu, aynı iktidarın savaşa karşı bedenlerini ortaya koyup sınıra gidenlere gerçek mermilerle saldırdığının da altını çizdi. Savaş isteyenlerin hedeflerinden vazgeçmediğini dile getiren Ersoy “Özsavunma birliklerimizi kurarak bunlarla mücadele etmeliyiz. Çözüm adı altında propaganda yapanlar başka bir tezgah peşindeler. Bu ülkede sünni gericiliğin örgütlenmesine izin vermeyeceğiz. Üzerimize düşen görevler bellidir: AKP’nin savaş politikalarını durdurmalıyız, gericiliğe karşı verdiğimiz mücadelede savaş suçlularından hesap sormalıyız. Gericiliğe karşı olmakla bu savaşa karşı olmak bugün aynı mücadeledir. Barış içerisinde kardeşlerimizle el ele tutuşacağımız bir ülkeyi biz kadınlar kuracağız” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.
"Her yerde sesimizi duyurmak zorundayız”
Ersoy’un açılış konuşmasının ardından Sendika.Org muhabirlerinden Özge Sapmaz’ın moderatörlüğünde birinci oturuma geçildi. Oturumda Haziran İsyanı’nda yaşamını yitiren Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfı Sarısülük, Barış Anneleri’nden Meryem Erbey, Halep’ten gelen insan hakları aktivisti Chirin Hamdoche, Yeşilpınar Kadınları Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nden Meryem Kılıç, Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu’ndan Feride Eralp ve İnsan Hakları Derneği MYK üyesi Av. Hatice Can konuşmacıydı. İlk sözü Sayfı Sarısülük alarak tüm kadınlara, savaşa karşı sokak çağrısı yaptı. Sarısülük, “Her yerde sesimizi duyurmak zorundayız” derken salondan büyük alkış aldı.
“Kim demokrasi derse çocuklarımızı elimizden alıyor”
Sarısülük’ün ardından sözü Barış Anneleri’nden Meryem Erbey aldı. Konuşmasını Kürtçe yapan Erbey, “Kim demokrasi derse çocuklarımızı elimizden alıyor. Tayyip Erdoğan ‘Türkiye’nin cumhurbaşkanıyım’ demesin. ‘IŞİD’in’ cumhurbaşkanıyım’ desin. Erdoğan’ın işlediği savaş suçlarından dolayı istifa etmesini istiyorum” ifadelerini kullandı. Erbey’in konuşması da alkışlarla ve zılgıtlarla karşılandı.
Halep’ten gelen insan hakları aktivisti Chirin Hamdoche ilk olarak Ortadoğu’daki durumdan bahsetti. Ortadoğu’da bugün yaşananların sebebinin emperyalistler eliyle çizilen sınırlar olduğunu belirten Hamdoche masa başında yapılan harita çizme işinin Kürdistan’ı ve Filistin’i yok ettiğini yerine İsrail gibi bir devleti yarattığını ifade etti. Suriye’deki siyasi şekillenmede dörtlü bir durumun olduğunu belirten Hamdoche, bunlardan ilkinin rejim olduğunu ve rejimin Alevilerle azınlıkları savunduğunu iddia ettiğini belirtti. İkinci güç olarak ÖSO’yu sayan Hamdoche, ÖSO’nun Türkiye, Katar ve pek çok Avrupa ülkesi tarafından desteklendiğini söyledi. Üçüncü güç olarak PYD’yi gösteren Hamdoche Kürtleri savunan PYD’yi rejimin de desteklediğini ifade ederek PYD’nin Kobanê’deki direnişin kendisi olduğunu vurguladı. Son olarak IŞİD’i anlatan Hamdoche, IŞİD’in bu dörtlü içerisinde en tehlikeli güç olduğunu söyledi.
