"Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma" kanun tasarısı protesto edildi

Per, 24/03/2011 - 14:09
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu (STHP) “Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun” tasarısının Meclis Çevre Komisyonu’ndan geçmesi üzerine bir eylem yaparak talan yasalarını uygulatmayacaklarını duyurdu.

Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelen Platform bileşenleri adına konuşma yapan Özge Ozan,  AKP iktidarının tüm tepkilere ve halk direnişlerine rağmen doğanın sermaye talanına açılmasının önündeki tüm engelleri kaldırmak, su havzalarını akarsulardan biyolojik türlere kadar ticarileştirmek için yasal düzenlemeleri yapmaya devam ettiğini söyledi. STHP’nin çağrısıyla vadilerinde direnenlerin temsilcileri olarak 26 Kasım tarihinde meclis önünde buluştuklarını ve AKP iktidarını uyardıklarını ifade eden Ozan, "o gün orada bu yasal düzenlemeleri geri çekmezseniz bu defa temsilcilerimizle değil tüm direnişçilerle Ankara'ya geleceğiz ve karşınıza dikileceğiz demiştik. İşte bugün ilan ediyoruz  9 Nisan'da  ülkenin dört bir yanında doğasına, yaşamına, emeğine sahip çıkan tüm insanlar Ankara'ya akacak, Ankara'da birleşerek saldırılarınızı durduracağımızı, talan yasalarını vadilerimizde uygulatmayacağımızı göstereceğiz"  dedi. STHP adına basın açıklamasını Semra Ocak okudu. “Su hayattır satılamaz”, “sermaye elini doğadan çek”, “AKP'nin yasası talan yasası” sloganlarının atıldığı eylem basın açıklamasının okunmasının ardından sona erdi.

STHP açıklamasında  şu vurgular yer aldı:

 
“Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun” tasarısı görüşülmek üzere 5 komisyondan sadece Çevre Komisyonunun raporu ile 17.03.2011 tarihinde TBMM ne sunulmuştur. 

 Sağlığı, eğitimi, doğal alanları sermaye saldırganlığına açma, emeğin sömürülmesi, doğayı ve yaşamı ticarileştirme ve yok etme çizgisinde ilerleyen AKP derelerini, ormanlarını, toprağını, su havzalarını korumak için direnen halkın karşısında şirketlerin çıkarlarını savunmaktan bir an bile vazgeçmediği gibi sermayenin hareket alanını geliştiren bütün yasal düzenlemeleri bir bir yaşama geçirmektedir.

 Bu taslak yasallaşırsa;

Ø      yürürlüğe girdiği andan itibaren o tarihe kadar alınmış Tabiat Sit kararları, Milli Parklar, Tabiat Parklarının koruma statüleri iptal edilecektir.

Ø      Su Kullanma Hakkı Sözleşmesi imzalamış ve /veya HES (Hidroelektrik Santral) için lisans almış tüm şirketlerin önünde engel olarak duran havza koruma statüleri kaldırılacaktır. Böylece Milli Park olan Munzur vadisinde, Arılı, Çağlayan, İkizdere Vadileri gibi 1. derece sit alanı ilan edilen vadilerde şirketlerin faaliyetleri yasallaşacak ve HES inşaatları hız kazanacaktır. Bu yasa ile “İstanbul Kuzey Kesimi – Karadeniz Kuşağı Doğal SİT Alanı” kararı da kaldırılarak İstanbul’a yapılması planlanan 3. Boğaz Köprüsü projesinin önündeki bir yasal engel daha kalkacaktır.

Ø      Bu yasa ile tüm tabiat kararları, doğal alanları kimlerinin ve nasıl kullanılacağı ile ilgili karar verme yetkisi Çevre ve Orman Bakanlığına verilecektir.

Ø      hazine arazileri, meralar, ormanlar ve su havzaları kullanıma açılacaktır. Çevre ve Orman Bakanlığı yasadan aldığı yetki ile gerekli gördüğünde doğal alanlarla ilgili izinler, intifa veya irtifak haklarını üçüncü şahıslara devredilebilecektir

Ø      tür ve habitatları koruma bahanesi ile doğal alanların işletme yetkisi il özel idarelere, belediyelere, vakıf ve derneklere bakan onayı ile verilebilecektir. Böylece sadece doğal alanlar değil Anadolu’da yetişen tüm biyolojik tür ve çeşitler de doğrudan bakanın yetkisi ile ticarileştirilebilecektir.

Ø      Bakanlık koruma alanlarına ait uzun devreli gelişme plan yapma yetkisini de özel kuruluşlara devredebilecektir.

