Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisleri’nin çağrısıyla eşit, parasız, bilimsel, anadilde, laik eğitim için mücadele eden veliler, öğretmenler, öğrenciler, bilim insanlarının yan yana geldiği Büyük Eğitim Hakkı Buluşması’nın ilk günü sona erdi
Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisleri’nin çağrısıyla veliler, öğretmenler, liseliler, üniversiteliler, akademisyenler ve eğitim hakkı savunucuları bir araya geldi. 6 başlıkta yapılan atölyelerde hem deneyimler paylaşıldı, hem mücadelenin yol haritası tartışıldı. AKP’nin 4+4+4 sistemini oluştururken fikrini sormadığı 7’den 70’e yüzlerce kişi, eğitim hakkı talebini yineledi
Ülkenin dört bir yanından eğitim hakkı meclisleri, eğitim hakkı mücadelesinin özneleri sabahın ilk saatlerinden itibaren kampusa gelmeye başladı. İlk günü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Bomonti Kampusu’nda yapılacak olan eğitim hakkı forumunun hazırlıkları sabahın erken saatlerinde başladı. Halaylar ve horonlarla bir araya gelen kitle foruma enerjik başladı.
Forum öncesinde eğitim hakkı mücadelesi için yan yana gelenlere Halkevleri Genel Sekreteri Nuri Günay bir konuşma yaparak seslendi. Günay konuşmasında eğitim hakkı mücadelesinin uzun ve ısrarlı bir mücadele olduğunu vurgulayarak Halkevleri’nin yıllardır eğitim hakkı için bir araya geldiğini belirtti. Günay konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Bizler, ülkenin dört bir yanından gelen veliler, öğretmenler, öğrenciler, bilim insanları, eğitim hakkı mücadelesinin özneleri olarak 4+4+4’ü tarihin çöplüğüne atacağız. Eşit, parasız, bilimsel, laik, anadilde eğitim hakkımızı alana kadar ısrarla mücadelemize devam edeceğiz.” Günay’ın konuşmasının ardından forumun ilk gününde yapılan atölyeler saat 12.00’de başladı.
Öğretmenlerin yoğun olarak katıldığı Eğitimde Emek,Güvencesizleştirme ve Mücadele Atölyesi'nin birinci oturumunda “Emeğin güvencesizleştirilmesi” ikinci oturumda ise “Öğretmenlerin itibarsızlaştırılması ve mücadele program” konuşuldu. İlk oturum AKP’nin eğitim emekçilerine dair son 10 yılda neler yaptığı, kadrolu öğretmenlerin güvencesizliği ve sendikal mücadele gibi başlıklarda tartışmalar yürütüldü. Farklı branşlarda çalışan pekçok öğretmen bu alanda yaşadıkları sıkıntıları ve deneyimlerini paylaştılar. Atölyede yalnızca öğretmenlerin değil, tüm eğitim emekçilerinin güvencesizleştirildiğine dikkat çekilerek buna karşı mücadele yöntemleri tartışıldı. En çok üzerinde durulan yöntem, veliler ve öğretmenlerin aynı mücadele buluşması önerisi oldu. “Kadrolu öğretmenler neden güvencesiz?” sorusuna yanıt arayan atölyede konuşan Hüseyin Ceylan artık okullarda kadrolu hizmetli olmadığına dikkat çekerek, “Mesai saati yok. Her işi yaparlar” dedi. Öğretmenlerin artık esnek çalışma biçimlerine göre çalıştığı belirtildi. Bu duruma örnek olarak bir okulda “Gece 24.00′a kadar öğretmenlerimiz nöbetçidir” tabelasının bulunması, öğretmenlerin eve iş götürmesi verildi. Duygu Semiz de dersanelerde yalnızca güvencesiz öğretmenlerin çalışmadığını iktisat mezunlarının, fen-edebiyat mezunlarının da dersanelerde çalıştığını ama özellikle açıköğretim ve KPSS’ye hazırlık dersanelerinde sigorta yapılmadığını aktardı. Atölyede güvencesizleştirme ile birlikte getirilen performans kriterleri, toplam kalite yönetimi gibi uygulamalar tartışıldı. Öğretmenlere yönelik kontrol mekanizmalarından birinin sınavlar olduğunun belirtildiği atölyede, ayrıca veli öğretmen ilişkilerine dair anlatılanlar dikkat çekiciydi. Bir yıldır kadrolu olan bir öğretmen “Veliler öğretmenlerden nefret ediyor. Çünkü para topluyor” derken, Çağlayan Halkevi’nden veli Leyla Taş da öğretmenlerin maddi sıkıntıları olduğunu söyleyerek “Benim yol parası vermişliğim bile oldu” dedi. Öğretmen ve velilerin birlikte mücadele etmesinin önemine dikkat çekildi. Atölye sonunda ise Kemik kanseri nedeniyle hayatını kaybeden öğretmen Şafak Bay anısına ücretli ve atanamayan öğretmenler konulu film gösterildi.
