Sivas Katliamı’nda insanlarımız, türküler, şiirler, çizgiler, tiyatro katledildi. Unutmayacağız, affetmeyeceğiz!
1993 Temmuzunda, Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılmak için yüzlerce aydın, sanatçı ve yurttaş Sivas’ta bir araya geldi. Kimler yoktu ki? Anadolu’nun binlerce yıllık mirasını ülkemizin geleceğine taşıyan yazarlar, çizerler, halk ozanları, tiyatrocular, ressamlar, şairler… “Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan” diyen Pir Sultan'ın yoldaşları…
Karanlık aydınlıktan, faşizm demokrasiden, gericilik özgür düşünceden her zaman korktu. Sivas’ta bir araya gelenlerin aydınlığı bu yüzden boğulmak istendi. Yıllarca devlet eliyle beslenen, palazlandırılan İslamcı gericilik ve faşizmle beslenen kontrgerilla unsurları, tekrar devreye sokuluyordu. Sonradan açık bir biçimde görüldü ki katliam hazırlığı günler öncesinden planlandı. “Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmayız” denilerek kışkırtılan gerici, faşist katiller kolluk kuvvetlerinin adeta seyrettiği saldırı sonucunda insanlarımızı katlettiler. Yakılanlar Aleviydi, aydındı, sanatçıydı. Hepsi uzun yıllar boyunca bu topraklara yüzlerce eser verecekler, üretecekler, yaşayacaklardı. Katliamla ülkemizin büyük kültürel mirasının adeta damarları kesildi. Yakılan yalnızca insanlarımız değildi! Sivas’ta 2 Temmuz’da türküler yakıldı; şiirler, resimler, oyunlar, fotoğraflar, karikatürler, romanlar, tiyatro yakıldı.
Sivas Katliamı aynı zamanda 12 Eylül karanlığını mücadeleleriyle yırtan halka verilmek istenen gözdağıydı. Egemenler ülkemiz halklarının insanca yaşam, eşitlik, özgürlük, barış düşlerini, laiklik talebini baskı altına almak için her türlü insanlık dışı provokasyonu devreye sokabileceğini bir kez daha gösteriyordu. Bu “gelenek” bugün de sürüyor.
Katliamın ardından ülkemizi yönetenler ve egemen medya saldırıya uğrayanları suçladı. Aziz Nesin hedef haline getirildi. Kendisini “liberal” olarak tanımlayan birçok köşe yazarı bile katledilenlerde suç arayıp, katledenleri anlamaya çalıştı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel saldırganların sağlığına zarar gelmemesine sevindiklerini belirten açıklamalar yaptılar.
Dava süreci boyunca katillerin cezalandırılmaması için büyük çaba harcandı, birçoğunun kaçmasına göz yumuldu. 2002 yılında iktidara gelen AKP’nin hemen her döneminde Sivas Katliamı faillerinin avukatları milletvekilliği yaptı. Bazı firari faillerin AKP’li belediyelerde çalıştığı ortaya çıktı. Dava süreci boyunca katledilenlerin yakınları mağdur edildi. Katliam davası insanlık suçu kapsamında değerlendirilmediği için kasıtlı bir biçimde zaman aşımına uğratıldı. Ve bizler zaman aşımı kararından sonra “hayırlı olsun” diyenleri, mahkeme önünde davayı takip edenlere gazlarla coplarla saldıranları, katilleri affedenleri unutmayacağız.
27 yıl önce aramızdan aldıkları canlarımıza olan hasretimiz, acımız hafiflemiyor. Katillere, emri verenlere, maşaları tutan ellere duyduğumuz öfke azalmıyor. Sivas’ta katledilen insanlarımızın temsil ettiği değerlerin mücadelesi sürüyor. Katleden zihniyetin ise tüm ilerici değerlere, demokrasiye, özgürlüğe, laikliğe, barışa ve haklarımıza açtığı savaş devam ediyor. Bugün ülkemizde işsize iş, işçiye insanca yaşam hakkı yok. Binlerce kişinin öldüğü bir salgın karşısında halkı değil sermayeyi koruyan bir iktidar var. Salgını bilimsel, insanı koruyan sağlık politikalarıyla önlemeyen, halkı fetvalarla kandırmaya çalışan bir iktidar var. Demokrasiden, hakkını arayandan, gazeteciden, fikirlerden, hakkını savunandan, düşünenden, sorgulayan dan, gençlerden korkuyorlar. Savaş siyasetinin karşısında “barış” diyenlerin sesinin büyümesinden korkuyorlar. Eşitlik isteyen, yaşamak isteyen kadınlardan korkuyorlar. Geleceğini isteyen gençlerden korkuyorlar. Kendi dayattıkları inançtan, mezhepten olmayanları yok sayıyorlar. Yetmedi düşman ilan ediyorlar. Özgür düşünceden, bilimden, aydınlanmadan, laiklikten korkuyorlar. Ve bu yüzden insanlık tarihinin sayfalarında utançla yer almak pahasına ülkemizi faşizmle, siyasal gericilikle yönetmeye çalışıyorlar.
Ancak ne yaparlarsa yapsınlar eşit, özgür, kardeşçe yaşadığımız, haklarımızı kazandığımız bir ülke için verdiğimiz mücadeleyi, umudumuzu yok edemiyorlar. Bizler Sivas’ta aramızdan aldıkları insanlarımızı unutmamanın, onların fikirlerine, ülkemiz için kurdukları hayallere ve mücadelelerine sahip çıkmakla mümkün olacağını biliyoruz. Onlar, eşitliğin, özgürlüğün, barışın, laikliğin ülkesini kurma mücadelesinde yaşıyor. Onlar, ülkemizin özgür yarınlarında bıraktıkları eserlerle halkı aydınlatmaya devam edecekler. Ve bizler sizin mirasınız olan değerlerin yolundan yürümeye devam edeceğiz. Saygı, sevgi ve hasretle…