Ø      Şirketlerin kullanımına sunulan doğal alanlar özel güvenlik güçleri ile korunacaktır. Bugün Anadolu’nun pek çok yerinde şirketlerin HES yapmak için talan ettiği su havzalarında derelerini korumaya çalışan yöre halkına Jandarma ve özel güvenlik kuvvetleri müdahale ettiği gibi bundan sonra elinden merası, deresi, ormanı ya da kamulaştırılarak tarlası alınanlar için de yaşanacağı açıktır.

Ø       Bakanlığın alacağı kararlar, bugüne değin HES (hidroelektrik santral) lisansı vererek Anadolu’daki tüm derelerin ve su havzalarının ticarileştirilmesini sağlayan bakanlığa bağlı aynı bürokratlar, bakanlığın belirleyeceği akademisyen ve gene bakanlığın seçeceği STK’lardan oluşan kurullar tarafından verilecektir.

Bakanlığın; bağlı bulunduğu hükümetin politikasını yerine getirecek kararları tüm doğal alanları kullanma esaslı değerlendirileceği ve ticarileştireceği açıktır. 

Çevre ve Orman Bakanlığı’nın; şirketlerin önünü açmak, doğal varlıkları şirketlerin kullanımına sokmak için yasa tanımazlığı bu taslak yasa ile de sınırlı değildir. Bilindiği gibi Hasankeyf ve Allianoi için tarihi sit kararları bulunmasına rağmen her iki sit alanında da baraj yapımı için çalışmalar hızla sürmektedir. Doğayı sermaye birikimine sokma çabaları ile hükümet; doğal alanların korunması ile ilgili Türkiye’nin taraf olduğu; Bern Sözleşmesi, Dünya Mirası Sözleşmesi, Ramsar Sulak Alanlar Sözleşmesi gibi uluslar arası anlaşmalarını da yok saymaktadır.

Bugün, gelinen noktada, idare yani Çevre ve Orman Bakanlığı; yasa yapma-yürütme, plan değişikliği yapma ve uygulama hakları ile donatılmış, su havzalarını bütünleşik olarak yöneten, AB su çerçeve direktifine uyumlu kamu-özel ortaklığıdır.

Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun tasarısı ile SİT ve tabiat koruma kararlarının iptal edilmesi de dahil yukarıda sayılan tüm değişikliklerle, doğal ve kültürel varlıkların kullanımı; paydaşların yönetimine ve kullanımına sunulmaktadır.

Paydaşlar; doğayı ve doğal varlıkları sermaye birikimine sokan/sokacak olan şirketler, ilgili kamu–özel kurumları ve bu kurumların seçtiği (şirket-kamu işbirliğindeki) sivil toplum kuruluşlarıdır.

Yasa ile tüm Anadolu’da su kullanım hakkı sözleşmeleri ile HES yapımı için 49 yıllığına şirketlere devredilen 2000 civarında dere parçası ve havzasının, yapılacağı alanların ticarileştirilmesinin, ormanların ve meraların şirketlerin kullanımına sokulmasının, orman, mera, vadilerde maden arama ve çıkarma faaliyetlerinin ve deniz kıyılarında termik santral, nükleer santralar yapımının, tersanelerin hızla çoğalmasının yolunu daha güçlü açmış olacaktır.

Bizler:

Ø      Doğayı; dereleri, meraları, ormanları, yer altı sularını, madenleri, biyolojik tür ve çeşitliliği şirketlerin sermaye birikimine sokan,

Ø      Bugüne değin alınmış sit kararlarını ve tabiat parklarını, milli parkların koruma kararlarını kaldıran,

Ø      Doğal alanlar ile ilgili kararları Hükümetin politikaları doğrultusunda alan çevre ve orman bakanlığının kurullarına ve bakanın doğrudan onayına bırakan,

 “Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı”na karşıyız.

Suyun ticarileştirilmesine, doğanın metalaştırılmasına ve sermaye talanına açılmasına karşı mücadelemiz sürecektir.

Bu yasa Meclis’ten geçmemelidir.

Halkın direnişini yasalarınızla engelleyemeyeceksiniz.  

Anadolu nükleere, termik santralarla, yer altı sularını şişelenmesine, tersanelerle kıyıların talan edilmesine, siyanürlü altına, çimento fabrikalarına, taş ocaklarına, HES’lere karşı, İstanbul ve Marmara 3. Köprüye yürüttüğü yaşam savaşını kazanacaktır.

Zafer direnen halkın olacaktır.