Eğitimde Cinsiyetçilik ve Kadınların Eğitim Hakkı Atölyesi’nde, cinsiyetçilikten arındırılmış bir eğitime tüm kadınların eşit, parasız bir şekilde erişimi çeşitli tartışma başlıklarında ele alındı. Eğitimin bileşenleri olan veli, öğretmen öğrenci kadınlar cinsiyetçi eğitim politikalarını değerlendirdi. Eğitimde cinsiyetçi ve gerici yaklaşımlar üzerine konuşan Eğitim Sen 4 Nolu Şube yöneticisi Nihal Üstündağ, AKP’nin özelikle 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte ders müfredatlarında kadın-erkek rollerinin derinleştirdiğini ve müfredatlarda çok fazla homofobik öğelere yer verildiğine dikkat çekti. Eğitimin içeriğinin gericileştirilmesi ve eğitimin piyasalaştırılmasının kız çocukları üzerindeki etkisi tartışıldı.
Atölyede sürdürülen tartışmalarda Dünya Bankası desteği ile belediyelerin açtığı meslek edindirme kurslarının kadınların toplumda iyi bir anne ve ucuz emek gücü olarak görüldüğü merkezler haline dönüştüğüne dikkat çekildi. Liseli ve üniversiteli kadınların söz aldığı ve deneyimlerini aktardığı atölyede liselerde kılık kıyafet serbestliği ile birlikte kadınların liselerde yaşadığı sorunlar ve üniversite yurtlarında kadınlara dönük baskılara dikkat çekildi.
Atölyenin ikinci kısmında kadınlar Kürt kadınların anadilinde eğitim görmemesinin yarattığı sorunlara dikkat çekti. Yine LBGT bireylerin her alanda olduğu gibi eğitim alanında yaşadığı sorunlara; gerici ve homofobik yaklaşımlara değinildi.
Forumun ikinci kısmında Uçan Süpürge’nin çocuk gelinleri konu alan “Beni Geri Çağır Hayat” adlı kısa filmi izlendi. Filmin ardından salondaki kadınların talep ve önerileriyle atölye çalışmasına devam edildi.
Anadilinde Eğitim Hakkı Atölyesi Ermenice, Lazca, Zazaca ve Kürtçe gibi dillerin geçmişten bugüne geçirdiği değişim ve anadilinde eğitim hakkı kapsamında bugün gelinen durumun konuşulması ile başladı. Laz Kültür Derneği, Zaza Der, Kürt Enstitüsü gibi kurumlardan da katılım gösterdiği atölyede Ermeni okullarında, anadilinde eğitim almadan öğretmenlik yapanların anadilinde eğitim vermeye çalışması, Ermeni okullarının müfredatında bir kelimenin sakıncalı görülmesi durumunda müfredattan çıkarılması, güvenlik sebebiyle Ermeni ailelerin çocuklarını Ermeni okullarına göndermeye çekinmesi üzerine konuşuldu.
Yok olma tehditi altında olan Lazca için pozitif ayrımcılığın bir çözüm olarak düşünülmesi gerektiği üzerinde duruldu. Kürtlerin siyaset sahnesine çıkması ile Kürtçe’nin geçirdiği süreçler ve Kürt halkının dil mücadelesi için özel ve özerk bir şekilde örgütlenmesi konuşuldu. Anadilinde eğitim hakkı ve farklı dillerin yaşamı konusunda hem mevcut düzenlemeler hem de toplumsal algıda oluşan duvarlar üzerine tartışıldı. Bu kapsamda AKP döneminin dil politikaları ve anadilinde eğitimin gelişimi için nasıl mücadele edileceği, neler yapılabileceği konuşuldu. Atölyenin son kısmında anadili konusunda daha ciddi adımlar atılması gerektiği, anadilinde eğitim hakkı için taleplerin takipçisi olunması gerektiği kararlaştırıldı.
Eğitimde Metalaştırma Atölyesi velilerin, liselilerin, üniversitelilerin ve öğretmenlerin çeşitli alanlarda deneyimlerini paylaştıkları bir atölye oldu. Eğitimde metalaştırma atölyesinin ilk sunumunda, eğitimde metalaştırmanın yalnızca eğitimin paralılaştırılması anlamına gelmediği bir güvencesizleştirilme süreci olarak da okunması gerektiği ifade edildi.