Hamdoche konuşması boyunca savaşta yaşanan insan hakları ihlallerini anlattı ve özellikle Türkiye’deki mültecilerin durumuna değindi. Türkiye’de Alevilerle Kürtlerin özgürlük, eşit yurttaşlık talepleri karşılanmadan devasa bir mülteci akınının iç savaş koşulları yaratabileceğinin altını çizen Hamdoche, mülteci karşıtlığının ancak halklar arasında nefret üretebileceğini ifade etti.
Kadınlar kahkahalarıyla her yeri aydınlatmaya geliyor
Yeşilpınar Kadınları Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nden Meryem Kılıç’ın dernek faaliyetlerini anlatmasının ardından Halkevci Kadınlar’dan Özlem Yalçınkaya Çukurova bölgesi kadınları adına yaptığı konuşmada “Rojava kadın devrimi gericiliğe karşı hepimize umut oldu” derken savaşa karşı kadın direnişinin öneminden bahsetti. Konuşmasını “Kahkahalarımızla her yeri aydınlatalım” sözleriyle bitirirken salondan yoğun alkış aldı.
Kılıç’ın ardından sözü Barış İçin Kadın Girişimi, İstnbul Feminist Kolektif, Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu’ndan Feride Eralp aldı. Kadınların birbirlerinin hikayelerini dinleyebileceği ve ortak çözümler üretebileceği mekanizmaların öneminden bahseden Eralp, Türkiye’nin sınırdan IŞİD’e silah taşıdığı gerçeği karşısında çözüm sürecinden bahsedilemeyeceğini ve süren savaşa karşı yükseltilecek kadın direnişinin umut olabileceğini ifade etti.
Direnişi dünyayı yerinden oynatacak kadınlar örgütleyecek
Oturumda son konuşmayı İHD MYK üyesi Av. Hatice Can gerçekleştirdi. Pek çok hak alanında çalışmalar yürüten Can, savaş boyunca yürütülen her türlü hak gaspına karşı kadınların seslerini yükseltmesi gerektiğinin altını çizdi. Can konuşmasını “Eğer kadınlar bir araya gelir omuz omuza verirse dünyayı yerinden oynatır. Dünyayı yerinden oynatmak için direnişi biz örgütleyeceğiz” sözleriyle tamamladı. Can’ın konuşması salondan yükselen “Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa” sloganıyla karşılandı.
Verilen kısa bir aranın ardından forumun ikinci oturumuna geçildi. İkinci oturumda ilk olarak foruma katılamayan CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka hazırladığı videoyu yolladı. Nazlıaka video ile forumu selamlarken savaşın en ağır bedelini kadınların ödediğinin altını çizdi. Ortadoğu’da süren katliama karşı sessiz kalan herkesin ölümlerin ortağı olduğunu belirten Nazlıaka “Kadın kazanırsa barış da kazanır. Kadınlar isterse dağlar yer değiştirir” ifadelerini kullandı.
Forum konuşmacılarından HDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’de Kobanê’de süren IŞİD saldırılarına karşı Cenevre’de açlık grevinde olduğu için katılamadı. Teknik sıkıntılar nedeniyle mesaj gönderemeyen Tuncel’in eylemi salondan büyük alkış aldı.
“Halkevci Kadınlar savaşa karşı ne yapılması gerekiyorsa onu yapacak!”
