“Bir odun parçası sıradan bir insan için yalnızca bir kütükten ibarettir, bir marangoz için potansiyel bir mobilya, yine bir kil parçası sıradan bir insan için çamurdan ibarettir ya da yalnızca bir pislik ancak bir heykeltıraş için potansiyel bir heykel…” nereden tırnaklandığını hatırlamadığım bu tırnak içindeki ifade, gerçekliklerin bir pislik olarak da bir sanat olarak da yaşanabileceğini anlatıyordu. Bir heykelden ucube yaratıp, bir mermerden yalnızca mezar taşı üretenlerin iktidar olduğu bugünlerde. Yetmezmiş gibi “Onlar sanatı sanat için yaparlar” buyurmuş, hangi sanatın üstadı olduğunu Roboski’de kanıtlamış olan kindar… Derdinin ne sanat ne de toplum olmadığını biliyoruz.
Başbakan’ın bu “tartışma”yı yaptığı günlerde Van’dayım. Toplum için sanatı bile düşünen başbakanın hayalindeki toplumda Kürtlerin olmadığı açık. Burada yaşanan doğal afeti gerçek bir afete dönüştürme konusundaki çabaları herkesin malumu. Kürtler devletin üzerine tuz biber ektiği bu afet ortamının yaralarını her alanda Kürt ve Türk halkının dayanışmasıyla sarıyor.
Bu dayanışmanın bir tarafını da fotoğraf aracılığıyla toplumsal bir etki yaratmayı hedefleyen foto aktivistler oluşturuyor. Kimi zaman Filistin Göçmen Kampları’nda göçmenlerle, Afganistan’da kadınlar ve çocuklarla çalışıyorlar kimi zaman 1999 İzmit depreminde ve şimdilerde Van depreminde olduğu gibi Türk ve Kürt çocuklarla.
Halkevleri Fotoğraf Atölyesi’nin öncülüğünde çok sayıda foto aktivist 1 Mayıs’tan bugüne Van’da. Galata Fotoğrafhanesi Fotoğraf Akademisi ve Fotoğraf Vakfı’nın desteği ile Halkevleri Van Çocukevi’nde iki ay sürmesi planlanan “Fotoğrafçı Çocuklar Atölyesi”ni başlattı. Galata Fotoğrafhanesi, Fotoğraf Vakfı, Nar Photos ve Anadolu Kültür’den foto aktivistler ise önümüzdeki günlerde Van Merkez’deki VAKAD çadırında çocuklarla çalışmaya başlıyor. Foto aktivistlerin depremin yaşandığı günden bugüne kadarki kesintisiz dayanışmasını sürdürüyor. Çocukların deprem sırasında yaşadığı travmayı atlatabilmesi için başka bir taraftan omuz veriyor.
Bu dayanışma pratiği aynı zamanda başbakanın “sanat için mi toplum için mi” gibi boş laftan ibaret olan söyleminin karşısında, sahici ve samimi bir yaklaşımla “toplum için fotoğraf” diyor.
Vanlı çocukların kartondan yapılmış vizörlerden bakan gözleri bizleri çağırıyor; gidelim ve “gözlerimizle öpelim gözlerini”.