Ankara’dan Osman Nuri Orhan, Dostlar mahallesindeki deneyimlerini anlattı. Orhan, “Biz bir gecekondu mahallesiyiz. Bu yüzden devlet bütün hizmetlerini çekti. Okularda ise inanılmaz bir niteliksizlik var. Çocuklarımızdan aidat toplanıyor. Okullarda temizlik yapılmamaya başladı. Okullarda Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi müdahale etmeden önce okullarımız çok pisti. İlk mücadele deneyimimiz bunun üzerine oldu. Bir eylem yaptık. Biz okulumuza tuvalet tası istedik, vileda istedik. 1 hafta sonra bizim okullarımızdaki okul aile birliklerine 1500 lira para geldi MEB’den. Yani direnince başka bir şey olduğunu öğrendik ve gösterdik küçük bir tuvalet tasıyla” dedi.
Okullara akıllı tahta gönderildiğini ama hala fotokopi parası toplantığına dikkat çekilen atölyede veliler, top top kağıt verdiklerinden şikayet etti. Liseli Genç Umut üyesi bir öğrenci ise okullarda toplanan spor paralarının karşılığını alamadıklarından şikayet etti.
Meslek liseleri konusuna ayrıca değinilen atölyede, meslek liselerinin müfredatının hazırlanış sürecinin dahi, amacın ne olduğunu göstermeye yettiği anlatıldı. Bir Halkevci araştırmacıların sanayi sitelerini gezdiğini ve “Nasıl bir öğrenci istiyorsunuz?” diye sorulduğunu anlattı.
Eğitimde Gericilik ve Eğitim Hakkı Mücadelesi Atölyesi’nde, “gericilik nedir?” sorusuna yanıt arandıktan sonra gericiliğin kadrolaşma, müefredar ve güncel hayattaki görünümlerini konuşuldu. Kılık-kıyafet değişikliğine ilişkin tartışmaların oldukça yoğun olduğu atölyede, üç çocuğuyla birlikte katılan bir veli çocuğuna kıyafet almak için parasının olmadığını ve öncelikli sorunun yoksulluk olduğunu anlattı.
AKP’nin kılık kıyafet özgürlüğü diye getirdiği değişikliğin pek çok yasakla birlikte geldiğine dikkat çekilden atölyede önümüzdeki döneme dair planlar da çıkarıldı. Bir Halkevci “gericilik” konusunda tartışma yürüterek örgütlenmede pek çok yerde çekincelerle karşılaşıldığını söyleyerek “AKP ve onun gericiliği karşısında en makul ve en mantıklı olan biziz. Ütopya toplumunda iyiyi hayal edenler değil, en gerçekçi mücadeleyi verenleriz” dedi. Atölyeye katılanlar, AKP’nin eğitimdeki gericilik saldırısını her an teşhir etmek gerektiği konusunda uzlaştı.
Atölyede, Cemaatin 4+4+4 konusunda kapı kapı velileri ikna etmek için gösterdiği çabanın karşısında devrimcilerin daha büyük bir kararlılıkla çalışma yürütmesi gerekliliği vurgulandı. Bunun için önümüzdeki dönem Halkevleri Yaz Okulu’na dair bir program oluşturulması gerekliliği konuşuldu. Ayrıca, katılımcı öğretmenler, gerici müfredata karşı kendi müfredatlarını okutma önerisini sundu.
Üniversitelerde Dönüşüm, YÖK Yasası ve Eğitim Hakkı Mücadelesi Atölyesi’nde, Yeni YÖK Yasası ile üniversitelere getirilmesi planlanan özel üniversitelerin açılması, üniversite konseyleri tartışmaya açıldı. Her üniversitelinin söz aldığı atölyede yeni yasa ile ilgili kısa bilgilendirmelerden sonra üniversitenin aslında nasıl olması gerektiği üzerine konuşuldu. ODTÜ Öğrenci Temsilcileri Konseyi deneyiminin, yeni yasa ile getirilmek istenen üniversite konseylerine alternatif olabileceğine dikkat çekildi. Yurtdışından örneklerle, üniversitenin aslında nasıl olması gerektiği tartışmaları beslendi. Forumun ikinci oturumunda, özel üniversiteler tartışmaya açıldı. “Üniversiteler şirkete dönerse ne olur?” sorusu üzerinden üniversitenin bilimden uzak, bilginin metalaştırıldığı mekanlara dönüşeceği ve üniversite kimliğini tamamen kaybedeceği üzerine saptamalar yapıldı.
Yeni yasa ile sosyal bilimlerin geleceğinin ne olacağı, kapatılmasının söz konusu olup olmaması üzerine konuşuldu. Üniversitelerdeki camii ve mescit tartışmalarıyla ilgili bilimsel bilginin üretildiği üniversitelerde dogmanın yeri olmadığı, bu nedenle camii ile üniversite birlikteliğinin taban tabana zıt olduğu söylendi.
Forumun ilk günü 6 başlıkta yapılan atölyelere yoğun katılım ve tartışmaların ardından sona erdi. Büyük Eğitim Hakkı Forumu’nun ikinci günü, yarın (27 Ocak) Şişli Kent Sineması’nda devam edecek. Forum saat 12.00’da başlayacak.
Halkevleri Basın Merkezi