Ahmet Yıldız'ın bu Röportajı, Halkevi’nin Sesi Gazetesi Şubat 2006 sayısında yayınlanmıştır.
O mahkemelerde bütün suçlamaları kabul ettim
Ama haklıyız dedim
Siz 12 Eylül’ün en ağır baskı koşullarında, askeri mahkemelerde Halkevlerini savunan ve tüm bu baskıların aşılarak Halkevleri’nin yeniden kurulmasını sağlayan Genel Başkan olarak tanınıyorsunuz. Peki, 12 Eylül darbecileri Halkevlerini niçin hedef aldı?
12 Eylül’ün Halkevlerine karşı tavrı tutarlıdır. 12 Eylül karşı devrimci, aydınlanma ve ilericilik düşmanı, uydurma bir sistem. Türk ordusu bir çok kez politikaya karıştı. En gericisi 12 Eylül’dür. Şimdi böyle olunca, “anarşi” “toplumda düzen bozuk”, “insanlar ölüyor” gibi şikayetlere dayanarak harekete geçen cunta, bunları elden geldiğince sola mal etti. Cuntanın güdümünde sağ güçler ağır bastığı için, sermaye ağır bastığı için hep solda aradılar düşmanı. Ve Halkevleri… Hangi sol varsa hepsi içinde var. Çünkü hiçbir solcu Halkevine karşı olmuyor. Halkevi de hiçbir solcuya karşı değil. O zaman ne oluyor? Büyük bir cephe oluşuyor Halkevine karşı. Bir defa temelde Halkevi, anti-faşist bir sistem diye kuruldu. Çünkü Türk Ocakları’na karşı, onun yerine Halkevleri kuruldu. Türk Ocakları başkanı Abdullah Suphi Tanrıöver, liderlerinin Mussolini olduğunu ve sistemlerinin de onun sistemi olduğunu açık açık beyan etmiştir.(..)
Yani 12 Eylül öncesi, cuntanın istediğini yapan, ortamı oluşturan eğilimlerin hepsiyle kavga ediyordu Halkevi. Kavga edince de tam düşman olarak ortaya çıkıyordu. (..)
Halkevleri’nin kavgalı olduğu eğilimleri biraz açar mısınız?
Halkevleri kalıtım olarak, tüzüğünde yazılı olan, ilericilik, devrimcilik, laikliği savunduğu için karşıtlarıyla kavga halinde idi. Ankara Sıkıyönetim Komutanı Nihat Özer bir yazı yazdı Genel Kurmay Başkanı’na. Orada gayet açık, diyor ki; “Halkevleri anti faşist, anti kapitalist kavgada ön safta yer almıştı”. Yani beladır diyor. Bela olduğu için kapatılmalıdır.
Halkevlerinin kuruluş felsefesinde ve yürüyüşünde, hedefi belirliydi. Bu felsefenin özeti tam 12 Eylül’ün karşıtı. Teokratik devletten laik cumhuriyette, ortaçağdan çağdaş kültüre, skolastik değerlerden çağdaş ve bilimsel değerlere yöneliş kavgasıdır. Bunların hepsi 12 Eylül’ün karşıtıdır. O dönem Halkevlerine ve bize yapılan hiçbir saldırıdan rahatsız değildim. Çünkü anlıyordum ki gericilerin damarına basıyoruz.
Mahkemelerde Halkevlerini somut olarak ne ile suçladılar?
12 Eylül öncesi Türkiye’deki demokratik kitle örgütleri o zamanın iktidarına karşı bir platform kurdu. Bu platform faşizme, gericiliğe karşı savaşan bir platformdu. Halkevi de bunun içinde, birçok kentte bulunmaktaydı. 12 Eylülcüler için düşmandı. Savcı Halkevleri Başkanının, DİSK Genel Başkanı ile yan yana olmasını, orada konuşmasını suç olarak görüyor, Halkevlerinin de sol siyasetlerin devleti devirme stratejisinin organı olduğunu iddia ediyordu.
Ben de o zaman dedim ki, DİSK’in kongresine bakanlar, Başbakanlar, devletin tüm yöneticileri katılıyordu. Demek ki devlete karşı ihtilali, devleti yönetenler yönetiyormuş.
Mahkemede şunu söyledim.“Savcı iddia eden değil, özel amaçların ve ideolojilerin aracı olarak buradasın. Bunları benimsemeyenlerin hesabını görmek istiyorsun. O yüzden önce bu savcıyı yargılayacaksınız” dedim. Düzen değiştirmekten yargılanıyorduk, Atatürk de diyordu bunu. Düzeni değiştireceğiz diye. Emek esastır diyordu. Sınırsız, sınıfsız toplum savunuyorduk. O halde bu savcı Atatürk’ü yargılıyor. Savcı verdiği kararla kendini mahkum etmekteydi.
