Küçük bir zafer

Pa, 13/03/2005 - 02:00
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Geçtiğimiz hafta içinde bir üyemizin annesi ortopedi ameliyatı olmak için Sarıyer Devlet Hastanesi’ne yatırıldı. Geçen hafta içinde diyoruz ama gerçekte teyzemiz neredeyse 3 haftadır ameliyat günü almak, tarihi kesinleştirmek ve boş yatak bulabilmek için hastanenin kapısında nöbet tutuyordu. Sarıyer Devlet Hastanesi bir binadan bozma yalnızca 30 yatak kapasiteli, hemen hiçbir tıbbi teçhizata ve imkâna sahip olmayan bir sağlık kuruluşu. Bir odada 8 kişinin yattığı, ameliyatlar sonrasında hastaların yoğun bakıma bile konulmadan tekrar odalarına alındıkları, acilinde günde birkaç kavganın patlak verdiği vs. Kısaca Türkiye’deki bütün hastaneler gibi bir hastane. Sarıyerli Halkevciler olarak, bölgemizde, özellikle tıp kurumlarının yetersizliği, paralı oluşu ve yeni çıkacak Genel Sağlık Sigortası ile ilgili bir çalışmanın startını vermek isterken, hastaneyi en yakından tanımamızı sağlayacak şansı teyzemizin ameliyat tarihi alması ile yakaladık.

Geçtiğimiz Salı günü teyzemiz hastaneye yatırıldı, hemen aynı gün bizden ameliyat için 250 YTL. Talep edildi. Önce hiçbir doktor ve görevli bize bu paranın neden alınacağını söylemedi, yalnızca bütün hastalara dedikleri gibi “bu parayı vermezseniz ameliyat olamazsınız” yanıtını aldık. Bunun üzerine önce hastane müdürü ile görüştük ve bize daha önceden hiçbir bilgi verilmeden, paranın nereye harcanacağı bile belirtilmeden böyle bir tutar talep edildiğini söyledik. Müdür sorumluluğu üstünden attı ve ilgili doktor ile görüşmemizi istedi. Biz bu arada başhekim yardımcısı ile de kısa bir görüşme yaptık, ardından doktorla görüştük. Doktor, paranın, ameliyat için gerekli bir cihaz alımı için kullanılacağını ve ameliyat ertesinde bize SSK’nın %100 geri ödeme yapacağını belirtti. Biz yine de ödemek istemediğimizi belirttik, SSK’nın bu paraları geç ve eksik ödediğini söyledik. Bize ameliyattan belirli zaman önce bu paranın verileceğinin söylenmediğini, hatta kendisinin hala bile yeterli açıklamayı yapmadığını söyledik. Bu paranın nereye verileceğini sorduk. Bunun üzerine doktor kendini sıkışmış hissetti (çünkü bu arada neredeyse 15 Halkevci hastaneye gelip gidiyordu) ve aslında bu parayı ilaç şirketlerinin vekâleten bizim adımıza takip edebileceklerini ve onlarla konuşursak para ödemek zorunda kalmayacağımızı belirtti. Hatta bize iki de telefon numarası verdi. Hemen bu telefonları aradık, doktorun bizi onlara yönlendirdiğini ve bu cihazlara para ödemek istemediğimizi söyledik. Bize iki saat sonra cevap verdiler ve bu 250 YTL’nin ancak 140 YTL’sinin cihaz parası olduğunu geri kalan bedelin ameliyat örtüsü için olduğunu onun SSK tarafından karşılanmayacağını, kendilerinin de 140 YTL için bu işe girmeyeceklerini belirtti.

Böylece hastane müdürünün, doktorun ve faturalama servisinin paramızın SSK tarafından %100 ödeneceği masalı da ilaç şirketi tarafından yalanlanmış oldu. Ancak gün hastanede sona erdiği için (saat henüz 16.00 olmasına rağmen) bu konudaki girişimlerimiz ertesi güne kaldı.

Çarşamba günü sabahtan hastaneye gittik. Faturalama servisine çıktık ve bize yalan ve eksik bilgi verildiğini, bu paranın önemli bir kısmının bizim cebimizden çıkacağını ve bunun hastanenin karşılaması gereken kısım olduğunu söyledik. Faturalama servisi bizi başhekim yardımcısına götürdü, ona da konuyu yeniden ve en ince ayrıntısı ile anlattık. Bize yalan bilgi verilmesinden ötürü hem TTB’ye doktorları şikâyet edeceğimizi hem de savcılıktan suç duyurusunda bulunacağımızı belirttik, bu işin hastane tarafından çözülmesini istedik.

Bu arada GSS ile ilgili bir kampanyanın sürdüğünü bu konuda kamuoyunun duyarlı olduğunu belirttik. Aynı propaganda refakatçi arkadaşımız aracılığıyla ve doğal olarak geliş gidişlerimizde diğer hastalara da yapılıyordu. Başhekim yardımcısı, muhasebeci ile birlikte oturdu ve hastane mevzuatı içinde bu parayı kendilerinin karşılamasına yönelik bir madde aramaya başladı. Ve korkunç bir gerçek olarak “bulamadı.” Hastanın, tedaviyi karşılayacak maddi güce sahip bulunmaması durumunda, bunun hastane döner sermayesine aktarılması konusundaki yönetmelikler tümüyle çıkarılmıştı. Yani paran yoksa “öl” gitsin.

