Yeni YÖK Yasa Taslağı yayınlanmasının ardından tüm üniversite bileşenlerinin ve bilim insanlarının tepkisi ile karşılaştı. Beyazıt Meydanı’nda kitlesel ve coşkulu bir eylemde bir araya gelen üniversite bileşenleri Üniversite A.Ş.’ye, Yeni YÖK Yasa Taslağı’na ve AKP’nin ODTÜ’ye yönelik saldırısına karşı üniversitenin omuz omuza direneceğini söyledi
İstanbul Beyazıt Meydanı’nda “Üniversite A.Ş.’ye, YÖK’e, yasasına geçit vermeyeceğiz” diyen iki bine yakın öğrenci, akademisyen ve üniversite çalışanı bir araya geldi. İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat önünde toplanan yürüyüş kolu ile Kapalı Çarşı önündeki yürüyüş kolu birleşerek “Ferman YÖK’ün üniversiteler bizimdir”, “Sermaye defol üniversiteler bizimdir” sloganlarıyla İstanbul Üniversitesi önüne doğru yürüyüşe geçti. Halkevleri de eyleme “Parasız eğitim”, “ Üniversitelerimizi, geleceğimizi AKP’ye bırakmıyoruz”, “Eğitim haktır AKP karanlıktır”, “Halkın eğitim hakkı var” sloganları ile katıldı.
Eyleme milletvekilleri Ertuğrul Kürkçü, Sebahat Tuncel, Levent Tüzel’in yanı sıra Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Samut Karabulut ve Enerji-Sen Genel Başkanı Kamil Kartal da katıldı.
İstanbul Üniversitesi önünde son bulan yürüyüşte, üniversite içerisinden öğrenciler ve akademisyenler “Asistan kıyımını durduracağız” pankartı açarak eyleme katıldı. 210 gündür Atatürk Hava Limanında direnişte olan Hava-İş üyesi THY işçileri eyleme dayanışma mesajlarını iletti.
Eylem sürerken Beyazıt ana kapıya “Üniversite A.Ş’ye YÖK’e yasasına geçit yok” yazılı bir pankart asıldı.
Eylemde ilk sözü Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız alarak öğrencileri, akademisyenleri ve üniversite çalışanlarını selamladı.
Üniversite AŞ’ye, YÖK’e, yasasına geçit vermeyeceğiz
Yıldız’ın ardından Eğitim Sen İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şubesi Başkanı İsmet Akça, eğitim ve bilim emekçileri adına söz aldı. Akça şöyle konuştu: “Bir süredir ‘yeni YÖK yasa taslağı’ adı altında bir metin dolaştırılmakta ve düzenlenen çeşitli toplantılarla güya katılımcı bir tartışma olduğu imajı yaratılarak bir ‘demokrasi oyunu’ oynanmaktadır. Bu uzun bir süredir yükseköğretimi sermayenin, devletin ve siyasal iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırma girişimlerinin vardığı son noktadır. Yükseköğretim alanında gericileştirmeye, eğitimin metalaşmasına, üniversitelerin şirketleşmesine üniversite emekçilerinin iş güvencesinden mahrum bırakılmasına karşı çıkıyoruz. Üniversiteyi üniversite olmaktan çıkaran saldırılara karşı koymak üzere tüm üniversite bileşenleri ve demokratik kitle örgütleri olarak bir araya geldiğimiz bugün Üniversite AŞ’ye, YÖK’e, yasasına geçit vermeyeceğiz.”
Akça’nın ardından üniversite bileşenleri adına Ezgi Taş söz aldı. Taş konuşmasında ODTÜ’ye yönelik kınama açıklamaları yapan bazı üniversite yönetimlerine inat ODTÜ direnişini selamladıklarını belirtti. Taş, “Burada olduğu gibi binler olup kamusal, özgür, bilimsel, demokratik üniversite ve anadilde eğitim talebini, buradaki kararlı topluluk gerçekleştirecektir. Yolumuz açık olsun” dedi.
“ODTÜ’nün yanında yer almak vazgeçilmez bir sorumluluk”
Taş’ın konuşmasının ardından Galatasaray Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İTÜ, MSGSÜ, YTÜ öğretim elemanları adına Mehmet Kara bir açıklama yaptı. Kara şöyle konuştu: “ODTÜ’de yaşanan üzüntü ve kaygı verici olaylarla ilgili olarak üniversitelerimiz tarafından yapılan açıklamaları gazetelerden öğrendik. Yapılan bu açıklamalara hiçbir şekilde katılmıyoruz. ODTÜ’lü akademisyenlerin ve öğrencilerin yanında yer almak akademi ve demokrasi tarihi açısından vazgeçilmez bir sorumluluktur. İktidar hesapları ve ikbal kaygıları ile ODTÜ’ye karşı tavır alan üniversite yönetimleri ve bu yönetimleri destekleyenler veya bu politikalar karşısında sessiz kalanlar bu davranışlarının hesabını akademik özgürlükler ve demokrasi tarihi önünde vermek zorunda kalacaklardır.”
“Biz kalıyoruz, YÖK gitsin!”