İkinci oturumun ilk konuşmasını Halkevleri Kadın Sekreteri Dilşat Aktaş gerçekleştirdi. Aktaş ilk olarak sığınmacılarla ilgili “Türkiye mültecilerle ilgili bir politika geliştiremedi. Bu bizim sorumluluğumuzdur. Ülkemize her ne nedenle olursa olsun sığınanlara kucak açmak zorundayız. Bizim mücadelemizi ortaklaştıracak olan şey sığınmacı kadınların ihtiyaçlarını karşılamak olmalıdır” dedi. Forumdan mücadele pratikleriyle ilgili bir dizi kararla çıkmanın önemine değinen Aktaş, Türkiye’ye sığınanlara mültecilik statüsü kazandırılmasının birincil taleplerden olması gerektiğini ifade etti. Kadın örgütlerinin Türkiye’deki kamplarda yaşananları denetlemesi gerektiğini söyleyen Aktaş, cihatçıların geçişinin serbestleştirildiği sınırların güvenliğinin sağlanması gerektiğini belirtti. Aktaş şöyle konuştu:
Ortak direnişi örgütlemenin zamanıdır. Cihatçıların defedilmesi, onları destekleyenlerin savaş suçlusu olarak yargılanması gerekir. Bu savaşa karşı örgütlü birliklerimizi kurma sorumluluğumuz var. Barış direnişini müjdeleyeceğiz. Kadın meclislerini direniş ve dayanışma birlikleri olarak örgütleyeceğiz. Halkevci Kadınlar savaşa karşı ne yapılması gerekiyorsa onu yapacak.
Aktaş’ın ardından Halep’ten sığınmacı olarak gelen Aras, yaşadıklarını anlattı. Can güvenliklerinin olmadığını belirten Aras, 2 tüp füzesinin ailesinin evine düştüğünü, oğlunu cihatçı çetelerin kaçırarak 3 gün rehin tuttuğunu anlattı ve savaşı ancak yaşayanın bileceğini söyleyerek kimsenin başına gelmesini istemediğini ifade etti.
İkinci oturumun diğer konuşmacıları Aka-Der Kadın Faaliyeti’nden gelen Ümran Büyükaşık, Mor Dayanışma’dan Ceren Arslanhan Yüce, Hatay Halkevi Başkanı Duygu Şahlar, yazar Hamide Yiğit ve KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy’du.
Büyükaşık, konuşmasına “Savaş sadece işgal edilen topraklarda değil, kadın bedeni üzerinden yürütülüyor” sözleriyle başladı. Rojava’daki kadın direnişinden bahseden Büyükaşık kadın örgütlerine Kobanê’deki katliama karşı mücadele çağrısı yaptı.
Antakya’da savaşın etkilerini anlatan Ceren Arslanhan Yüce’nin ardından KESK Genel Sekreteri Gülistan Atasoy bir konuşma yaptı. “Rojava düşerse kaybederiz” diyen Atasoy, kadınlara yönelik saldırının kaynağının erkek egemen sistem olduğunun altını çizdi.
Atasoy’dan sonra Hatay Halkevi yöneticisi Duygu Şahlar konuşmasında “Bu salondaki kadınların hepsi birbirini mücadele ettikleri sokaklardan tanıyor. Kadın meclisleri için ilk adımımızı attık. Dün nasıl direndiysek yarın da öyle direneceğiz” diyerek kadın meclislerinin savaşa karşı örgütlenecek direnişteki öneminden bahsetti.
İkinci oturumda son sözü Hamide Yiğit aldı. Yiğit ise gerici politikaların mümessili olan iktidarın korkulu rüyasının kadınlar olduğunu vurgulayarak ortaokullarda türbanın yolunu açan uygulama ile ilgili “AKP’nin 9 yaşındaki çocukla uğraşmasının nedeni inanç değil kadını günah nesnesi haline getirmektir. AKP IŞİD’i büyütürken IŞİD AKP’yi kendisine benzetti” ifadelerini kullandı.
Savaşa karşı somut mücadele adımları
Oturumda son olarak salona söz verildi. Salondan gelen katkıların ardından da taslak olarak çıkarılan somut adımlar aktarıldı. Kadınlar Antakya’da Kobanê direnişini selamlayan bir eylem, Kobanê’deki katliama karşı sınıra gidiş gibi adımlar atılmasına karar verdi. Kadın direnişinde sınır tanımamak gerektiğini belirten kadınlar Dünya Kadın Yürüyüşü’nün duraklarından birinin de Antakya olması yönünde görüşmelerin başladığını aktardı.