Bize 15 gün beklememiz durumunda bir ihale açabileceğini ve örtünün en az beş tane olmak üzere bu şekilde alınabileceğini belirtti. Biz de hastamızın moral durumunun bozulacağını bu zamanı beklemeyeceğimizi söyledik ve çıktık.

Ardından başhekimliğe gittik, bizim gibi “problem” çıkaran bir hasta yakını daha vardı. Süreci özetledik ve ücretsiz ameliyat talebimizi yineledik. Bu arada diğer hasta yakını da hastanenin eczanesinden şikâyetçiydi. Eczanede ilaçlar olmasına rağmen kendisinin özel eczaneye yollandığını söylüyordu. Biz de böyle bir şeyin başımıza geldiğini söyledik. Bir hemşirenin sürekli hastaları özel eczaneye yönlendirdiğini belirttik. Bunun üzerine başhekim hemşirenin o görevden alınmasını emretti, sonradan süreci takip ettik gerçekten en az biz taburcu olana kadar bunu yapmışlar.

Bu arada başhekime bir çarpıklığı daha şikâyet ettik, ilaç şirketlerinin uluorta odalara girdiği, cihaz sattığı, hastaları yanlış yönlendirdiği ve hatta tahsilâtları bile odalarda yaptığını. Hastane yönetimi topu doktorların üstüne attı ve doktorlardan birini görüşmemiz için odasına çağırdı. Doktor oldukça kendinden emin, üst perdeden bakarak geldi. Bir kez daha sorunları anlattık. Bize dedi ki, arkadaş çok iyi davranmış ve yardımcı bile olmuş. Biz de onun görevinin bu olduğunu ve yardım değil, tıbbi sürecin başından sonuna en eksiksiz açıklamanın hastanın hakkı olduğunu anlattık. Sorumluluğu olan herkesi şikâyet edeceğimizi belirttik. Doktor bunun üzerine bize aleti satacak firmanın süreçten rahatsız olduğunu muhtemelen satmayacağını ve ameliyatın yapılamayacağını söyledi. İpin koptuğu nokta da orası oldu. Bu tarihten sonra bu ameliyatın herhangi bir gerekçe ile gerçekleşmemesinden tüm hastaneyi sorumlu tutacağımızı söyledik, ilaç firması bu aleti temin etmezse ve bunu uygun koşullarda yapmazsa o firmanın bu hastaneden bir daha içeri sokulmayacağını söyledik.

Geçerken belirtelim aynı günün sabahı istenen para 220 YTL’ye indirilmişti. Bu arada kendimiz araştırma yaptık ve bize 85’e kakalanmaya çalışılan örtünün piyasada 50 YTL’ ye bulunabildiğini ve satacak firmanın bunun bölge distribütörü olduğunu öğrendik. Yani hastanenin odasından Marmara bölgesine kadar her yeri tutmuşlar… Bir başka ayrıntı ise şu; sabah ilaç mümessili “pazarlama” yapmaya geliyor refakatçi arkadaşımız tarafından deyim yerindeyse odadan kovuluyor.

Bunları başhekime söyledik ve ameliyat sonrasında bu iş nereye kadar gidiyorsa gidecek dedik.

O gün ameliyat fazla hasta olması nedeniyle yapılamadı. İki gün sonraya zaman alındı. Cuma günü sabahtan bizden herhangi bir para alınmadan tümüyle hastanenin kaynakları ile teyzemiz başarılı bir ameliyat geçirdi.

Küçük görünebilir ama “evet bir zafer kazanmıştık.”

Bu diğer hastalarda da büyük moral yarattı. Hakkımızda hastanede bazı efsaneler bile dolaşmaya başladı. Oysa yalnızca hakkımızı istemiştik ama bunu yaparken bilinçle ve inatla davranmıştık. Bu arada refakatçi arkadaşlarda sürekli bizden kişilerdi ve hastane içinde propagandist rolünü oynadılar. 4 günde eczaneye kadar her yere müdahale ettik. Hastanenin tüm dengelerini sarstık, hem çalışan duyarlı personel içinde hem de hastalar içinde ciddi bir etki yarattık.

Değerlendirmemiz; hastane önünde yapacağımız bir basın açıklamasının bile bu denli etkili olamayacağıydı. Yaptıklarımız üzerine, ilaç firmalarının belirli bir saatten önce servislere girmesi kesinlikle yasaklandı. Tabii ki yeterli değil, ama ciddi bir kazanımdı. Bunun yanında hastaneyi detaylarına kadar öğrendik, şimdi bir çalışma yapmak için çok daha fazla veriye sahibiz.

En önemlisi ciddi bir güven kazandık ve bazı şeylerin değiştirilebildiğine olan inancımız pekişti.

Bu bizim için bir başlangıç, şimdiden ilan ediyoruz bölgemizde sağlıkla ilgili yaşanan bütün çarpıklıkları düzeltmek için biz de görevde olacağız…