Kara’nın ardından son sözü İstanbul Asistan Dayanışması adına Ceyda Sungur aldı. Sungur şunları söyledi: “Önümüzde duran yok hükmündeki YÖK tasarısı tüm kamu üniversitelerindeki öğretim elemanlarını sözleşmeli hale getirmek arzusundadır. Sizleri de bizler gibi 50/d’li yapmak istiyorlar. Vakıf Üniversitelerinin ve kurulması planlanan özel üniversitelerin yükseköğretim sisteminde yarattığı yıkıcı etki kamu üniversitelerinin tasfiyesiyle hızlandırılmak isteniyor. Mevcut ve müstakbel bu tehdidin berhava edilmesi için tek yol, vakıf üniversitelerinin bir an evvel kamulaştırılması ve buradaki öğretim elemanlarının koşulsuz iş güvencesine ve dolayısıyla patron baskısından azade bilimsel özgürlüğe kavuşturulmasıdır. Bir kez daha söylüyoruz. Biz kalıyoruz, YÖK gitsin!”
Eylem alanında görüşlerine başvurduğumuz YTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün, Erdoğan’ın ODTÜ çıkartmasını Hopa olaylarına benzetti:
“Aynen Hopa olaylarında olduğu gibi bir durum söz konusu. Tüm Karadeniz’de sermayenin doğal alanlara saldırısına karşı en fazla mücadele edilen yer olarak Hopa ve çevresi bilinirken Başbakan oraya seçim öncesi bir mitingle ziyarette bulunmuştu. Yüklüce bir polis kervanıyla birlikte gitmişti. Aslında orayı kırmaktı amaç. Bu sefer üniversitelerdeki direnci kırmak için ODTÜ’yü seçti. Yani ODTÜ de Hopa da konusu ve içeriğiyle seçilmiş özel alanlar. Aynı zamanda üniversitelere sadece Üniversite A.Ş. olarak bakılmıyor. Kendi politik arenalarında baskılarını da üretebilecekleri bir alan ellerine geçirecekleri bir alan olarak bakıyorlar. Biz hep beraber ODTÜ’ye yönelik saldırılara, öğrencilerimize dönük tutuklamalara, öğretim üyelerinin gözaltına alınmasına karşı bilimin, sözün, düşüncenin özgür olmadığı alanlara çekildiği bütün uygulamalara karşı duracağız. Beyazıt Meydanı’nda ODTÜ’de mücadele eden tüm arkadaşlarımızda yanında durarak YÖK’e de, YÖK’ ün düzenlemelerine de geçit vermeyeceğiz diyeceğiz.”
Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Samut Karabulut: AKP baltayı taşa vurdu!
“YÖK’ün yasası üniversiteyi tamamen ticarethaneye çeviren önceki piyasalaştırma operasyonlarını tamamlayan bir yasa olarak hazırlanıyor. AKP’de bunu gerçekleştirebilmek için üniversiteyi tamamen etkisiz kılmaya çalışıyor. Erdoğan’ın ODTÜ’ye binlerce polisle girmesi böyle bir şey. Üniversitenin dönüşümünün ilk adımı 12 Eylül’de askeri darbeyle yaşanmıştı. Erdoğan bunun küçüğünü üç bin, beş bin kişilik silahlı kuvvetle girerek yapmaya çalıştı. Ama hesaplar tutmadı. Ömer Dinçer, ODTÜ’de yapılan açıklamalarla ilgili Erdoğan’a destek çıkılmadığı için ‘ulusal çapta buna bir şey yapılmalı’ demiş. Ama tersi oldu bütün üniversite kenetlendi, üniversiteyi savunma dönük bir harekete geçti. Bunun önderliğini de devrimci, sosyalist öğrenciler yapıyorlar. Dolayısıyla AKP baltayı taşa vurdu.”
Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız: “Bilimsel, demokratik hak ve özgürlüklerin, özerkliğin olmadığı, sermayenin siyasal iktidarın hegemonyasının tesis edildiği bir üniversite yasasıyla karşı karşıyayız. Siyasal iktidar her alanda aynı şeyi yapıyor. 4+4+4 sürecinde de aynı yaklaşım ortaya konmuştu. Bugün ODTÜ’deki öğrencilerimizin demokratik bir protestosunun nasıl terörize edildiğini görüyoruz. Olayların ertesinde üniversite çalışanlarının, oradaki bilim emekçilerinin koyduğu sahiplenme örnek bir tavır. Üniversitelerle ilgili yapılacak düzenlemelere karşı ortak bir alanda yan yana gelme çabası çok önemli.”
Eyleme katılan kurumlar: Eğitim Sen, Asistan Dayanışması, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği, GİT Türkiye, SES İstanbul Şubeleri, Sosyal-İş, Dev Sağlık-İş, Üniversite Konseyleri Derneği, Akademi Susmaycak, Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnsiyatifi, Devrimci İşçi Partili Öğrenciler, Ekim Gençliği, Emek Gençliği, Genç-Sen, Gençlik Muhalefeti, HDK İstanbul Gençlik Meclisi, Öğrenci Dayanışması, Öğrenci Kolektifleri, Söz Dergisi, TKP’li Öğrenciler, İÜ Beyazıt’tan, YTÜ’den, BÜ’den, MSGSÜ’den Öğrenciler, Üniversite Öğrencileri, TÜM-İGD’li öğrenciler, Genç-Der, Devrimci Gençlik, Sosyalist Gençlik Derneği, Sosyalist Yeniden Kuruluşçu Gençler.
Kaynak: Sendika.org