Ben savcının bütün suçlamalarını benimsiyorum. O suç sayıyordu. Bende diyorum ki “Onun aklı ermiyor. Bunlar suç değildir. Yaptıklarımız örgütün kuruluş gereğidir.” (..) Halkevlerinin amaç birliği içinde olduğu köy enstitüleri de kapatıldı. Bu iki kuruluş kapatılmamış olsaydı Türkiye bugün ki Türkiye olmazdı. Çünkü Türkiye’de yüzlerce şube ve halk odasında eğitim ve kültür faaliyetleri sürecek, gençler, yaşlılar eğitilecek, tartışacak konuşacak, kültürel eğitim, spor yapacaktı. Köy Enstitüleri ile de kültür, sanat, eğitim, iş öğretecekti. Bunlar köye kadar hiçbir karşılık almadan insanları eğiten, çağdaşlaşmayı amaç alan örgütlerdi. Bunları yapatanların yaptıkları vandalizmdir. Her evrim, kurduğu düzene göre bir örgüt kurar. Atatürk de Cumhuriyeti biçimlendirirken üst yapı devrimlerine girmiş, alt yapı devrimlerine girmek için geçişin örgütü olarak Halkevlerini kurmuş. CHP, TDK ve Tarih Kurumu da diğerleridir. Reşit Galip Halkevleri’nin kuruluşundaki diyor ki “Devrimci bir kararlılıkla ilerlemeliyiz”. Halkevleri kongresinde asılı olan “kapitalizme ve emperyalizme karşı savaş” pankartları yüzünden yargılandık. Ama bunu kim söyledi. Atatürk de söyledi. Kapitalizme karşı savaşı sen nasıl suç sayıyorsun? O mahkemelerde bütün suçlamaları kabul ettim. Ama haklıyız dedim. Halkevleri kapatıldıktan sonra da üstüne yürüdüler, suç aradılar ama bulamadılar. Mahkeme diyor ki “Halkevleri şu şu suçlarla suçlanmaktadır. İddianameye karşın görülmüştür ki Halkevlerinin suçlanacak bir eylemi yok. Suçlamalar yersizdir”. Bu kararı veren mahkeme de sıkı yönetim mahkemesidir. Mahkemelerin düşmesinden sonra Halkevleri tekrar açıldı.
Niçin başka bir dernek değil de ısrarla Halkevleri açıldı?
Başka hiçbir dernek Halkevlerinin görevlerini üstlenemez. Çağdaş demokrasi gibi savaşımları üstlenmiştir Halkevleri. Bunu yaparken bütün sosyal ve politik alanları bağımsız olarak yürütmesi amaçlanmıştır. Sanat, spor, eğitim…
Ayrıca amaç maddesiyle de bu çalışmaların nereye hizmet ettiği söyleniyor. Halkevlerine yönelik en büyük suçlama politikayla uğraşmasıdır. Hangi ekonomik, sosyal, politik toplumu ilgilendiren konu varsa o Halkevlerinin konusudur. Halkevlerinin toplum alanında uğraşmadığı alan yoktur. Halkevleri politika yapıyor diye suçlanamaz. Çünkü Halkevleri politik örgüttür. Kısacası hiçbir toplumsal sorun yoktur ki politik yönü olmasın. Bütün ekonomik, sosyal konuların politik yönü vardır. (..) Politika dışı adam olur mu? Politika dışı örgüt olur mu? Politikanın sözlükteki anlamı “Bir ereğe ulaşmak için tutulan akılcı yol”. Sizin
bir amacınız varsa ve akılcı bir yol tutuyorsanız politikanız var. Akılsız bir yol tutuyorsanız politikanız yok. (…)
Politikasızlığın savunusunu 12 Eylül yapmıştır. Depolitizasyon yarattılar. Bilgin diyor ki “Politika dışı kimse olamaz”... Depolitizasyon “Olayların dışında kalacaksınız, seyircisi olacaksınız” demek. İnsan politik bir hayvandır. 12 Eylül diyor ki şunun politikasını kaldır.
Politik hayvandan politikayı atın… Yani bunlar “Hayvanlaşacaksınız” diyor.
Bugün Halkevleri’nin misyonuna dair neler söylenebilir?
Bugün de Halkevlerine ihtiyaç vardır. Toplumu eğitme ve aydınlatma gereksinimi bugün de vardır. Geçmiş uğraşlarına bakınca, dün yapılan her şey bugün de gerekli. Halkevi gibi bir örgüt toplumsal ahlaka da katkı yapar. Çünkü karşılık beklemeden çalışmak insanı değiştirir geliştirir. Halkevi kapısına gelen herkes diyecek ki burası herkesin. Ayrıca buraya bir şey almak için değil bir şey vermek için girilir. Böyle yüce bir amacı üstlenmiş olan bir örgüt her zaman lazımdır.
Halkevi için uğraşan herkese, gençlere başarılar diliyorum.